Pınarbaşı Kabristanı

tarafından
259
Pınarbaşı Kabristanı

 

Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Bursa’da Müslümanların defin mekanı olarak kullandıkları ilk ve dolayısıyla en eski Müslüman mezarlığı Pınarbaşı Mezarlığı’dır.
Rivayet odur ki Bursa’nın fethine takaddüm eden yıllarda şehrin tekfurunun biricik kızı amansız bir hastalığa yakalanır. Memleketin tabipleri kızcağızın derdine çare bulamadıkları gibi dışarıdan getirtilen tabipler de bir çare bulamazlar. Tekfur, çok sevdiği kızının hastalığı karşısında çaresiz kalmanın ızdırabıyla kıvranmaktayken Şemseddin Hindî adlı biri şehre gelir. Tekfurun kızının dermansız bir hastalığa yakalanmış olduğunu duyunca kızı görmek ister. Tekfur, kızının hastalığını tedavi ettiği takdirde Şemseddin Hindî’ye her ne isterse vereceğini söyleyerek Şemseddin Hindî’ye, kızını görmesi için müsaade eder. Şemseddin Hindî kızı muayene ettikten sonra tedavisinin mümkün olduğunu ve hemen tedaviye başlayabileceğini bildirir. Gerçekten de bir süre sonra tekfurun kızı iyileşmiştir. Bu sonuca çok sevinen tekfur Şemsedin Hindî’ye, “Dile benden ne dilersen!” deyince Şemseddin Hindi, Pınarbaşı’nda bulunan saray bahçesini istediğini söyler. Neden başka bir şey değil de tekfurun çok değer verdiği ve çeşit çeşit çiçeklerin yetiştiği bu bahçeyi istediği Şemseddin’e sorulunca, “Burasını can bahçesi yapacağım” diye cevap verir. Şemseddin kendisine verilen bahçenin karşısında bir zaviye yapar. Bursa bir süre sonra Orhan Bey tarafından fethedilince tekfurun kendisine hediye ettiği bahçeyi ise Müslüman mezarlığı olarak bir can bahçesi haline getirmeye başlar. Şemseddin Hindî’nin zaviye olarak yaptırdığı binanın Hindîler Kalenderhanesi, can bahçesi haline getirdiği bahçenin de Pınarbaşı Mezarlığı olduğu söylenir.
Pınarbaşı Mezarlığının Bursa’daki en eski Müslüman mezarlığı olduğu, oradan getirildiğini bildiğimiz ve halen Muradiye bahçesinde bulunan taşlardan çıkarsanabilir. Sanduka şeklindeki bu taşlar on dördüncü yüzyıl son çeyreğine ait olup Bursa’nın en eski mezar taşlarıdır.
Yine Yeşil’deki müze bahçesinde bulunan Emir Üveys’e ait 1377 tarihli taşın da Pınarbaşı mezarlık bölgesinden getirilen mezar taşlarından biri olması Pınarbaşı bölgesinin Müslümanların ilk mezarlık alanı olarak kullanıldığını göstermektedir. Pınarbaşı Mezarlığı, Bursa’nın halen mevcut diğer tarihî mezarlığı Emirsultan Mezarlığı’ndan neredeyse yüz yıl daha eskidir. Şimdi yok olmuş olan Deveciler Mezarlığı ile diğer mezarlıkların teşekkülü ise Emirsultan Mezarlığı’ndan da sonradır.
Pınarbaşı Mezarlığı Bursa’nın güneyindeki Fetih Kapısı’nın dışında yer alır. Bu mezarlığın mevkii ve sunduğu sükuneti manzara gerçekten dikkate değerdir. Yirminci yüzyılın ilk yıllarında Bursa’yı ziyaret eden Hasan Taib, o yıllardaki Pınarbaşı Mezarlığı’nı şu ifadeyle tasvir eder: “Bursa’nın en büyük mezarIığından biri olan bu cesim gülistan-ı ervah hakikaten dehşetamizdir. Bu cesim mezaristanın sinesinde sakladığı vücutlar sayıya gelecek gibi değildir”. Bu satırlar Pınarbaşı Mezarlığı’nı Bursa’nın Karacaahmed’i olarak nitelemekte haksız olmadığımızı gösterir.
Pınarbaşı Mezarlığı genel mezarlık olması nedeniyle her sınıf ve zümreden insanın gömüldüğü bir mezarlık olmakla birlikte Bursa Mevlevihanesi, Hindiler Tekkesi, Buhara Tekkesi, Düsturhan Zaviyesi gibi mekanlara komşuluğu nedeniyle bu tekkelere mensup kişileri de toprağında barındırmasıyla karakterizedir. Özellikle pek çok Bursalı Mevlevi Pınarbaşı Mezarlığı’nda medfundur. Bursa’daki diğer mezarlık ve hazirelerde tek tuk Mevlevî kabrine rastlanırken Pınarbaşı Mezarlığı Bursa Mevlevîlerinin adeta içtima yeri gibidir. Mevlevihane’deki hazirenin birkaç kabirden ibaret kalması Pınarbaşı Mezarlığı’nın Mevlevihane’de ayrıca gelişmiş bir hazire teşekkülüne lüzum bırakmamış olmasındandır. Mevlevihane’nin hemen karşısında bulunan mezarlık alanında Mevlevî taşlarının yoğunluğu taşların çoğu yok olduğu halde günümüzde bile bariz olarak göze çarpmaktadır.
