Ana Sayfa>Silsile(Sayfa 29)

Mehmed Talui Efendi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da ilçe merkezinde yer alan Kanuni Sultan Süleyman camii haziresinde

Mudurnu Velilerinden. 1689’da Mudurnu’da doğdu. İstanbul’da Halveti Şeyhi Nasuhi Efendi ve oğlu Ali Efendi’nin yanında yetişti. 1742 ‘de Halveti Tekkesine Şeyh oldu. Ömrünün son yıllarında yeniden Mudurnu’ya döndü ve 1757’de vefat etti. Kabri şerifi ; Mudurnu’daki Kanuni Sultan Süleyman camii bahçesindedir.

Kaynak ;Türkiye Gazetesi , Orta Anadolu Evliyaları , cilt 1

Şeyh Sırrı Ali Efendi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velileridendir. Hamdi Efendi’nin oğlu ve Abdurrahim Tirsi hazretlerinin torunlarındandır. Tarikat feyz ve nasibini babasından almıştır. Hicri 1046, Miladi 1636 senesinde gürültülü dünya hayatını bırakarak Cemal Alemi’ne yürümüştür. Dedesinin yanında sırlanmıştır. Bir divanı vardır.

Şeyh Abdullah Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Muslihuddin Efendi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Abdurrahim Tirsi hazretlerinden tarikat nurunu alıp, yüce Allah’ın sırlarına ulaşan bahtiyar bir zattır . Kendisi Mudurnu’ludur.
Abdurrahim Tirsi hazretlerinin oğlu Hamdi Efendi çok küçük yaşta olduğu için , vasiyeti gereğince Muslihuddin Efendi hazretleri şeyhinin yerine geçmiştir.

Şeyh Muslihiddin Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Eşref-i Sani (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velilerindendir ve Şeyh Lütfullah Efendi’nin oğludur. Babasından tarikat alıp, gerekli kademelerde hizmet edip seyrini tamamladıktan sonra irşad postuna oturmuş, nice aşıklara ilahi neşe veren şarabı içirmiştir. Ömrünü mücahede ve riyazatlarla geçiren erenlerdendir.

Hicri 1109 , miladi 1697 senesinde ahiret yurduna göçmüştür. Abdurrahim Tirsi hazretlerinin türbesinin yanında yüce Allah’ın rahmet ağuşuna tevdi kılınmıştır. Hem zahir, hem de batın ilimlerde ulaşılmaz bir doruk idi.

Şeyh Eşref-i Sani Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Şiir kabiliyeti bulunan hazretin ilahilerinden bir örnek ;

Gönülde ateş-i aşk ile yanmış taze dağım var,
Benim bu tekye-gah içre sönmez bir çerağım var.

Bana olmaz mukabil, kimse, meydan-ı muhabbette,
Elimde tiğ-ı himmet gibi bir yalın bıçağım var.

Aceb mi kuşe-i uzlette daim itikaf etsem,
Benim bu kainatın iltifatından ferağım var.

Bu Sani Eşref’in hiç bab-ı arza ihtiyacı yok,
Muhammed Mustafa gibi benim bir sığıncağım var.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Abdullah Efendi – Mudurnu

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velileridendir. Şeyh Eşref-i Sani hazretlerinin oğludur. Babasından İntisabda bulunup, gerekli mertebelere ulaşarak hilafet almış ve irşad postuna oturmuşlardır. O da babası gibi zahir ve batın ilimlerinde yüce makamlara ulaşmışlardır.

Şeyh Abdullah Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Hicri 1147 , miladi 1734 senesinde şehid edilerek vefat etmiş, babasının yanında Abdurrahim Tirsi hazretlerinin civarına sırlanarak Cemal Alemine ulaşmıştır.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Abdulkadir Efendi – Mudurnu

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velilerindendir. Şeyh Abdullah Efendi‘nin oğludur. Babasından inabe alarak feyz almış, irşad postuna oturmaya hak kazanmıştır. Ömrünü mücahede ve riyazatlarla geçiren erenlerdendir. Sırri mahlası ile ilahileri vardır. Hicri 1176 (miladi 1734) yılında ahiret alemine yürümüş, temiz soylu dedelerinin yanında yüce Allah’ın rahmetine emanet edilmiştir.

Şeyh Abdulkadir Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Devran sırrına (ayak zikrine) dair ” Devranname” adında bir eseri ve bir ” Divan’ı” vardır. Farsça şiir yazacak kadar Fars diline aşina idi.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Abdurrahim Tirsi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da İlçe merkezindeki Kanuni Sultan Süleyman camii ‘nin hemen karşısında

İznik yakınlarındaki Tirse köyünde doğdu. Babası Bayezid Fakih köyde imamlık yapıyordu. Küçük yaşta babası ile İznik’e giderek büyük Veli Hacı Bayram Veli hazretlerinin damadı ve Kadiri tarikatının Eşrefiyye kolunun kurucusu Eşrefoğlu Rumi’nin sohbetlerine katıldı. Eşrefoğlu Rumi’nin ” Bu çocuğu bize verin, talim ve terbiyesi ile meşgul olalım ” buyurması üzerine babasının rızası ile onun yanında kalarak yetişti.

Eşrefoğlu Rumi hazretleri küçük Abdurrahman’ı kendi gözetim ve eğitimine alarak tahsiline dikkat buyurmuşlar, en sonunda kendi tarikatının halifeliğini vererek maksadına nail kılmışlardır. Bir süre sonra Eşrefoğlu Rumi’nin kızı Züleyha Hatun ile evlendi. Böylelikle bir yandan damat, bir yandan da halifesi olarak maddesine ve mansına ortak eylemiştir.

