Sarı Hoca Abdullah Efendi

Manisa – Kırkağaç – Sarı hoca camii yanında

Sarı Hoca Abdullah Efendi yaşadığı 1400’lü yıllarda ilmi, felsefi, dini ve tasavvufi alanda talebe yetiştirmiş halka ışık saçan bir din ve ilim adamıdır. Hakkında birçok menkıbe anlatılır.

Sarı Hoca Kırkağaç’ın kurucularındandır. Kayadibi ile Bakır kasabası arasında o zamanlar mevcut Taş köyünde ikamet ettiği tarihlerde Osmanlı padişahı II.Murat ile bu köyde görüşmüş olduğu nakledilir. Sarı Hoca’nın Türkçeye tercüme ettiği Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sini beğenen II.Murat bu hizmetinden dolayı takdir ifadesi olarak Sarıhoca Camiini inşa ettirip Kırkağaç halkını aşar vergisinden muaf tutar ve böylece civardaki bir kısım halk Kırkağaç’a göç ederek buraya yerleşir.

Bir rivayete göre de II. Murat’ın eşi yolculuk esnasında Kırkağaç’tan geçerken rahatsızlanır. Burada Sarı Hoca Efendi’nin duasıyla iyileşir. Bu nedenle padişah II. Murat Sarıhoca Camii’ni ve yanındaki taştan evi yaptırır.

Birgün Sarı Hoca Hazretleri Hacc yolculuğuna çıkmak için oğullarının hazırlanmasını ister. Hazırlıklar yapıldıktan sonra halkla toplu olarak vedalaşırken hoca oğullarına hacc yolculuğundan vazgeçtiğini söyler ve geri dönerler. Oğulları hocaya sebebini sorar. Hoca efendi oğullarına, ölümünün yaklaştığını ve bu yolculuğun yarım kalabileceğini söyler. Hakikaten Sarı Hoca Hazretleri bu olaydan üç gün sonra vefat eder.

Rivayet edilir ki, 1974 yılındaki Kıbrıs Harekatına Sarı Hoca’nın katıldığı, bu savaşta yüzbaşı olarak görev yapan pilota yardım ettiği, daha sonra bu askerin Sarı Hoca’yı ziyarete geldiği, hoca efendinin yıllar önce öldüğünü öğrendiği, bu olaydan çok etkilenip uzun bir süre Sarıhoca Camiinde her türlü hizmette bulunduğu anlatılır.

Cami zamanla cemaate yeterli gelmediğinden halk tarafından bir misli daha büyütülerek bugünkü haline getirilir. Sarıhoca zamanında yaptırılan medreselerde Arapça, matemetik, Farsça, mecelle ahkamı, ve bunun yanı sıra diğer derslerin okutulduğu nakledilir. Sarıhoca Camii haziresinde bulunan kabirlerde bazı Uşşaki tarikatı hocaları medfun bulunmaktadır. 1864 yılında Kırkağaç’ta müftü olarak görev yapan ve Koca Müftü diye anılan Müftü Tahir Efendi Hicaz’a gider ve buradan dönüşünde Peygamber Efendimizin mübarek sakal-ı şerifini getirip Sarıhoca Camii’ne hediye eder. Halen Sarıhoca Camiinde bulunan ve her sene Ramazan ayının 27. gecesi (Kadir Gecesinde) halk tarafından ziyaret edilen sakal-ı şerif budur.

Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .

Saruhan Bey

Manisa – Merkez’de Muradiye camii batısında

Sultan Camisinin karşısında ve Muradiye külliyesinin batısındaki meydanda yer alan türbenin Saruhan Bey’e ait olduğu ileri sürülür. Bu türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kuzey yönündeki giriş kapısı üzerinde kitabe yeri bulunuyorsa da kitabe günümüze gelememiştir. Beyliğin kurucusu olan Saruhan Bey’in 1345-1346 yılında öldüğü dikkate alınırsa, türbenin de XIV. yüzyıl ortalarında, torunu İshak Bey tarafından yaptırılmış olduğu kabul edilebilir. Yörükoğlu, türbe hakkında şunları kaydeder. “Mamafih bu türbeye yalnız kendisi değil, oğullarından İlyas, Süleyman ve Hızır Şah Beyler de defnedilmiştir. Türbenin bulunduğu mahalleye “Körhâne” tesmiyesi; Fâtih’in hocası Molla Hüsrev’in bu mahalde ikamet etmesinden, “Gûrânî mahalle”sinin tahrîf edilmesinden neş’et etmiştir.

Türbe kaba yontma taş, tuğla ve çevredeki antik yapılardan toplanmış olan devşirme malzeme ile yapılmıştır. Dikdörtgen planlı türbenin kuzey yönünde giriş kapısı yer alır. Kapının iki yanındaki birer küçük pencere açıklıkları tuğla örgülü, yuvarlak sağır kemerlerle çevrilmiştir. Giriş kapısını ve bu pencerelerin bütününü, cephenin tümüne hakim tuğla örgülü sivri bir kemer çevirmektedir.

Girişteki sivri tonoz örtülü bölüm ile kubbeli lahdin bulunduğu bölüm birbirlerinden mimari bir eleman ile ayrılmamıştır. Ancak lahit odası ön mekândan daha geniş ve yüksek tutulmuş olup üst örtüde de bir farklılık göze çarpmaktadır. Lahdin bulunduğu odanın doğu duvarında açılmış kapının türbenin başka bir yapı ile bağlantısı olduğunu göstermektedir. Bu konuda araştırma yapan İlhami Bilgin, “Buradaki duvar izlerinin türbeye bitişik bir yapının varlığından başka, türbe ile ek yapının, inşa edilirken birlikte planlanıp yapılmadıklarını; türbenin inşasından sonraki bir tarihte yapılan ek yapıyla türbe arasındaki bağlantıyı sağlamak üzere türbenin doğu pencerelerinden birinin kapı haline dönüştürüldüğü” sonucunu çıkarmaktadır. Buradaki ek binanın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı da bilinmemektedir. Türbenin altında bir mumyalık kısmı bulunmaktadır. Ayrıca üzeri de tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Girişin iki yanındaki pencereler dışında diğer üç kenarında ikişer düz lentolu pencere bulunmaktadır. Ancak türbe birkaç kez onarım geçirdiğinden bu pencerelerin orijinal olup olmadıkları da tartışmalıdır. Türbe 1974 yılında onarılmış olup yanındaki meydana Manisa Ticaret Odası tarafından Saruhan Bey’in heykeli dikilmiştir.

Saruhan Bey tarafından fethedilişi gününün 1313 yılının Regaip Kandiline tesadüf etmesi sebebiyle, o günden günümüze Regaip Kandili ile Manisa’nın fethinin birlikte kutlanması gelenek haline gelmiştir.

Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .

Karacaahmet Türbesi – Manisa

Manisa – Karaca ahmet köyünde

Manisa’da Horozköy’den bir iki km. mesafede kabri bulunan Karaca Ahmed’in rivayetler dışında yaşadığı dönem hakkında ilk gerçek bilgiyi Saruhanoğlu İshak Çelebi’nin 1371 tarihinde Manisa’da Şeyh Revak Sultan’a vakfettiği arazi için düzenlenen vakfiyedeki şahitler arasında‚ “..Süleyman Horasani oğlu Karaca Ahmed..” adıyla rastlarız. 1371’de sağ olduğu anlaşılan Karaca Ahmed için, İshak Çelebi’nin vezirlerinden Murtaza Bey’in oğlu Emiri Bekir Hoş Kadem Paşa’nın 1397 yılına ait düzenlenen vakfiyesinde “…..Gökçeağaç denilen iki kıt’a arazinin cem’isinden gelen hasılat Eşşeyh arif-i Billah Karacaahmed Tekkesi’nin sakinlerine, orada yapılmış merkad ve türbesine gelenlere, merkadin hizmetçileri ile gelip gidenlere halin iktizasına göre it’amiyye sarf edilecek…”, kaydı ile Karaca Ahmed’in vefat etmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Aşıkpaşazade Karaca Ahmed’in Orhan Gazi devrinde sağ olduğunu ve I.Murad zamanında öldüğünü yazmaktadır. 1371’de sağ olan Karaca Ahmet büyük bir ihtimalle I.Murad’ın ölüm tarihi olan 1390’dan önce vefat etmiş olmalıdır. Tire’de medfun bulunan Bali Baba’nın soy kütüğünde Karaca Ahmet Sultan’ın isminin de yer aldığını bu arada belirtmek gerekir. Kanuni Sultan Süleyman’ın cariyesi olan Gülfem Hatun, Manisa Sancağında bulunduğu sırada sık sık Horozköyü’ne giderek Karaca Ahmed Sultan’ın türbesini ziyaret ederdi. Bilindiği gibi, İstanbul’daki makam yerinin inşaını da o gerçekleştirmiştir. Karaca Ahmed’in birçok yerde makamı bulunmaktadır.

Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .

İbrahim Seydi Dede

Manisa – Merkez’de Ulu camii yanında

Saruhanoğulları Beyliği’nin kuruluşuna vücud veren Horosan erlerinin  oğullarındandır. Hakkında daha fazla bilgi sahibi olamadığımız İbrahim Seydi dede ile ilgili 1371 yılında düzenlenen ”Revak Sultan Vakfiyesi” şahidleri arasında zikredilir.
”1371 yılında düzenlenen “Revak Sultan Vakfiyesi”nin şahidleri arasında gösterilen “Bektaş-ı Horasani oğlu İbrahim Seydi Dede, Cafer-i Horasani oğlu Yolageldi Baba, İlyas-i Horasani oğlu Haki Baba, İbrahim-i Horasani oğlu Arık Dede, Süleyman-ı Horasani oğlu Karaca Ahmed, Yunus-i Horasani oğlu Oklu Horos Dede, Hüsrev-i Horasani oğlu Sindel Baba gibi şahsiyetler Saruhanoğulları Beyliği’nin kuruluşuna vücud veren, Horasan Erenlerinin oğullarıdır. ”

Haki Baba Sultan

Manisa – Merkez’de Haki Baba camii yanında

Haki Baba Mescidi, Haki Baba (Kaynak) Mahallesi, Yavaşali Sokağı’ndadır. Kitabesi bulunmamakla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde tarihsiz iki vakıf kaydı vardır. Haki Baba tarafından 14. yüzyılda yaptırılan mescit, kırma çatılı, alafranga kiremit kaplamalı, düz kireç harç sıvalı basit bir yapıdır. Minaresi sonradan yapılmış ve kuzeybatı köşesine yerleştirilmiştir.

