Seyyid Hasan Basri Türbesi

tarafından
8
Seyyid Hasan Basri Türbesi

Afyon – İscehisar – Seydiler

Önemli görülen ve bilhassa önceden sıkça ziyaret edilen türbelerden bir diğeri Seyyid Hasan Basrî Türbesi’dir. Seydiler beldesi’nin içinde Cumhuriyet mahallesi, Afyon caddesi üzerinde yer alan türbe aynı isimle yapılmış cami ile bitişiktir. Türbenin güney köşesinde hastaların yatırıldığı bir yatak mevcuttur. Ahşap tavanlı olan türbenin ortasında yer alan iki ahşap sütun yer alır. Türbenin zemini mermerle kaplanmış olup kilim ve halılarla örtülüdür. Türbenin içinde 4 tane de sancak bulunmaktadır. Türbe, Seydiler beldesinde yer alan diğer doğal ve kültürel varlıklarla bir bütün oluşturması, beldenin içinde yer alması ve ulaşımının kolay olması sebebiyle de önemlidir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan türbenin bakımı, beldedeki bazı aileler tarafından yapılmaktadır.
Tekke ve caminin bulunduğu alanı çevreleyen bahçede bir hazire yer alır. Bahçedeki duvarlarda devşirme malzemeler görülmekte olup bunlardan bazıları Türkmen mezar taşlarına aittir. Ayrıca Roma dönemi mezar steli ve mimari öğelerle Grekçe yazılmış bir kitabe de kullanılmıştır.

Seydiler Beldesindeki türbede bulunan on mezardan üçünün Hasan Basrî, hanımı ve oğluna ait olduğu, diğerleri hakkında bilgi sahibi olunmadığı nakledilir. Seyyid Hasan Basrî, Halep’te öğrenimini yaptıktan sonra, Kırşehir’deki Hacı Bektaş dergahına uğrayarak burada da bir müddet tarikat eğitimi almıştır. Arkadaşlarından Yârgeldi Sultan, Hayran Balı Sultan ve Karaca Ahmet Sultan’la Sahip oğulları ülkesi olan Afyonkarahisar’a gelerek, her biri kendilerine takdir edilen köylerde birer zaviye kurmuşlardır. Köy halkının anlattıklarına göre, burada Kadiri tarikatına mensup olduğu ileri sürülen Hasan Basrî’ye ait cami, türbe, hamam, aşhane, misafirhane, zikirhane, hastane ve bir de çeşmesi varmış. Bugün için köyde sadece cami, türbe ve çeşme bulunmaktadır. Diğerlerinin yıkılmış olduğu, zaviyesinin ise 1924 yılına kadar hizmet verdiği anlatılıyor. Halk bilgilerine göre, Hasan Basrî kuduza yakalanan hastaları tedavi etmiş, vefatından sonra da tedavi şekli günümüze kadar gelmiştir.

İlginizi Çekebilir  İmam Rabbani (k.s.)

Seydiler Beldesi ilçenin doğusunda Afyon-Ankara kara yolu üzerindedir. İlçeye uzaklığı 11 km il merkezine uzaklığı ise 34 km. dir. Volkanik arazi üzerine kurulan kasabada tabiat harikası olan peri bacaları vardır. Kırkinler ve Çatalkayalar mevkiindeki peri bacaları Roma ve Bizans zamanında işlenerek mabet, kilise ve evler yapılmıştır. Tarihi Arkaik devre kadar uzanan bu bölgede, Yanarlar mevkiinde açılan Hitit mezarlarından o devir tarihini aydınlatacak önemli buluntular ele geçmiştir. Osmanlı dönemi vesikalarında, çevresindeki inlerden dolayı ismi İnlice köyü olarak geçer. Burada Seyyid Hasan Basri zaviyesi kurulduktan sonra, bu ünlü zatın ismine izafeten Seydiler karyesi, Seydiler sultan karyesi ismi ile anılır.

Seydiler kasabası bugün için tarihi kalıntıları ve tabiat harikası peri bacalarının yanında Kuduz hastalığının tedavisinde de kendinden söz ettirmektedir. Kuduz hastalığını tedavi eden ünlü hekim Seyit Hasan Basri hazretlerinin türbesi Seydiler kasabasında bulunmaktadır.

Seyid Hasan Basri Hazretleri hayatı hakkında kesin bilgiler yoktur. Elimizde bulunan vakfiyesi ve bu vakfiyeye zamanla yapılan eklentiler, icazetnamesi, çeşitli zamanlarda verilmiş beratlar ile şeriye sicillerinde bulunan kararlardan edindiğimiz bilgilere göre, İscehisar kazasının Seydiler kasabasında medfun bulunan Seyyid Hasan Basri’yi kuduz hastalığını tedavi eden bir doktor, tekkesi olan bir derviş olarak görüyoruz.