Abdurrahim Tirsi hazretleri ; Yunus Emre ve Eşrefoğlu Rumi hazretlerinin tesirinde kalarak hece vezni ve sade dille yazdığı çok güzel şiirleri ve divanı vardır.Abdurrahim Tirsi hazretlerine ait olan ilahiler uzun süre kadiri dergahında okunmuştur.

Şeyh Abdurrahim Tirsi hazretlerinin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
[/toggle]

Çok büyük kerametler sahibi olan Abdurrahim Tirsi hazretleri , Hicri 926 ( miladi 1519) yılında Sefer ayında vefat etmiştir. Kırk sekiz yıl süreyle dergahda postnişilik yapmıştır.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Bedir Karahan Efendi (k.s.)

Kayseri – Pınarbaşı ilçesi Kabristanı.

Şeyh Bedir Karahan Efendi 1901 yılında Kayseri iline bağlı Sarız ilçesinin Çavdar köyünde dünyaya gelmiştir.Bedir Karahan Efendi’nin ecdadı aslen Orta Asya’dan Anadoluya göçen “Müezzinoğulları” Türk boyundandır. Gülümsemesi tebessüm şeklinde olurdu, ve tevazu sahibi güzel bir insandı.Tebessüm ettiği zaman etrafı muhabbet kaplar, tüm dertler unutulurdu. Çok ağlar, az konuşurdu. Nemli bakışları etrafa feyiz saçardı. Zamanın Kutbu olan Bedir Karahan Efendi, bu vazifesi dolayısıyla bir çok iller gezmiş, örnek yaşantısı güzel ahlakı ve keskin nazarlarıyla bir çok insanı irşad edip tarikat yolunu onlara göstermiştir. 32 sene bu vazifeyi yürüttükten sonra 14 Ağustos 1983 günü Kayseri İlinin Pınarbaşı ilçesinde dünyasını değişmiştir. Mevla Şefaatlerine nail eylesin.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Şeceresi