Pınarbaşı Mezarlığı’nda günümüze ulaşan tarihî mezar taşı sayısı 894’dür. Muradiye’ye ve Yeşil’deki Türk-İslam Eserleri Müzesi’ne taşınmış taşlar bu sayının dışındadır. Müzelerdeki taşların mehazının belirsiz olması bu sayının tam olarak verilmesini imkansız kılmaktadır. Müzelerdeki taşların geldikleri yeri ancak tarihsel kaynaklarda verilen sınırlı bilgiler çerçevesinde bilme sahibiz.
Pınarbaşı Mezarlığı’ndan müzelere taşlar gitmiş olduğu gibi geçen yüzyılda yok edilen bazı mezarlık ve hazirelerden de buraya taşlar getirilmiştir. Ancak bu taşların da bir envanteri elimizde mevcut değildir. Bu tür taşları da yine tarihsel kaynaklarda yer verildiği oranda bilmekteyiz. Kabrini tarihsel kaynakların Yoğurtlu baba Mezarlığı’nda gösterdiği Nakşı Şeyhi Buharalı Abdüsselam Kadıhan Efendi’ye ait mezarın, Yoğurtlu baba Mezarlığı’nın ortadan kaldırıldığı sırada nakl-i kubur yapılarak şimdi Pınarbaşı Mezarlığı’nda bulunduğunu biliyoruz. Fakat yine nakl-i kubur edilerek Gazzî Dergahı haziresinden Pınarbaşı’na getirildiğini tanıklardan öğrendiğimiz şeyh ailesine ait mezarların Pınarbaşı Mezarlığı’ndaki yerleri ne yazık ki belirsiz olduğu gibi, taşların akibeti de bilinmemektedir. Bu gibi nakillerde açık kayıtların tutulmamış olması önemli bir eksikliktir. Pınarbaşı Mezarlığı’nın mevcudu içindeki 894 tarihî mezar taşının kahir çoğunluluğu buraya defnedilen kimselere ait olmakla birlikte dışarıdan gelen taşların varlığını da bir gerçek olarak göz önünde bulundurmak durumundayız.
Diğer tarihî genel mezarlıklar gibi Pınarbaşı Mezarlığı da zaman içinde taş erozyonuna uğramaktan kurtulamamışsa da sahip olduğu 894 tarihî taşla Bursa’da halen en fazla tarihî mezar taşına sahip mezarlık olma ayrıcalığındadır. Pınarbaşı Mezarlığı’nın hemen ardından gelen ikinci sıradaki Emirsultan Mezarlığı’ndaki tarihi taş sayısının 457 olduğu düşünülürse bu önem daha iyi anlaşılacaktır. Pınarbaşı Mezarlığı şehrin gelişen ve dönüşen merkezi bölgesinden uzakta bulunması, civarında olmaması gibi nedenlerle yok olmaktan ve önemli ölçüde tahribat görmekten kurtulabilmiş, ancak tarihî taşlarını beklendiği oranda koruyamamıştır. Bunun şüphesiz ki en önemli sebebi diğer tarihî mezarlıklarda yaşandığı gibi eski mezarların yerine yeni mezarların yapılarak eski taşların yok edilmesidir. Ancak kuzey güney istikametinde mezarlığın ortasından bir yol açılması ve mezarlığın kuzeybatısındaki bölümün şehitlik alanı olarak yapılandırılması Pınarbaşı Mezarlığı’nın taş kaybı yönünde yaşadığı iki önemli özel durum olmuştur. Her iki operasyonun yüzler ve yüzlerle ifade edilecek sayıda tarihî taşın yok edilmiş olmasına yol açtığı muhakkaktır.
Bir genel mezarlık olan Pınarbaşı Mezarlığı’na altı yüzyıl boyunca her türlü meslek, cinsiyet, tarikat ve sanattan Müslümanlar gömülmüş, mezar taşlarına zamanın anlayış ve anlatış tarzı birçok boyutta yansımıştır, Eilmize ulaşan taşlardan 111’inin tarihi tespit edilemezken tarihi belli olan 760 taşın ancak yüzde üçünün 18. yüzyıl öncesine ait olmasi ilk üç yüz yıla ait yeterli çıkarımda bulunmamıza izin vermese de 18. yüzyıldan sonrası için elimizde yeterli malzeme olduğu da bir gerçektir, ilk yüzyıllara ait Pınarbaşı taşlarının çoğunun müzelerde korunmuş olması Pınarbaşı’nda duyulan eksikliği bir ölçüde telafi etmektedir.
İsimlerine tarihî kaynaklardan ulaşılan, ancak taşı günümüze ulaşmayan Pınarbaşı medfunlarının hemen hemen hepsinin erkeklerden ibaret olduğunu belirtmekte yarar vardır. Bu isimlerin çoğunlukla ilmiye, kaza, tasavvuf, sanat vb. alanlara mensup kişiler olduğu görülür. Bu isimler hakkındaki bilgilerimiz mezar taşı üzerinden elde edilmiş bilgiler olmadığı için kitabeleri ve kitabelerinin içerdiği öğeler üzerine bir söz söyleyecek durumda değiliz.

İlginizi Çekebilir  Emir Sultan Kabristanı

Kaynak ; Pınarbaşı Kabristanı , Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları