Ana Sayfa>Genel(Sayfa 150)

Tezveren Şeyh Kamil

İzmir – Menemen ilçesinde Taşhan’ın arkasında

Şeyh Kâmil’in Menemen’in fethi sırasında şehit olan ve orduya bayraktarlık yapan veli bir kişi olduğu rivayet edilir. Türbenin giriş kapısının üstünde bulunan kitabede 1620 tarihi bulunmaktadır.
Merkadın gören fe ni’mel melhadündür bu dedi
Ravzay-ı bağ-ı cenândaıı bir nişandır bu dedi
Emr idüb Pir Aziz merbubunâ tarihini Dedi
Derviş ana tarihi “Şeyh Kâmil Hû” dedi.

İki basamaklı basit bir merdivenden inilerek girilen türbe içinde tek sanduka bulunmaktadır. Batı ve kuzeybatı duvarlarına açılmış iki büyük pencereden ışık alan türbenin güney ve kuzeydoğu kenarlarının doğu uç kısımlarında birer dolap nişi yer almaktadır.

Mühürlü Sultan

İzmir – Menemen’de Pazarbaşı mahallesinde müftülük binası yanındadır

Pazarbaşı Mahallesinde Müftülük binasının yanındadır. Bu türbenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve kime ait olduğu kesinlik kazanamamıştır. Türbeye, güneybatı köşeden öne doğru prizmatik bir kütle halinde çıkma yapan eyvan şeklindeki giriş medhalinden geçilerek girilir. Girişin sağ ve soluna genellikle Selçuklu taçkapılarında görülen birer mihrabiye nişi yerleştirilmiştir. Türbe içinde, medfun bulunan şahsın manevî büyüklüğüne izafeten oldukça büyük tutulmuş tek bir sanduka yer alır. Yapının dış görünüşü gibi iç görünüşü de etkileyicidir. Doğu, batı, kuzey ve kuzeydoğu duvarlarında birer büyük pencere açılmıştır. Kuzeybatı ve güneybatı kenarlarda ise mukarnaslı kavsaralı dikdörtgen şekilli birer dolap nişi yer almaktadır. Halk arasındaki yaygın söylentiye göre bu türbe, Kırklardan Veli Kız, Mühürlü Sultan ve Kadın Türbe isimleri ile tanınmış bir kadına aittir. 500 yıllık olduğu rivayet edilir.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Kasımpaşa Türbesi

İzmir – Menderes ilçesinde Kasımpaşa mah Türbe sokaktaki Kasımpaşa camii yanında

Kasımpaşa Mahallesinde, Kasım Paşa Camisinin güneybatısında yer alan türbe, kare planlı, basık kubbe ile örtülü basit ve oldukça küçük bir yapıdır. Caminin kitabesine göre 1505 yılında inşa edilen türbedeki iki mezar taşından biri Kasım Paşa’ya, diğeri ise defter-i hakani katibi Eyüb Çelebiye aittir.

 

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
[/toggle]

Kara Halil Bey Türbesi

İzmir İli, Kiraz İlçesi, Haliller Köyü yakınınında

İzmir İli, Kiraz İlçesi, Haliller Köyü yakınınında bulunan türbe kimin adına yaptırıldığı henüz tespit edilememiştir. Vakıflar Mahallesindeki türbe ile ilgili değişik efsaneler uydurulmuşsa da bu türbenin de Kara Halil Bey’e ait olması daha güçlü bir ihtimaldir. Türbe yapım şekli açısından tipik Selçuklu dönemi eseridir.

Kaynak
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Çayağzı Tekke Türbesi

İzmir – Kiraz’daki Çayağzı köyünde

İzmir ili, Kiraz ilçesi, Çayağzı köyünde bulunan türbe , Tekke türbe diye adlandırılmaktadır.
Osmanlı Dönemi eseridir. Çayağzı Köyü, Tarlabaşı Mh. Kırtaş Tepe de yer alır. Dikdörtgen planlı türbe moloz taştan inşa edilmiştir. Ahşap beşik çatısı marsilya kiremit kaplıdır. İçinde moloz taşlarla örülü bir mezar vardır. İçinde türbenin yer aldığı geniş bir alana yayılmış mezarlık, yöre halkı tarafından kutsal bir yer olarak kabul edilmektedir. İzmir II Numaralı KTVKK’nun 26.01.2006 tarih ve 1770 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.