Bedir Karahan Efendi’nin ecdadı aslen Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Türk boylarındandır.Kendisine soyadlarının neden “Karahan” olduğu sorulduğunda “Bizim soyumuz tarihteki ilk Müslüman Türk devleti Karahanlılardan geliyor.Bundan dolayı soyadımız Karahan” cevabını vermiştir.Bedir Karahan Efendi’nin kabilenin ise Müezzinoğulları olarak bilinmektedir.Kabilenin Müezinogulları olarak adlandırılması,Orta Asya’da İslam’ın teblig edildiği dönemlere dayandırılmaktadır. Riyavete göre Hz.Peygamberin neslinden bir müezzin Türklere İslam’ı tebliğ gayesiyle Orta Asya’ya gelmiş ve burada evlenerek kalmıştır.İşte bu zatın soyundan da Müezzinogulları gelmiştir. Bedir Karahan Efendi’ye “seyitlik” hem bu soydan hemde annesinin Ehlibeyt’ten olması dolayısıyla gelmektedir. Bedir Efendi’nin büyük dedesi Şeyh Mehmed adıyla maruf zamanın kamil mürşitlerindendir.Bedir Efendi,bir sohbetinde;kendisinin,soyundan gelen on üçüncü mürşit olduğunu söylemiştir.Bu durumda Peygamber Efendimiz bu yana soydan her asırda bir mürşit gelmiş olmaktadır.Bedir Efendi’nin babası İbrahim(İbiş) Efendi,çevresinde İbiş aga diye tanınan,sofrası herkeze açık,hanesinde bir çok yolcunun ikamet ettiği gönül zengini asil bir zattır.İbrahim Efendi üç kardeşiyle birlikte kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Bu husus Bedir Karahan Efendi şöyle nakletmektedir;”Babam İbiş Efendi ve diğer üç kardeşi Hasan,Hüseyin ve Keşef Kurtuluş Savaşı’na gittiler.Bunlardan HÜseyin ve Keşef seferberlik’ten hiç gelmediler.Yıllar sonra babası İbiş Efendi’nin ise hastalanarak sivas’ta bir hastaneye yatırıldığı askeriye tarafından bize bildirildi.Babamın Sivas’ta olduğunu öğrenince kendisini almak için Sivas’a gittim.Hastaneden çıktıktan sonra alıp Kevenli’ye getirdim.” Bedir Karahan Efendi’nin babası İbiş Efendi ne zaman vefat ettiği bilinmemektedir.Ancak kabri kevenli köyünde bulunmaktadır.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Tahsil Hayatı
Babası İbiş efendi, Bedir Karahan Efendi’nin henüz küçükken dine düşkünlüğü görünce ilim tahsili için medreseye göndermiştir.İlk olarak Pınarbaşı’nda bir müddet Kur’an tahsiline devam eden Bedir Efendi, hocaları tarafından çok başarılı bulunmuş ve daha ileri seviyede eğitim ve öğretim alması için Kayseri’de bir medreseye gönderilmiştir. Kayseri’de hocası Şeyh Bedreddin Efendi’den hadis, fıkıh, tefsir, arapça gibi dini tasavvufi dersleri tahsil etmiştir. Bedir Karahan Efendinin çok kabiliyetli, zeki ve arif bir talebe olduğunu fark eden hocası Şeyh Bedreddin Efendi ona ilk defa tasavvuf ve tarikattan bahsederek;“Evladım,senin muhakkak bir mürşide intisap etmen gerekir.”demiştir.Bir müddet sonra da Efendiyi ilim tahsili için bir arkadaşıyla birlikte Mısır’a göndermiştir.Bedir Karahan Efendi’nin Mısır’da ne kadar kaldığı tam olarak bilinmemektedir.Bedir Karahan Efendi, Mısır’dan döndükten sonra Malatya’nın Hekimhan ilçesinde dört yıl askerlik yapmıştır.Askerlik görevinden sonra tekrar Kevenli köyüne dönmüştür. Bedir Karahan Efendi,tarikata girmesiyle birlikte ticareti tamamen bırakmış ve kazandığı tüm servetini hizmet yolunda harcamıştır.Kendisine neden ticarete devam etmediği sorulduğunda; “Mürşidimden ders alıp da tarikata girince gönlümde ilahi aşk tecelli etti.Allahuteala’nın aşkını tadınca da gönlüm dünyadan tamamen geçti.Anladım ki dünya boş, bir oyun ve oyalanmadan ibaret.Bundan sonra Allah yolundaçalıştım.İşleri de kendi haline bıraktım.Allah’ın verdiği kadar rızkımız oldu” demiştir.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Evsafı ve Güzel Ahlakı
Bedir Karahan Efendi uzuna yakın orta boylu,buğday benizli,omuzları geniş bir zat idi. Keskin nazarları vardır.Elinden tuttuduğu kişiler nazar ve feyzine dayanamayıp düşer,bayılırlardı.Başı sağ tarafa hafif eğikti.Hayatının son on yılında ise sakalları iyice beyazlamıştı.İbadete çok düşkündü.Namaza ehemmiyet verir, çokça kur’an okurdu. Sünnet uyma hususunda titizlik gösterirdi.Elinde tesbih,sürekli sessiz zikir halindeydi. Delail-i hayrat ve Fethiye Evradı/Evrad-ı Fethiye okuduğu günlük virtleriydi. Çok gülmezdi.Bir şeye güldüğü ya da tebessüm ettiği zaman peşinden hemen gözyaşı döker,ağlardıAz konuşur,az yer,az uyurdu.Konuştuğunda hayır konuşur,sükuntunda ise sürekli murakabe ve rabıta ile meşgul olurdu.Tevazu sahibiydi.Herkesle oturur,herkesle konuşur,insanların müşküllerin yardımcı olurdu.Bedir Karahan Efendi, çevresindeki küskünleri, aralarında kan davası olan aileleri barıştırır,daima halkın huzuru için çaba gösterirdi. İnsanlara yardımcı olur,kendisine işi düşenlerin işlerini muhakkak hallederdi.Çocukları çok severdi.Cebinde her zaman şeker ve bozuk para bulundurur,bunları yanına gelen çocuklara verirdi.Bu sebeple onu gören çocuklar hemen yanına koşarlar,elini öperlerdi. Tebessüm ettiğinde adeta etrafı muhabbet kaplar,tüm dertler kederler unutulurdu.Celallendiğinde ise yüzü farklı bir hal alır,iki kaşını ortasındaki şah damarı kalkardı ve bu açıkça görünürdü.Göğsünden kalp atışları belli olurdu.Gölgesi çok ağır,vakar sahibi biriydi.Onun gören herkes saygı göstermekten kendini alamazdı. Efendi Hazretlerinin çok keskin nazarları vardı,çok cezbeli idiler.Elinden tuttuğu kişiler tesirine dayanamaz,cezbelenir düşerlerdi.Herkese haline göre nasihat verir, kimseyi dışlamazdı.Cömert idi,hanesi ve sofrası her zaman misafire açıktı.Kendisine kim Allah yolunda çalışır diye sorulduğunda; “cömert olan,sofrası açık ona” derdi. Dünya kaygısı taşımaz,rızık konusunda Allah’a tevekkül ederdi.Keşif ve kerametleri aşikardı.Fakat bunlar iradesiyle değil,Allah’ın lütfu olarak görülürdü. Az ama öz konuşurdu.Kendisi ile konuşanları sabır ile dinlerdi.Konuştuğu Hak’tan,gördüğü Hak’tan işittiği Hak’tan idi.Doğru bildiği, hak bildiği konularda sözünü hiç kimseden esirgemezdi.kendi nefsi için kimseyi incitmez,Allah için olan meselelerde ise kimseye taviz göstermez,sadece hakkı gözetirdi.Uyku ile uyanık hali birbirine çok yakındı.Kalbi hiç uyumaz sürekli zikrederdi. Bir defasında sağ tarafına hafif yaslanmış bir halde iken mübarek dillerinden bir iki kelam dökülmüştü.O an orada bulunanlara bir şey konuştum mu diye sormuş,yanındakiler de peygamber efendimiz ile ilgili bir şeyler söylediniz dediklerinde; “Evladım,farkında değilim.Peygamber Efendimiz bir şey sordu da ona cevap verdim “ demiştir. Giyimine dikkat eder,temziliğe çok önem verirdi.Büyük bir manevi ağırlığı vardı.Huzurunda konuşamaz, yanına yaklaşmakta tereddüt ederdik.Gereksiz yere huzurunda duramazdık.Konuştuğunda sesindeki yumuşaklığı duyunca kalplerimiz sakinler,huzur duyardık. Tebessümü ise etrafındaki herkesi mutlu etmeye yeterdi.Yanında ne kadar kalsak da ona doyamazdık.Onun huzurundayken Beytullah’taki koku ve tadı alırdık.Onu gördüğümüzde kalbimizin çarpıntısından nefeslerimiz kesilirdi.Bizlerle karşılıklı sohbet eder,gönüllerimize hitap ederdi.Resmi davranmazdı,candandı.Bu da beni çok cezbederdi..Halimizi sorduğunda;”size malumdur,siz bilirsiniz efendim!”dediğimde;”Bize Allah bildirmezsebilmeyiz evladım.”derdi.”Allah’ı bulduğunuz zaman cehennem size cennet olur”.Sözünü hiç unutamam.Bedir Karahan Efendi’nin müritlerinden manen haberi olurdu.Evde veya başka bir yerde iken birden kalbimiz yanar, mürşidimiz gözümüzün önüne gelirdi.Hemenyanına gittiğimizde görürdük ki kalben bizi çağırmış.Aramızdaki bu manevi Tel/Bağ ile haberleşirdik. Mürşidimiz Bedir Karahan Efendi’nin sadece ihavanlarında değil,dünyadan hatta yerdeki karıncadan bile haberi olurdu.Çünkü o zamanın KUTB-I CAHANI idi. Bedir Karahn Efendi çok konuşmazdı.Konuştuğu zaman da çok net konuşurdu.Önemli konuları üç defa tekarlardı.Dini konularda gereksiz çekişmelere kızardı.Bir defasında huzurunda bir konu tartışılıyordu.O sırada kendisi de sessizce Delail-i hayrat okuyordu.Birden doğrularak kitabı kapattı ve bakışlarını cemaate yönelterek; “Oğlum,bilmiyorsanız itiraz etmeyin.Bilmediğiniz konuda itiraz şeytandandır.”buyurdu.Hiddetlendiğinde göğsü ileri geri gider gelirdi.Tebessümü ise gönülleri feyiz saçardı.İstikamet üzere daim olmaya çok önem verirdi.”Müridin dinini istikrarlı yaşaması lazımdır.”derdi.Bir hal zuhur ettiğinde dinde aşırıya gitmeyi ve sonra da bu hali kaybedince de dinin emirlerini terk etmeyi sevmez,hatta kızardı.Evladım;”Gösteriş,gurur,benlik insanı helake götürür.Müridin asıl gayesi Allah’ın rızası olmalıdır.Müridin bu istikamette çalışması lazımdır.” derdi. Doğru,emin ve güvenilir bir insandı.Sözünde durur,ahdinden hiç dönmezdi.Haya sahibi ve engin gönüllü idi.Kendisine yapılan iltifatlara ehemmiyet vermez;”Sefil Bedir,Allah’a kul olsun yeter.”derdi. Kıymeti dünyadan göçünce anlaşıldı.Başkalarının noksan ve ayıplarıyla uğraşılmasını sevmezdi.Bu hususla alakalı olarak “dedikodu etmeyin,yalan söylemeyin,başkalarının aleyhine atmayın,devlet vemilleti sevin,namazı kılın ve dersinize devam edin.Sizin yerinize ben yanarım.”derdi.Özellikle Bedir Karahan Efendi’nin vatan, bayrak, devlet ve millet sevgisi sonsuzdu. Allah için yaratılmışların tümünü severdi.İlim ehliyle sohbetten hoşlanır ve onları bazı konularda; “O bildiğiniz öyle değil,onun hakikati söyle.”diye düzeltirdi. Sözü yerinde kullanır,gerektiğinde hiç esirgemezdi.”Yufka yüreklerle yalçın dağlar aşılmaz.”dediği hala hatırımdadır.Bedir Karahan Efendi,zkir olarak en çok TEHVİT çekerdi. Bizlere seherde ve sabah namazından sonra tevhit zikri yaptırırdı.Az konuşurdu.Sükut halinde sürekli zikrettiğini görürdük.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin İcazeti
Bedir Karahan Efendi, hayatta iken ihvanından hiç kimseye vekillik vermemiş, o zamanlar henüz küçük olan torunu MUHAMMED ARAP Efendi’nin ileride yerini dolduracağını çeşitli vesilerle ihvanına söylemiştir.Bedir Karahan Efendi, ihvanlarına daima Allah’ın emir ve yasaklarına uymaları, istikametten ayrılmamaları hususunda nasihatlerde bulunmuştur.Özellikle birlik ve beraberlik konusunda oldukça fazla nasihatleri vardır.İhvanlarının dergaha sadık olmalarını ve bu yoldan ayrılmamalarını istemiştir.Dergahtan ayrılmayıp istikamet üzere çalışan ihvanlarının başka kapıya gitmelerine gerek olmadığını söylemiştir.İhavanların derslerine ve hatim sohbetlerine devam etmelerine istemiş ve dünyadan göçtükten sonra himmetinin daha fazla olacağını söylemiştir. Vefatından önce kendisini ziyarete gelen ihvanlarına hitaben; “Evlatlar,bu son görüşmemiz,beni bu dünyada bir daha göremeyeceksiniz.İnşallah mahşerde beraber oluruz” temennisinde bulundak sonra; “Çok müride emek ettim,çok güzel ihvanlarım yetişti ama korkarım ki benden sonra kırk sahte şeyh çıkar.Bunlar sizi aldatmasın” buyurmuştur. Bu konuyla ilgili Efendi Hazretlerinin eşi Şerife Karahan’dan nakledilen bir hatıra ise şöyledir: Eşi Şerife Karahan,bir gün Bedir Karahan Efendi’ye; “Efendi,sen ahrete göçersen bu kadar mürit ne olacak?” diye sorduğunda, Bedir Karahan Efendi; “Hanım, biz ahrete göçünce himmetimiz daha güçlü olur.Kılıç kınında çıkınca daha iyi vazife yapar.Bizler beden kınından çıkınca daha iyi vazife yapar.Müritlerim vefatımdan sonra kapısına bağlı olduğu müddetçe himmetim onların üzerine olur.Lakin benliğe düşenlere himmetim olmaz” dedikten sonra kendisinden sonrası ile alakalı olarak da; “şu ikinci torunumdan ümidim var şu sarı oğlan inşallah ocağımızı yakar” buyurmuştur. Rivayete göre yine bir gün Bedir Karahan Efendi,Kırkgeçit’te ırmak kıyısında ihvanlarıyla sohbet ederken yanlarına gelen ve henüz üç dört yaşlarında olan ikinci torunu Muhammed Arap Efendi’yi kucağına alıp sevmiş ve sonra da ağlayarak ihvanına; “benden sonra bu çocuk inşallah benim yerime oturacaktır” buyurmuştur.aynı konuyla iligili olarak ihvan kardeşimiz bir hatırası şöyledir:“İhvan arkadaşlarla Efendi Hazretlerini ziyarete gelmiştik.Kucağına torunu Muhammed Arap Efendi’yi aldı,sevdi.İhvan arkadaşlar; “Efendim,oğul balı tatlı olurmuş.Ondan dolayı mı seviyorsunuz?” dediler.Efendi Hazretleri; “Doğru evladım,tatlı olur” buyurdu.Ardından ihvandan bazıları; “Efendim,bu sözü söylemeye dilimiz varmıyor ama sizden sonra yerinize kim bakacak?” dediler.Efendi hazretleri; “Benden sonra çok sahte şeyh çıkar.Ben hiç kimseye vekillik vermedim,veremem de.Çünkü onu ancak Allah verir. Şu kucağımdaki çocuktan çok ümidim var.İnşallah Muhammed Arap Efendi yirmi yaşlarına gelince yerime oturur.O zamana kadar da benim himmetimle yürürsünüz” buyurdular.

Şeyh Bedir Karahan Efendi’nin Vefatı
Bedir Karahan Efendi 1901 yılında teşrif ettikleri dünya hayatından 14 ağustos 1983’te ebedi hayata intikal etmiştir.Efendi Hazretleri hayatının son günlerinde ihvanına doğrultan,takvadan ve ihlastan ayrılmamaları hususunda sürekli nasihatte bulunarak onlara adeta yakında ahrete intikal edeceğini belirtmiştir. Hastalanmasına rağmen son zamanlarını hep kur’an okuyarak geçirmiştir.Vefat günü kuşluk namazını kıldıktan sonra selam vermiş.Hastalığı dolayısıyla yanına bulunan kızları; “Baba,artık yeter yoruldun” dediklerinde, “yok kızım,biraz daha okuyayım” diyerek Kur’an okumaya devam etmiştir.Kur’an okumayı bitirip, orada bulunanlara dönerek; “Evlatlarım bizden birisi vefat etti” buyurmuş.Sonra bir salavat-ı şerife getirip kendinden geçmiş.Bedir Karahan Efendi bu hal üzere son nefesini vererek HAKK’ın rahmetine kavuşmuştur.1983 yılı 17 Ağustos’ta öğle vakti vefat eden Efendi’nin cenazesi aynı gün ihvanlarının katılımıyla defnedilmiştir.Yaz mevsimi olmasına rağmen defin sırasında yağmurun yağması onu sevenlerin üzüntü ve ağlamasına gökyüzünün rahmetle iştirak olarak yorumlanmıştır. Bedir Karahan Hazretlerinin türbesi Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi kabristanlığındadır. VASİYETİ Bedir Karahan Efendi,hayatta iken ihvanından hiç kimseye vekillik vermemeiş,o zamanlar henüz küçük olan torunu MUHAMMED ARAP Efendi’nin ileride yerini dolduracağını çeşitli vesilerle ihavanına söylemiştir.Bedir Karahan Efendi,ihavanlarına daima Allah’ın emir ve yasaklarına uymaları,istikametten ayrılmamaları hususunda nasihatlerde bulunmuştur.Özellikle birlik ve beraberlik konusunda oldukça fazla nasihatleri vardır.İhvanlarının dergaha sadık olmalarını ve bu yoldan ayrılmamalarını istemiştir.Dergahtan ayrılmayıp istikamet üzere çalışan ihvanlarının başka kapıya gitmelerine gerek olmadığını söylemiştir.İhavanların derslerine ve hatim sohbetlerine devam etmelerine istemiş ve dünyadan göçtükten sonra himmetinin daha fazla olacağını söylemiştir. Vefatından önce kendisini ziyarete gelen ihvanlarına hitaben; “Evlatlar,bu son görüşmemiz,beni bu dünyada bir daha göremeyeceksiniz.İnşallah mahşerde beraber oluruz” temennisinde bulundak sonra; “Çok müride emek ettim,çok güzel ihvanlarım yetişti ama korkarım ki benden sonra kırk sahte şeyh çıkar.Bunlar sizi aldatmasın” buyurmuştur. Bu konuyla ilgili Efendi Hazretlerinin eşi Şerife Karahan’dan nakledilen bir hatıra ise şöyledir: Eşi Şerife Karahan,bir gün Bedir Karahan Efendi’ye; “Efendi,sen ahrete göçersen bu kadar mürit ne olacak?” diye sorduğunda, Bedir Karahan Efendi; “Hanım, biz ahrete göçünce himmetimiz daha güçlü olur.Kılıç kınında çıkınca daha iyi vazife yapar.Bizler beden kınından çıkınca daha iyi vazife yapar.Müritlerim vefatımdan sonra kapısına bağlı olduğu müddetçe himmetim onların üzerine olur.Lakin benliğe düşenlere himmetim olmaz” dedikten sonra kendisinden sonrası ile alakalı olarak da; “şu ikinci torunumdan ümidim var şu sarı oğlan inşallah ocağımızı yakar” buyurmuştur. Rivayete göre yine bir gün Bedir Karahan Efendi,Kırkgeçit’te ırmak kıyısında ihvanlarıyla sohbet ederken yanlarına gelen ve henüz üç dört yaşlarında olan ikinci torunu Muhammed Arap Efendi’yi kucağına alıp sevmiş ve sonra da ağlayarak ihvanına; “benden sonra bu çocuk inşallah benim yerime oturacaktır” buyurmuştur.aynı konuyla iligili olarak ihvan kardeşimiz bir hatırası şöyledir: “İhvan arkadaşlarla Efendi Hazretlerini ziyarete gelmiştik.Kucağına torunu Muhammed Arap Efendi’yi aldı,sevdi.İhvan arkadaşlar; “Efendim,oğul balı tatlı olurmuş.Ondan dolayı mı seviyorsunuz?” dediler.Efendi Hazretleri; “Doğru evladım,tatlı olur” buyurdu.Ardından ihvandan bazıları; “Efendim,bu sözü söylemeye dilimiz varmıyor ama sizden sonra yerinize kim bakacak?” dediler.Efendi hazretleri; “Benden sonra çok sahte şeyh çıkar.Ben hiç kimseye vekillik vermedim,veremem de.Çünkü onu ancak Allah verir. Şu kucağımdaki çocuktan çok ümidim var.İnşallah Muhammed Arap Efendi yirmi yaşlarına gelince yerime oturur.O zamana kadar da benim himmetimle yürürsünüz” buyurdular. O zamandan bu zamana Efendi Hazretlerinin sözünün yerine gelmesine bekledik.

Şeyh Bedirhan Efendi (k.s.) Silsile-i Şerifi
1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ebû Bekir (ra.)
3. Hz. Selmân-ı Fârisî (ra.)
4. Hz. Kasım İbni Muhammed (ks.)
5. Hz. Câfer-i Sâdık (ks.)
6. Hz. Bâyezid-i Bistâmî (ks.)
7. Hz. Ebu’l-Hasen-i Harakânî (ks.)
8. Hz. Ebû Ali-i Fâremedî (ks.)
9. Hz. Yusuf-ı Hemedânî (ks.)
10. Hz. Abdülhâlık-ı Gücdüvânî (ks.)
11. Hz. Ârif-i Rivgerî (ks.)
12. Hz. Mahmud İncir-i Fağnevî (ks.)
13. Hz. Ali-i Râmitenî (ks.)
14. Hz. Muhammed Baba-ı Semmâsî (ks.)
15. Hz. Emir Külâl (ks.)
16. Hz. Şâh-ı Nakşibend Muhammed Bahâüddîn (ks.)
17. Hz. Alâeddîn-i Attar (ks.)
18. Hz. Yakub-ı Çerhî (ks.)
19. Hz. Ubeydullâh-ı Ahrâr (ks.)
20. Hz. Muhammed Zâhid (ks.)
21. Hz. Muhammed Derviş (ks.)
22. Hz. Hâcegi-i Emkenegî (ks.)
23. Hz. Muhammed Bâkî (ks.)
24. Hz. İmam Rabbânî Ahmed Fâruk es-Serhendî (ks.)
25. Hz. Muhammed Ma’sûm (ks.)
26. Hz. Şeyh Seyfüddin (ks.)
27. Hz. Seyyid Nur Muhammed-i Bedvânî (ks.)
28. Hz. Şemsüddin Cân-ı Cânân-ı Mazhar (ks.)
29. Hz. Şeyh Abdullâh-ı Dehlevî (ks.)
30. Hz. Mevlânâ Ziyâüddin Hâlid-i Bağdâdî (ks.)
31. Hz. Ömer Ziyâüddîn-i Dağistânî (ks.)
32. Hz. Muhammed-i Necimeddin (ks.)
33. Hz. Şeyh Bedir Karahan (ks.)
34. Şeyh Muhammed Arap Karahan (ks.)

Pir Ali Aksarayi (k.s.)

Aksaray – Taşpazar mahallesinde . Taşpazar caddesi ile Pir Ali sultan caddesinin kesiştiği yerde.

Bayrami- Melami yolunun en güçlü şahsiyetlerindendir. Anadolu’nun merkezinde aşk, cezbe ve irfan tohumlarını eken Pir Ali , Bünyamin Ayaşi’den sonra Bayrami – Melami yolunun riyasetine geçmiştir. Onun zamanında Melamilik yolu çok yayılmış ve çok insan kendisine intisap etmiştir. Her kesimden insanın hürmetini kazanan , çok güçlü bir şahsiyet ve nafiz bir nazara sahiptir.

Aksarayi, melamet yolu gereği dervişlerine taç ve hırka giydirmez, onların birer sanata sahip olarak halkın içinde çalışmalarını isterdi. Sanata kabiliyeti olmayanları ise ziraatle meşgul olmalarını isterdi. Sülükta aşk ve cezbe yolunu benimseyen Pir Ali hazretleri’nin şer’i hususlarda son derece ihtiyatlı olduğu ve müridlerini onları delalete sürükleyecek kişi ve düşüncelerden uzak durmaları konusunda uyardığı kaydedilmektedir.

Sultan Süleymân Han İran’a sefer yaptığı sırada Pîr Ali hazretlerine bâzı hasetçiler iftirâ atıp; “Aksaray’da bir kimse Mehdîlik dâvâsında bulunuyor.” demişlerdir. Bunun üzerine Pâdişâh araştırılmasını, durumun öğrenilmesini emretti. Bâzı kimseler aleyhinde idiler. Durumu soruşturmak üzere kurulan mecliste, Pîr Ali hazretleri, aleyhinde bulunanlara bakıp celâlli bir şekilde; “Bizim aleyhimizde bulunan siz misiniz?” diye işâret etti. Aleyhinde bulunanlardan biri orada düşüp öldü. Diğeri de istifrâ etmeye başladı. Ağzından pislik geldi. Mecliste bulunanlar onun heybetinden korkup, bu hususta soruşturmadan vaz geçtiler.

Pâdişâh Aksaray’a uğradığında ziyâret edip; “Sizi bize yanlış anlatmışlar. Hamdolsun sohbetinizle şereflendik.” dedi. Pir Ali hazretleri de ” Devletlü padişahım bu fakire isnad olunan şeyler nedir? ” diye sorar, padişah ; ” Dediklerine göre sen ‘Mehdiyim , cennetin dört ırmağı da bendedir’ diyormuşsun.

Pir Ali hazretleri ” Şevketlü Padişahım, zamanın mehdisi zatınızdır. Cennet ırmaklarından muradım ise, hanemizin önünde akıp giden tatlı su , birkaç sığır ve davarımızdan elde ettiğimiz süt ve kovanlarımızın balıdır” diyerek padişahın huzuruna bali, süt ve su getirip ikram eder. Padişah bunları içtikten sonra latife olarak ” Bunlar pek güzel , lakin dört ırmaktan şarap ırmağı eksik, onun numunesi olarak da bağınız yok mu diye sorunca? ” . Pir Ali hazretleri de ” Şarap ırmağında numunesi aşk-ı yezdan ve cezbe-i Rahmandır. Bu aşk ve cezbeyi ise taliblere sunmaktan çekinmeyiz. ” der. O sırada ayakta duran ve Pir Ali’nin sözlerini can kulağıyla dinleyerek kendisine karşı muhabbet besleyen Pertev Paşa’ya nazar edince paşa ” Allah! ” diyerek cezbelenir , yere düşüp kendinden geçer. Padişah ise teessür ile ağlamaya başlar.

Pâdişâh onun büyük bir velî olduğunu görüp, hürmet etti ve duâsını aldı. Acem seferinden sonra dönüşte yine ziyâretine geldi. Bu ziyâreti sırasında Sultana şöyle nasîhat etmiştir: “Allahü teâlâ senden adâletle iş yapıp yapmadığını soracak. Bu bakımdan adâletle iş gör. Bundan başka yol yoktur. Eğer âdil olursan, bu dünyâ da senindir, âhiret de. Adâletle hareket edersen sultanlık tahtı dâimâ senin olur. Boşuna ömür geçirme, kendine kötülük etme. Zulme uğrayanların hakkını zâlimlerden al. Böyle yapmazsan perişan olursun. Peygamberleri düşün, dîni gözünün önüne getir! Fenâ bir yol tutarsan, Allahü teâlâ seni başaşağı eder de, şaşırıp kalırsın. Nasıl oldu nereden geldi der düşünürsün.

Sen Peygamber aleyhisselâmın yolunu tut. O zaman gecen de gün gibi aydınlık olur. Git adâlet tohumu ek de, her iki âlemde mahcûb olma. Mazlumların nefesi kılıç gibidir. Mülkünü virân ederler. Buna sebeb olma. Allahü teâlâya karşı isyân edenleri Cehennem ateşine atarlar.

Bak düşün bir kere binlerce hükümdâr toprak altında yatıyor. Git din erbâbına yardımcı ol. Çünkü bu dünyâ fânidir. Bu nasîhatlarımı bir inci gibi kulağına küpe yap.”Bu nasîhatları dinleyen Pâdişâh çok ağladı. Pîr Ali Sultan hazretlerine pekçok mülk ve tarla bağışlamak teklifinde bulundu. Fakat o kabûl etmedi. Bunun üzerine oğlunu İstanbul’a yanına göndermesini istedi. Sultanın bu arzusunu kabûl edip; “Şevketli Pâdişâhım! Oğlum İsmâil Hak yoluna kurban olmaktan dönmez. Onu size göndereyim.” dedi.Pâdişâh İstanbul’a döndükten sonra Pîr Ali hazretleri oğlu İsmâil’i ve birkaç mürîdini İstanbul’a gönderdi. Altı ay sonra da Pîr Ali hazretleri vefât etti. ( h. 937 / 1537-38)

Pir Ali hazretleri İsmail Maşuki’den başka ; Pir Ahmed Edirnevi’yi , Helvai Yakup Efendi’yi , yeğeni Şeyh Hasan’ı ve Ahmed Sarban’ı yetiştirip insan-ı Kamil olamarına vesile olmuştur.

Pir Ali hazretlerinin , bugün dahi halk arasında çok saygın bir yeri vardır. Menkıbeye göre türbesinin etrafında densizlik yapan bir düğün alayı taş kesilmiştir. Bugün dahi halk , evlerini inşa ederken türbe tarafına açık pencere bırakmamakta , Pir ali hazretlrine derin bir saygı duymaktadır.

Pir Ali hazretlerinin türbesi ; Aksaray’ın Paşacık mahallesinde , duvarları ve kubbesi taştandır. Türbenin içerisinde üçü sandukalı , dördü toprak örtülü yedi yatır vardır. Rivayete göre bu sandukalardan bir oğluna diğeri de hanımına ait. Ortadaki büyük sanduka Pir Ali hazretlerine aittir. Türbenin kapısı sürekli kapalıdır.

Kaynaklar ;
Hüseyin Vassaf , Sefine-i Evliya , Kitabevi yayınları , 2013
Baki Yaşar Altınok , Hacı Bayram veli ve Bayramilik Melamilik , Ahi yayınları
Lalizade Abdulbaki Efendi , Aşka ve aşıklara Dair / Melami Büyükleri, Furkan Yayınları
Abdülbaki Gölpınarlı , Melamilik Ve Melamiler , Milenium Yayınları , 2011
Abdurrezzak Tek , Melamet Risaleleri , Emin Yayınları , 2007
Mehmed Hakan Alşan , Anadolu Erenleri Melamet Hırkası , Kurtuba Yayınları , 2012
Tarık Velioğlu , Osmanlı’nın Manevi Sultanları , Ufuk Yayınları
Türkiye Gazetesi , Orta Anadolu evliyaları

Bünyamin Ayaşi (k.s.)

Ayaş ilçe merkezindeki Bünyamin Ayaşi ilköğretim okulunun hemen yanında bulunan Bünyamin Ayaşi camiindedir

Asıl adı Mustafa’dır. ” Sultan İbn-i yamin el Ayaşi” lakabıyla da anılır ve Ayaşlı olduğu içinde Bünyamin Ayaşi ismiyle şöhret bulmuştur. Seyyid nesebli ve babasının adı Yamin’dir. Ayaş kazasında doğmuş ve burada vefat etmiştir. Doğum ve ölüm tarihleriyle ilgili kesin bir bilgi yoktur.

Bazı kaynaklarda ve Ankara Salnamesinde Hacı Bayram Veli hazretlerinin halifesi olduğu kabul edilse de Dede Ömer Sikkini hazretlerinin halifesi olduğu genel kabul görür. ( Özelikle Melami kaynaklarında) Hayatının ilk dönemiyle ilgili yeterli bilgi yoktur. Hüseyin Vassaf efendi ; Sefine-i Evliyasında Bünyamin Ayaşi hazretlerinin şeyhinden sonra 26 sene makam-ı hilafette bulunduğunu belirtir.

Melami Büyüklerinden Sarı Abdullah Efendi ” Semaratü’l – Fuad” ında Bünyamin Ayaşi hakkında şöyle bir menkıbe nakleder ; Bünyamin Ayaşi hazretleri irşad vazifesini yürütürken bazı kıskançlık ve iftiralar sebebi ile Kütahya Kalesine hapsedilir. Zamanın padişahı Kanuni Sultan Süleyman ise Rodos Kalesi’ni yedi ay muhasara etmesine rağmen adanın fethini gerçekleştiremez. Padişah bu başarısızlığın sebebini mahiyetindekilere sorar. Bünyamin Ayaşi’nin dostlarından ve Kanuni’nin çuhadarı olan bir kişi ” Sultanım Hacı Bayram Veli tarikatından Bünyamin Ayaşi bunca zamandır Kütahya Kalesinde mahpustur. Kuvvetli kanaatım budur ki Rodos’un İslam askerlerine şimdiye kadar mukavemet ederek fethedilmemesinin sebebi Bünyamin Ayaşi’nin mazlumen hapsolunmasıdır” der. Bu teklifi uygun gören Kanuni, hazretin serbest bırakılmasını ferman buyurur ve Bünyamin Ayaşi’nin hapisten çıktığı gün Rodos kalesi feth olunur.

Bünyamin Ayaşi hazretlerinin ; Aziz Ruşen Efendi , Sivaslı Osman Efendi ve Bolulu Süleyman Efendi adlı üç halifesi olmakla birlikte melami silsilesi Bünyamin Ayaşi’nin halifesi olarak Pir Ali Aksarayi hazretleriyle devam eder.

Şeyh Bünyamin Ayaşi hazretlerinin vefat tarihi ihtilaflıdır. Mahmud Kefevi 1512 yılını , Müstakimzade 1510 yılını verir. Atai ve İ. hakkı Uzunçarşılı’da Dede Ömer Sikkini’nin halifesi olduğunu belirterek 1520 tarihini verirler.

Bünyamin Ayaşi hazretlerinin türbesi , Ayaş ilçe merkezindeki Bünyamin Ayaşi ilköğretim okulunun hemen yanında bulunan Bünyamin Ayaşi camiindedir.

kaynak ;
Abdülkerim Erdoğan , Ankara Erenleri II , Ankara B. Şehir Belediye yayınları , 2013
Sarı Abdullah Efendi , Semeratu’l – Fuad
Hüseyin Vassaf , Sefine-i Evliya , Kitabevi yayınları , 2013
Baki Yaşar Altınok , Hacı Bayram veli ve Bayramilik Melamilik , Ahi yayınları
Lalizade Abdulbaki Efendi , Aşka ve aşıklara Dair / Melami Büyükleri, Furkan Yayınları
Abdurrezzak Tek , Melamet Risaleleri , Emin Yayınları , 2007
Abdülbaki Gölpınarlı , Melamilik Ve Melamiler , Milenium Yayınları , 2011
Mehmed Hakan Alşan , Anadolu Erenleri Melamet Hırkası , Kurtuba Yayınları , 2012