Ana Sayfa>evliya(Sayfa 27)

Mecnun dede (k.s.)

Bursa ‘da Ulucami yakınında Tahtakaleye çıkarken Mecnun dede camiinde

Mecnun dede 40 Abdal dan birisidir. Sırlarla dolu bir derviştir. Kerametini gören Çakırağa adında bir zat Mecnun dede‘nin şimdiki kabrinin bulunduğu Mecnun dede camiini ve civarındaki hamamı yaptırmış ve hatta hamamdaki ufak halvetin bir evliya halvetidir derler. Çakır Hamamının bir kısmı Mecnun dede vakfına aittir. Camiinin bitişiğinde Mecnun dede Dergahı vardı. Burada hergün fakirler doyurulurdu. Sonraları tarikat düşmanlarından biri burayı medreseye çevirmiş , şimdi ise şahıs mülkü olmuştur.

Mecnun dedeni kabri kardeşi Lokman dede ile beraber caminin yanındadır ancak günümüze kalmamıştır. Caminin haziresinde ise ; Hacı Nasuh bin beyazıd isimli bir kişinin kabir ve ayak taşı vardır.

Kaynak ; 

Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları

 

Üçkuzular Türbesi

Bursa’da Molla Fenari mahallesinde Üftade Tekkesi ile Molla Fenari camii arasında kalan Üçkuzular caminin bahçesinde

Hakkında bir sürü rivayet bulunan Uçkuzular türbesi ; Üçkuzular zaviyesinin kurucuları olan üçkuzular Hicri 825 yılında Buharadan Bursa’ya gelmişlerdir. Seyyid Olan Bu zatlar Şeyh Safiyuddin , Şeyh Muhammed ve Açıkbaş El Şeyh Ali Efendilerdir. Nakşi Tarikatına mensuplardı. Emir Sultan‘ın Yanında bulunduklarından Emir Sultan Bu kişilere kuzularım dermiş. Bu nedenle Üçkuzular diye anılmaya başlanmıştır. Safiyuddin efendi evlenmiş diğerleri bekar olarak vefat etmiştir. Şeyh Safiyuddin’in soyu halen devam etmektedir.

Dergahın haziresi tam anlamıyla bir meşayih haziresidir. Kuruluşundan itibaren Dergahın Şeyhliğini yapan bütün meşayih Caminin haziresinde yatmaktadır. Cami 1950 yılında yıkılmış ve yerine bugünkü camii yapılmıştır. Kimi kaynaklarda adı Üçkuzular kiminde ise Üçkozlar olarak geçmektedir.

Üçkuzular Dergahı Haziresi

Dergahın haziresi tam anlamıyla bir meşayih haziresidir. Kuruluşundan itibaren Dergahın Şeyhliğini yapan bütün meşayih Caminin haziresinde yatmaktadır. Cami 1950 yılında yıkılmış ve yerine bugünkü camii yapılmıştır. Kimi kaynaklarda adı Üçkuzular kiminde ise Üçkozlar olarak geçmektedir.

Hazire’de bulunanlar dergahın Şeyhleri ;
1- Şeyh Mehmed Refi Bin Şeyh Mustafa Efendi (1870) – tekke Şeyhi
2- Şeyh Mehmed Şerefeddin Bin İbrahim efendi (1825) – Tekke Şeyhi
3- Şeyh Abdurrahman Bin Şeyh Refi ( 191.) – Tekke Şeyhi
4- Şeyh Said Bin Şeyh Tahir Efendi (1914) – Tekke Şeyhi
5- Seyyid Abdurrahman Bin Şeyh Mehmed Şerafeddin Efendi (1813)
6- Şeyh Mehmed Safiyuddin Bin Şeyh İbrahim efendi (1815) – Tekke Şeyhi)
7- Şeyh İsmail efendi
8- Şeyh Ata Bin Şerafeddin Efendi (1837 )- tekke şeyhi
9- Şeyh Mustafa Efendi Bin Abdurrahman ( 1814) – Tekke Şeyhi
10 – Şeyh Seyyid Hafız Murad Bin Şeyh Mehmed Refi (1875) – Tekke Şeyhi
11- Şeyh İbrahim efendi Bin Şeyh Mehmed Efendi (1799)

Kaynak ;
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları
Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Hazireleri , Bursa Kültür A.Ş. yayınları

Hoca Taşkın (k.s.)

