Melekana – Sultanana – Gelincikana Türbeleri

Çay’da Melekana, Sultanana ve Gelincikana isimleriyle anılan üç kız kardeşin hayatları tamamen efsanelere konu olmuştur. Bu üç kız kardeşin türbeleri ilçenin üç ayrı bölgesinde bulunmaktadır. Bu kardeşlerden en büyüğü Melekana’dır. Türbesi ilçenin Kanlı Harman ismiyle anılan mevkiindedir ve hiç bir mimari özelliği yoktur. Sultan Dağı’nın …

Gevher Şehnaz Türbesi

Kazakistan – Çimkent – Türkistan’da şehirin hemen dışında ( Otrar’a giderken)

Gevher Şehnaz Hatun , Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinin ablasıdır. Yesevi hazretleri dünyaya geldikten birkaç sene sonra annesi vefat eder. Çocukluk döneminde evladının terbiyesi ve irşadıyla babası Şeyh İbrahim Ata meşgul olur. Yesevi hazretleri altı yaşında iken Şeyh İbrahim Ata de ahirete irtihal eder.

İbrahim Ata hazretleri vefat etmeden evvel oğlunu ablası Gevher Şehnaz Hatun’a emanet eder. Vefat etmeden birkaç gün öncede kızına şu nasihatta bulunur ;
Kızcağızım… Gönlümüze gelen o hoşluktur ki Allah’ın bize bu dünyada bağışladığı ömrün son günlerindeyiz. Kardeşin Ahmed’e sahip çıkasın, onu yalnız bırakmayasın… Bilesin ki Allah ona velayet makamından büyük bir ikram verecek. Ümidim odur ki Ahmed kendi zamanının en büyük velilerinden olacak. Dergahımda bağlı duran bir sofra bulunur. Ahmed o sofrayı açtığında, anlaki Ahmed’in meydana çıkma günü gelmiştir. Bu sözlerim sana vasiyetim ve nasihatimdir.

Kıymetli babalarının vefatından bir müddet sonra Gevher Şehnaz Hatun, henüz altı yaşındaki kardeşi Hace Ahmed’i alarak, dedeleri ve Şeyh İbrahim Ata’nın halifesi olan Şeyh Musa’nın dergahını kurduğu, yakınlarının ve akrabalarının bulunduğu; bugünkü adı Turkistan olan Yesi şehrine hicret eder. Gevher Şehnaz Hatun, akraba ve yakınlarının desteğiyle Yesi’nin alimlerinden biri olan Hoca Ata ile evlenir. Hoca Ata ileriki yıllarda kayınbiraderi olan Hace Ahmed Yesevi’nin irşad makamına nail olmasıyla ona intisap edecek ve Yeseviyye yolu içerisinde halifelik makamina kadar yükselecektir. Gevher Şehnaz Hatun da Yesevi yolunda Hanımların tarikat meseleleriyle ilgilenecektir. Allah ikisininde sırrını takdir eylesin.

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”]Kaynak
Pir-i Türkistan Hace Ahmed Yesevi , Mümin Munis , Mostar yayınları
[/toggle]

Karaşaş Ana

Kazakistan – Çimkent – Sayram’da şehir merkezinde

Hoca Ahmed Yesevi’nin annesi Ayşe Hanım için inşa edilen türbe (11.-12yy) halk arasında Karaşaş Ana olarak bilinir. Karaşaş Ana , Ahmet Yesevi hazretleri 1-2 yaşlarında iken vefat etmiştir. Türbe-i şerifi ; yan yana iki cephesinin taçkapı anlayışıyla yükseltilmesiyle, diğer yapılardan farklılaşır. Türbe örten yüksek kubbe, alttaki sekizgen , üstteki silindirik formlu iki kasnakla yükseltilmiştir.

Üç Hanım Kızlar Türbesi

Üç Hanım Kızlar Türbesi

Bursa – Osmangazi’de Kaplıca caddesi üzerindeki Koca naip Kur’an Kursunun hemen önünde.

14. yüzyıl yapısı olduğu tahmin edilmekte olup, yaptıranı ve içinde bulunan dört sandukanın kimlere ait olduğu bilinmemektedir. daha çok ”Üç Hanım Kızlar Türbesi ” olarak anılmakta olan yapı halk arasında ” Yılanlı Türbe ” olarak da bilinmektedir.

Kare planlı türbenin üzerindeki kubbe kurşun kaplıdır. Türbenin içinde dört adet sanduka bulunmaktadır. Türbenin bahçesinde ise çok sayıda eski mezar taşı vardır.

Halime Hatun

Halime Hatun

Bilecik – Söğüt’de Ertuğrul gazi türbesinde

Ertuğrul Gazi’nin eşi ve Osmanlı Deceletinin kurucusu Osman Bey’in annesidir. Türkmen bir aileden gelir.Hakkında çok fazla bilgi yoktur. Savcı Bey – Gündüz Alp ve Osman Bey olmak üzere üç yiğit yetiştirmiştir.. 1281 yılında Söğüt ‘de vefat etmiştir. Kabri Ertuğrul gazi türbesinin hemen yanındadır.

Zemzem’il Hassa (k.s.)

Siirt – Tillo’da Gavsul Memduh hazretlerinin türbesinin içerisinde

             1765 de Siirt’te dünyaya gelir. Babasının ismi Şeyh Mustafa Fani’dir. Gavs-ül-Memduh Hazretlerinin hanımıdır. Annesi Aişe Hatun şöyle anlatır. “Zemzem’e hamile idim. Bir gün bana gaibden bir zat görünüp, saliha bir çocuğumun olacağını müjdeledi. Kim olduğunu sorduğumda, bir melek olduğunu söyledi. Doğumuna kadar hamileliğim çok hafif geçti. Doğumundan on beş gün sonra bir gece uyandığımda kendisini emzirmek istedim. Üzerindeki örtüyü kaldırdığımda bütün vücudunun ilahi bir nura garkolduğunu gördüm. Hareket etmiyordu. Öldüğünü sandım. Üzerine eğildiğimde, nefes alıp verdiğini anladım. Sonra babasını uyandırıp, çocuğu ona gösterdim. Babası çocuğu kaplayan nura bakarak, onun ileride saliha bir hanım olacağını müjdeledi.”

           Zemzem-i Hassa, anne ve babasının terbiyesinde yetişir. Vakitlerini Allahü tealanın rızası için ibadet ve taatle geçirmektedir. On altı yaşında büyük veli Gavs-ul-Memduh ile evlenir.

          Bir gün Gavs-ul-Memduh ile oturmuş sohbet etmektedirler. Zemzem-i Hassa bir anda Hazreti Meryem’i yanıbaşında görür. Gavs-ül-Memduh’a, Hazreti Meryem’i görüp görmediğini sorar.O da, “Hayır göremiyorum.”, diye karşılık verince üzerine düşüp bayılır. Zemzem-i Hassa’yı cezbe kaplayıp Allahü tealaya zikrederken, sesi biraz fazla çıkınca, insanlar çekemeyip, kardeşi Molla Hamid’e şikayette bulunurlar. Molla Hamid de, Gavs-ül-Memduh’a haber göndererek onu bu hareketinden alıkoymasını ister. Gavs-ül-Memduh da hanımına, “Ya Mecnune! Zikir yapınca sesini yükseltme! Dedikodu olmasın.”, deyince hanımı, “Şayet Mecnun isem, yüce Mevlamdan dilerim ki, aynı durum sana da gelsin ve o lezzetin tadını tadasın. Müfsidlerin sözlerine aldırma. İnşaallah parlak sonumuzu görecekler.”, diye cevap verir. Gerçekten bir ay sonra, Gavs-ül-Memduh Efendi de de aynı şeyler olur.

Zemzem-i Hassa bir gece evinin damında Allahü tealayı düşünürken Kabe’nin pervane gibi etrafında döndüğünü görür. Bu arada gaybdan Tuvayle denilen tepede küçük bir mescid inşa ettirip içinde ibadet etmesine işaret edilir. Bunun üzerine denilen yerde Mescid-i Harama benzeyen bir mescid yaptırır. Zamanını burada ibadetle geçirir. “Mescidini Beytullah’a benzetmiş”, diye Siirt ve Şirvan alimlerinden bir kısmı Siirt’in meşhur alimi Molla Halil’e gelerek yıktırılmasını isterler. Büyük alim onlara şu karşılığı verir. “Bizim vazifemiz kendilerine bu mescidi hangi amaçla inşa ettirdiğini sormaktır. Şayet bize, bu mescid Kabe’nin takendisidir. Onu ziyaret eden hac farizasını yerine getirmiş olur, diye cevap verirse, dinen kendilerini bu gayr-i meşru hareketten alıkoyabiliriz.” Bunun üzerine Siirt kadısı Hacı Ömer’i, Gavs-ül-Memduh’a gönderirler. O da, “Amcamın kızı Zemzem halvetindedir, var git mescidi yaptırmasından gayesinin ne olduğunu bizzat kendin sor.” der. Kadı varıp mescidin kapısında durur. Onun geldiğini farkeden Zemzem-i Hassa gayrete gelir ve kadı bir şey söylemeden gür sesiyle şunları söyler. “Hacı Ömer, bu mescidi yaptırdım ve ismini Alem-ül- Hüda (Hidayetin nişanesi) koydum. Onu yıkmaya azmetmiş olduğunuzu da biliyorum. Kuvvet yönünde ben sizden daha kuvvetliyim. Yıkabilirseniz yıkın. Fakat onun benden de daha kuvvetli bir yüce sahibi vardır. Çünkü Allahü tealanın mescididir.” Kadı Hacı Ömer Siirt’e geri dönerek durumu itirazcı alimlere anlatır. Onlar da o büyük veli hakkında su-i zanda bulunmaktan ve mescidi yıktırmaktan vazgeçer.

Zemzem-i Hassa vefat ettiğinde (1851) Gavs-ül- Memduh’un türbesine defnedilir. Şairdir ve Divan adlı eseriyle bilinir. 1890 yılında Tillo’ya gelen Bediüzzaman Said-i Nursi, Kubbe-i Hasiye denilen Zemzemül Hassa isimli kubbeli çilehanede tek başına kalarak Kamus-u Okyanus adlı lügatın 1155 sayfa tutan kısmını Babu’s- Sin’e kadar ezberlemiştir.

Kaynak ;Siirt Evliyaları , Abdulhalim Durma , sayfa 140