Seyyid Hasan Basri, bektaşi menakıplarında sık sık adı geçen ünlü hekim Karaca Ahmet Sultan ile çağdaş gösterilmiştir. Karaca Ahmet Sultan, Beylikler zamanında yaşamış, bazı kayıtlara göre Orhan Gazi zamanını görmüştür. Buna göre Hasan Basri’nin de 13. asrın sonu 14. asrın başlarında yaşamış olması gerekir. 1333 tarihli icazetnameye göre künyesi Hasan Bin Basri bin Habib’dir. Haleb’te tıp tahsili görmüştür. İcazetname de daha sonra Karahisar-ı devle kadısı tarafından onaylanmıştır. Haleb’deki medreseden mezun olduktan sonra Kırşehir’e giderek, Sulucakara Höyük’te oturan Hacı Bektaş Veli’den el almıştır. Bektaşi menakıpnamalerine göre devrin ünlü alimlerinden Sivrihisarlı Seyyid Nurettin’den ders almıştır. Burada okurken Karaca Ahmet Sultan, Yargeldi Sultan ve Hayran Veli ile arkadaş olmuşlar. Tahsillerini tamamladıktan sonra Karahisarı Sahib’e dönerler. Bu dört arkadaş şehri gezerken susarlar, namaz vakti gelmiştir. İçmek ve abdest almak için su ararlar. O sırada Karaca Ahmet elindeki asasını yere vurarak, ‘’su burada olacak’’, der. Ve asasını vurduğu yerden su fışkırır. Kana kana içerler, abdestlerini alırlar. Zamanla bu suyun çıktığı yere çeşme yapılır. Halen kullanılan Olucak çeşmesi bu olayın hatırasıdır. Kerametleri ortaya çıkınca dağılmağa karar verirler.

İlginizi Çekebilir  Kemaleddin Sofi Çelebi

Olucak çeşmesi menkıbesinin, Seydiler’e ait bir varyantı daha vardır. Bu varyanta göre Hasan Basri, bir gün askerleriyle Afyon ve İscehisar’dan zaviyesine dönerken askerlerinden birisi yolda rahatsızlanır ve karın ağrısından yolda yürüyemez hale gelir. Arkadaşının rahatsızlığını gören Hasan Basri, asasını yere vurur ve vurduğu yerden ‘acı su’ büngümeye başlar. Asker, sudan içer ve iyileşir. Su ise o gün bugündür, yaz ve kış İscehisar’ın doğusunda, iki tepe arasında büngümeye devam eder.

Bugün tekkeye Seyyid Hasan Basri Hazretlerinin tekkenişin olan torunları bakmaktadır. Eğer gelen hasta kadın ise kadın bakıcı, erkek ise erkek bakıcı; tekke sahibinin soyundan ve tekkenişinin görevlendirdiği kişiler hastayı alır. Hasta günün her saati kabul edilir. Hastaya bakmakla yükümlü bu iş için deneyimli kişiler önce hastayı güzelce muayene ederler. Hastanın gözlerine bakarlar. Bir kab içindeki suyu gösterirler. Üşüyüp üşümediğini sorarlar. Kendi hastaları olduğuna kanaat getirirlerse hastayı tekkeye alırlar.

İlginizi Çekebilir  Gizlice Evliya

Hasan Basri sandukasının önünde dua ederler. Arkasından tekke çeşmesinden alınmış yarım bardak suyun içine bir fiske kuduz tozu, bir fiske tekke toprağı karıştırılır ve hastaya üç yudumda içirilir. Daha sonra mayasız ekmek ile yağsız ve tuzsuz çorba ikram edilir. Bu ikram günde üç defa tekrarlanır. Tedavi genellikle bir gün sürer. Eğer hastada iyi olma belirtileri görülmezse tekkedeki tedavi üç gün devam eder. Üçüncü gün bir miktar kuduz böceği tozu bir miktar tekke toprağı hastayı getiren kişiye verilerek, uyacağı diyetlere devam etmesi söylenir. Tekke kapısından çıkarken hasta tekke sancağı altından geçirilir. Kuduran hayvan olursa aynı tedavi yapılır. Ayrıca hayvan ağılındaki veya ahırındaki bütün hayvanlar getirilerek suyundan içirilir. Gelenler mutlaka iyi olup gitmiş oldukları anlatılır.

Kuduz hastalığı ilacının hazırlanışı: Tekkenişlerin anlattıklarına göre, her yıl Ağustos ayının başında Seydiler kasabasına bilhassa tekkenin çevresine 1 cm. büyüklüğünde kırmızı renkli kuduz böcekleri gelir ve bu böcekler burada yalnız 10 gün kalır. Daha sora ortadan kaybolurlar. Böceği yalnız Tekke sahipleri toplar. Başkalarının topladığı kullanılmaz. Toplanan böcekler bir kutu içine konur. Hayvan orada öldükten sonra güneşte iyice kurutulur. Sonra hayvan iyice ezilerek toz haline getirilir. Yapılan bu kuduz ilacı kapaklı kaplarda saklanır.

Kaynak ; Afyon Evliyaları , Abdülhalim Durma