Bursa – Emirsultan cami ile Yeşil Türbe’nin arasında yer alan Hoca Taşkın camiinin yanına defnedilmiştir.

Fatih Sultan Mehmed Han zamanında yaşamış ve Molla Hüsrev’den ders almıştır. Taşkın Sufi ismiyle çağrılırdı. Eskişehir’in Sultanönü kasabasındandır. Fen ve Edebi ilimlerde icazet aldıktan sonra tasavvufa meyledip Bursa’ya yerleşti. Kendisi güçlü bir hatip olup vaaz ve nasihatleri çok güçlü idi. Taşkın Sufi 1487 de vefat etmiştir.

Kaynak ;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları
Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Hazireleri , Bursa Kültür A.Ş. yayınları

Hikmeti Mehmed Efendi (k.s.)

Bursa’da Ulucami ye çok yakında bulunan İsmail Hakkı Bursevi Dergahı camisinde İsmail Hakkı Bursevi hz’nin hemen yanında

Tekirdağ’da doğdu babası Hacı Ahmed Efendi , annesi Emine Hanımdır. Daha çocuk yaşta İsmail Hakkı Bursevi hz’nin yanında bulunmuş dualarına mazhar olmuştur. İsmail Hakkı bursevi hz’nin himmetleriyle Bursa’ya yerleşmiş seyr u sülukunu tamamlayıp icazet almıştır. Bursevi hz’nin oğlu Şeyh Bahaeddin Efendi’nin 1726’da vefatından sonra Tekkeye Şeyh olmuştur. Bir kez hacca giden Hikmeti Mehmed Efendi 8 Şubat 1752’de Tekke mescidi mahallesinde vefat etmiş ve Tekkenin haziresine İsmail Hakkı hz‘nin hemen yakınına defnedilmiştir.

Kabir taşında Şunlar yazılıdır ;

Salikan-ı Celvetiyye mürşid-i şeyhu’ş-şuyuh
A’ni kim Şeyh Hikmeti kabrinde rahatlar bula
Düşdi bir tarih Aziza Tab’ıma fevti içün
Cay-gah-ı Hikmeti Mevla kusur-ı adn ola
sene 1165 h.

İsmail Hakkı Bursevi Dergahı Haziresi

XVII. yüzyılda İsmail Hakkı Bursevi tarafından dergah olarak inşa edilmiştir. Buraya Hikmeti Tekkesi ve Cami-i Muhammedi de denilmektedir. 1843’de tarihinde diğer dergahlarla birlikte burası da tamir edilmiştir. 1900 yılında II. Abdulhamit Han zamanının ileri gelenlerinden Hacı Ali Paşa öncülüğünde yeniden onarılmıştır. 1925 ‘de tekkelerin kapanmasından sonra kur’an kursu olarak hizmet vermeye devam etmiştir.

Hazire’de kabri bulunanlar ;

1- İsmail Hakkı Bursevi (k.s.)
2- Aişe Hatun – İsmail Hakkı Bursevi hz’nin eşi
3- Şeyh Mehmed Hikmet Efendi (1753) – Tekke Şeyhi
4- Hikmeti Şeyh Mehmed Emin Efendi (1832) – Tekke Şeyhi
5- Hikmeti Şeyh Hacı İsmail Efendi (1896)
6- Şeyh Mehmed Efendi (1896) – Hikmeti Şeyh Hacı İsmail efendinin oğlu
7- Şerife Hanım (1896) – Hikmeti Şeyh Hacı İsmail efendinin eşi
8- Mehmed Şah Haki Dayesi (1726)
9- Hacı Mehmet Efendi
10- Cüveyriye Hayriye HAnım efendi (1846)
11- Şeyh Bahaeddin Efendi İbn Emin Efendi (1818) – Tekke Şeyhi
12- Şeyh Mehmed Bahaeddin bin Şeyh İsmail Efendi – Tekke Şeyhi
13- Eğercizade Hacı Hakkı Efendi
14- Seyyid Ahmed Hamid Efendi
15- Fevziye Hanım
16- Selime Hanım
17- Havlucu Hacı Nafiz Efendi
18- Hadimi Hasan Efendi
19- Seyyid Hafız Nasuh Efendi
20- Tutizade Hacı Mehmed Efendi
21- Hanife Hanım
22- Edirneli Havlucu efendi

Kaynak ;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları
Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Hazireleri , Bursa Kültür A.Ş. yayınları

Seyyid Nasır (k.s.)

Bursa’da Molla Fenari mahallesinde Seyyid Nasır caddesi üzerindeki türbesindedir.

Seyyid Nasır veya Seyyid Nasiruddin Buhari namı ile anılan bu zatın ismi Hüsrev dir. Baldırzade’nin rivayetine göre Abdal Murad Hazretleri ile Güldeste’nin ve Sefine-i Evliya ‘nın rivayetine göre Emir Sultan Hazretleri ile Kepecioğlu’na göre ise Emir Sultan ve Seyyid Usul ile beraber İslamiyeti yaymak ve hizmet etmek için Buhara ‘dan Bursa ‘ya gelen ilk mücahidlerdendir.

Pınarbaşı’nda İvaz Paşa ‘ nın üst taraflarında kendi adıyla anılan mahallede ve hal-i hazırdaki Seyyid Nasır Caddesi üzerinde sol taraftaki türbeye defnedilmiştir . Meşhed-i mukaddesleri her devirde ziyaretgah olmuştur.

Emir Sultan (k.s.) Hazretleri ile aynı asırda yaşamış olup, bunlar bazı ayinler törenler vesilesiyle buluşur bir araya gelirler ve aralarında pek çok sırlı hikmetli sözler söylerlerdi.

Saadetname isminde bir eseri vardır. Sultan Murad Han zamanında Buhara’dan gelen hayır sahibi tüccarlardan Şahabeddin Veli adında bir zat orada bir mescid ve bir de zaviye inşa etmiştir. 855/1451 tarihinde Şiilikle itham edilen bu zat şehid edilmiş ve mescid avlusuna defnıedilmiştir . ;( Bu zaviyede Buhara ‘ dan gelen seyyahlar kalır, bir hayli vakit ikamet ederlerdi.

Türbe-i şerifenin hizmeti ve zaviyedarlık vazifesi İsmail Hakkı Dergahı Şeyhlerine verilmiş Yadigar-ı Şemsi’ye göre 150 yıldır onların hizmet bakım ve onarımı altındadır.

Türbe üzeri yerli kiremidi ile örtülüdür. Eskiden burada Bursa’nın en eski servi ağacı bulunuyormuş. sonradan mülk sahibi bir vatandaş tarafından belediyeden izin alınarak kesilmiştir. Halen türbede biri eskimiş yıpranmış, diğeri sağlam iki sancak bulunmaktadır. Bundan anlaşıldığına göre Seyyid Nasır askerdir ve yönetici kademede bulunmaktadır . Ve Bursa’nın fethinde savaşan erenlerden biri olarak bilinmektedir.

Kaynak : Bursa Evliyaları , Hasan Turyan

Piremir Sultan (k.s.)

Bursa’da Piremir mahallesinde Piremir caminin hemen yanında.

Asıl Adı Mehmed olup evlad-ı Resüldendir. Babası Seyyid Ali’dir. Emir Sultan hz‘ne yakınlığından dolayı kendisine Emir denmiştir. Doğum tarihi belli değildir.

Piremir Sultan hz’i , 1495 yılında Buhara’dan geldi. Emir Sultan camiine geldi ve Halka ; ” Ben Emir Buhari’nin kız kardeşinin oğluyum, bu sebeple Emir Buhari dergahında bulunmak benim hakkımdır ” dedi. Daha sonra kürsüye geçip birkaç defa vaaz etti ancak türkçesi çok iyi olmadığı için farsça vaaz etti ama halk pek bir şey anlamadı.

O zamanda emir Sultan dergahında Postnişin olan Abdurrahman efendi bu durumdan çok rahatsız oldu. Bu surede halk ikiye ayrıldı. Bir kısmı Abdurrahman efendiyi, bir kısmı da Piremir Sultanı destekledi. Daha sonra Abdurrahman efendi ; Darus Sultani’ye gidip kendisinin burada görevli olduğuna dair bir emri şerif getirdi. Taraflar arasında bir mahkeme kuruldu ve sorun çözülmeye çalışıldı . Ancak bir türlü sulh sağlanamadı. Hatta camii şerifde kubbe altında Abdurrahman Efendi meclisi toplanır , aynı anda mihrab yanında Piremir sultan meclisi toplanırdı. Çok zaman kavgalar yapıp dövüştüler. İki tarafta çok yıprandı.

