İbrahim İpek Efendi Hz.

tarafından
4368
İbrahim İpek Efendi Hz.

Çorum – İskilip – Yerliköy

20 Eylül 1934 yılında Çorum ‘un İskilip ilçesine bağlı Yerli köy de dünyaya gelmiştir. Babası köyde çiftçilikle uğraşan, Çerkez Mehmet Efendi olup büyük dedeleri Kafkasya göçmenidir. Annesi Seyyide Fatıma hanımdır. İbrahim İpek Efendi bu ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Anne tarafından evlad-ı Resul olup aynı zaman da yine anne tarafından İskilipli Atıf Hoca ile de akrabalıkları vardır.çocukluk dönemine ilişkin daha detaylı bilgiye sahip olamadığımız İbrahim İpek Efendinin çocukluğu genel olarak doğduğu köyde geçmiştir.

Tahsil Hayatı ve Hocaları

İbrahim İpek Efendi yaklaşık altı yedi yaşlarına geldiği vakit köyde çiftçi olan babasına yardım ettiği gibi, aynı zamanda köy hocalarından da ders alarak ilk tahsil hayatına başlamıştır. ilme olan iştiyakının fazlalığından olsa gerek bir ara tahsil için İstanbul’a da gitmek istediyse de gidememiş, daha sonra İskilip alimlerinden Mekkeli Ömer hafız denmekle maruf zattan ve İskilip Meydan Camii İmam Hatibi Osman Hafız Efendiden ders almıştır.

Tasavvufi Hayatı
İbrahim İpek Efendinin doğduğu yerli köy son dönem Halveti Uşşaki kolu temsilcilerinden Şeyh Hüsnü Gülzari’nin çok sık uğradığı ve dolayısıyla birçok seveninin bulunduğu bir yerdir. Bu nedenle İbrahim İpek Efendi çok küçük yaşlarında tasavvuf neşesiyle tanışmış ve Hüsnü Gülzari’nin sevenlerinden biri olmuştur.

Hüsnü Gülzari Kırıkkale Hüseyin bey obasında metfun olan Seyit Hasan Necati dedenin halifelerindendir. Seyyid Hasan Necati dedenin silsilesi ise Edirne Şeyh Muslihiddin dergahı şeyhi Mustafa Kamber baba vasıtasıyla Çanakkale Kilit bahir’de metfun Ahmet Talip İrşadi babaya ulaşmaktadır. Bu zatlar Anadolu da son dönem Halveti Uşşaki ekolünü temsil etmiş olup Uşşaki’ye ise 1475-1594 yılları arasın da yaşamış aynı zamanda Osmanlı padişahlarından 3. Murat hanında şeyhi olan Pir Hasan Hüsamettin el Buhari el Uşşaki(4)tarafından sistemleştirilmiş bir tasavvuf ekolu olup Mevlevilik,Bektaşilik, Ahilik, Bayrami’lik tarzı tamamen Türk İslam sentezi bir tasavvuf neşesidir

İbrahim İpek efendinin temsilcisi olduğu Uşşaki tarikatı, Halveti tarikatının orta koluda denilen Ahmediye koluna bağlı Sinaniye şubesinin bir alt kolu olup genel olarak Halveti tarikinin aynı olmakla beraber füruat diyebileceğimiz bazı konularda farklılık arz etmektedir. Uşşaki ekolü kendisi Halvetiyye nin bir kolu olmasına rağmen daha sonraları kendi bünyesinden de Cahidiye, Musluhiye, Cemaliye, Selahiye, İrşadiye, Samiye ve Ruhzariye gibi alt kollar çıkarmıştır .

İbrahim İpek Efendi tasavvufi ortamda bulunmakla birlikte mürşidi Hüsnü Gülzari hazretlerine intisabı onüç, ondört yaşlarında olmuştur. Yaşı küçüktür ancak o yaşlarda bile mürşidinin şu sözü onun manevi derecesinin ne kadar yüksek olduğunun göstergesi olsa gerektir. İbrahim İpek Efendi mürşidine ilk intisap ettiği gün şeyhine gördüğü bir rüyayı anlatmış ve bir kaç soru sormuş bunun üzerine Hüsnü Efendi sorularını yanıtlamakla birlikte yanındakilere dönerek eğer bu çocuğun yaşı uygun olsaydı şuan icazetini yazardım demiştir. İşte bu şekilde seyri süluka başlayan İbrahim İpek Efendi uzun zaman nefsine muhalefet etmek suretiyle riyazet ve mucahedelerden sonra her geçen gün manevi kemalatını daha da yükseltmiştir

Yine bu yıllarda ilk eşi olan Lale hanımla evlenmiştir. Yirmi yaşında askere giderek Bitlis’te vatani görevini ifa etmiştir. Askerlik dönüşü İskilip Kayaağzı köyünde imam hatiplik görevine başlamış ve iki yıl burada imamlık yaptıktan sonra kendi köyü olan Yerli köyde aynı görevine devam etmiştir. Bu arada birinci eşi Lale hanım’dan çocuğu olmadığı için birinci eşin in’de isteğiyle Cemanur hanımla ikinci evliliğini yapmıştır bu evlilikten bir erkek dört’te kız evladı olmuştur

İbrahim İpek efendinin yetişmesinde mürşidi kadar Hüsnü efendinin ilk halifesi olan Mehmet Ali Fehmi dede’nin de etkisi büyüktür bu dönemde İbrahim İpek efendinin rehberliğini Mehmet Ali Fehmi dede yapmıştır.

İbrahim İpek efendi yirmi sekiz yaşına geldiği vakit seyri sülukunu tamamlayarak mürşidi tarafından 1962 yılında icazeti yazılmıştır. Görev aldığı ilk bir kaç yıl üstadı Hüsnü Efendinin de hayatta olması hasebiyle kendini gizlemiş kendisine intisap etmek isteyenleri mürşidine götürüp teslim etmiştir. Bilahare Hüsnü Efendinin 1965 yılında vefatıyla birlikte ser halife Mehmet Ali Fehmi dede olmuş 1967 dede bu zatın vefatına kadar İbrahim İpek efendi bu zatında önüne geçmemiştir bilahare Mehmet Ali Fehmi dedenin de vefatıyla birlikte bizatihi irşat görevini icra etmeye başlamıştır.

İlginizi Çekebilir  Şeyh Ebul Vefa

İbrahim İpek Efendi ye gelen Uşşakiyye-i Halvetiyye silsilesi

1- Hz. Muhammed Mustafa (sav)
2- Hz. Ali (r.a)
3- Hasan-ı Basrî
4- Habib-i A’cemi
5- Davud-u Taî
6- Ma’rüf-ı Kerhî
7- Seri-yi Sakatî
8- Cüneyd-i Bağdadî (CÜNEYDİYYE)
9- Ahmed Mimşad-ı Dineverî
10- Muhammed-i Dineverî
11- Muhammed-i Bekrî
12- Vecihüddin-i Bekrî
13- Abdu’l Kâhir-i Sühreverdî (SÜHREVERDİYYE)
14- Kudbuddin-i Ebherî
15- Muhammed Rukneddin-i Nuhasi
16- Şehabe’d-din Muhammed-i Şirazi
17- Muhammed Cemaleddin-î Şirazi
18- İbrahim Zahid-i Geylani (ZAHİDİYYE)
19- Muhammed Sadeddin-i Fergani
20- Ahi Muhammed –i Halveti
21- Pir Ömer-i Halveti (HALVETİYYE)
22- Ahi Emre-î Halveti
23- Izzeddin-i Halveti
24- Sadreddin Hıyamî
25- Piri Sani Yahya-i Şirvanî
26- Muhammed Bahaeddin-i Erzincanî
27- İbrahim-i Taceddin-i Kayserî
28- Alaeddin-i Uşşakî
29- Ahmed Şemseddin-i Marmaravî (AHMEDİYYE)
30- İzzeddin-i Karamanî
31- İbrahim Ümmî Sinan (SİNANİYYE)
32- Emir Ahmed-i Semerkandî
33- Pir Hasan Husameddin-i Uşşakî (UŞŞAKİYE)
34- Memican-ı Saruhanî
35- Ömer-i Geliboluvî
36- Alim-i Sinan
37- Muhammed-i Keşanî
38- Halil-i Gümülcinevî
39- Abdu’l-Kerim-i Gümülcinevî
40- Osman Sıdkı-i Gümülcinevi
41- Hamdi-i Bağdadî
42- Cemaleddin-i Uşşakî (CEMALİYYE)
43- Salahaddin-i Uşşakî (SALAHİYYE)
44- Muhammed Zühtü-i Nazillî
45- Süleyman Rüştî
46- Ali Galib-i Vasfî
47- Mehmed Tevfik
48- Ömer Hulusi
49- Hüseyin Hakkı Kasabavî
50- Ahmet Talip İrşadi (İRŞADİYE)
51- Hüseyin Hüsnü Aziz
52- Mustafa Kamber
53- Seyyid Hasan Necati
54- Hüsnü Gülzari- i Ruhzari (RUHZARİYE)
55- Mehmed Ali Fehmi
56- Hacı İbrahim Rüşti İpek Mücahit Çoru mî

İrşat Dönemi ve Vefatı
İbrahim İpek Efendi 1962 yılında icazet almıştır. 1965 yılında şeyhinin 1967de ise ser halife Mehmet Ali Fehmi dede nin vefatıyla birlikte bilfiil hizmete başlayarak o yıllarda ikamet ettiği yerli köy merkez olmak üzere Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Ankara gibi Anadolu’nun bir çok yerini köy kasaba demeden dolaşarak insanlara hak ve hakikati, Allah ve Resulü’nün ve ehlibeytinin aşkını muhabbetini sevgisini duyurmak yolunda gayret sarf etmiştir. Bir hususu özellikle belirtmeliyiz ki İbrahim İpek efendinin ve mensubu bulunduğu silsilenin son dönem temsilcileri özelikle tekkelerin kapanmasıyla birlikte irşat hizmetlerini yeni döneme uyarlayarak uzlete çekilip müritlerini beklemek yerine bizatihi müridanın bulunduğu yerlere giderek seyahat usulü irşadı benim semişlerdir. İbrahim İpek efendide Bu hizmetler cümlesinden olmak üzere Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Ankara, İstanbul başta olmak la beraber bir çok yurtiçi, Pakistan, Hindistan, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Almanya, Hollanda gibide bir çok yurt dışı seyahatlerinde bulunmuştur ve bu seyahatleri esnasında gerek yurdumuzda gerekse yurt dışında bir çok insanın tasavvuf neşesiyle tanışmasına vesile olmuşlardır. Ve ayrıca bu seyahatleri esnasında ilim ve irfanlarıyla temayüz etmiş Mehmet Zahit Kotku, İsmail Hakkı Toprak, Muhammed Malik Alevi, Muhammet Mustafa Kamil, Muhammet Nezir, Şeyh Nazım Kıbrısi, Prof. Dr. M. Esat Coşan, Abdullah Çetin Faruki, Sıddık Naci Eren Balıkesiri, gibi bir çok ilim, fikir ve gönül adamlarıyla da görüşmüştür

İbrahim İpek Efendi Menkıbeleri (k.s.)

…………..Bir hoca efendiyi dualatmak isteyen arkadaşı tariki Uşşakinin diğer meşayihlarini ona kabul ettirememiş. En son olarak İbrahim İpek efendiyi görmeye karar kılmışlar. O alim ise benim 10 adet sorum var, o soruları cevaplarsa ben ikna olurum demiş. İkna olsa da tarikata girmeyi düşünmüyormuş. Çorumdan iskilibe gelen dervişler dergaha götürmek üzere çay şeker ekmek almışlar Hoca efendi “Ne o efendiye rüşvet mi götürüyorsunuz” diye takılmış Onlarda biz senden bir şey istemiyoruz sen karışma deyip Yerliköye gelmişler. Efendinin bulunduğu mecliste 30-40 kişi kadar olmuşlar Efendi o alimin arkadaşlarına bile söylemediği soruları sırayla cevaplamış her cevabın sonunda “öyle değimli hoca efendi” deyip onunda tastikini alıyormuş. Bilahare rüşvet nedir diye sormuş “Rüşvet bir kişinin hakkı olmayan bir şeyi üçüncü bir şahıstan başkalarının hakkını gasp ederek menfaat karşılığı almaya çalışmasıdır. Hoca efendi bak bunlar getirdi siz yiyorsunuz sizin getirdiklerinizi başkaları yiyecek burası dergahtır. Bunun adı da hediyedir. Peygamberimiz hediyeyi kabul etmiş rüşveti yasaklamıştır” demiş. Bu olayın üzerine o hoca efendi dualanmış derviş olmuştur.

İlginizi Çekebilir  İskilipli Atıf Hoca (k.s.)