Haki Baba ,Manisa şehrinin Saruhanoğulları’nın eline geçmesinde ve Manisa’nın Türkleşip Müslümanlaşmasında önemli rolü olan bir zattır. Yatırın yanında bulunan iki ağaç arasından geçenlerin günahlarının affolunduğu anlatılır. Halen hizmette bulunan caminin avlusunda 1871 tarihinde Serseri Dede adlı bir tarikat ehli tarafından yaptırılan bir çeşme bulunmaktadır. Ancak çeşmenin orijinali sonradan yaptırılan ilavelerle ve fayans kaplamalarla bozulmuştur. Aynı mahallede günümüze ulaşamayan bir de Haki Baba zaviyesinden söz edilir.

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak ;Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .
[/toggle]

Ayni Ali Türbesi

Manisa – Merkez’de Kumlu dere caddesi üzerindeki kabristanda

Kumludere Caddesi üzerindeki türbeden ismini almış olan bu mahalle (Eyne Ali) ve mekanın 15. yüzyılda yaşamış büyük mutasavvıf Aynı Ali Baba’yla irtibatlı olduğunu öğreniriz. Anlatılır ki, 19. yüzyılda yine aynı bölgede türbenin karşısında bulunan ulu çitlembik ağacı altındaki kahvehanede Ahmet Raci adındaki tek müridi ile meclup paltosu ve şapkasına aynalar takarak dolaşan, bu çitlembik altında paltosundan çıkardığı neyin sesi ile derinden ezgilerle etrafındakilere hoş zamanlar ve hikayeler anlatarak geçiren zatın rahmete kavuşmadan bir gün önce müridine, “bu alemden göçeceğiz ama bizim adımız devam edecektir”, sözü ile ertesi günü hakkın rahmetine kavuşur.

Diğer taraftan Filibeli Ahmet Hilmi’nin ‘A’mak-ı Hayal’ adlı eserinin temel kahramanı olan Aynalı Dede’nin burada yattığı rivayet edilir. Aynı Ali Dergahı olarak bilinen mekan dededen toruna geçerek zamanla gönül sohbetleri yapılan bir yer haline gelir. Aynı isimle anılan caminin 50m. kadar kuzeyinde yer alan parkın ortasında bulunan türbe, vaktiyle bir mezarlığın merkezinde idi

17 . Manisa Belediyesinin 1996’daki çalışmaları sonucunda bu mezarlık kaldırılır, yerine park düzenlemesi yapılır. Ayn-ı Ali’nin Fatih ve II. Bayezid dönemlerinde yaşamış bir Bektaşi şeyhi olduğu, zaviyesine birçok arazi ve emlakin vakfedilmiş olduğu nakledilir. Türbenin yapı üslubundan Osmanlı döneminde XVI-XVII. yüzyılda inşa edildiği ileri sürülür. Düzgün kesme taştan yapılmış olan türbenin önünde çatılı, yuvarlak kemerli küçük bir giriş vardır. Sandukanın bulunduğu bölüm sekizgen planlı olup üzeri kubbe ile örtülüdür. Giriş dışında üç kenarda dikdörtgen söveli, yuvarlak kemerler içerisine alınmış pencereler bulunmaktadır. Bunların üzerine de birer küçük alçı pencere yerleştirilmiştir. Bektaşilerin, 1826’dan beri Manisa’da tekkeleri yoktur. Ama burada eskiden önemli olduklarını ve Ayn-ı Ali ile Niyazi Baba’nın türbelerinin kendi tarikatlarına ait bulunduğunu ileri sürmektedirler. Evliya Çelebi’nin döneminde burasının medrese olduğu görülüyor. “Aynı Ali Medresesi evvelce Bektaşi Tekkesi idi. Şimdi hariç medresedir ama inşallah yine tekkesi olur.”
.

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak; Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .
[/toggle]

Reisler Türbesi

Reisler Türbesi ,Manisa – Demirci ilçesindeki İmrenler köyü yakınında

Manisa’da Demirci ilçe merkezine 2,5 km uzalıkta bulunan İrezler köyü camii yanında bulunan türbe’de üç adet kabir vardır. Kabirler Ali İmran Oğlu ; Seyyid Hüseyin Reis , Seyyid Hasan Reis , Seyyid Mugire Reis’e aittir. XV. yüzyılda yaşamışlardır.

Camiye kuzeybatıdan bitişik konumdaki türbe kare planlıdır. Üzeri kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Girişi cami ile aynı alana bakar. 1997’de cami ile birlikte büyük bir onarım görmüştür.