Şeyh Hasan Efendi (k.s.) ( Şeyh Ali Sebti’nin oğlu)

1843 yılında Şeyh Ali Efendi’nin ortanca oğlu olarak dünyaya gelen Şeyh Hasan Efendi, emsallerine göre iyi bir medrese eğitimi almıştır. Şeyh Hasan, Medrese tahsilini 12 yaşına kadar babası Şeyh Ali Sebiti Hazretleri’nin yanında İblaşiyye Palu’daki Medresesi’nde tamamladı. Daha sonra Diyarbakır Lice İlçesi’ne giderek Molla Muhammed’in …

Şeyh Mustafa Kutbu’l Arifin

 

Elazığ – Palu ilçeye 30 km. mesafede bulunan ve eski ismi Seraçur olan Güllüce köyünde, köy camii içerisinde yer alır.

Şeyh Mustafa Kutbu’l Arifin’in türbesi, ilçeye 30 km. mesafede bulunan ve eski ismi Seraçur olan Güllüce köyünde, köy camii içerisinde yer alır. Cami içersinde köşeden açılan bir kapıyla girilen bölmede, türbe bulunmaktadır. Burada Şeyh Mustafa Kutbu’l Arifin’le beraber oğulları Şeyh Abdullah ve Şeyh İbrahim’le beraber eşi Medine Hanım’ın mezarı da yer almaktadır. Cami bahçesinde camiye bitişik bir türbegah bölümü daha bulunmaktadır. Burada ise Şeyh İsbat, Şeyh Muhammed ve Şeyh Kasım’ın türbeleri yer alır.

Türbesinde yer alan kitâbeye göre, Bağdat’tan bu yöreye gelmiş, IV. Murat döneminde yaşamıştır. IV. Murat Bağdat seferine giderken kendisi ile görüşmüş ve kendisinden bilgi almıştır. Yine aynı padişah döneminde kendisine on üç köy vakfedilmiştir. Vahseysal Şehan mevkiinde kervansaray ve imarethanesi bulunmaktadır. Şeyh Mustafa Kutub vefatına kadar halkın manevi irşadı ile meşgul olmuştur. Rivayete göre IV. Murat sefere çıkarken bu bölgeden geçtiğinde Şeyh Mustafa’dan dua ister. O da IV. Murat ve ordusuna duada bulunur. IV. Murat başarılı olunca mükâfat olarak cami ve külliyesini inşa ettirir. Kutbu’l Arifin Şeyh Mustafa 1637 yılında vefat etmiştir.

Oğullarından Şeyh İsbat’ın kerametini yöre halkı zahiren gördükleri için onu “İsbat” ismiyle anmışlardır. Şeyh İsbat ile ilgili ise şöyle bir menkıbe anlatılır. Rivayete göre, Şeyh İsbat’ın şeyhliğini sınamak açısından namazını kıldırması için tabutun içinde mukallid birini getirirler. Bunun üzerine Şeyh İsbat kendilerine “Ben ölüyemi namaz kıldırayım diriye mi?” diye sorar. Çevresindekiler onun bu sorusu karşısında alay edip gülerler. Fakat tabutu açtıklarında adamın öldüğünü görürler. Bunun üzerine onun kerâmet ehli bir zat
olduğunu anlayıp kendisinden af dilerler.

Yine rivayete göre, Şeyh İsbat’ın suyun üzerinde namaz kılması şeklinde kerameti olduğu da rivayet edilir.. Türbe haftanın bütün günleri ziyaret edilmektedir. Ziyarete bedensel ve ruhsal dengesi bozuk olanlar, vücudunun herhangi bir yerinde ağrısı bulunanlar, felçli hastalar, sinir hastaları çoğunlukta olmakla beraber her türlü hastalık, niyet, amaç ve maksatlar doğrultusunda gelinmektedir. Amaç ve maksatlarına ulaşan ziyaretçiler daha sonra tekrar buraya gelmekte, şükür amacıyla kurban kesip tasadduk etmektedir. Ayrıca ziyarete gelenler tübenin içerisine gelen ziyaretçilerin şifa amacıyla yemeleri için, şeker, ekmek vb.gıdalar bırakmaktadırlar.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Şeyh Alaaddin Efendi Türbesi

Elazığ – Palu – İlçeye 30km mesafe de olup Beyhan beldesine bağlı Arındık (Şeyh Pir) köyünde yer almaktadır

1520’lerde Bağdat tarafından gelen Şeyh Alaeddin Efendi, Şeyhpiran köyüne yerleşir. Şeyh Alaeddin Efendi seyyid olup, Osmanlı Devleti tarafından kendisine seyyid olduğuna dair berat verilmiştir. Bu beratta Şeyh Alaaddin Efendi “Kutbu’l-Arifîn” olarak zikredilmiştir. Yine Osmanlı Devleti tarafından kendisine Şeyhpiran Köyü (Arındık), Hasbeg Köyü, Diyarbakır Melik Ahmet’te on dükkân ve bir tuz madeni vakıf olarak verilmiştir. Türbesinde ve Şeyhpiran köyündeki evinde Osmanlı Devleti tarafından kendisine alamet olarak verilen birer sancak bulunmaktadır. Dolayısıyla geçmişte çevre köyler içinde Cuma namazının orada kılındığı anlatılır.

Şeyh Alaaddin Efendi türbesi, ilçeye 30 km. mesafede olup Beyhan beldesine bağlı Arındık (Şeyh Pir) köyünde yer almaktadır. Kare planlı ve üstü çatılı olan türbe sadece makam (türbegâh) bölümünden oluşmaktadır. Türbe içerisinde Şeyh Alaaddin Efendi’ye ait sancak ve tuğ bulunmaktadır. Türbenin etrafı duvarla çevrili olup bulunduğu alan ise ormanla kaplıdır.

Türbe yöre halkı tarafından haftanın her günü yoğun olarak ziyaret edilir. Ziyarete her türlü amaç ve maksatla gelinir. Ziyarete özellikle akli dengesi bozuk olanlar, felçliler, yaşadığı herhangi bir olumsuz olay neticesinde korkmuş olan kişiler gelmektedir. Bu hastalardan durumu ağır olanlar burada yatıya kalmaktadır. Gelen ziyaretçilerden şifa bulanlar veya adağı bulunanlar burada kurban kesip tasadduk etmektedirler.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Sağunalı Molla Kasım Efendi

Elazığ – Palu – ilçeye 23 km. mesafede bulunan ve eski ismi Sağuna olan Andılar köyünde, köy mezarlığında yer almaktadır

Sağunalı Molla Kasım Şeyh Ali Sebti’yle aynı dönemde yaşamıştır. Ancak vefatı Şeyh Ali Sebti’den sonradır. Molla Kasım üveysi yolla manevi terbiye görmüştür. Medrese eğitimi bulunmakta ancak derecesi bilinmemektedir. O, şeyhliği ile meşhur olmakla birlikte ‘molla’ olarak bilinmektedir. Neseb olarak ‘seyyid’ olup büyük dedeleri zamanında Bağdat’tan Anadolu’ya gelmişlerdir. Türbede Molla Kasım ile beraber şu zatların kabirleri bulunmaktadır: Molla Kasım Şeyh Ömer Efendi (Molla Kasım’ın babası) Molla İsa (Molla Kasım’ın ağabeyi) Hacı Molla Muhammed (Molla İsa’nın oğlu olup Haydar Baba’nın şeyhidir) Molla İbrahim Efendi( Molla Muhammed’in oğlu). Molla Kasım Hazretleri 1887 yılında vefat eder.

Sağunalı Molla Kasım’ın türbesi, ilçeye 23 km. mesafede bulunan ve eski ismi Sağuna olan Andılar köyünde, köy mezarlığında yer almaktadır275. Yapının üstü çatılı ve sadece türbegâh bölümünden oluşup herhangi bir mimari özelliği bulunmamaktadır.

Türbe yörede iklim şartları çok ağır olduğu için daha çok sıcak mevsimlerde ziyaret edilmektedir. Burası haftanın her günü, her türlü hastalık için gelinmektedir. Bazı hastalar rahatsızlıklarından kurtulmak amacıyla burada yatıya kalıp sabahlamaktadır. Gelen ziyaretçilerden bazılarının kurban kestiği de söylenir.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Şeyh Saadettin Efendi

Elazığ – Palu’da Murat Nehri Kıyısında Şeyh Mahmud Samini hazretlerinin türbesinde

Osman Bedreddin Erzurumi hazretlerinin halifesi.

Şeyh Saadettin Efendi, Mahmut Samini’nin torunu olup Palu’da dünyaya gelmiştir. Talim ve terbiyesini Mahmut Samini Hazretlerinin halifelerinden Osman Bedrettin’in yanında yetişerek almıştır. 1919 yılında Saadettin Efendi mürşidi İmam Efendi’nin gözetiminde on altı gün sülükte kalır. Saadettin Efendi sülükten sonra icazetnamesini alarak Palu’ya gelir ve irşat görevine başlar. 1925 yılında 42 yaşında iken vefat eder. Daha sonra naaşı Murat nehri kenarından alınarak daha yukarı bir yere defnedilir. Bir süre sonra buradan da alınarak dedesi Mahmut Samini’nin yanına nakledilir. Dolayısıyla Mahmut Samini ile aynı amaç ve niyetler doğrultusunda ziyaret edilmektedir. Ziyarette yoğun olmamakla beraber adağı bulunanlar kurban kesip tasadduk etmektedir.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Tepecikli Şeyh Mehmet Baba

Elazığ – Palu’da ilçeye 23 km mesafede bulunan Baltaşı köyünde yüksekçe bir tepede

Nakşî ve Kadiri meşayıhından Ömer Hüdayi Baba’nın halifelerinden Kadiri tarikatına mensup Dereboğazlı Hamza Baba’nın halifesidir e

Tepecikli Şeyh Mehmet Baba, Maden’in Tepecik köyünden göçerek eski ismi Nacaran olan Baltaşı köyüne yerleşir. Mehmet Baba Kadiri şeyhi olup Güntaşı (Kövenk) köyünde medfun bulunan Nakşî ve Kadiri meşayıhından Ömer Hüdayi Baba’nın halifelerinden Kadiri tarikatına mensup Dereboğazlı Hamza Baba’nın halifesidir.

Anlatıldığına göre, Mehmet Baba ölüm döşeğinde iken, “Öldüğüm vakit bir köseği getirip baş ucuma dikin. Şayet köseği göverirse gelir beni ziyaret edersiniz. Eğer köseği gövermezse beni sakın ziyaret etmeyin” diye vasiyet eder. Mehmet Baba vefat ettiği vakit yaptığı vasiyet yerine getirilir. Baş ucuna diktikleri köseği bir süre sonra göverir. Ondan sonra da mezarını ziyaret etmeye başlarlar. Bir başka rivayete göre de, Tepecikli Mehmet Baba, bir gün dergâhında otururken bir köyü eşkıyaların bastığını kalp gözü ile görür. Hemen müritlerinden birisi ile bir mendilin arasında biraz yiyecek gönderir. Mürit mendili götürür ve eşkıyaların liderinin önüne koyar. Mendili açan eşkıya başının gözlerine mendilin içinde değişik çeşitte yemeklerin sıcak sıcak buharlaştığını görünce şaşırır ve hemen yola düşer. Tepecikli Mehmet Baba’ya gelerek mürid olur ve tövbe ederek eşkıyalıktan vazgeçer.

Tepecikli Mehmet Baba’nın türbesi ilçeye 23 km. mesafede bulunan Baltaşı Köyü’nün güneyinde yüksekçe bir tepede yer alır. Türbede makam bölümü ile beraber iki bölüm daha bulunmaktadır. Bir bölümde oğlu Mahmut Efendi’nin kabri yer alıp diğer bölüm mescit ve misafirhane olarak kullanılmaktadır. Türbe alanında elektrik ve su bulunmaktadır.

Mehmet Baba’nın türbesi her türlü hastalıktan şifa bulmak amacıyla ziyaret edildiği gibi daha çok psikolojik, akıl ve ruh hastaları tarafından ziyaret edilmektedir. Ziyarete gelen hastaların bir kısmı şifa bulmak amacıyla burada bir süre bekletilir veya bir gün yatıya bırakılır. Bunun yanında çocuğu olmayan kadınlar, kısmeti kapalı olan gençler, işsiz olan kişiler gibi çeşitli amaç ve maksatlar doğrultusunda buraya rağbet edilmektedir. Ziyaret sonucunda çocuğu olan kişiler çocukları şayet erkek olursa adını “Muhammed” koymaktadırlar. Amaç ve maksatlarına ulaşanlar eğer adak dilemişlerse adağını buraya getirip kesmekte etli pilav yaparak ikram etmektedirler.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Şeyh Ali Sebti (ks.)

Elazığ – Palu – Yukarı Palu mahallesi

Mevlana Halid Bağdadi Hazretleri’nin halifesi

Şeyh Ali Sebti hazretleri (k.s.) Silsile-i Şerifi

Şeyh Ali Sebti Hazretleri, 1786 yılında Diyarbakır’a bağlı ancak günümüzde Mardin’in Savur ilçesine bağlı olan merkez köylerinden Kırkdirek (Çilsütun)’da dünyaya gelir. Rivayete göre, Çilsütun köyünden kırk tane veli yetişmiştir. Bunlardan kırkıncısı ise Ali Sebti hazretleri’dir. Bu köye Kırkdirek adı Şeyh Ali Sebti’nin Mevlana Halid Bağdadi’nin (177?-1827) kırkıncı halifesi olduğu için verilmiştir. “Sebti” kelimesi Şeyh Ali Sebti’ye hocası Mevlana Halid–i Bağdadi tarafından tasavvufi bir mahlas olarak verilmiştir. Bu kelime Arap bilginleri tarafından evlad-ı Resul olanlara iltifat mahiyetinde söylenirmiş.

Sultan IV. Murat’ın Bağdat seferleri sırasında bir takım iftiralar sonucunda Şeyh Ali Sebti’nin dedeleri siyasi bir operasyona maruz kalır, evleri yakılıp yıkılır, köyleri harabeye döner. Bu olayda Sebti’nin “Seyyidlik” şecereleri de zayi olur. Fakat Sebti Hazretlerinin seyyid olduğu Hüseyin Hilmi Işık tarafından kaleme alınan “Tam İlmihal Saadeti Edebiye” adlı eserin sonunda belirtilir. Şeyh Ali Sebti ilk ilim tahsilini Diyarbakır Ulu Camii medresesinde yapar. Daha sonra eksik kalan ilmini ise Irak’ın Erbil ve Süleymaniye şehirlerinde tamamlayarak icazetini alır. Bundan sonra kendi köyüne döner ve medrese açıp ders vermeye başlar. Bu sırada irşad ve hilafetle görevli olarak Hindistan’dan dönen Nakşibendî müritlerinden Mevlana Halid, büyük mürşitleri Abdullah-ı Dehlevi’nin emriyle Diyarbakır’a uğrayıp Aliyyü’s Sebti’yi bularak evine misafir olur ve irşadında kendisine arkadaş olmasının Abdullah-ı Dehlevi tarafından emredildiğini söyler. O da Mevlana Halid’le birlikte Diyarbakır’dan ayrılarak Şam’a gider. Şeyh Ali Sebti, Mevlana Halid’in vefatına kadar yanında kalır ve madden ve manen büyük hizmetlerde bulunur. Bunun neticesinde Mevlana Halid Bağdadi tarafından kendisine hilafet verilmiştir. Mevlana Halid Bağdadi vefatından önce Şeyh Ali Sebti’ye, “Vefatımdan sonra Palu’ya gidiniz, orada irşat ile meşgul olunuz”, diye vasiyette bulunmuştur. Bir gün Şeyh Sebti’nin annesinin hasta olduğu haberi gelir. Bunu duyan Mevlana Halid, Sebti’yi çağırarak, “Ali annen hastadır, anneni görmeye git”, emrini verir. Yola çıkan Ali Sebti eve ulaştığında annesinin vefat ettiğini öğrenir. Annesinin sağlığına yetişemeyen Ali Sebti bu üzüntü içinde tekrar şeyhinin yanına döner. O, Şam’a geldiğinde şeyhi Mevlana Halid’in de vefat haberini duyunca üzüntüsü bir kat daha artar. Diğer bir rivayete göre ise, sağlığında hocasının verdiği icazetnameyi kabul etmemiştir. Mevlana Halid Bağdadi vefat edince Sebti’ye kardeşi Şeyh Mahmud Sahib, “Sizin icazetnameniz Mevlana Halid’in emri üzerine yazılmış, ben de imzalıyorum. Bana verilen emir üzerine doğuda Palu’ya yerleşip doğu bölgesinde halkı irşad etmekle vazifelendirilmiş olduğunuzu size bildirmekle Mevlana’nın size vasiyetini yerine getirmiş bulunuyorum”, buyurmuştur. İcâzetnâmesini talebelerinden Abdullah-ı Mekkî Palu’ya getirerek teslim eder. Bu arada Şah Abdullah Dehlevi’nin manevi işaretleri Ali Sebti’nin “üveyslik” mertebesinde talim edilmesine vesile olmuştur.

Şeyh Ali Sebti hazretleri (k.s.) Ailesi ve Çocukları
Şeyh Ali Sebti Hazretleri doksan altı yıl yaşamış ve beş erkek çocuğu olmuştur, beş oğlundan üçünün soyu devam etmiş olup, bu sülaleden 216 aile yetişmiş ve (422+261+161) toplam: 844 torunu olmuştur.
SÜLALEDE VAR OLAN SOY İSİMLERİ:
1-AKAR
2-AYGÖREN
3-BİLGİN
4-DENİZ
5-DURGUN
6-FIRAT
7-GÖRÜR
8-İMRE
9-ÖZSOY
10-SEPTİOĞLU olmak üzere 10 tanedir.

Şeyh Ali Septi Palevi Hazretlerinin Hanımları:
1-Ekrekli Molla Ali Kızı Ayşen Hanım
2-Melekanlı Esma Hanım
ŞEYH ALİ SEBTİ PALEVİ (K.S)’NİN YEDİ ÇOCUĞUOLMUŞTUR
1-Şeyh Muhammed Nesih Efendi (k.s) (1835-1873)
2-Şeyh İbrahim (Kudo) Efendi (k.s) (6 yaşında vefat etmiş)
3-Şeyh Mahmudi Feyzi Efendi (k.s) (1838-1895)
4-Şeyh Hasan Naqi Efendi (k.s) (1843-11918)
5-Şeyh Hüseyini Taqi (Zeki) Efendi (k.s) (1848-1914)
6-Amine (Melekandan evlenmiş)
7-Fatma (Bekar iken vefat etmiş)
1-ŞEYH MUHAMMED NESİH EFENDİ(k.s) soyu devam etmemiştir.
2-ŞEYH MAHMUD FEYZİ EFENDİ (k.s) 10 çocuğu olmuş:
Şeyh M.Said Efendi (1865-1925) ŞEHİD (FIRAT Soyadını almıştır)
Şeyh Bahaeddin Efendi (1876-1925) ŞEHİD (FIRAT Soyadını almıştır)
Şeyh Necmeddin Efendi (1878-1918) (FIRAT ve SEPTİOĞLU)
Şeyh Tahir Efendi (1879-1970) (AKAR ve SEPTİOĞLU)
Şeyh Diyaeddin Efendi (1889-1925) ŞEHİD (İMRE Soyadını almıştır)
Şeyh Abdurrahim Efendi (1894-1937) ŞEHİD (BİLGİN Soyadını almıştır)
Şeyh Mehdi Efendi (1895-1969) (AYGÖREN ve SEPTİOĞLU)
Nefise: (Palu beylerinden evlenmiş)
Sıddıka: (Çanlı Şeyh Şerif ile evlenmiş)
Zekiye: (Çanlı Şeyhlerinden Şeyh İbrahim ile evlenmiş)
3-ŞEYH HASAN NAKİ EFENDİ (k.s) 6 erkek çocuğu olmuş:
1-Şeyh Ali Rıza Efendi (Küçük Efendi) ŞEHİD (1874-1925)
Şey Ali Rıza Şeyh Hasan Nakiy’nin oğlu, o da Palulu Şeyh Ali Sebti’nin oğludur, H-1294/M-1877 Tarihinde Palu’nun Kasımiye mahallesinde doğdu, annesi ise Karakoçanlı Zeynel Ağanın kızı Gulé Hanımdır ki aynı zamanda Karakoçanlı Necip Ağanın da halasıdır, bu aile aynı zamanda Salahaddin Eyyubi’nin dedesi Şadi ailesine mensuptur.
Şeyh Ali Rıza, İblişye medresesi adıyla bilinen babasının Palu’daki medresede tahsilini yaptı, çok zeki olan Ali hem gramer hem de diğer ilimlerin ezberlerini yaparak babası Şeyh Hasan Naki yanında bitirdi. Bu arada 29 yaşında iken 1324 h./1906 m. senesinde babası ona Nakşibendî tarikatında icazet verdi, o da hiç ara vermeden babasının Palu’daki medresesinde tedrise devam etti.
Palu’nun eşrafından olan Fatıma Hanımla evlenen Şeyh Ali’nin bu hanımından dört kızı oldu, babasının 1337 h./1919 m. Tarihindeki vefatından sonra ise Palu’da babası yerine müftü oldu ve Palulu Şeyh Said kıyamında şehit oluncaya kadar bu göreve devam etti.
Bazı mektuplaşmalarında ilk zamanlar vatan ve dinin mukaddesatı için Kemal Atatürk’ü desteklediğini görsek de aslında Atatürk’ün kötü niyetini ortaya koyup Hilafeti kaldırmak istemesi ve Laikliği hâkim kılması karşısında bu defa o da İslam’ı ve Hilafeti İslamiye’yi müdafaa maksadıyla Atatürk’ün aleyhine geçmiştir.
Şeyh Ali Palu’da irşada devam ederken Şeyh Muhammed Sait de amcası Şeyh Hasan Naki’den sonra Kolhisar’dan Palu’ya gelmek ister, öğrencileriyle birlikte Palu’ya gelince gördü ki irşat ve tedrisat konusunda her şey yolunda gidiyor, bunun üzerine tekrar Kolhisar’a döndü ve Paluluların çevresini serhatta genişleterek irşat ve tebliğe devam etti.
Şeyh Ali’nin kardeşleri içinden ikisi Çanlı Şeyh Ahmed’in kızı Halime Hanımdandı, Halime hanımın babası Şeyh Hasan Naki’nin vefatından sonra babasının medresesinde büyüdüler ve ilim ile hikmeti ondan aldılar. Ancak Şeyh Sait vakası patlak verince 48 yaşında isabet eden bir kurşunla şehit düştü.
Bundan sonra kardeşi Şeyh Abdulkadir Efendi yerine geçerek Halidi tarikatının babasına atf edilen Besti kolunu ihya etti. İcazetini babasının halifesi olan Hacı Salih Mir Muhammedi’den aldıktan sonra kendisi de hem Kadiri hem de Nakşibendî tarikatında Kûr’un şeyhlerinden olan Şeyh Fazli Efendi ve Mele Kasım Sağuni’nin torunlarından olan Şeyh Abdulkadir Efendi’ye icazet verdi.
Şeyhin 1375 h- 1956 m. Tarihindeki vefatından sonra ise, Palu müftüsü kardeşi Şeyh Sait irşat ve ilmi tedrisatı sürdürdü. Yukarıda dediğimiz gibi kendisi Hacı Salih Mir Muhammedi’den icazet aldığı gibi, kendisi de Hanili Mele Osman el-Mukri ve Gençli Mele Ahmed’e icazet vermiştir. Mele Osman da Şeyh Sadi ve oğlu Şeyh Şemseddin medresesinde müderris oldu, miladi 1976 yılında 87 yaşında vefat ederken de kendinden sonra Akide ve Tasavvuf hakkında bir kitap bıraktı, sonra da bu kitap basıldı. Allah cümlesine rahmet eylesin.
(Hanımı: Abdullah Beygillerden, Gülfiroz
Çocukları: Vecide, Fahide, Zübeyde, Fatma)
2-Şeyh Muhammed Şerif Efendi (1887-1925) ŞEHİD
(DENİZ Soyadını almış.) Hanımı: Çanlı Şeyh İbrahim kızı Sabitedir. Çocukları: Nizameddin, Mahmut, Rauf, Mustafa, Hasan.
3-Şeyh Feyzullah Efendi (ÖZSOY ve SEPTİOĞLU Soyadını almış. Hanımı:Şeyh Said Efendi’nin kızı Fakide Hanımdır. Çocukları:
1-Mehmet Zeki Özsoy (1910-1978) Çocukları: (Feyzullah, Kutbettin, Mehdi, Fuat, Said)
4-Şeyh Abdulkadir Efendi (SEPTİOĞLU Soyadını almış
Hanımları: 1-Şeyh Hüseyin Zeki Efendi’nin kızı Zühre, 2-Çanlı Şeyh Hüseyin kızı Sadiye, 3-Hafız Ağazadelerden Reşit Ağanın kızı Vasfiye, 4-Bilozadelerden İbrahim kızı Fatma.
Çocukları: Niyazi, Bedrettin, İbrahim, Seyfettin, Hüsamettin, Mehmet Vehbi, Halime, Naciye, Fatime, Hatice, Rokiye, Havva, Ayşe, Halise, Rukiye, Sabite)
5-Şeyh Sadi Efendi (1898-1975) (GÖRÜR ve SEPTİOĞLU) Soyadını almış. Hanımı: Çanlı Şeyh Mustafa kızı Halime Hanımdır. Çocukları: 1-Ali Rıza SEPTİOĞLU (1924-2001) (Çocukları: Feyzi, Muhammet, Mücahit, Selahattin, Faruk, Zehra) 2-Şemsettin (1926-1974))
6-Şeyh Muhammed Tevfik Efendi (DURGUN Soyadını almış)
4-ŞEYH HÜSEYİN TAKİ EFENDİ (k.s) iki erkek çocuğu olmuş:
Şeyh Muhammed Şerif Ef. (ÖZSOY ve SEPTİOĞLU Soyadını almış)
Şeyh Mehmet Taha Efendi (ÖZSOY ve FIRAT Soyadını almış)
5-ŞEYH İBRAHİM (KUDO) EFENDİ (k.s) (Altı yaşında iken vefat etmiş)