……………- İhvandan birisi ( Hacı Müdürün Amcası) İbrahim İpek efendinin halifesi Hüseyin efendinin yanına gelmiş bir maneviyat anlatmak istediğini bildirmiş. İzin aldıktan sonra “Efendim kızıl ırmaktaki evimizde gündüz sedirde otururken gönlüm geçmiş. Yakaza halindeyken bir dervişin bizim nahiyeye geldiğini ve alacaklısı olan kişinin kapısını çaldığını kapı açılmadığı için geri döndüğünü gördüm. Dönüşte cadde üzerine Azrail a.s. önüne çıktı elindeki aletle o dervişe vurdu derviş yere yıkıldı. Karşısına şeytan aleyhilane geçti. Elindeki cam kavanozdaki suyu kendisine teklif edip imanını ondan istedi aralarında çekişme başladı. Derviş sağa dönüyor o sağına sola dönüyor soluna geçip aynı talepte bulunuyordu. Bu arada beyaz bir bulut peydah oldu ve içinden İbrahim İpek efendi çıktı ve Azrail a.s.’a “niçin acele ediyorsun bunun bizim dervişimiz olduğunu bilmiyor musun ?” diye sordu. O da “Bilmez olurmuyum onun için son darbeyi vurmadım sizin gelmenizi bekledim” buyurdu. İbrahim İpek efendi geldi, şeytan aleyhilaneye bir tepik vurdu. Elindeki cam kavanoz parçalandı. Kızılırmağa doğru döküldü ve şeytan aleyhilane kaçıp kayboldu. İbrahim İpek efendi dervişin başına geldi hangi esmayı çektiğini sordu. O da hu esması dedi. İbrahim İpek efendi de “hu de bakayım” dedi. Derviş hu demeye başladı hu hu hu derken bütün cihan onunla hu demeye başladı ve derviş bu şekilde ruh teslim etti. İbrahim İpek efendi de geldiği gibi buluta binip kayboldu. Kendime geldiğimde yakaza olduğunu anladım ve çok etkilendiğimden yerimden kalkamadım. Biraz sonra kapı açıldı ve yeğenim içeri girdi. Heyecanla, amca köye bir derviş gelmiş. Alacaklısının kapısını çalmış, evde bulamayınca cadde üzerinde vefat etmiş deyince. Az önce teferruatlı gösterilen olayı anlattığını anladım. Hemen taze bir abdest alarak caddeye indim. Herkes az evvel ölen dervişin başında toplanmıştı. Bende az evvel gördüğün olayı teyit için kırılan cam parçalarını aramaktaydım diye olayı nakletmiştir.

…………- Şeyhliğin kendisine yeni verildiği dönemde, kendisine münkir bir köylü “Ben senin şeyh olduğunu düvenin üzerine ayağını bas, eğer traktör seni yerinden oynatmazsa o zaman anlarım” demiş. Böyle bir iddia üzerine İbrahim İpek efendi ayağını düvenin demirine basmış, traktörün tekerlekleri döndüğü halde düveni bir milim oynatamayan o kişi acizlenip efendiyi tasdik zorunda kalmış.
[/toggle]

İbrahim İpek Efendi ilk haccını 1965 yılında yapmış ve ömrünün sonuna kadar kırk küsur hac ve umre ziyaretinde bulunmuştur. Hac ve umre ziyaretlerinin çok olmasından dolayı kutsal topraklarda ve oraya gelen bir çok İslam ülkesinden de mürit ve muhibbanı bulunmaktadır. Yetmişli yılların sonuna kadar köyünde daha sonra ise Çorum merkezde hizmetlerine devam eden Hacı İbrahim İpek Efendi 5 Haziran 2000 tarihinde vefat etmiş. Yerli köy kabristanında toprağa verilmiştir .

İbrahim İpek efendi uzun boylu iri yapılı ve heybetli idi. Yolda yürürken herkesten yüksek görünür, parmağına yüzük takar, temizliğine çok dikkat ederdi. Geniş pantalon gömlek ve üzerine yelek giyerdi. Camiye ve sohbete giderken pardüsü giyinirdi. Sohbetlerde ve evinde genelde sarık sarınır ihvana bu şekilde görünürdü. Dişlerini fırçalar ve misvak kullanırdı. Sakallarını sabunla yıkar, mis kokular sürünürdü. Kendisi dünya ve Ahiret dengesini kurmuş nadir zatlardandı. Ahlakı peygamberi ile muttasıf bu asırda peygamberin kamil halifesi varisi olan örnek bir insandı. Meclisine hakim kalpten geçenlere vakıf ihvanına hadim bir zat idi. Münkirlere ve müfsitlere celal ile gösterdiği kerametler dillerin bağlanması ilimlerinin ketmolunması gibi şeyler kerameti adiyeden sayılmakta idi. Ziyarete gelenlerin önceden bilinmesi yemek aş hazırlıklarının evvelden yaptırılması ve müşküllerinin halledilmesi bu cümleden sayılır.

İlginizi Çekebilir  Seyyid Şeyh Mevlana Halid-i Zilani (k.s.)

Çocuk yaşta hıfz ettiği Kur’an-ı kerim ve onun manasına aşinalığı Kur’an ahlakı ve Ahlakı nebeviye ile tahalluku, bütün bu keramet ve kemalatta hal ve tavır ve durumunda yokluğa düşmesi varlıktan sıyrılması her hal ve tavrı ile Rab (c.c.) izhar etmeyi onun zikredilmesini sağlayan hadimi rabbil alemin olması yakınlarınca bilinen hakikatlerindendir. (c.c.) ya gidecek yolda taliplerin yolunu açması, görünen rüyaların önceden bilinmesi sülukun inceliklerine vukufiyeti değişik meşreplerin seyri sülukuna aşinalığı onun kemalinin görünen cüzi parçalarındandı.

Ailesine ve yakın çevresine olan müşfikliği ihvanına ve tariki hakka olan hizmetleri ahde vefası kayda değer özelliklerindendir. Erkek evladının sonradan doğması ve ihvanının maddi fakir olması ailesini maişet geçim dertleri meşakkati dünya irşat hizmetlerinin kısmi aksamasına yol açsa da bütün bu olumsuz durum ve şartlarda bu hizmeti can siperane götürmesi onun ayrı bir kemal yönüdür. Bütün bu telaşede kırk küsür hac ve umre yapmaya fırsat bulması onun ne kadar gayretli meczup ve mergup bir zat olduğunun işaretlerinden olsa gerektir.

Eserleri
İbrahim İpek Efendinin Rüştü ve Mücahit mahlaslarıyla yazmış olduğu bir divan olacak kadar Tasavvufi içerikli şiirleri bulunmakta olup, bunlar kendisi tarafından şeyhi Hüsnü efendi ve Mehmet Ali Fehmi dedenin de divanlarını içerecek şekilde 1992 yılında GÖNÜL İNCİLERİ ismiyle kitaplaştırılmıştır. Mevcudu tükenen bu eser bilahare vefatından sonra halifesi tasavvufçu yazar Fatih Nurullah Şağban tarafından İbrahim İpek Efendinin menakıbı ve şiirlerinin de yer aldığı İPEK YOLU ve GÜLZARI HÜSNİYA isimli kitaplarla tekrar neşredilmiştir. Ayrıca ileriki yıllarda yayınlanmak üzere hazırladığımız bazı el yazması notları ve sohbet kayıtları bulunmaktadır.

Halifeleri
İbrahim İpek Efendi temsil etmiş olduğu Halveti Uşşaki ekolünde 38 yıl gibi uzun bir süre irşat faaliyetinde bulunmuştur. Dolayısıyla gerek yurt içinde gerekse yurt dışında binlerce insanın bu neşe ve muhabbetten istifade etmesini sağlamıştır. Bir çok kamil insanlar yetiştirmiştir. Bunlardan özelikle dört tanesine Halveti Uşşaki erkanınca icazet vererek irşada izinli kılmıştır

1- Hüseyin Murat Efendi (Çankırı Şahlı köyü ö. 1992)
İbrahim İpek Efendinin icazet yazdığı ilk halifesidir. Çankırı’nın Şahlı köyündendir. Aslen İbrahim İpek Efendinin de şeyhi olan Hüsnü Gülzari’ den intisaplıdır. Hüsnü Efendi, Hüseyin Murat Efendinin irşadını ilk halifesi Mehmet Ali Fehmi dedeye havale etmiş ve bu zatın gözetiminde süluk çıkarmıştır. Fehmi dedenin ömrü yetmeyerek icazetini bilahare Fehmi dedenin vasiyeti gereği İbrahim İpek Efendi yazmıştır. Şahlı köyünde ve Ankara’da irşat faaliyetlerinde bulunan Hüseyin Efendi 1992 yılında bir trafik kazası sonucu vefat etmiştir..

2- Hasan Mansur Efendi (Sungurlu Hallaçlı köyü ö. 1987)
İbrahim İpek Efendinin ikinci halifesidir. Çankırı Kızılırmak kasabası Hallaç köyündendir.1965 yılında Hüsnü Efendi’nin ilk halifesi Mehmet Ali Fehmi Efendi’ye intisap etmiştir. Fehmi dedenin vefatıyla İbrahim İpek Efendiye biat etmiş ve bilahare irşatla görevlendirilmiştir. 1987 yılında vefat etmiştir

3- Esat Celali Efendi ( İskilip yerli köyü ö. 2003)
İbrahim İpek Efendinin ağabeyidir. Hüsnü Gülzari’ye intisap etmiş ve onun vefatıyla kardeşi İbrahim İpek Efendiye biat etmiştir. Bilahare icazet alarak vefatı olan 2003 yılına kadar İskilip yerli köyde irşat hizmetlerine devam etmiştir.