Kavsara Mustafa Baba (k.s.)

İstanbul – Üsküdar’da ; Türbe Çavuş deresi caddesi ile Kartal baba caddesinin kesiştiği noktada Kavsar baba caminin hemen yanındadır.

Türbe, Çavuşdere Caddesi ile Kartal Baba Caddesi’nin birleştğtiği yerde ve bugün mevcut olmayan Kavsara Tekkesi Mescidi’nin sol tarafındadır.

Türbede, sepet yaptığı için kavsara lakabı ile anılan Mustafa Baba medfundur. Kendisinin “Bin hem altmış yedide (1656-57)” vefat ettiğini bugün mevcut olmayan fakat Hadika’da yazılı bulunan bir levhadan öğreniyoruz.

Dikdörtgen şeklindeki beton türbenin caddeye bakan, parmaklıklı bir hacet penceresi, yan taraftaki küçük avluya acılan basit, tahta bir kapısı vardır. Hiç bir yerinde kitabe yoktur.

Mustafa Baba’nın Halveti Tacı ile süslü şahidesinin üzerinde şunlar yazılıdır:
Can ü gönliyle muhibb-i Hazreti Al-i Aba
Ruhu şad ola zihi Kavsara Mustafa Baba
İderken vadiyy-i sıhhat serada tavr-ı asayiş
Niday-i”İrcıi’ emrin işitdi ya’ni ma’nada
Dar-ı dünyada ikamet gayr-i mümkün olduğun
Fehm idince canib-i ukbaya itdi azm-i tam
Merhum ve mağfur Kavsara Mustafa
Baba’nın ruhi-çün el-Fatiha

Sene 1167

Şahidede Mustafa Baba’nın 1167 (1753-54) tarihinde vefat ettiği yazılıdır. Oysa, torununun yazdırdığı levhada 1067’de vefat ettiği belirtilmiştir. 1167 tarihinin yanlışlığı yine bu levhadaki;

Bin yuz yirmi beşte bir veledi
İtti tamir ceddi pek uludur

mısralarından anlaşılmaktadır. 1125 tarihli levhada Mustafa Baba’nın 1067’de vefat ettiği belirtildiğine göre, 1167’de olduğu düşünülemez.

Kavsara Mustafa Baba Tekkesi Mescidi 1930 tarihlerinde yıkılmış bulunduğundan, 3-4 parçaya ayrılan büyük kitabesi ve ayrıca mihrab üzerinde bulunan ayet kitabesi türbe dahiline yerleştirilmiştir. Türbe tamamen ahşap iken, 60 yıldan fazla türbe karşısındaki tahta evde oturan Hamdi Erengülü Bey’in gayreti ile şimdiki şeklini almıştır.

Türbede bir mihrab ayeti vardır. Bu, vaktiyle mescidin mihrabı üzerinde idi. Mabet yıkılınca,
taş buraya konmuştur.

Külle ma dehale aleyha Zekeriyye’l-mihrab

Bu guzel yazı, Hattat Abdullatif Efendi tarafından hazırlanmıştır.
Kaynak ; Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Üsküdar Belediyesi , 2. cilt , sayfa 581-582

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Mehmet Nermin Haskan , Üsküdar Belediyesi Yayınları , 2. cilt, sayfa 581-582 [/toggle]

Saçlı Halil Efendi (k.s.)

İstanbul – Üsküdar’da; hayrettin çavuş sokağında (eski sansar sokak) üsküdar merkeze doğru giderken solda cadde üzerindedir. Kırkambar kitap evinin hemen yanındadır.

Hayatı hakkında bir bilgiye ulaşamadık. Ancak Saçlı halil efendi nin tekkesi ;Atpazarı’nda, Eski Toptaşı Caddesi ile Sansar Sokağı’nın birleştiği köşede idi. Karşısında, Genç Mehmet Paşa’nın 1143 (1730) tarihli çeşmesi ile Atpazarı Osman Efendi Tekkesi Camii vardır. Bu cami, şimdi Hacı Bedel Mustafa Efendi  Camii adını taşımaktadır. Tekkenin adı, 1199 (1784) tarihli tekkeler listesinde “Atpazarında Saçlı Halil Efendi Zaviyesi” diye geçmektedir. Tekke, Mecmua-yı Tekaya’da kayıtlı değildir. Çok önceleri ortadan kalkmış olmalıdır. Yalnız, Saçlı Halil Efendi’nin, etrafı çevrili şâhidesiz kabri, Sansar Sokağın sağ başında, bir evin bahçesinde ve incir ağacının dibindedir. Tekkenin mensup olduğu tarikat ve ayin günü hakkında bir bilgiye rastlayamadık.

kaynak :http://www.uskudar.bel.tr/

Kırklar Sultan

İstanbul – Beykoz’da ; Temden gidenler için tavsiyemiz; Fatih sultan Mehmet köprüsünden sonra ilk çıkış olan kavacık sapğından çıkmak ve Beykoza doğru devam etmek. Acar kenti geçip Beykoza doğru inerken Tokatköy tablelarını takip edin. Tokat köyköyü geçtikten hemen sonra sağ tarafta kırklar Sultan türbesi yazısını göreceksiniz

Kırklar sultan Hz. Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyid bir zat olup kabri Kanuni Sultan Süleyman zamanında keşfedilmiştir. O dönemim şeyhlerinden Kemal Efendi tarafından keşfedilmiş olup, üstün keramet sahibi bir kimse olduğu rivayet edilmektedir. İnsanların düşüncelerini okuyabildiği ‘Ledun’ ilmine sahip olduğu ve Hızır As’ın talebelerinden olduğu rivayet edilmektedir.İnsaların akıllarında geçen düşünceleri bilmek gibi kerametleri vardır.Kırklar Sultan Kabri bir çok kimse tarafından bilinmemektedir ancak Beykoz için ayrı bir öneme sahiptir. Kabrin temizliği her gün nöbetleşerek gönüllü insanlar tarafından yapılmaktadır. Beykoz’un Dereseki köyünde bulunan kabir, Yüşa Peygamber Hz. Türbesine yaklaşık 15 dakikalık Akbaba hz. İse ise 2dk mesafede bulunmaktadır. Kırklar sultan Hz ile ilgili çok fazla bilgiye sahip olamamakla beraber, hemen yol kenarında bulunan bu kabri

Ayrıca Yuşa a.s. ziyaret gelenlere ufak bir tavsiyemiz. Tem den Beykoza doğru gelirken Tokatköye devam etmeleri Önca Akbaba hz. Ardında Kırklar Sultan türbesini sonra da Uzun evliya türbesini ziyaret ettikten sonra Yuşa a.s. A çıkmalarıdır. Hepsi birbirine çok yakın olan bu 3 veliyi samimi niyetlerinizle, edep ve saygıyla ziyaret etmenizi ve oranın manevi havasından feyiz almanızı tavsiye ederiz.

Akbaba Sultan

 

İstanbul – Beykoz – Akbaba köyü beykoz ilçesine 7 km uzaktadır.İstanbul Avrupa yakasından gelirken FSM köprüsünden sonra ilk çıkış olan kavacık sapağından girdikten sonra beykoz yoluna doğru devam ediyoruz. Sonra Tokatköy tabeleasını takip ediyoruz.Sol tarafta akbaba hz.

Akbaba Sultan , Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinde yanında bulunan kişilerdendir. Daha sonra Akbaba Köyü ‘ne yerleşmiş ve burada yaşamıştır. Adına yaptırılan camide türbesi bulunmaktadır.Adı Ak Mehmed olup Buhara’lıdır.İstanbul’un fethi ile ilgili hadisten payına düşeni alabilmek için yaya olarak Buhara’dan yola çıkar Fatih’in yanına gelerek onun teveccühünü kazanarak hocaları arasına katılır.

İstanbul’un kuşatması uzayınca Fatih endişelenir ancak Hocası Akşemseddin ile Ak Mehmed’e Fetih mana aleminde müjdelenince durumu Fatih’e bildirirler.Fetihten sonra Fatih’ten izin alarak bugünkü bulunduğu vadide kendine bir ibadethane yaptırarak vefatına dek burada kalır ve buraya defnedilir.

Fatih sık sık halını hatırını sordurur,avlanma esnasında bulunduğu alanda Tokat kalesinin fethiyle Tokat adını verdiği köyle birbiribe çok yakındır.Ak Mehmed adını verdiği Beykoz Akbaba köyünde kendi yaptırdığı ibadethanenin yanında bulunmaktadır.

 

Lohusa Hatun

 

İstanbul Kasımpaşa’da ; Şişhaneden Kasımpaşa ya doğru inerken Şişli Dolmuş duraklarının hemen karşısı. Metroyagelecekler için Şişhane metro durağından indikten sonra Kasımpaşa ya doğru devam ediyoruz. Şişli Dolmuş duraklarının karşısı

Güzel İstanbulumuzun kadın evliyalarından birisi de Lohusa Sultandır. Lohusa Hatun çocuk sahibi olamadan vefat eden padişah kızıdır. Çocuğu olmayan kadınlar ona gelir, adakta bulunur ve hemen dilekleri yerine gelir. İstanbul’da zahiri ulemalarla, batıni ulemalar her zaman vardır. İşte sesi ile, sohbeti ile herkesi büyüleyen, aynı zamanda iç ve dış güzelliği dillere destan insan güzeli bir hoca varmış. Her genç gibi zamanının padişahın kızı da bu genç hocaya aşık olmuş, genç imam da onu sevmiş.

Yusuf güzeli imama bir hal olmuş, ne sohbet ediyor, ne de insanlara karışıyor. Annesi onun bu haline çok üzülüyormuş. Oğluna, derdini anlatmasını istemiş. O da: ‘’Benim derdim saraydadır. Eğer derdime çare bulmak istersen, Padişaha git kızını bana iste. Ben O’nun kızını bu vaazımda gördüm. İkimiz de birbirimizi seviyoruz’’ demiş.

Ama bu, korka korka saraya gitmiş. Oğlunun arzusunu padişaha iletmiş. Padişah pek öfkelenmiş: «Ne haddini bilmez adammış bu hoca» diye haykırmış. Ancak ana çok ısrar etmiş. Padişah da: «Kırk katır yükü altın getirsin vereyim» demiş. Ana bu isteği oğluna söyleyince, insan güzeli imam hemen yerinden kalkmış ve doğru bahçeye gitmiş, bahçenin toprağını kırk katıra yükleyerek saraya götürmüş, açılan torbaların içinden çil çil altınlar çıkmış.

Padişah da: «Kırk katır yükü altın getirsin vereyim» demiş. Ana bu isteği oğluna söyleyince, insan güzeli imam hemen yerinden kalkmış ve doğru bahçeye gitmiş, bahçenin toprağını kırk katıra yükleyerek saraya götürmüş, açılan torbaların içinden çil çil altınlar çıkmış.

Padişah bunun üzerine kızını vermek zorunda kalmış, kalmış ama: Beni kalbimden yaraladın, ben bu evlenmeye asla razı değilim. Evlat acısı çektirdin. Hak Celle de sana çektirsin diye beddua etmiş ve bu beddua tutacak ki yıllarca çocukları olmamış.

Bir gün Hacca gidip Ka’be’de yapılan duaların kabul olunacağı inancı ile orada Allah Teala Hazretlerine yalvarmaya karar vermişler. Ancak Lohusa Sultan yolda hastalanmış ve hamile olduğu anlaşılmış. Sevinç gözyaşları ile geri dönmüşler. Bu hastalıktan kurtulamıyarak birkaç gün içinde vefat etmiş. Şimdiki Şişhane’de türbesine defnedilmiş.

Zaman zaman hanımın türbesini ziyaret eden Hoca Efendi türbenin içinden bir bebek sesi duyar. Bunun üzerine kabri açmaya başlar. Genç hanımın cesedi sanki canlı, hiç bozulmamış, bir de göğsüne ağzını koymuş minicik bir bebek. İşte Lohusa Sultan bu…

Turabi Baba (k.s.)

İstanbul Kasımpaşa’da , Kuzey deniz saha komutanlığı ve Cezayirli Gazi Hasan paşa Okulunun karşısı . Turabi Baba Kütüphanesinin bahçesinde.

Beyoğlu, Camii Kebir Mahallesi Turabi Baba Sokağı’nda bulunmaktadır. Türbe, 19. yüzyıla tarihlenmek­tedir. Mimarı bilinmemektedir. Kitabesi yoktur. Tersane -i Amire’de çalışan Kadiri şeyhi Mehmed Turabi Efendi’ye ait­tir. Kasımpaşa’da bir tekke yaptıran şeyh vefat edince, tekkenin yanına türbesi inşa edilmiştir. Tamamen ortadan kalkmış olan tekkenin yanındaki türbe özgün hali korunmasa da günümüze ulaşmıştır.

Dikdörtgen planlı yapının çatısı düzdür. Dışındaki tuğla örgü, yapıya özgün bir hava katmaktadır. Haliç’e bakan cephenin ortasında bir çeşme vardır. Çeşmenin sağında ve so­lunda yuvarlak kemerli üçer pencere açılmıştır. Çeşmenin üze­rindeki kitabe 1889’da türbeyi tamir ettiren amiral Şükrü Paşa tarafından konulmuştur. Tavan eski gemi direkleri üzerinde durmaktadır. Tavan kısmında tersaneden çıkma demir rayları vardır. Turabi Baba’nın kabrini ahşap bir şebeke çevrelemek­tedir. Türbedeki tek mermer mezarda Mustafa Ağa med­fundur. Mezar taşında şu satırlar okunmaktadır:

Mimar-ı Musfafa idi bu karhanenin
Ziba kadırga yapmadan gayet olup seri
Mevla yoluna itdiği hizmet kabul olup
Daim cihanda melkenin ide Hak refi
Tarihini tazarru ile didi Haşimi
Ukbada Mustafa’ya Muhammed ola şefi

Türbede on üçü kişi medfundur. Altısının kimliği bilinmemektedir. Turabi Baba dışında türbede, ondan sonra gelen şeyhlerden Ahmed Efendi el Kadiri, Seyyid Halil Kadiri, Ali Kuzu el Kadiri, Hasan Rıza el Kadiri, Ali Rıza Efendi ve Kadırga mimarı Mustafa Ağa yatmaktadır.

2011 yılında başlanan  restorasyonu bitmiştir.

Kaynak ; İstanbul’un 100 Türbesi , Celil Civan , İBB Yayınları .