Şeyh Ali Sebti, Mevlana Halid Bağdadi’nin üçüncü halifesidir. Birincisi Mevlana Halid’in kendi kardeşi, ikincisi ise Erbilli Fettah Ahmed’dir. Ali Sebti Mevlana Halid’in vasiyeti üzerine 1830 tarihinde Palu’ya gider ve burada irşad çalışmalarına devam eder. Şeyh Ali Sebti bölgede irşâd çalışmalarına devam ederken o günün feodal yapısını devam ettirmeye çalışanlar tarafından kendisi ve yakın çevresi rahatsız edilmeye başlanır. Şeyh Sebti bu durum karşısında bölgede kargaşa ve huzursuzluğa yer vermemek için Ali Hoca’yı da yanına alarak Ali Hocanın köyü olan önceden Palu’ya bağlı Kelhası (Bingöl / Genç) köyüne gelip yerleşir. Burada irşad, talim ve derslerini devam ettirir. Şeyh Sebti bu göçten iki sene sonra tekrar Palu’ya dönmek ister. Buna kendisine intisab edenler razı olmayınca o, “Şeyhim Mevlana Halid’in emrini yerine getirmek gerekir” deyince karşı çıkan olmaz. Birkaç müridi ve Ali Hoca ile birlikte Palu’ya hareket eder. Aynı günün akşamı Palu’nun Çayyukarı bahçelerine ulaşıp geceyi burada geçirir. Bu arada Ali Sebti ve beraberindekilerin geldiğini haber alan Palu’nun Aşağı Mahalle sakinleri onları mahallelerine davet ederler. Bu teklifi kabul eden Ali Sebti ve beraberindekiler Aşağı Mahalleye gider. Mahalle sakinlerinden Eblaşoğulları tarafından kendilerine arsa vakfedilir. Ali Sebti vakfedilen bu arsa üzerinde bir cami, medrese ve cami yanında da iki odalı bir ev inşa ettirir. Nakşîlik tarikatı bu bölgeye ilk defa Ali Sebti ile girer. Palu’da bozulan nizamı o yıllarda tesis ederek dini, gerçek yönleriyle halka anlatmış ve birçok gayr-i müslimin İslamla şereflenmesinde etkili olmuştur. Şeyh Ali Sebti 1871 yılında 85 yaşında vefat eder.

Şeyh Ali Sebti hakkında birçok keramet ve menkıbe anlatılır. Rivayete göre; bir gün Şeyh Ali Sebti görevli olarak Bağdat’a giderken yol üzerinde oturan ve geçişi engelleyen bir aslana rastlar. Aslanın yolu kesmesine ve korkutucu bir halde yol üstünde oturmasına önem vermeyerek yoluna devam eder. Bu korkutucu ve tehlikeli olan hayvana yaklaştığında “Meded ya Hazret” diyerek Mevlana Halid’den yardım diler. Tam o esnada bir el aslanın ağzına çarpar ve bunun üzerine aslan yoldan kalkarak oradan hızla uzaklaşır. Şeyh Ali Sebti de yoluna devam eder.

Şeyh Ali Sebti hazretleri (k.s.) Halifeleri
ŞEYH ALİ SEBTİ PALEVİ HAZRETLERİNİN HALİFELERİ:
(Kutbu Dairetul Mulukin Şeyh Ali Halidi Sebti Palevi Kuddise Sirruhulaziz)
Şeyh Ali Es-Septi birçok halife yetiştirdi. (Yaklaşık 50 halifesi vardır)
Bazı meşhur halifelerinin isimleri aşağıda yazılıdır:
1- (Oğlu) Şeyh Muhammed Nesih Halife-i Ekber.
2- Şeyh Abdullahi Melekan-i Çapakçur (Bingöl) şehrine bağlı Melekan köyünden.
3- (Oğlu) Şeyh Mahmud-i Feyzi (Bu zat meşhur Şeyh Said’in babasıdır)
4- Şeyh Muhammed Henani
5- Şeyh Muhammed Karmişi
6- Şeyh Memiş Palevi
7- Şeyh Kasım
8- Şeh Hüseyn’il Hekari
9- Şeyh Ahmed-i Halifani
10- Şeyh Ahmed-i Çani (Korkutata) Çapakçura bağlı (Çan) köyünden.
11- Şeyh Mela Evliya Hacıyani
12- Şeyh İbrahim Kulbini
13- Şeyh Hüseyin Cümelaşi
14- Şeyh İbrahim Nesari
15- Şeyh Haci Haydari Kersi
16- Şeyh Süleymani Kuri. (Bingöle bağlı (Gur) veya (Gevr) köyünden)
17- Şeyh Muhammed Pirani
18- Şeyh Muhammed Huzari
19- Şeyh Selim Zenakiri Karbaşi
20- Şeyh Mela Muhammed Liceli
21- Şeyh Muhammed Serdi
22- Şeyh Muhammed Efendi Palevi
23- Şeyh Mahmud Samini Palevi, Palu kazasının Hun köyünden
24- Şeyh Said-i Palevi (Uveysi kabul)
25- Şeyh Ali Cümelaşi
26- Şeyh Hasan Diyarbekiri
27- Şeyh Ömer Urfali
28- Şeyh Hafız Osman Harputi
29- Şeyh Hüseyin Kolani
30- Şeyh Fettah Şaklati
31- Şeyh Mela Musa Zıriki
32- Şeyh Mela Muhammed Melekani
BÜYÜK MÜRİDLERİ:
1- Seyyid Derviş Hayrullah
2- Seyviyi Cibi Seyfkari
3- Şeyh Muhammed Dağıstani
4- Şeyh Seyda Müderrisi Palevi
5- Şeyh Ali Hoca Sivani
6- Şeyh İsmail Falıci
7- Mela Ahmet Kuki
8- Mela Behti Palevi
Kaynakça:
1-kitap “İki Ğavs’ı Enam, Seyid Ali Es-Sebti, Seyyid Ahmed El Kurdi” Mehmet İhsan Hattatzade
2-kitap “Mektubat-ı Halıdi Bağdadi” – Esad Sahibi
3-kitap “Elazığ Efsaneleri” -İsmail GÖRKEM- Manas Yayıncılık
4-kitap “Tasavvuf Yolunda Manevi Cihad” – Muhammed İhsan OĞUZ- Oğuz Yayınları
5-kitap “PALU Tarih-Kültür-İdari ve Sosyal Yapı” -Süleyman YAPICI- Elazığ-2004
6-kitap “PALU VE ŞEYH ALİ-Yİ SEBTİ HAZRETLERİ” –Hüsameddin Septioğlu- 

Yine bir başka rivayete göre, Palu beylerinden biri Şeyh Ali Sebti’yi evine davet eder. Bunun üzerine Ali Sebti bu davete icabet eder. Beyin Ali Sebti’yi davet etmesindeki asıl maksat onun şeyh olup olmadığını sınamaktır. Bunun için bey, bir tavuğu İslami usuller dışında keserek yani murdar ederek yemek hazırlatır ve Sebti Hazretlerine ikram eder. Ali Sebti önüne konulan tavuk etinden yer. Bunun üzerine bey Sebti’ye dönerek “Sizin yediğiniz tavuk eti murdar bir tavuğun eti idi. Eğer Şeyh olmuş olsaydınız etin murdar olup olmadığını anlardınız”, der. Bunun üzerine Ali Sebti tebessüm ederek Beyi yanına çağırır ve ağzını açarak “İçeri bak ne görüyorsun?” der. Bey, Şeyh Ali Sebti’nin ağzına bakınca büyük bir derya ve deryanın içerisinde tavuğun yüzdüğünü görür. Ali Sebti, beye dönerek “Sizin o murdar ettiğiniz tavuk bu büyük deryayı kirletebilir mi?” diye sorar. Bu manzara karşısında mahcup olan bey özür dileyerek Şeyh Ali Sebti’ye intisab eder.

Ali Sebtî hazretleri, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını hatırlatır, Ehl-i sünnet vel-cemâat îtikâdının üstünlüğünü ve buna bağlı olmayı anlatırdı. Namaz için titrer, fırsat buldukça kazâ namazı kılmayı söyler; “Namazlarınızı terk etmeyiniz, aksi halde iyiliği terk edersiniz” buyururdu. Günümüzde türbesi yöre halkı ve çevre illerden gelen ziyaretçiler tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir. Gelen ziyaretçiler tarafından kabri şerifleri başında Kur’an-ı Kerim ve dualar okunmaktadır. Ziyaret yaptıktan sonra bazı ziyaretçilerin nafile namazı kıldıkları görülür. Burası haftanın bütün günleri ziyaret edilmektedir. Özellikle sıcak mevsimlerde gerek yöre halkı ve gerekse çevre illerden gelen kişiler tarafından yoğun olarak ziyaret edilir. Ziyarete her türlü hastalık için gidilmekte, dua edilmekte ve Allah’tan şifa temenni edilmektedir. Çok sık olmamakla beraber adağı bulunan ziyaretçilerin burada kurban kestikleri de söylenir. Yine çeşitli dilek ve istekleri olan kişiler bu maksatlarına ulaşmak amacıyla buraya gelir ve burada yatan zatların yüzü suyu hürmetine Allah’a dua eder.

Şeyh Ali Sebti hazretleri (k.s.) nin İcazetnamesi

ŞEYH ALİ SEBTİ EL-PALEVİ HAZRETLERİ’NE (KUDDİSE SIRRUHU) MEVLANA HALİD BAĞDADİ HAZRETLERİNİN EMRİYLE, MEVLANA SAHİB MAHMUD HAZRETLERİ TARAFINDAN VERİLEN İCAZETNAMENİN TERCÜMESİ
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA

Allah’ın kendi zatı için razı olacağı hamd ile Allah’a hamd olsun. Salât ve selam onun vahyine ve hitabına dosdoğru bir şekilde sarılan yeryüzündeki halifeleri (kastedilen yirmi dört peygamber arasından) arasından en seçkini Hz. Muhammed (s.a.v) ve onun ashabının (onun arkadaşlarının ve yolundan giden ümmetinin) üzerine olsun.    

Sonra ben Allah için sevilen ve yüzünü (yönünü, istikametini) Allah’a dönmüş olan Şeyh Ali Efendi’ye icazet verdim. Allah onun halini güzelliklerle doldursun. Yüce Nakşibendî Tarikatı’nda insanları bilgilendirme (irşat) , Allaha yönelme (tevcih), Allah’a zikir ( zikir telkini) sunarak feyzini ( bereketini) müminlerin üzerlerine serpsin. (akıtsın) Sonra ben onu defalarca tecrübe (ilmini ahlakını sınayarak denedim) ettim. O görüşlerinin tesirini talebeleri için sürdürsün. Onları güzel bir şekilde aydınlatma ( onlara nurlarını serpme) ve örtünmeyi yükseltmek ( Ahlakı yükseltmek) için kudretini güzel bir şekilde kullansın.

Sonra Peygamberin şeriatını seçmesi (sımsıkı bağlı olması), ve yüce silsile sadaatinden icazetli olması (o silsileye dâhil olması için) için icazet verdim. Evliyaların yolunda sabit bir şekilde kalmak (dimdik ayakta durmak) isteyen her kimse onun sohbetini ganimet bilsinler. (kaçınılmaz bir fırsat olarak değerlendirsinler)

İlimleri yeterli derecede olmayan âlimlerin ve onların akıllarının kuşatmadığı şeyler için onun emrine ve hizmetine her kim (ona lazım olan işlerde yardımcı olmak) yardımcı olursa karşılığı kendisine garanti edilir. (Allah onun karşılığını verir)

Ona Kitap (Kur’an) ve Sünnet’e sarılmasını vasiyet ederim. Doğru yolu bulan (keşfeden) ve vicdanlarının sesine kulak veren imamların (evliyaların) üzerinde ortak karara vardıkları Fırka-ı Naciye (Kurtuluşa eren kişiler) olan Ehl-i Sünnet’in görüşlerini muhteva eden fıkıh kurallarını (içtihat) düzeltmeye görevlidir.

Ona vasiyetim; Kuran-ı öğretenlere, Fıkuhaya ( Fıkıh âlimlerine) ve fakirlere özenli davranacak, (özen gösterecek) ve gönlünü (içini) daima ferah tutacak, herkese karşı nefsinde hoşgörülü olacak, eli açık cömert olacak, güler yüzlü olacak, kendisini görmeye gelenlere bol bol ikram edecek.

İslam dini uğruna kendisine isabet eden musibetlere sabır edecek yapılan eziyet ve sıkıntılara katlanacak, din kardeşlerinin hatalarını ve kusurlarını düzeltmelerine vesile olacak, küçüklere ve büyüklere nasihat edecek, kin ve düşmanlığı terk edecek, dünya malına meyil etmeyecek ( maddi menfaat peşinde koşmayacak).

Allah’ın geçim için kendisine sunduğu rızık ile yetinecek ona şükür edecek, Allah rızık konusunda kendisine yüzünü çevirerek güvenen kimseyi asla zayi etmez.

Kurtuluşa dönüşün ( Allah’a kurtularak dönüşün) ancak doğrulukla olduğunu bilecek. Allah’a ulaşmanın yolu ancak Hz. Muhammed’e (s.a.v) tabi ( onun yolundan giderek emirlerini ve nehiylerini yerine getirmekle) olmaktır. Hz. Muhammed’in (s.a.v) ashabına salât ve selam olsun.

Kendisini bir kimseden (herhangi bir kimseden) faziletli (üstün, yetenekli) görmeyecek, bilakis kendisinde oluşan manevi halleri kendi nefsinden bilmeyecek (bu hallerin Allah’ın inayetiyle olduğunu asla unutmayacak)

Her kim kendisine karşı uzun süre (çoğu zaman) hasetlik ve nimette kusurluluk ( nankörlük, münafıklık) yaparsa onları Allah’a havale edecek. Kendi gayretiyle (himmeti ile) onların bu şerlerini defetmeye yükümlü değildir.

Bu Tarikatta (Nakşibendiyye) öyle insanlar (evliyalar, âlimler, tasavvuf erbapları) vardır ki onların gücüyle ( himmeti) ile dağlar korkularından sarsılırlar. Şayet onlar dilerlerse (dilemek isteseydiler) hızlı bir şekilde kötülerin fesadını ve fitnesini Allah’ın inayetiyle (kudreti, gücü) kökünden söküp atarlardı.

Allah’ın salât ve selamı Nebi-il Ümmeti (Ümmetin Peygamberi) Hz. Muhammed’in (s.a.v) âline (ailesine) ve ashabının (onun yolundan giden arkadaşları ve ümmeti) üzerine olsun.
Hamd Âlemlerin rabbi (terbiye edicisi, düzenleyicisi) Allah’a mahsustur.
Sadi (Sahib) Mahmud
Ehli Halidiyyil Muhammedi
MÜHÜR
Mütercim: Serdar KARABULUT

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abbdulhalim Durma
[/toggle]

Seyyid Mahmud Samini (ks.)

Elazığ – Palu’da Murat Nehri kıyısında

Seyyid Mahmud Samini hazretleri’nin (k.s.) Silsile-i Şerifi

Seyyid Mahmut Samini hazretleri’nin (1812-1892) türbesi, Palu ilçesinin 3 km. doğusunda Murat Nehri’nin kuzey yakasında bulunan düzlükte bulunmaktadır Türbe tavanının tam ortasında beton dökümü sivri sayılabilecek tarzda bir kubbe bulunmakta olup bakırla kaplanmıştır. Kare planlı ve iki mekânlı olan türbe, yakın zamanda bir iş adamı tarafından restore edilmiştir. Türbenin iç ve dış duvarları fayansla kaplanmıştır. Türbe içinde Mahmut Samini Efendiyle beraber torunu ve aynı zamanda İmam Efendi’nin halifesi Şeyh Saadettin Efendi’nin türbesi de yer almaktadır. Türbe içinde yer alan sandukalar da tamamen şekilli fayanslarla kaplanmıştır. Sandukaların bulunduğu bölüm tahta setle ayrılmıştır.

Seyyid Mahmut Samini hazretleri’nin atası olan (lakabı Pirbab) Molla Yusuf, Mardin’in Derik kazasından gelerek Palu’nun Beyhan (Hun) köyüne yerleşmiştir. Babası Hacı Ahmed Efendi Beyhan’dan Palu’ya gelip Çarşı Mahallesinde hamamın arkasında bir ev alarak buraya yerleşir. Mahmut Samini hazretleri de 1812 yılında burada dünyaya gelir. Seyyid olup, Peygamberimizin torunu Hz Hüseyin’in soyundandır. İlk tahsilini doğduğu yerde yapar. Daha sonra Şeyh Ali Sebti’nin sohbetlerinde kemale erer. On üç sene talebelik yapan Mahmut Samini tasavvuf yolunda yüksek mertebelere erişir. Mahmut Samini ticaretle uğraşmasına rağmen Ali Sebti’nin sohbetlerine devam eder, köy ve nahiyelere teşriflerinde beraber bulunurlar. Mahmut Samini, Şeyh Sebti’nin yanında terbiyesini tamamlayarak Şeyh Ali Sebti’den hilafet almıştır.

Mahmut Samini hakkında birçok menkıbe ve kerâmet anlatılır. Denilir ki, İmam Efendi gördüğü bir rüya üzerine Elazığ’ın Palu kazasına giderek şeyhi Mahmut Samini’yi ziyaret eder ve sohbetlerine katılır. Fakat İmam Efendi Mahmut Samini’den inâbe almaya yanaşmaz. Çünkü Mahmut Samini’nin tütün içmesi (sigara) ve rahatsızlığından dolayı gözlerinin çapaklanması onun dikkatini çeker. O, “tütün içenden hiç şeyh olur mu?”, diye düşünür. Bir süre sonra kendisine kahve ikram edilir. İmam Efendi kahvesini içerken beyaz olan cübbesine bir miktar kahve dökülür. Giyim kuşam temizliğine son derece dikkat eden İmam Efendi, “Mahvoldu cübbe.”, diye düşünür. Mahmut Samini, “Hafız, cübbeni çıkar da bizim Mustafa temizlesin” der. İmam Efendi cübbesinin temizleneceğine inanmaz ama yine de çıkarıp verir. Cübbe birkaç dakika sonra temiz bir halde gelir. Yine o gece İmam Efendi garip bir rüya görür. Rüyasında dünyada bütün bitkiler Allah’a secde etmektedirler. Ne var ki, tanımadığı bir bitki Allah’a bir türlü secde etmez.

İmam Efendi sabah uyandığında Mahmut Samini kahvesini içmektedir. Bir süre sonra İmam Efendi’ye dönerek, “Hafız bir ateş getir de şu Allah’a secde etmeyen otu yakalım”, der. Arkasından, “Hafız biz bu tütünü şunun için içiyoruz. Buraya tütün içen birçok kişi gelmektedir. Şayet ben tütün içmemiş olsam, tütün içen kişilerin çoğu beni dinlemeyip tütün içmek için dışarı çıkacaklar. Halbuki şimdi hem tütün içiyor hem de oturup beni dinliyorlar. Bunun keyifçisi değilim, sırf bunun için içiyorum”, der. Bu olay ile hakikati anlayan İmam Efendi’nin Mahmut Samini hakkında olan şüphesi de oldukça izale olmuştur. O gün İmam Efendi içlerinde Mahmut Samini’nin de bulunduğu cemaate imamlık yapar. Bunun üzerine talebelerden biri Mahmut Samini’nin ileri gelen talebelerinden Miyadinli Mehmet Efendi’ye dönerek, “Hoca Efendi neden mihrabı bu Hafız misafire bıraktı”, diye sorar. Bu soru üzerine o da, “O daha mürşid görmeden seyr-i sülûkta ilk devreyi kendi gücü ile atlatmıştır”, cevabını verir. Burada üç gün kaldıktan sonra Mahmut Samini, İmam Efendi’ye, “Hafız misafirlik üç gündür. Bahçedeki sebzeler kurumak üzeredir. Git bahçedeki sebzeleri sula”, der. Ancak İmam Efendi sebzelerin yarısını suladığında suyun kesildiğini görür. Döner durumu Samini’ye anlatır. Mahmut Samini kendisine, “Hafız sen ne diyorsun? O havuz bahçenin tamamını suluyor. Sen git havuza bir daha bak”, der. Tekrar gidip bakan İmam Efendi havuzun suyla dolu olduğunu görür. Bunun üzerine onun Mahmut Samini’ye olan itimadı daha da artar. Aynı gün ikindi vakti Mahmut Samini, İmam Efendi’ye, “Hafız yarın çok misafirimiz gelecek. Bostana git biraz patlıcan topla ve mutfağa bırak”, der. İmam Efendi aldığı emir üzerine patlıcan toplamaya gider. Ancak bostandaki patlıcanların henüz çiçek açmamış ve yetişmemiş olduğunu görür. Geri dönüp durumu hocasına anlatır. Hocası kendisine, “Hafız! Murat suyuna gitsen kurutup gelirsin. Tekrar git patlıcanları yetişmiş bulacaksın”, der. İmam Efendi tekrar gidince gerçekten patlıcanları olgunlaşmış bir şekilde görür. Bunda da hocasının bir kerâmetinin olduğunu anlar. Bunun üzerine İmam Efendi hocasının büyük bir mürşîd ve tasavvuf ehli olduğuna kesin kanaat getirir.

Mahmut Samini hazretleri vefatından bir sene önce istiska hastalığına yakalanır Bu sırada bütün işleriyle müritlerinden Teberdar Efendi ilgilenir. Hatta bir ara kalbinden “Keşke vasiyet etseydi” diye geçirir. Mahmut Samini onun bu düşüncesine vakıf olarak, “ Ne acele ediyorsun, giderken haber veririm. Bununla birlikte vasiyet edeyim. 500 kuruş harcayınız, bu azdır 1500 kuruş olsun ve Murat kenarında Kelekbaşı’na defnediniz”, deyince Hacı Teberdar Efendi’nin, “Efendim orası boş ve kimsenin olmadığı bir yerdir”, demesine karşılık, “Gelip etrafımı doldururlar”, diye buyurur. Bir cuma günü vefat eder ve vasiyet buyurduğu yere defnedilir. Kısa bir sürede türbesinin etrafı büyük bir kabristana dönüşür. Vefatından sonra torunu Abdulmecid Efendinin oğlu İmam Efendi’ye intisab ederek ondan hilafet almış, tarikat ve makamını devam ettirmiştir.

Seyyid Mahmut Samini hazretleri halifeleri ;
Ahmed Mekkî Üçışık onun yirmiye yakın ârif yetişdirdiğini kaydeder
1- Osman Bedreddin Erzurumi
2- Hacı Yusuf Efendi – Kığı kasabasında
3- Hacı Yusuf Efendi’nin oğlu Muhammed Efendi – Kığı kasabasında
4- Muhammed Nurettin Efendi – 1964 yılında Antalya’da vefat etmiş.
5- Miyadanlı Mehmet Efendi

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]
Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abbdulhalim Durma
[/toggle]

Şeyh Yasin Türbesi

Elazığ – Palu – Yukarı Palu mah.

Hacı Yasin Efendi aslen Karakoçan ilçesinin Yoğur köyündendir. Dedesi Beyhan (Hun) köyüne yerleşmiştir. Mahmut Samini Hazretleriyle aynı dönemde yaşamış olup doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Oğlu Halil Efendinin vefatı üzerine Palu’ya yerleşir. Hacı Yasin Efendi kendi çabasıyla kendini yetiştirmiş ve irşad görevine başlamıştır. Hacı Yasin Efendi Palu ile Sığam arasındaki köprünün yapılmasına vesile olmuştur. O, köprüden gelip geçenlere “Salâvat-ı Şerife” okumalarını tavsiye ederdi. Yöre halkından Pineci Yusuf’un babası şöyle nakleder: “Hacı Yasin Efendi, Sığam köprüsünü yaptırıyordu. Annem bana bir mecidiye verdi ve “Bunu götür Hacı Yasin Efendiye ver, benim de bir katkım olsun.” dedi. Ben de bir mecidiyenin içinden on kuruşu kendime harcamak için aldım. Geri kalan parayı götürüp kendisine verdiğimde bana “Bunun on kuruşu nerde? ” diye sordu. ”Ben de utanarak ve biraz da korkarak çıkarıp on kuruşu kendisine verdim.” Vefat etmeden önce Murat nehrinden getirilen suyla naaşının yıkanmasını vasiyet etmiştir. Kendi el yazmasıyla bir Kur’an-ı Kerim mevcuttur.

Şeyh Hacı Yasin Efendi (Yasin-i Hûnî)’nin türbesi eski Palu (Zeve)’ya girerken sol tarafta yer almaktadır. Kare planlı olan türbenin üstü sacla kaplı bir kubbeyle örtülüdür. Sadece makam bölümünden oluşmakta olup herhangi bir mimari özelliği bulunmamaktadır. Ayrıca türbe içindeki duvarlar beyaz fayansla kaplanmıştır. Türbenin çevresi de son derece güzel bir şekilde tertiplenip düzenlenmiştir.

Şeyh Yasin Efendi’nin türbesi yöre halkınca haftanın her günü ziyaret edilmektedir. Ziyarete gelen kişiler bu türbede Kur’an-ı Kerim okumakta ve dua etmektedirler. Ziyarete her türlü hastalık için gelinmekle beraber daha çok diş rahatsızlığından dolayı gelinmekte ve dua edilerek Allah’tan şifa ümit edilmektedir.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]
Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]