Bursalı Seyyid Haşim Efendi (k.s.)

İstanbul – Edirne kapı Mısır tarlası kabristanında.  Abdurrahman Sami Niyazi Efendi’nin yakınındadır.(google.map haritasındaki nokta kabristandakini yerini göstermektedir.)

Melami kutuplarından olan Seyyid Haşim Efendi (ö 1678) ; Sütçü Beşir Ağa’nın müridleriyle beraber acı bir şekilde şehit edilmesinden sonra irşad görevine geçmiştir. Yaşanan trajik olaylardan dolayı kendisini gizlemeye son derece ihtimam göstermiştir. Kendi döneminde Melamilerin bir araya gelip sohbet etmesine dahi müsade etmemiştir. Kendisi de tarikat hakkında bir tek kelime dahi söylemmiş , taraftarlarına da söyletmemiştir. Bu nazik dönemden dolayı bir çok ihvanı Haşim Efendi’nin feyzinden mahrum kalmıştır.

Seyyid Haşim Efendi , irşad görevini gizli kalmak şartıyla Şeyhülislam Paşmakçızade Seyyid Ali Efendi’ye vermiş , Seyyid Ali Efendi de bu vasiyete uyarak gizliliğe önem vermiştir.

Lalizade Abdulbaki Efendi ; Sergüzeşt’inde Haşim Efendi ile ilgili şu bilgileri verir; ” Beşir Ağa’dan sonra kutupluğa geçip on beş sene aşk sakisi oldu. Lakin ” Evliyam kubbamın altındadır, onları benden başka kimse bilmez” hadisi kudsisi gereğince ilahi aşık olanlardan başkalarında muhabbet nuru çıkmadı, tarikata girmeye tereddüt edip şüpheli durdular. Seyyid Ali Efendi hazretlerinden başka kimsenin kalbine bakmaya izin vermezdi. Meczub Gedayi Ali Efendi de, himmetle kalbine bakmaya izinliymiş. Yaşlı dört beş kişi seçip kalbine bakarak vahdet meyhanesinde sarhoş ettiğini babamdan işittim. Seyyid Ali Efendi’den başka kimseyi huzuruna kabul etmediler, aşıkların, ahbap ve müridlerin toplanmasına izin vermediler.

Lalizade Abdulbaki Efendi, babası Mehmed Efendi’den naklen Haşim Efendi’nin vefatını bize şöyle anlatıyor ;” 1678 yılı kadir gecesiydi . Ben Haşim Efendi’ye misafirdim. İftar edip, teravih namazı kılındıktan sonra bir müddet Haşim efendi ile sohbet ettik. Sabah yaklaşırken haşim efendi yatmaya gitti. Biraz sonra hanımı telaşla çıkageldi .” Aman Mehmet Efendi yetiş, Haşim Efendi vefat ediyor ” dedi. koşup vardığımda hemen yasin okumaya başlamıştım ki, Haşim efendi Allah deyip ruhunu teslim eyledi. ben ise makamınızı kime terkettiniz, bizleri kime bıraktınız diye ağlamaya başladığım bir sırada ” Seyyid Ali’ye varın” diye hitabet etiğini duydum.”

Kaynaklar ;
Mehmed Hakan Alşan , Anadolu Erenleri Melamet Hırkası , Kurtuba Yayınları , 2012
Baki Yaşar Altınok , Hacı Bayram veli ve Bayramilik Melamilik , Ahi yayınları
Lalizade Abdulbaki Efendi , Aşka ve aşıklara Dair / Melami Büyükleri, Furkan Yayınları

Bıçakcı Ömer Dede (k.s.)

Bolu – Göynük Merkez’de Akşemseddin hazretlerinin 300 metre ilerisinde yer alan Çeşme camiinin yanında.

Melamet yolunun önderi , aşk ve cezbe ehlinin rehberi Ömer Dede , Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin halifesidir.

Hayatı hakkındaki bilgiler oldukça sınır­lıdır. Abdurrahman el-Askeri’nin Mir’atü’l-ışıkında Göynük’te doğduğu ifade edilmektedir. Bıçakçılık mesleğini benimsediğinden “Sikkini” (bıçakçı) unvanıyla tanın­ırdı. Melami geleneğinde ise bu konuda farklı bir inanış mevcuttur. Buna göre ”Hacı Bayram-ı Veli’nin, kaç müridi bulunduğunu ll. Murad’a bildirmek üzere müridierini kurban etmek için topladığına ve bu toplantı esnasında sadece bir erkekle bir kadının Hacı Bayram’a tam teslimiyetle bıçağın altına boynunu uzattığına dair menkıbede sözü edilen şahsın ömer Dede olduğu belirtilir.” Ömer Dede’nin ilk tasavvuf terbiyesini Bursa’da iken Samuncu Baba’dan aldığı Manevi terbiyesini ise Hacı bayram-ı Veli hazretlerin de tamamladığı rivayet olunur.

