edirne – merkez – hasan sezai tekkesi
Aşık Musa Efendi, Gülşeniyye tarikatının piri Şeyh İbrahim Gülşeni (ö. 940/ 1534)’nin halifelerinden olup, aslen Edirne’nin Ada nahiyesine bağlı Ahur karyesindendir. Asıl adı, Atayi ve Evliya Çelebiye göre “Muhammed”, Hulvi’ye göre “Musa”dır. Edirne hacılarının ricası üzerine burada halife olarak Gülşeniliği neşre memur buyurulmuştur. Alim, fazıl, mürşid-i kamil zattır. Yavuz Sultan Selim ile Mısır’ın fethine katılanlardandır. Bu durumdan da anlaşılıyor ki, Mısır’ın fethinden sonra Pir İbrahim Gülşeni’ye mülaki olmuştur. Ona intisabından sonra uzun süre cezbe halinde yaşamıştır. 971 / 1563-64277 tarihinde Edirne’de Hacı Dergahı’na defnedilmiştir. Bu dergah sonra Sezaiyye dergahına çevrilmiştir.
Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre, Aşık Musa Efendi, Mısır’ın fethinden sonra orada bulunan Pir İbrahim Gülşeni’ye mülaki olup, İbrahim Efendi, Aşık Dede’nin kulağına “hu” diye bir nara vurunca, Aşık Dede ilahi aşka düşüp hemen o an nesi varsa ondan geçip, baş ayak yalın, sine üryan Kahire sokaklarında gezer olmuştur. Sultan Selim’le birkaç kez karşılaştıklan halde onu tanımazlıktan gelip yürümüştür. Sultan Selim, “Aşık Dedemi bu halden kurtarsın” diye İbrahim Gülşeni’ye haber göndermiş, o da “aşk-ı hakiki-i ilahiye müstağrak olan aşık-ı hakikiye dokunmasın. Onun belirli vakti var. geldiginde icabına bakarız” demiştir. Yedi yıldan sonra Şeyh Saib adında bir zat, Aşık Dede’ye Kahire sokaklannda rastlamış, durumu anlayarak hemen İbrahim Gülşeni huzuruna gelip rica etmiş, bunun üzerine Aşık Dede’yi Gülşeni huzuruna getirmişler, bir kez daha nara ile “hü” deyince, cenab-ı Hakk’ın emriyle Aşık Dede ayılıp gönül aynası ilahi nur ile ışıyıp dolmuştur. O sırada İbrahim Gülşeni Aşık Dede’ye bir hırka, seccade ve alem verip Edime’ye göndermiş ve “diyar-ı Rum aşıklarına pişva ol” demiştir. O da Mısır’dan ayrılıp Sultan Süleyman huzuruna geldiğinde ilgi bulup, ikramlar ederek Edirne’ye yolcu etmiştir. Küçükpazar yakınında şah Melek Zaviyeside post sahibi olup, yirmi sene dervişlere Giüşeni yolunda rehber olmuştur. Vefat edince bu zaviye bahçesine defnedilmiştir.
İbrahim Gülşeni tarafından Edirne’de irşada memur buyurulunca, bütün camileri gezmiş, tevhide başlamak ıçın uygun bir mahal araştırmakta iken, nehir kenarında olan yıkılmaya yüz tutmuş ve vaktiyle gelen misafirlere tahsis edilmiş olan Küçük Pazar yakınındaki Şah Melek Zaviyesi’ni intihab ile, burada ikamet etmiştir.
Aşık Musa Efendi’den sonra Şeyh Mehmed Efendi, Seyyid Ali Efendi, Şeyh Mehmed Sırri, Muhammed La’li Gülşeni ve Hasan Sezayi postnişin olmuşlardır. Son zamanlarda ise torunlarından Mehmed Vahid Efendi postnişin olmuştur.