Kaynak
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Hamza Baba – İzmir

İzmir – Kemalpaşa ilçesine 30 km. uzaklıktaki Hamzababa köyünde bulunmaktadır

Hamza Baba türbesi, ilçeye 30 km. uzaklıktaki Hamzababa köyünde bulunmaktadır. Köye girildiğinde ilk göze çarpan, birçok evin duvarında dini motiflerin işlendiği duvar resimleridir. Türbenin bakımını Hamzababa soyundan geldiği söylenilen, bu konuda elinde hilafet fermanı bulunan postnişin yürütür. Semavi Eyice makalesinde Hamza Baba’nın Nif’teki (Kemalpaşa) kabri üzerine II. Murad tarafından bir türbe yaptırılıp yakınında bir de Bektaşî tekkesi kurulmuş olduğunu kaydeder. Saruhan Evkaf Defteri’ndeki 1521-22 tarihli kayıtta, “Nâhiye-i Nif’te Gereme nâm karye kurbünde Kapukaya demekle mâruf mevzii Hamza Baba nâm derviş kendi dest-i renciyle açıp ihya edip ve su getirip bir zaviye bina ve hasbeten lillâh bağ dikip ihya etmiş; zikrolan bağın ve mevziin öşrünü Sultan Bayezid Han ihsan edip ref buyurup ellerine hükm-i hümâyun inayet olunmuştur“, denilmektedir. Buna göre, zaviye II. Bayezid döneminde kurulmuş ve Hamza Baba da aynı yıllarda yaşamış olmalıdır. Hilal Ortaç’ın yayımladığı Hamza Baba Tekkesi’nin tarihçesiyle ilgili altı belgeden sonuncusu 6 Teşrinievvel 1308 (18 Ekim 1892) tarihli olup Şeyh Halil Efendi’nin ölümü ile zâviyedarlığın oğlu Derviş Ali Efendi’ye tevcih edildiğine dairdir. Aradan geçen 100 yıl içinde, tekke bütünüyle ortadan kalkmış, yalnız türbe ayakta kalabilmiştir. Bir mezarlığın içinde yer alan Hamza Baba Türbesi kesme taştan yapılmış se- kizgen planlı bir yapı olup içinde tek sanduka vardır.

          Çevre halkının anlattıklarına ve Postnişin Ali İhsan Özer’in elindeki ferman ve diğer vesikalardan anlaşıldığına göre, Hamzababa 1530 yıllarında 90.000. askeri ile Horasan’ın Balkayıp bölgesinden Anadolu’ya gelir. Onun Ahmet Yesevi dervişlerinden olduğu rivayet edilmektedir. Bugün türbenin bulunduğu yerleri fetheder ve yerleşir. O yıllarda Sultan Murat Manisa’da şehzadedir. Şehzade Murat, Hamza Baba’yı birkaç kere Manisa’ya davet eder. Sonunda Hamza Baba Manisa’ya gitmeye karar verir ve yola çıkar. Bu arada dağlara dönerek “yürün dağlar, ben Manisa’ya gidiyom, siz de gelin” der. Dağlar da Hamza Babanın peşine takılarak gitmeye başlar. Bu arada II.Murat bir haber daha yollayarak “yalnız gel” der. Bunun üzerine Hamza Baba köyün 1,5 km. aşağısında durarak bir kayaya yaslanır ve “durun dağlar” der. Dağlar durur, Hamza Baba yoluna devam eder.

             Hamza Baba ile Şehzade Murat arasındaki ilişki bir süre sonra dostluğa dönüşür. Bu dostluk ve muhabbetin ikisinin de Hacı Bektaş Veli’ye olan sevgi ve saygılarından kaynaklandığı söylenir. Hamza Baba, Manisa’ya yaptığı ziyaretlerden birisinde ölür. Manisalılar Hamza Baba’ya sahip çıkarak onu Manisa’da yapılacak bir türbeye gömmeyi isterler. Hamza Baba’nın erleri ise onu Hamzababa köyüne götürmek isterler. Menkıbeye göre cenaze paylaşılamaz. Sonuçta bulunan çözüme göre, cenazenin bulunduğu odaya iki tabut koyularak kapı kilitlenir. Sabaha kadar beklenir. Cenaze kimin tabutuna girerse onun olacaktır. Sabah olur, herkes kendi tabutunu alarak içine bakmadan gömüleceği yere kadar götürecektir. Hamza Baba’nın erleri kendi tabutlarını Manisa’dan kendi köylerinin girişine kadar bir günde getirirler. Köye bir km. kala tabutun içerisinde Hamza Baba’nın olup olmadığı konusunda içlerine bir şüphe düşer ve tabutu açarlar. Hamza Baba tabutun içindedir ve hala terlemektedir. Bu şüpheden dolayı cenaze o kadar ağırlaşır ki, geri kalan bir km. lik yolu ancak kırk günde alabilirler.

Hamzababa zaviyesinin yerleşkesi karye-i barza yakınlarında Kapukaya mahalli olarak anılır.

Yatır, sekizgen formdadır. Kubbeli taş bina, eski ve daha yeni mezarların yer aldığı bir alanın ortasına kurulmuştur. Köy, özellikle çevre il ve ilçelerden gelen alevi vatandaşlar tarafından ziyaret edilmektedir. Yatırda, çeşitli amaçlar için dilekte bulunulmakta ve bu uygulamalar için dört ayrı dilek noktası bulunmaktadır. Kişilerin kendi başlarına yaptıkları dilekte bulunuşun dışında, postnişin tarafından yardım alınarak da dilekte bulunulabilmektedir. Yatırın içerisine giren ziyaretçi, niyaz etmek amacıyla yatırın ayak, orta ve baş ucundan öpmekte, daha sonra diğer tarafa geçerek aynı işlemi burada da yapmaktadır. Yatırın çevresinde yer alan mezarlıkta da dilekte bulunmak için bir dizi işlemler yapıldığının izleri görülmüştür. Ağaçların dallarına kumaş parçaları bağlanarak dileklerde bulunulmuştur. Bunların içinde en ilginci, bir gazete parçasının her iki ucuna bez bağlanmış, bir ucu ağaca tutturulmuş, diğer ucu serbest bırakılmıştır. Hamzababa türbesi çevresinde yeralan bu inançlar, dileklerin yerine gelmesi sonucunda Hamzababa için adakta bulunulması ile son bulmaktadır.

Bursalı Mehmet Tahir eserinde Hamza Baba’nın II. Murad devrinin şeyhlerinden olup Sultanın defalarca onunla görüşmüş, vefatında ikamet etmiş olduğu köyde mükemmel bir türbe yaptırmış ve vakfiye tahsis etmiş olduğundan söz eder87. Daha sonraları Fatih Sultan Mehmet de babasının bu vakfiyesini artırır. Yazarın bilahare ziyaret ettiği türbesinde on sekiz bölümden oluşan mensur Makamat-ı Evliya isminde tasavvufa dair bir eser ile Kitabü’l Usul isminde bir diğer eserini görmüş olduğunu aktarır. Yazar bu eserlerin incelemesinden Hamza baba’nın Bursa’ya sekiz saat mesafede bulunan İnegöl kazası civarında nam-ı alilerine mensup köyde mazanna-i kiramdan Baba Sultan’dan hilafet almış olduğunu nakleder. Hamza Baba’nın bilinen eserleri Makâmât-ı Evliyâ, Tasavvuf Risâlesi, adı belirtilmemiş küçük bir tasavvuf eseri ve Divan’ıdır88. Genel olarak nasihatname türündeki mensur bu üç eser, örnek hikâyeler üzerinden dinî ve tasavvufî öğretileri içerir. Dîvân ise sade bir Türkçe ile Hamza mahlasını kullanan Hamza Baba’nın hece ile yazılmış tasavvuf temalı şiirlerinden oluşur.

Manisa, Kemalpaşa, Balıkesir, İzmir, Çanakkale, Akhisar, Demirci, Menemen, Turgutlu, Aydın, Dikili, Bergama, Edremit gibi şehirlerde ve Ege Bölgesinde 100 ‘ün üzerinde köy ve kasabada Hamza Baba Ocağı talipleri vardır89. Bunlar daha çok Dergâh’a bağımlı muhiban Türkmen zümrelerdir.

Hamza Baba Yesevi ekolü mensubu bir Türkmen dedesidir. Saruhan Beyin kardeşi Ali Paşa’nın Nif Emirliği döneminde gelerek yöreyi dervişleriyle irşatabaşladığı anlatılmaktadır. Onun bu çalışmalarını gören Saruhan Bey, onun tekkesine vakıf arazileri tahsis eder.
Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir Valisi Kazım Dirik (1881-1941), Hamza Baba türbesini kapatmak ister. Halkın bu duruma karşı çıkması üzerine köye gelir ve türbedar Rıza Özer’in evinde bir gece kalır. Hamza Baba’nın menkıbelerini dinler. Hamza Baba’nın türbesinin kapatılmasına engel olur. Türbedardan Hamza Baba’ya ilgili çok sayıda el yazma eseri incelemek üzere alarak İzmir’e götürür. Kazım Dirik bir süre sonra Edirne’ye atanır. Belgelerden de bir haber alınmaz. Vilayetnâme’nin ise, Kazım Dirik’in oğlu tarafından İngiliz Elçisine hediye edildiği ve halen Londra’da kütüphane de bulunduğu anlatılır.

Her yıl Hamzababa köyünde Ağustosun son haftasında geleneksel Hamza Baba Anma törenleri yapılmaktadır.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Seyit Battal Gazi Torunları

İzmir – Bornova , Hüseyin İsa Bey camii olarak da bilinen Büyük caminin yanında

İzmir Bornova ilçesinde Büyük Caminin kuzeybatısında bulunan bu türbenin yapım yılını ve kime ait olduğunu belirten bir kitabe bulunmamaktadır. Yapı üslubundan Aydınoğulları döneminden, XIV. yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır. Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğinden kısmen de olsa uzaklaşmıştır. Cami üzerindeki altı mısralık bir kitabeden 1740 yılında Seyyit Ali Ağa tarafından onarıldığı öğrenilmektedir.

Türbe kesme taş ve tuğlanın almaşık biçimde sıralanmasından meydana gelmiş olup, sekizgen bir plan düzeni göstermektedir. Üzeri kasnaklı ve kiremitli bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin batı cephesindeki giriş kapısı ana yapıdan bir metre öne doğru taşırılmış, sivri tuğla kemerli dikdörtgen bir bütün halindedir. Girişin iki yanına birer mukarnaslı mihrapçık yerleştirilmiştir. Buradan basık kemerli bir kapı ile girilen türbede üç taş sanduka bulunmaktadır. Burada gömülü olan kişilerin kim oldukları da bilinmemekle beraber SEYİT BATTAL GAZİ nin torunları olan ALİŞİR – BEŞİR – ve NEZİR HAZRETLERİ nin olduğu söylenmektedir. Türbenin içerisi birer duvar atlayarak üç pencere ile aydınlatılmıştır.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Tekke Dede Türbesi

İzmir – Bergama İlçesine 20 km. mesafede bulunan Güneşli köyü yakınlarında

Karasi Bey Bizans’tan Bergama’yı alır. Kozak’a çekilen Bizans ordusu ile Mehmet’ül-İns Kumandasındaki Karasi Bey ordusu Güneşli Yaylasında çatışmaya girerler. Bu çatışmada hayatını kaybeden komutanın türbesi ve askerlerin mezarları burada bulunmaktadır. Güneşli’nin eski Adı Tekke, bu olaylailgili olarak konulmuştur. Fakat halk kendi yaşantısı içinde bir Tekkedere söylencesi üreterek bu mezarı Çoban Dede diye birine mal eder.
Anlatılır ki, Kozak’ta asıl yayla burasıdır.

Ağacı az, otlağı çok, yeri yüksek, kışı sert, yağışı karlı, yazın pınarları buzludur. Yörükler yayla obası olarak buraya geldiklerinde otlak, sulak diye bildikleri bu yer zamanla kurak, çorak oluverir. Kışın karı eksik mi düştü, yazın sıcağı baskın mı çıktı neyse, sıkıntı baş gösterir. İnsanlar düşünüp taşınmaya başlarlar. Hastalık yayılmaya, susuzluktan hayvanlar bayılmaya, ölenler sayılmaya başlayınca Çoban Dedeyi arayıp bulurlar, el aman deyip ayağına kapanırlar. Çoban Dede üç gün bekler, kulağını yere koyar, akşamüzeri güneşi arkasına alıp değneğini savurup atar. Değneğin düştüğü yere koşan yörükler gürül gürül akan bir suyun kaynadığını görünce bayram yaparlar. Dönüp dedeye teşekkür için geldiklerinde onu ölmüş görünce yasa bürünürler.

Bugün dedenin mezarı olduğu yer türbedir. Sarı Dede ismiyle de anılan Tekke Dede ilçeye 25 km. mesafedeki Zeytindağı beldesine iki km. mesafede bulunan bir tepededir. İki kubbeli sağlam bir yapı olup duvar ve kubbeleri gibi pencerelerin de demir parmaklıkları iyi bir işçilikle yapılmıştır. Türbede üç mezar bulunmaktadır. İlkbaharda özellikle dağ köylerinden ziyarete gelen halk burada kurban keser.
Kaynaklar ;
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Dursun Bey – Kız Türbesi

Eski Topçu Kışlası mevkiinde Gazi İlköğretim Okulu karşısında

Eski Topçu Kışlası mevkiinde Gazi İlköğretim Okulu karşısında yer alan türbenin, Karesi Beyin oğulları arasında çıkan taht kavgası sonucu yaşamını kaybeden Dursun Bey için inşa edilmiş olduğu rivayet edilir. Burası halk arasında Kız Türbesi ismiyle anılır. Dursun Beyin mezarı kale eteklerinde anılan yere yapılmış, daha sonra Bergamalı bir kadın tarafından üzerine türbe inşa edildiği için buraya zamanla Kız Türbesi denilmiştir.

Türbenin yapımında inşa malzemesi olarak moloz taş ve kaba yonu taş ile devşirme malzeme kullanılmıştır. Dar saçaklı ve pramidal çatılıdır. Duvarlar oldukça kalın tutulmuştur. Türbeye doğu cephesinde yer alan sivri kemerli bir kapı ile girilmektedir. Sanduka türbenin içinde bulunmaktadır. Yapı içerden tonoz ile örtülüdür. Yapının her cephesinde bir pencere bulunmaktadır. Batı cephesindeki pencere açıklığı sonradan kapatılmış, iç cephede niş şeklinde bırakılmıştır. Türbeyi doğu ve güney cepheden büyük bir avlu çevrelemektedir. Türbenin etrafında dağınık halde Osmanlıca mezar taşlarının bulunması, bu alanın Osmanlı mezarlık alanı olduğu fikrini desteklemektedir.

Kaynaklar;
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Eskici Dede

İzmir – Bayındır’da Bayındır Stadyumunun hemen arkasında

Eskici Dede türbesi, kare planlı, baldaken tarzında inşa edilmiş olup üzeri sekizgen kasnakla örtülüdür. 1996’da yapılan onarımlar sonucu dış cephesi önemli ölçüde değişmiş ve yapı özgünlüğünü kaybetmiştir. Türbenin içinde iki mezar bulunmaktadır. Güneydeki diğerine göre daha büyüktür. Okunabilen mezar taşında 1517 yılı ve Ali bin Emre ismi dikkati çeker. Ali bin Emre , Hacı Sinan Külliyesinin banisi olan Hacı Sinan’ın babasıdır. Mezar taşı ve yapının plan özelliği göz önüne alındığında türbeyi XVI. Yüzyıla tarihlendirmek mümkündür.
Rivayete göre: Hacı Sinan külliye yaptırdığından dolayı kibirlenebileceğini düşünerek camiye gitmez.Bunu duyan devrin komutanı yaverine : (Camiyi yaptıran adamı camiye getirmezsen seni cezalandırırım ) der. Yaver Eskici Dedeye durumu anlatır. Dede, Yavere sabırlı olmasını tavsiye eder. Daha sonra Eskici Dede ayağa kalkar önündeki önlüğü çıkarır, yavere: (Elini ver ve sağ ayağını ayağıma bas ve gözünü yum ) der. Bir süre sonra Dede yaverden gözünü açmasını işter. Yaver karşısında Kabe-i Muazzam-ı görür.Dede yavere bu olayı kimseye anlatmamasını aksi halde bulundukları yerde hemen öleceğini söyler. Cuma namazını Kabe de kıldıktan sonra geri dönecekleri zaman yaver oraya gidipte döndüklerinin kanıtı olarak bir hurma dalını meyvesi ile beraber koparır. Geri dönerler. Komutan yavere Eskici Dedeyi niçin getirmediğini sorar. O da daha fazla dayanamıyarak üzerinde hurma bulunan dalı gösterip her şeyi anlatır.o anda Dede evinde yaver de komutanın yanında ruhlarını teslim eder.
Her ikisinin de bugün türbenin bulunduğu yerde gömülüdür.

Kaynaklar ;
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun