Şeyh Şehabeddin Sühreverdi

tarafından
944
Şeyh Şehabeddin Sühreverdi

Eskişehir – Kurşunlu Külliyesi karşısında.

Anadolu Selçukluları döneminde veya sonrasında Eskişehir’de Şeyh Şehabeddin Sühreverdi (k.s.) adına bir zaviye inşa edilmiştir. Bu zaviyenin giderleri için Eskişehir’de bir, Eşen Karaca Köyü’nde de iki çiftlik yer vakfedilir. Bir çiftlik yer arazinin verimine göre değişmektedir. Sultan II. Selim Han dönemine ait ve 983/1575 tarihli defterdeki bu vakıf kaydından Sultanönü livası Eskişehir kazasında üç çiftlik yer kadimden (Selçuklu) Şeyh Şehabüddin Zaviyesi‘nin vakfı iken timara verilmiş, daha sonra bu üç çiftlik yer geri Şeyh Şehabeddin Zaviyesi vakfına devredilmiş ve Seferşah’ın tasarrufuna, daha son­ra da Hasan Faki’ye padişah fermaniyle verilmiştir. Üç çiftlik yerin yıllık geliri beş yüz akçedir.

Şeyh Şehabeddın Sühreverdi Zaviyesi’nin yüzyıl öncesine ka­dar faaliyetlerine devam ettiği belgelerden anlaşılmaktadır. 8 Muharrem 1328/ 20 Ocak 1910 tarihli belge özetinde “Eskişehir’de şeyh Şehabeddin Zaviyesi ve zaviyedarlığının mahlul olduğundan bahisle Meryem Hatuna’ tevcihi için izin talep edildiği zikredilir.

İlginizi Çekebilir  Kudret Dede

Anadolu Selçukluları döneminde inşa edildiği tahmin edilen Şeyh Şehabeddın Sühreverdi Zaviyesi yapılarından günümüze sa­ dece türbe ulaşabilmiştir. Odunpazarı Bademlik yolunun sağ ta­rafında bulunan türbenin kitabesi yoktur. Türbenin içinde kitabesiz iki sanduka bulunmakta­dır. Bu sandukaların Şeyh Şehabeddın Sühreverdi (k.s.) ve oğluna ait makam mezarlar veya dergahta görev yapan şeyhlere ait ol­duğu tahmin edilmektedir. 1984 yılında çevre sakinleri tarafından onarılan türbe, 2009 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Eskişehir Merkezde Odunpazan semti, Paşa mahallesi, Yıldırım sokağı 59. pafta 46. ada 6. parsel de yer almaktadır. Doğu batı doğrultusunda uzayan yamuk planlı türbe, içten düz ahşap tavan, dıştan kiremitli çatı ile örtülüdür.

Güney ve batı cepheleri, yapılarla çevrilenmiş olduğundan sağırdır. Güney cephesinin bitişiğinde yer alan yapılar, 2009 yılı onarımlarında yıktırılmış, bu cephenin önü parka dönüştürülerek açılmıştır.

İlginizi Çekebilir  Kayı Köyü Makuf Türbesi

Türbenin kuzey cephe ekseninin biraz doğusunda dikdörtgen biçimli bir kapı, kapının batısında kare biçimli bir pencere bulunmaktadır. Türbeye kuzey cephede yer alan kapıdan girilmektedir. Cephelerin kapı ve pencere biçimleri içte de aynen tekrarlanmıştır. Mekanın bir basamakla çıkılan yükseltilmiş balı yarısında ahşap kaplamalı iki sanduka bulunmaktadır.

Girişe daha yakın bulunan 0.85 m. genişliğinde 3.10 m. uzunluğundaki sandukanın Şeyh Şehabeddin Sühreverdi‘nin oğluna ait olduğu sanılınaktadır. Bu sandukanın güneyinde bulunan 1.27 m genişliğinde 3.06 m. uzunluğundaki sandukanın Şeyh Şehabeddin Sühreverdi ye ait olduğuna inanılmaktadır. Her iki sanduka üzerinde de herhangi bir kitabeye rastlanmamaktadır.

Yapının içi oldukça sade ve gösterişsizdir. Yapının doğu duvarı, kuzey duvarına geniş, güney duvarına dar açıyla bağlanır. Önceden, doğu duvar ekseninde bir pencere ile bu pencerenin güneyinde dikdörtgen biçimli altlı üstlü iki niş yer almakta (bkz. restorasyon öncesi rölöve planı), alt nişte Kuran-ı Kerim ve dini kitaplar, üst nişte seccade ve örtüler bulunmaktaydı.

İlginizi Çekebilir  Şeyh Ahi Mahmut

Türbenin alçak zeminli doğu yarısının, güney duvarının yaklaşık ortasına, ortalama bir kapı açıklığının genişlik ve yüksekliğinde, san renkli yuvarlak bir kemer resmedilmiştir. Kemerin içine ayrıca, kumaş kıvrımları çizilerek belirtilmiş, pembe renkli iki perde kanadı resmedilmiştir. Kemer resminin iki yanında, duvarın üst kısmında dikine dikdörtgen biçimli birer niş bulunmaktadır.

Yapının kerpiç malzeme ile inşa edilmiş duvarları, içten ve dıştan sıvanarak boyanmıştır. Pencere kasaları ile kapı kanadı ve tavanında ahşap, pencere parmaklıklarında demir kullanılmıştır. Sandukalar ahşapla kaplanmıştır.

Kaynak ; Eskişehir Zaviye ve Türbeleri , Anadolu üniversitesi, Prof Dr. Erdal Altınsapan – Doç. Dr. Canan Parla .
Eskişehir Mevlevihanesi , Kesit Yayınları , Dr. Hasan Hüseyin Adalıoğlu – Nizamettin Arslan