Kabri, Sezayi Türbesi’ne bitişik olup, sandukasının önündeki levhada şunlar yazılıdır:
Hazret-i ‘Aşık Efendi ol seniyy-i Hayderi
Kıl ziyaret al buy-ı vird-i Ahmedi
Sırr-ı pakine teveccüh eyle her dem ey Vefa
Bulmak istersen hakikat feyz-i pak-i Gülşeni
Bu beyitlerin nazımının Sezayi’nin torunu olan Şeyh Vefa’nın olması muhtemeldir. Aşık Musa’nın manzum veya mensur müstakil bir eserine rastlanmamıştır. Bilinen tek şiiri, Pir İbrahim Gülşeni ile karşılaştıklarında cezbeye kapılıp söylediği şu beyittir:
Ser-i küyuna sehv ile n’ola bassa kadem ‘Aşık
Ser u pa fikrin itmez neylesün hem mest hem ‘aşık
Aşık Musa Efendi’nin Halifeleri
Himmet Dede
Himmet Dede (ö. ?), Şeyh Aşık Masa Efendi‘nin halifelerinden olup, Fındık Fakih Mahallesi’nde Gülşeni Dergahı sokağında bulunan adına ait Himmet Dede Tekkesi’nin banisidir. Hayatı hakkında bilinenler sınırlıdır. Türbesi, mezkur tekkenin haziresindedir
Abdülkerim Efendi
Şeyh Abdülkerim Efendi, Edirne’de dünyaya gelmiş olup, Şeyh Aşık Musa Efendi’nin manevi terbiyesi altında yetişmiş ve ondan hilafet almıştır. Şeyhi Aşık Musa’nın vefatından sonra yerine Şah Melek Zaviyesi’nde postnişin olmuştur. Arif bir zat olan Abdülkerim Efendi, uzun zaman kabiliyet sahiplerini irşad ile meşgul olmuş, 992/ 1584 tarihinde Edirne’de vefat etmiştir. Mezkur zaviyede Aşık Efendi yakınında medfündur.
İrtihaline şu mısra tarih düşülmüştür:
Oldı Kerim Efendi’ye daru’l-cinan makam
Sandukası üzerinde Veli Dede Tekkesi şeyhi Vefa Efendi’nin şu beyitleri yazılıdır:
Şeyh-i sani hazret-i Abdülkerim
Menba’-ı feyz idi ol kalb-i selim
Gel Vefa dergahına yüz sür anın
Ta olasın mazhar-ı lutf-ı Rahim
Abdülkerim Efendi’nin oğlu Şeyh Sadık Efendi (ö. ?) de babası yanında medfun olup, sandukası üzerinde yine Vefa Efendi’nin şu beyitleri yazılıdır:
Hazret-i ‘Abdülkerim-zadesi
Şeyh Sadık oldı vaktin zübdesi
Türbesin eyle ziyaret ey
Vefa Diler isen gide kalbin gussası
Abdülkerim Efendi’den sonra yerine halifesi Mehmed Sırri Efendi postnişin olup, ondan sonra Seyyid Kutub Efendi, ondan sonra oğlu Seyyid Ali Efendi, ondan sonra Mehmed Sırri Efendi’nin halifesi La’li Muhammed Fenayi şeyh olmuşlardır.
Abdülkerim Efendi’nin 963 / 1555 tarihinde Hazarat-ı Hams tertibi üzere kaleme aldığı bir Mevlid’i vardır. Şu beyitler onundur:
İlahi ma’rifet nurun delil et
Sirac-ı ‘akla kudretten fetil et
Kulubun kalıbını rüşen eyle
Ma’ani sırrı ile gülşen eyle
Şeyh Larendeli Şani İbrahim Efendi, Abdülkerim Efendi’nin halifesi olup, Gülşen-i Efkar ve Mir’atu’s-Safa adlı eserleri vardır.
Kaynak ; Osmanlının İkinci Başkenti Edirne’de Tasavvuf Kültürü , Dr. Selami Şimşek , Buhara Yayınları