Şeyh Ebu Bekr Kaffal Eş – Şaşi (k.s.)

tarafından
736
Şeyh Ebu Bekr Kaffal Eş – Şaşi (k.s.)

Özbekistan – Taşkent

Fıkıh âlimlerinden. İsmi, Muhammed bin Ahmed bin Hüseyn bin Ömer’dir. Künyesi Ebû Muhammed, lakabı Fahr-ül-islâm’dır. Pekçok âlim yetişmiş olan Mâverâünnehr’e bağlı Şaş beldesinden olduğundan, buraya nisbetle “Şâşî” denilmiştir. 429 (m. 1037) senesinde Meyâfarkîn’de (Silvan’da) doğdu. 507 (m. 1113)’de vefât etti.

Hocası Ebû İshâk’ın kabri yanına defn edildi. Ebû Bekr Kaffâl eş-Şâşî, Şafiî mezhebi fıkıh âlimi olarak yetişmiştir. Doğduğu yerde Ebû Abdullah bin Bennân el-Kazrûnî’den, Kâdı Ebû Mensûr Tûsî’den fıkıh ilmini öğrendi. Sonra ilim öğrenmek için Tus’a ve Irak’a gitti. Bağdad’ta Şeyh Ebû İshâk Şîrâzî’den ilim öğrendi. Bağdad’a gittiği sırada Bağdad hilâfet ve ilim merkezi idi. Her taraftan çok sayıda talebe ilim öğrenmek için, âlimler ise ilmi mütâlâalar yapmak ve kütüphânelerden istifâde etmek için Bağdad’a geliyordu. Bağdad’da bulunduğu sırada Ebû İshâk Şîrâzî’den, Ebû Nasr bin Sebbag’dan fıkıh ilmini öğrendi.

Ebû Nasr Şîrâzî’nin “Eş-Şâmil” adlı fıkıh ilmine dâir eserini okudu. Daha sonra okuduğu bu kitaba 20 cildlik bir şerh yazdı. Yazdığı bu şerhe “Şâfî” ismini verdi. İlim öğrenme husûsunda son derece gayretli olup, hadîs ilminde de şu zâtlardan rivâyette bulundu: Meyâfarkîn’de; Muhammed bin Bennân el-Kazrûnî, Bağdad’da; Ebû İshâk Şîrâzî, Ebû Ca’fer bin Muhammed bin Ahmed bin Mesleme, Ebû Bekr el-Hatîb, Ebü’l-Ganâim bin Me’mûn, Ebû Ya’la bin Ferrâ ve diğerleri, Mekke’de; Heyâc bin Muhammed Hatînî’dir. İlimde iyi yetişmiş olup, fıkıh âlimlerinin ihtilâflarını bilirdi. Yazdığı “Hilye” kitabını Halîfe Mustazharbillah’a takdim ettiği için, “Sahibi Hilye” lakabıyla tanındı, önce kendi yaptırdığı medresede bir müddet ders verdi.

İlginizi Çekebilir  Erzincan Silsile-i Şerifi - Harita

Tâc-ül-mülk’ün yaptırdığı Nizamiye Medresesi’ne müderris olarak ta’yin edildi Ta’yin edildiği bu meşhûr medresede, daha önce Ebû İshâk Şîrâzî ve İmâm-ı Gazâlî gibi âlimler ders vermişti. Medresede ilk dersini vereceği sırada, mendilini gözlerine tutup çok ağladı ve müderrislerin âdeti üzerine kürsîye çıkınca, ağlayarak şu ma’nâda bir beyt söyledi. “Memleketlerde âlim kalmadığı için, biz âlim sayılıyoruz. Yoksa ilimde yüksek mertebelere ulaşmak kolay bir iş değildir…” Kendinden önce gelen kıymetli âlimlere olan hürmeti ve sevgisi sebebiyle söylediği bu beyti, zaman zaman söyler ve ağlardı. Ebû Kâsım Zencânî şöyle demiştir: “Ebu Bekr Şâşî ile birlikte fıkıh ilmi öğreniyorduk. O, ilimde, vera’da ve zühddeki hâlinden dolayı Cüneyd-i Bağdadî diye isimlendirilmişti.” Ebû Bekr Şâşî’den ilim alıp rivâyette bulunan âlimler şu zâtlardır: Ebû Ma’mer el-Ezcî, Ebû Bekr bin en-Nekûr, Ebû Tâhir Ahmed bin Ahmed, Ebû Tâhir Acemî ve diğerleri. Eserleri: Fıkıh ilminde çok kitap yazmıştır.

