Kaysül Hamedani hazretlerinin kabri ; Kastamonu – Merkez’de hepkebirler camii minaresinin hemen altında
Hepkebirler Camii’nin doğu ve batı bitişiğinde olmak üzere iki türbe vardır. Batı bitişiğinde bulunan türbe, 3×7 metre ebadında olup altı pencereden ışık almaktadır. Kapısı kıble tarafındadır. Son tamirde tabanı seramikle kaplanmıştır. Tavanı ahşap, çatısı kiremitle örtülüdür. İçinde dört adet ahşap sanduka vardır. Bakana göre sağ başta bulunan sanduka ahşap şebeke içerisine alınmıştır. Bu zatın ashabtan Kays-ül Hemedani Asgar isimli sahabe olduğuna inanılmaktadır.
Türbenin mimari özellikleri ve civarındaki mezar taşlarının üslubu, burasının yörenin en eski mezarlıklarından birisi olduğunu göstermekle beraber henüz hakkında yazılı bir kaynağa tesadüf edilememiştir. Halk, adını sanını bilmediği halde nesilden nesile aktarılan bilgilere istinaden sahabe olarak bildiği bu zata ve civarındakilere hürmette kusur etmemiş, ona gösterilen saygının Hakka yakınlığa vesile olacağı inancını muhafaza etmiştir.
Bu zatın ismi hakkında bugüne kadar ulaşılabilen tek kaynak Yalova’nın Güney Köyü’nde medfun Nakşibendi Şeyhi Şerafeddin Efendi tarafından 1911 yılında verilen bilgilerdir.
Kaysü’l Hemedani isimli iki kardeş olduğunu ifade eden ve Hazreti Hasan’a (ra) yakınlığıyla bilinen büyük kardeş Kaysü’l Hemedani Ekber hakkında bilgiler veren Şerafeddin Efendi, Küçük kardeş Kaysü’l Hemedani Asgar hazretlerinin ise Eyüp Sultan (ra) hazretleriyle beraber Anadolu’ya geldiğini ve onun işaretiyle Kastamonu’yu teşrif ettiğini bildirmektedir.
Kays-ül Hemedani (ra) adı, sahabeler hakkında bilgi veren Hafız Şemseddin Zehebi’nin “Tecrid-i Esmfü’s Sahabe” isimli eserinde (Beyrut; Darü’l Ma’rife 2/262) geçmekte ancak hayatı hakkında bilgi verilmemektedir. Bu durumda Şerafeddin Efendi tarafından verilen ve halkın zihnine yerleşmiş olan bilgilerin noksan olmakla beraber doğruluğu hakkında şüpheye mahal yoktur.
Hepkebirler Türbesinde medfun bulunan bu zevat, Peygamberimizin, “Ümmetimin en hayırlı nesli benim asrımdakilerdlr. Sonra bunu takip eden nesli, sonra da onu takip eden nesildir” hadis-i şerifiyle methedilen zümreye dahildir. Bitişiğinde bulunduğu cami ve aynı mahalle, kendilerine izafeten Hepkebirler adıyla anılmaktadır. Kebir, Arapça büyük demektir. Daha ziyade Peygamberimizi dünya gözüyle gören sahabe ve onlardan sonraki asırda yaşayan evlatları olan tabiin zümresi bu sıfatla anılırlar.
Ebu Eyyüb El-Ensari‘nin şehadet tarihi 59/678 yılı olduğuna göre Kaysü’l Hemedani Hazretlerinin Kastamonu’yu teşrif tarihleri de buna yakın olmalıdır. Ancak o sıralarda bölge henüz Müslüman değildir. Hazretin buraya ne suretle geldiği, burada hangi şartlarda ve nasıl yaşayıp vefat ettiği hususları müphemdir. Maamafih Hulefa-i Raşidin devrinden itibaren ashabın irşad maksadıyla ge ek gruplar halinde gerekse ferdi olarak çeşitli bölgelere dağıldıkları malumdur. Bu zatın teşrifini de aynı sebebe bağlamak mümkündür. Bu şekilde dünyanın çeşitli yörelerine dağılan sahabe hazeratının gayrimüslim milletler tarafından da genellikle hürmet ve ikram gördükleri bir vakıadır. Nitekim Eyüp Sultan Hazretlerinin kabrini fetihten önceki yıllarda Hıristiyanların ziyaret ettikleri tarihçiler tarafından zikredilmektedir. Hatta Bizans zamanında İstanbul ve civarında kıtlık ve kuraklık olduğu dönemlerde Hıristiyanlar hazreti Ebu Eyyub’un kabri etrafında toplanırlar ve onun yüzü suyu hürmetine niyazda bulunurlardı.
Son zamanlara kadar önündeki yoldan sarhoşların geçemediği; yola çıkıntısı olduğu gerekçesiyle geri çekmek için mezarların kaldırılma teşebbüslerinin amacına ulaşamadığı vb. tasarrufları ile bilinen türbenin, halkımızın gönlünde müstesna bir yeri vardır.
Kaysü’l Hemedani Asgar hazretlerinin büyük kardeşi olan Kaysü’l Hemadani Ekber Hazretleri peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hasan (RA)’a yapmış olduğu hizmetlerinden ötürü rüyasında Resulullah efendimizin, “Ey Kays! Benim evladıma ettiğin ihsana karşılık ben de kıyamet gününde seni yüzyirmidörtbin peygambere göstererek, “Ashabımdan Kaysü’I Hemedani’ye bakın!” Diye izzetlen direceğim” müjdesine nail olmuş bir zattır.
Türbede medfun olanlardan birisinin de Hamza-i Yümini adında bir zat olduğu söylenir ise de bu zat hakkında bilgi elde edilememiştir.
Kaynak
Kastamonu Camileri – Türbeleri – ve diğer Tarihi Eserler – Fazıl Çifçi – Kastamonu Belediyesi