Lalizade Abdulbaki Efendi’nin ”Menakıbi- Melamiye Bayramiye ” isimli eserinde Bıçakcı Ömer Dede’nin Hacı Baryam Veli hazretlerinden halifeliği alması şöyle anlatılır. ” Hacı Bayram-ı Veli’nin ölümü yaklaşınca kimi halife tayin edeceğini öğrenmek is-teyen müridileri şeyhin etrafında toplanır. Bu sırada Emir Sikkini oda kapısının yanın­ da ayakta durmaktadır. Hacı Bayram-ı Veli bir ara gözlerini açıp, “Emir, su getir!” diye seslenir. Müridilerin hemen hepsi seyyid olduğu için biri giderek suyu getirir. Ancak Hacı Bayram-ı Veli getirilen suyu içmeyip önündeki meyve tabağına döker ve tekrar su getirilmesini ister. Bu defa diğer bir mürid su getirir. Fakat Hacı Bayram-ı Veli üçüncü defa su ister. Akşem­seddin kapının yanındaki Emir Sikkini’ye su getirmesini söyler. Emir Sikkini suyu getirince Hacı Bayram-i Veli bu defa suyun bir kısmını içer ve geri kalanını Emir Sikkini’ye vererek, “İç ki emniyyet-i kübraya nail olasın” der; Emir Sikkini de bardakta kalan suyu içer.

Hacı Bayram Veli hazretlerinin vefatından sonra ise Göynük’e yerleşmiştir. Akşemseddin hazretleri de önce Beypazarı’nda sonra da Göynük’e yerleşerek irşad faaliyetinin sürdürür. Yine Akşemseddin hazretleri ile Dede Ömer Sıkki hazretleri arasında şöyle bir menkıbe den bahsedilir ; ”Hacı Bayram’ın vefatından sonra bütün müridier Akşemsed­din’e tabi olup onun sohbet meclisine katılırlar. Akşemseddin ve müridlieri kuşluk ve akşam vakitlerinde zikir ve sohbet meclisi düzenler. Emir Sikklni dışında herkes bu toplantılara katılıp şeyhin elini öperken Emir Sikkini meclisin bir kenarında oturur ve zikir halkasına girmez. Bu durumdan hoşlanmayan Akşemseddin onun yanına giderek, “Bu toplantılara senin de katılman gerekir, yoksa senden şeyhin tacını alırız” der. Emir Sikkini, “Öyleyse yarın cuma günü namazdan sonra bizim eve gelin, size hırkayı ve tacı teslim ederiz” der. Ertesi gün Emir Sikkini evinin avlusunda büyük bir ateş yaktırır. Namazdan sonra Akşemseddin müridleriyle birlikte onun evine gelir. Emir sırtında hırka, başında taç olduğu halde ateşe girer. Bir müddet sonra ateşten çıkınca hırka ve taçın yandığı, fakat kendisine bir şey olmaığı görülür. Bu dönemden itibaren kendisi ve müridileri taç ve hırkayı terkederler.”

Bu hadiseden sonra Akşemseddin hazretleri , Bıçakçı Ömer dede’nin yoluna karışmamış ; Ömer Dede, Bayrami – Melami yolunu kurarak bu irşad vazifesini vefatına kadar sürdürmüştür. 1475 de Göynük de vefat eden Ömer dede , Bayrami – Melami yolunu ise kabri Ankara – Ayaş da bulunan Bünyamin Ayaşi’ye bırakmıştır.

Kaynaklar ;
Baki Yaşar Altınok , Hacı Bayram veli ve Bayramilik Melamilik , Ahi yayınları
Mehmed Hakan Alşan , Anadolu Erenleri Melamet Hırkası , Kurtuba Yayınları , 2012
Ali Bolat , Melametilik , İnsan yayınları , 2011
Abdülbaki Gölpınarlı , Melamilik Ve Melamiler , Milenium Yayınları , 2011
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Ahmed Amiş Efendi (k.s.)

İstanbul – Fatih camiinde Kıble tarafında Gazisüleyman Paşa’nın hemen yakınında

.Hayatı

Hamil-i emanat-ı Sübhaniyye, cami’-i makamat-ı insaniye, mürebbî-i salikan-ı Rahmaniye el-Hac Ahmed Amiş el-Halvetî eş-Şa’banî-kuddise sırruhü- Hazretleri’nin ruh-ı şerîfiçün Fatiha.

Allah’ın emanetlerini taşıyan, insana mahsus makamları kendinde toplamış, Allah yolunda olanların yol göstericisi, Halvetîyye’nin Şabaniyye kolundan Hacı Ahmed Amiş Hazretleri’nin -Allah sırrını mukaddes kılsın- şerefli ruhu için Fatiha.

O, ebedîdir. Tek ve benzersiz yol gösterici Ahmed Hazretleri’nin temiz ruhuna (layık) yüce makam ilahî arşın gölgesidir, Allah’a kavuşanların yücesi ve velîlik feyzinin kaynasıdır. Bir’liğin sırrı temiz yüzünde görülürdü. Şaban-ı Velî yolunda zamanının en mükemmeli olup, hal ehline bir çok zaman irfan kıblesiydi. Ah! (Amiş), ilahî vahdet alemine yükseldi. Sonsuzluğun tecellî nurları içinde görünmez oldu. Onun yüzünün nurları kalbime neşe saçtıkça, önümde ölümsüzlük zevkinin şevkleri parlıyor. Bir’ligin cezbesiyle Sami tam tarih (ebced çeşidi) söyledim: “Cihanın biricik pîri Allah’ın cemalini seyredeceği gül bahçesine gitti.”

9 Mayıs 1920

(Hattat) Ömer Vasfi (yazdı)