İlginizi Çekebilir  Ayşe Hatun

Tesbit edilen eserleri şunlardır: 1-Müstezhari, bu eserini halîfe Mustezhirbillah için yazmıştır. Eserin asıl ismi “Hilyet-ül-ulemâ”dır. 2- El-Mu’temed, bu eseri Hilyet-ül-ulemâ adlı eserinin bir nev’î şerhidir. 3-. Et-Tergîb fil-mezheb, 4- Eş-Şâfiî fî şerhi muhtasâr-ül-Müzenî, 5- El-Umdet, meşhûr bir muhtasardır. 6- Eş-Şâfi şerh-iş-Şâmil li Ebî Nasr bin Sebbag. Hilyet-ül-ulemâ adlı eserinde, fıkhî mes’eleleri dört mezhebe göre ayrı ayrı muhtasar olarak (kısaca) anlatmıştır. Bu eser, mezhebleri tanımak husûsunda benzeri az bulunan bir eserdir.

Fıkıh âlimi olan Muhammed bin Abdullah-i Kurtubî şöyle anlatmıştır: “Ebû Bekr-i Şâşî hazretlerinin yanına gittim, ölüm hastalığında idi. Öyle hasta idi ki, kendinden geçmiş idi. Ne zaman ki kendine geldi. Ona içmesi için bir miktar su getirdiler. “Benim hiç suya ihtiyâcım yoktur. Melekler bana şimdi bir yudum içirdiler ve ben yemekten ve içmekten kesildim” dedi. Sonra vefât etti.” Vâ’iz Ebü’l-İzz de şöyle demiştir: “Ebû Bekr Şâşî hazretlerinin cenâzesinin yıkanması ile şereflendim. Bana yardım edenlerden birisi onun cenâzesine su döktüğü zaman, su onun üzerindeki örtüyü kaldırdı ve avret yeri açılırken baktım ki, elini avret yerinin üzerine koyup kapattı.” Bir şiirinin tercümesi şöyledir: “Ey Genç, sen taze bir fidan, çamurun yumuşak, tabiatın elverişli iken ilim öğren, ilim öğrendikten sonra, senin anlatıp başkalarının dinlemesi, şeref ve övünç olarak sana yeter.”

İlginizi Çekebilir  Gaffar Baba

Türbenin ilerisinde ” 904-979 yılları arasında yaşadı. Allame hukukşinas, muhaddis, dilşinas, şair, Ebu Bekir Muhammed Ebu İsmail Al Kaffal Şaşi ” yazısı okunur. Türbe kapısındaki levhada ise 16. yüzyılda inşa edildiği yazılırken , barthold 10. yüzyılda tarihler. Bu durumda, 979 civarında yapılan türbenin zamanla, çeşitli nedenlerle harap olduğu, 16. yüzyılda yenilendiği veya tair edildiği ortaya çıkmaktadır.

Ön cephe, ana kütleden daha büyük bir taçkapı biçiminde düzenlenmiştir. Yüksek kasnaklı, sivri kubbeyle örtülen türbede, yan cephelerindeki basamaklı görünüşe, bölgedeki diğer yapılarda rastlanmaz. 1996 yılında görülmeyen bezeme unsurları , 2000’lerde yapılan onarımla tamamlanmıştır.