O sırada Rumeli Yenişehirinde irşadla meşgul olan Emir Sultan hz’nin halifelerinden Şeyh Hacı Halife Bursa’ya gelip duruma müdahale etti ve halkı Abdurrahman efendi etrafında birleşmeye çağırdı. Halkın çoğuda Abdurrahman efendi’nin meclisine dahil oldular . Piremir Sultan’ın dostlarından Hoca Ali zade meseleye müdahil oldu ve Musa Baba camiinin üst tarafında Piremir Sultan‘a bir camii ve zaviye inşa ettirdi ve sorun çözüldü. Piremir Sultan hazretleri bu dergahta irşad hizmetlerini sürdürdü ve vefatında da aynı dergahın bahçesinde defnedildi. Günümüzde Dergahtan eser kalmamıştır.

Piremir Camii haziresi

Cami ve türbe tamamen harap durumda iken 1962 yılında esaslı şekilde onarılarak kurtarıldı. Türbe’nin etrafında son yıllarda teşekkül etmiş geniş bir mezarlık vardır. Eski mezar taşlarının çoğu kaybolmuştur. Tarihi kayıtlara göre bu hazire de medfun bulunan dört önemli kişi vardır ancak ne yazıkki mezar taşları ve yerleri belli değildir. Bunlar ;

1- Şeyh Ali Efendi – Piremir Dergahı Şeyhi (1713)
2- Ataullah Mehmed Efendi – Piremir Türbedarı (1853)
3- Şeyh Hüseyin Sabit Efendi – Ramazan Baba -Piremir ve Seyyid Baba dergahı Şeyhi ( 1908)
4- Şerif efendi bin Sabit Efendi (1918[/toggle]

[toggle title=”Menkıbeleri” load=”hide”]Bir Gün Dergahına bir grub misafir geldi. Namaz vakti olduğu için abdest alınacak yer sordular. Oda elindeki asa ile batı tarafında abdest alınacak suyun yerini işaret etti. Giden misafirler, gösterilen yerde suyun olmadığını görüp döndüler . Durumu Piremir Hz’ne bildirdiler oda yerinden kalkıp ; ” Beni takip ediniz ve biraz sonra geliniz” diyerek günümüz de Asa suyu deinlen yere gitti. Arkasından gelen ziyaretçiler de , biraz önce su bulmadıkları bu yerde , henüz kaynmaya başlamış bulanık bir suyun aktığını gördüler. Ogünden beri bu suya Asa suyu denilmektedir. ,
————

Bursa’nın Yunan işgali sırasında , bir yunanlı asker Piremir hz’nin türbesine giderek ata biner gibi mezarın üzerine çıkıp, kötü sözler söylemeye başladı. O anda askerin ayakları kurudu. Feryadı üzerine arkadaşları tarafından türbeden çıkaralın askerin durumu komutana bildirildi komutanda Piremir Sultan hz’nin civarını yasak bölge ilan etti.

Kaynak ;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları
Türkiye Gazetesi , Batı Anadolu evliyaları cilt 2
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları
Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Hazireleri , Bursa Kültür A.Ş. yayınları

Abdal Musa Baba

Bursa ‘da Zeyniler caminin üst tarafında yer alan Musa Baba camiinin avlusunda

Aslen Azerbeycan’ın Hoy şehrindendir. Piri de Yatağan Baba adında meşhur bir velidir. Ahmed Yesevi hz’nin halifelerinden Anadoluya gelen Horosan erenlerindendir.

Kaynaklarda ölüm ve doğum tarihi ile ilgili bir kayıt yoktur. Geyikli Babayla aynı zamanda yaşamıştır. Bursa’nın fethinden önce bursaya gelen kırk abdaldan biri olduğu rivayet edilir. Bursa’nın fethi esnasında Sultan Orhan’a maddi ve manevi yardımlarda bulunmuş, savaşlara katılmış, can-ı gönülden mücadele edip ,fetihden sonra da Emir Sultan semtinin üst taraflarında bağlık bahçelik yüksekce bir tepeye dergahını açmış ve burada vefat etmiştir.

Musa Baba camii ve haziresi

Musa Baba caminin kıble tarafında Abdal musa hz’nin türbesi vardır. Batı tarafında ise Şeyhülislam Abdülkadir efendinin aile mezarlığı bulunmaktadır. Ayrıca yazısız olan üç kabir taşı daha vardır.

Hazirede olanlar ;
1- Abdal Musa Baba
2- Şeyhülislam Abdülkadir Efendi
3- Hamza Dede ( Emir Sultan Halifesi 1601)

4- Kadrizade Seyyid Zeynelabidin. – Maraş kadısı 1634

Bir çok Anadolu velisinde olduğu gibi, Abdal Musa‘nın da yaşadığı ve tekkesini kurduğu yöre hakkında farklı görüşler ve belirsizlikler vardır. Bursa’da olduğu gibi Antalya’nın elmalı yöresinde Abdal Musa isminde bir Tekke vardır. Yeniçeri ocağının kaldırılmasına kadar Bektaşi tekkesi olarak faaliyet gösteren tekke daha sonra nakşilerin eline geçmiştir.

Kaynak ;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları

Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Hazireleri , Bursa Kültür A.Ş. yayınları

 

Gözedeci Dede

Bursa’da Tahtakale mahallesinde yer alan İnebey Caddesi ile gözede sokağının kesiştiği yerde

Adı Gözedeci Mehmed Efendi‘dir . Ravza-i evliya ve Gülizar-ı İrfan’da ;” Mezarı ihtiyar ve genç, ziyaret edenlerin Allah rızası için yaptıkları duaların kabul olduğu yer olup her ne husus için ruh-ı şeriflerinde istimdad etseler , elbette muradlarına kavuşup faydasını gördükleri tecrübe ile sabittir. ”denir.

Bir başka rivayete göre de ; Bu zatın ” Aşık Cemal ” adında birisi olduğu ve sevdiği uğruna fedakarlık gösterdiği söylenmektedir.

Kaynaklar;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları

 

Akbıyık Sultan (k.s.)

Bursa – Nalbantoğlu Mahallesinde Akbıyık caddesi üzerinde . İpekçioğlu sokağının tam karşısındadır.

Akbıyık Sultan Tekke ve Haziresi

Şimdiki türbesinin olduğu yerde dergahı ve mescidi vardır. Dergah bir müddet Bektaşilerin eline geçmiş, daha sonra terk edilerek ev olarak kullanılmıştır . Günümüzde ise Dergah Yok olmuş , türbe ve hazire ise kalmıştır. haziresinde ;
Mehmed Ağa Bin Ahmed
Hacı Hüseyin Kazım Efendi ( Akbaba ailesinde – müderris)
Hafız ahmed efendi
Seyyid Hacı Hafız İmadeddin Efendi ( Akbaba ailesinde – müderris)
Mehmed Emin Efendi
Edhem Efendi ( Kadı – Rufai )
ve on dort tanede isimsiz kabir taşı bulunmaktadır.[/toggle]

Akbıyık Sultan ; Meczub velilerden olup , II. Murat Ve Fatih Sultan Mehmet Han döneminde yaşamıştır. Asıl adı Abdullah , Muhyiddin veya Ahmed Şemseddin’dir. Babasının adı ; Hacıoğlu’dur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Hacı Bayram Veli hz’nin sohbetlerine katıldı. Onun feyz ve bereketiyle kemale erdi. Onun huzurunda tevbe ve inabetle , mücahede ve riyazat edip kalblere şifa olan sözleri ile ileri derecelere ulaştı.

Akbıyık Sultan bir taraftan hocasının sohbeti ile bereketlenirken diğer taraftan İkinci Murâd Han’ın haçlılar ve diğer din düşmanlarına karşı giriştiği cihâd hareketine de katıldı. Giriştiği seferlerde, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin diğer talebeleri ile birlikte büyük kahramanlıklar gösterdi. Böylece Osmanlıların Rumeli’deki yayılmasında önemli hizmetler gördü.

Bu gazâlarda gösterdiği başarılardan birinin sonunda İkinci Murâd Han tarafından Yenişehir köylerinden bir tanesi kendisine temlik edildi (1437). Bu parayı ticarette kullanan Akbıyık Sultan kısa zamanda malının hesâbını yapamayacak kadar zenginleşti. Mal, mülk meşgûliyeti az zaman içinde, hocasının sohbetinden daha az istifâde etmesine yolaçtı. Bu sebeple birgün hocası Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, dünyâya ve onun geçici lezzetlerine bağlanmanın mahzurlarından bahsederek Akbıyık Sultan’a;

“Evlâdım bu dünyâ fânîdir. Malı mülkü elde kalmaz. Ne kadar malın olsa murâd alamazsın. Âhiretten gâfil olma. Zîrâ gidişin dönüşü yoktur. Allahü teâlâdan gayri işlere tutulmaktan kurtul. Devamlı bâki kalan işlerle meşgul ol.”

Hocasının bu sözleri üzerine Akbıyık Sultan;

“Hocam! Peygamber efendimiz; “Dünyâ, âhiretin tarlasıdır.” buyuruyor. Bu sebeple dünyâ malı ile de meşgul olmak gerekmez mi?”

Hacı Bayram-ı Velî hazretleri uzun bir sükûttan sonra;

“Evlâdım! Mâdem ki dünyâyı terk edemiyorsun, öyle ise bizi terket. Bu dergâhta dünyâ ile meşgul olanların işi yoktur.” buyurdu.

Akbıyık Sultan bu sözler üzerine kapıdan dışarı çıkarken tam eşik üzerinde başından sarığını düşürdü. Bunu hocasının bir kerâmeti bilip günü gelince sebebi meydana çıkar, düşüncesiyle alıp başına giymedi.

Akbıyık Sultan’ın bundan sonra topladığı altın ve gümüş para sayılamayacak ölçüde arttı. Ancak gönlünü hiç bir zaman para ve pula kaptırmadı. Eline geçen para da hiç bir zaman kendisinde kalmadı. Fakir, fukarâ, kimsesiz, öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin sığınağı oldu. Bursa’da büyük bir imâret yaptırarak gelen geçen yoksullara ikramlarda bulundu. Misâfirleri ağırladı. O dağıttıkça parası artıyor, parası arttıkça o da dağıtmaya devâm ediyordu. Bu arada Alâeddîn Ali el-Arabî hazretlerinin derslerine devam ederek ilimde ilerlemeye de gayret sarfediyordu.

Ve nihâyet… Hocasının kerâmeti tahakkuk etti. Sarığının eşik üzerinde düşmesinin esrârı aydınlandı. Yine şeyhi ve üstâdı Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin eşiğine yüz sürdü. Mübârek sohbetlerine tekrar kabûl olunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Hocasının sekiz halîfesinden biri olma şerefine kavuştu.

Akbıyık Sultan , İstanbul’un Fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet Han’ın yanında bulunmuş devamlı askeri teşcî’ edip coşturuyor, duâ ve sözleri ile onları gayrete getiriyordu. İstanbul’un fethi Molla Gürani , Molla Fenari , Akşemseddin ve Akbıyık Sultan gibi gönül erlerinin himmeti ile gerçekleşmiştir.

Fâtih Sultan Mehmed Han fetihten sonra İstanbul’da yaptırdığı câmilere bu gâzi şeyhlerin isimlerini verdi. Akbıyık Sultan adına da Ayasofya’nın alt tarafında yer alan Cankurtaran civârında bir câmi yaptırdı.

Akbıyık Sultan ömrünün son yıllarını Bursa’da talebe yetiştirmek, zikir taat ve ibadetle meşgul olmak ve yine fukaraya yardımda bulunmakla geçirdi. Bazı yazma mecmualarda rastlanan , ”Şems-i Huda” mahlaslı tasavvufi şiirlerin ona ait olduğu tahmin edilmektedir.

860 / 1456 senesinde aşk-ı ilahi ile beka alemine göçtüğünde Ulu cami’nin üst tarafında Sarrafiye Medresesi karşı hizasında mukim olduğu yerdeki mescid haziresine defnedildi. Arkasında pek çok hayır müesseseleri ve binlerce talebe bıraktı.

İstanbul’da bir, Bursa’da iki mahalle, dergah ve cami Akbıyık Sultan adıyla anılmaktadır.

Kaynak ;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları
Türkiye Gazetesi , Batı Anadolu evliyaları cilt 2
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları
Mustafa Kara , Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler , Bursa Kültür A. Ş. yayınları
Hasan Basri Öcalan – Bedri Mermutlu , Bursa Hazireleri , Bursa Kültür A.Ş. yayınları

Alaeddin Ali Fenari (k.s.)

Bursa ‘da Aydede semtinin altında yer alan Molla Fenari caminin bahçesinde , dedesi Molla fenari hz’nin yanındadır. Ancak kabir taşı ne yazıkki hazirede yoktur.

Osmanlı devleti’nde yetişen büyük alim ve velilerdendir. Osmanlı’nın İlke Şeyhülislamı Molla Feneri hz’nin torunudur.Adı , Ali b. Yusuf Bali b. Şemseddin Muhammed Fenaridir. Gençliğinde tahsil için İran’da meşhur olan Herat’a gitti. Sonra Semerkand ve Buhara’ya döndü. İlmin her dalında ihtisas yapma imkanı buldu.Sonra memleketini çok özledi ve Fâtih Sultan Mehmed Hanın ilk zamanlarında Anadolu’ya geldi.

Diğer taraftan büyük âlim Molla Gürânî hazretleri, Fâtih Sultan Mehmed Hana her zaman Molla Fenârî‘nin çocuklarının korunmasını belirtir ve onlardan birisinin yüce dîvân üyesi olacağını söylerdi.

Alâeddîn Ali Anadolu’ya ayak basınca, durumunu Pâdişâh’a bildirdi. Âlimleri çok seven Fâtih Sultan Mehmed Han, Hocasının da sözlerini hatırlayarak onu Bursa’daki Manastır Medresesine müderris tâyin etti. Sonra da, Sultan İkinci Murâd Medresesinde vazîfelendirdi. Ardından Bursa kâdısı, en sonra da kâdıasker yaptı. On yıl bu yüksek mevkide kalarak, ilmin ve âlimlerin şerefini korudu. Pekçok âlim, onun yüksek himmetiyle, lâyık oldukları şerefli hizmetlerin zirvesine ulaştı. Bir süre sonra kâdıaskerlik vazîfesinden ayrıldı ve emekli oldu.

Sultan İkinci Bâyezîd Han pâdişâh olunca, Rumeli kâdıaskerliğine getirildi. Sekiz yıl bu vazîfede kaldı. Sonra bu vazîfeden ayrılıp, Bursa’ya döndü. Burada günlerini ders okutmak ve ibâdet etmekle geçirip, Cumâ ve Salı günlerinin dışında her gün ders verir, gayretle çalışırdı. Senenin üç mevsiminde, Keşîş Dağı eteğinde, halenKadı Yaylası denilen yerde bir ev yaptırıp, orada oturmağı âdet edinmişti. Derslerini de burada okuturdu. Ancak kışın şiddetli zamânında şehire inerdi. Dâimâ ilimle meşgûl olurdu. Yatakta yatmazdı. Uyku bastırınca duvara dayanır, önünde kitap dururdu. Uyanınca kitaba bakardı. Bu kadar çok ilim sâhibi olmasına rağmen, fazla kitap yazamadı. Çünkü vakitlerinin çoğunu, kâdılık ve ders okutmakla geçirdi. Sâdece nahivde Kâfiye Şerhi’ni ve bir de, matematikte Tecnîs’in bir kısmının şerhi olan bir risâleyi yazdı. Matematik ilminin her dalında mâhir idi. Kelâm, usûl, fıkıh, belâgat ilimlerinde pek derin bir âlim idi. Akıllı, edebli ve vakûr idi.

Alâeddîn Ali, tasavvuf ilmiyle uğraşmaktan da büyük haz duyardı. Aklî ve naklî ilimlerde yüksek derecelere eriştikten sonra, tasavvufta mürşid-i kâmil derecesine yükselmiş olan Şeyh Hacı Halîfe’nin huzûruna gidip, ona talebe oldu. Bu zât, Zeyniyye yolunun büyüklerinden idi. Vefâtına kadar onun yanından ayrılmadı, böylece yüksek mârifetlere kavuştu.

Alaeddin Ali Efendi ; 903/1497 yılında Bursa’da vefat etti ve Dedesi Molla Fenari’nin yanına defnedildi.
Kaynak ;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları
Türkiye Gazetesi , Batı Anadolu evliyaları cilt 2
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları