İstanbul – Kadıköy – Haydar paşa garı içinde Haydarpaşa Tren İstasyonu’nun arkasında bulunan Haydar Baba Türbesi, demiryolları genişletilirken kaldırılmak istense de yerinde bırakılmış ve demiryolları arasında kalmıştır. Yatırın üstünde kubbe biçiminde demir parmaklık, altına bir sanduka yapılmış, zeminse mozaikle döşenmiştir. Bu açık türbe, Haydar Baba …
İstanbul – Göztepe’de; Şahkulu Sultan dergahının arkasında yer alan Merdivenköy kabristanında
Eşşeyh Hafız Mustafa Efendi 1938 yılının ocak ayının ilk gününde Kars’ın Susuz ilçesinin Kayalık (Bendivan) köyünde dünyaya gelmiştir.Babası Hacı Ruşen Efendi, annesi ise Şehriye Hanımdır.Beşi erkek ikisi kız toplam yedi kardeşin en küçükleridir. Eşşeyh Hafız Mustafa Efendi oniki yaşında hafızlığa başlamış, ondört yaşında da hafızlığını bitirerek zamanın müderrislerinden olan Oflu Hacı Muhammet Sula ve oğlu Hacı Hüseyin Sula Efendilerden Fıkıh, Hadis ve Arapça dersleri almıştır. Eşşeyh Hafız Mustafa Efendinin köyü olan Kayılık (Bendivan) köyü bünyesinden çıkardığı hafızları ve alimleri ile bilinen ve tanınan bir köydür.
16-17 yaşlarında hem medrese hocalarından ilim tahsiline devam etmiş hem de aynı zamanda çevre köylerde vekil olarak imametlik görevine başlamıştır. Bu durumu askerlik görevini yapıp dönünceye kadar devam etmiştir. Askerliğini yapmadan önce yine böyle imamlık yaptığı bir köy olan Kars Merkez Çakmak Köyünden Gülgez Hanımla evlenmiştir. Bu hanımdan iki çocuğu olmuştur.
Askerden sonra Kars Müftülüğünün açtığı yeterlilik sınavlarını kazanmış ve vekâleten sürdürdüğü memuriyet hayatına asil olarak devam etmiştir. Kars’ın muhtelif camilerinde müezzinlik, imam-hatiplik görevlerinde bulunan Eşşeyh Hafız Mustafa Efendi, bir dönem de Kur’ân Kursu hocalığı görevini sürdürmüş ve halen görevlerini sürdürmekte olan çok sayıda hafız, imam ve hoca yetiştirmiştir.
Bu arada ilk hanımı olan Gülgez Hanımı bir hastalık neticesinde kaybeden Hafız Mustafa Efendi Söğütlü Köyünden Ayşe Hanımla ikinci evliliğini gerçekleştirmiştir. Bu ikinci evliliğinden yedi erkek iki kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Askerlik görevini sürdürürken tanıştığı bir arkadaşı ona Eşşeyh Esseyyid Hacı Mustafa Hayri Baba Hazretlerinden bahsetmiştir. Askerlik görevi bittikten sonra o zamanlar Hayri Baba Hazretlerinin Kars’taki müritlerinden Hacı Nazım Efendinin vesilesi ile mektupla, Ankara’da ikamet eden Hayri Baba’dan tarikata intisap dersi almıştır.(1961)
Tarikat-ı Kadiriyenin Halisiye Koluna bu şekilde intisab eden Hafız Mustafa Efendi dört yıl boyunca hiç şeyhini görmeden sadece mektupla irtibat sağlayarak intisabını sürdürmüştür.Bu dört yılın sonunda Ankara Etlik’te oturan şeyhini ziyaret edip karşılıklı olarak tanışıp görüşme lütfuna nail olmuş ve bu uzun süren hasret sona ermiştir.Bu ilk görüşme esnasında Şeyhi Hayri Baba Hazretleri kendisine, Kars’ta tarikata intisap dersi vermeye ve halka-i zikir çektirme izni vermiştir. Hayri Baba Hazretleri Ankara’dan İstanbul’a taşındıktan sonra (1965 aralarındaki zahiri mesafe daha da artmıştır. Eşşeyh Hafız Mustafa Efendi bu hasrete ancak yedi yıl daha dayanabilmiş ve 1972 yılında İstanbul’a gelerek şeyhini ziyaret etmiş ve kendisinin de İstanbul’a tayinini almak istediğini belirterek bu konuda izin istemiştir. Hayri Baba Hazretlerinin de uygundur demsi üzerine hemen işlemlere başlamış ve aynı yıl İstanbul’un Üsküdar İlçesine bağlı Örnek Mahallesi Camiinde göreve başlamıştır. Otuz yıl süren hocalık görevi esnasında şeriattan ve bağlı olduğu tarikattan ödün vermediği için o dönemin müftüleri ile anlaşamayıp görev yaptığı zaman zarfında sık sık bir camiden diğer bir camiye tayin edilmiş ve ancak görev yaptığı beşinci camiden emekli olmuştur.
Bir ara tekrar Kars’a tayini çıkan Hafız Mustafa Efendi’yi, Şeyhi Hayri Baba Hazretleri “Hayır evladım sen bize burada lazımsın” diyerek göndermiş ve tekrar İstanbul’a geri nakletmesinde bizatihi maddi ve manevi olarak yoğun bir çaba sarf etmiştir.
Hafız Mustafa Efendi’nin İstanbul’da Görev Yaptığı Camiler :
– Üsküdar Örnek Mahallesi Camii
– Bakırköy Dârusselam Camii
– Bakırköy Kartaltepe Camii (Sefâköy)
– Bakırköy Ali Osman Camii
– Üsküdar Beylerbeyi Küplüce Camii (Bu camiden emekli olmuştur.)
Görev yaptığı otuz sene boyunca tarikata verdiği hizmetlerden ve kazandırdığı sayısız müritlerden dolayı şeyhinin teveccühünü kazanan Hafız Mustafa Efendi, Hayri Baba Hazretleri ile karşılaştığı ilk andan itibaren Tarikat-ı Kadiriye-i Halisiyye’de aktif görevler tayin edilmiş olup, vefatından hemen önce (1979) şeyhi Hayri Baba tarafından tam icazet verilmiş olan sekiz erkek halifeden birisi olarak taltif edilmiştir. İstanbul, Erzurum, İzmir, Bursa, Uşak, Çanakkale, Kars, Kütahya, Adana, Antalya ve hemen hemen Türkiye’nin her köşesinde; Almanya’nın Berlin şehri başta olmak üzere birçok şehrinde, Avusturya’da, Amerika’da ve Mısır’da Tarikat-ı Kadiriyyenin dergâhlarını kurmuş ve yetiştirmiş olduğu zakirler vasıtası ile buralarda halka-i zikir meclisleri oluşturup bu nurlu yolun kıyamete bâki kalması için elinden gelen bütün maddi ve manevi gayretlerini seferber etmiş ve etmeye de devam etmektedir.
Bu manevi hizmetlerine 1993 yılında kurduğu ÖZGÜR VAKFI’NI DA ekleyerek Müslümanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma hizmetlerinde de öncülük etmiştir. Hafız Mustafa Özgür Hocaefendi ; 25 ekim 2014 tarihinde vefat etmiş ve İstanbul – Göztepe deki Merdivenköy kabristanında babasının yanına sırlanmıştır.
İstanbul – Kadıköy ; Sahrayı cedid kabristanında – Giriş kapısının bir üstünde yer alan kapıda hemen karşıda
M. Hamdi Yazır 1294 (1877) yılında Antalya’nın Elmalı kazasında dünyaya geldi. Babası, Burdur’un Gölhisar kazasının Yazır köyünden Numan Efendi’dir. Annesi Elmalı ulemasından Mehmet Efendi’nin kızı Fatıma Hanımdır. Numan Efendi Şer’iyye Mahkemesi Başkâtipliği görevinde çalışmıştır. Babası gibi dedeleri de ilmiye sınıfındandır. Hamdi Efendi, İlkokulu, Rüşdiye’yi ve hafızlığını tamamlayıp bazı İslâmî ilimlerde son bilgileri aldıktan sonra 1310 yılında dayısı Mustafa Sanlar Hocaefendi ile İstanbul’a gitti. Küçük Ayasofya medresesinde ders okumaya başladı. Orada başta gelen hocası, Tetkikat-ı Şer’iyye Meclisi Reisi Kayserili Büyük Hamdi Efendi olup, ondan ayırd edilmek maksadıyla kendisine Küçük Hamdi Efendi denilmiştir. İcazeti müteakip ayrılır. 1324’de rüus imtihanına girerek üstün başarı ile dersiâm oldu. Hakim yetiştiren Mekteb-i Nüvvabı da birincilikle bitirdi. Sonra Antalya milletvekili seçilerek ikinci meşrutiyetin ilk meclisine girdi. Dini ilimlerden başka matematik, felsefe, edebiyat tahsili yaptı. Bir iddia üzerine dört ay kadar kısa bir zamanda ileri seviyede Fransızca öğrendi. Mebusluğu sırasında Mekteb-i Nüvvab ve Mekteb-i Kuzat’ta hocalığına devam etti. Mebusluktan sonra da Medresetü’l-Vaizin, Süleymaniye medresesi, Mekteb-i Mülkiye gibi müesseselerde fıkıh, mantık gibi dersler okuttu ve Huzur-i Hûmayun dersi muhatabı oldu. Şeyhülislâmlığa bağlı olarak bir ilim akademisi durumunda olan Dârül Hikmeti’l-İslâmiyye âzâlığına 1918’de tayin edildi; 1919’da bu müessesenin başkanlığına yükseltildi.
Milletvekili iken Sultan II. Abdülhamid’in hal edilmesine dair fetvanın müsveddesinin hazırlanmasında rol almıştır.(1) O zamanki şartlar içinde, birçok ilim adamının, suret-i hakdan görünen ittihatçılara aldanması hakkında merhum Mahir İz şunları yazmıştır: “Meşhur ulemadan Mustafa Sabri, Elmalılı Küçük Hamdi, Adanalı Hayret Efendilerle dersiamlardan tanınmış kimseler, Mehmet Akif Bey, Babanzâde Naim Bey gibi, isimleri devrin tarihinde ebedileşmiş zevat, bidayette, kemâl-i safvet ve samimiyetlerinden dolayı bu dolaba girmişlerdi. Fakat çabuk başları döndü, tertemiz sıyrıldılar ve muhalefete geçerek halkı ikaz etmek istediler. Ne fayda ki iş işten geçmiş komite maksadına nail olmuş, devlet otoritesini eline geçirmişti.”(2)
Cumhuriyetten sonra medreseler kapatıldı; okullarda Arapça dersi kaldırıldı. Artık Kur’ân-ı Kerîm’i anlayıp anlatacak bir nesil bu okullardan yetişmeyecekti. Öte yandan yanlışlarla dolu Kur’ân tercümeleri piyasaya çıkmaya başladı. Dini gayret ve hamiyeti olan Kastamonu Mebusu Mahir Bey, Denizli Mebusu Mazhar Müfid Bey gibi zatların teklifi ve Diyanet Müşavere Heyeti azası Aksekili Ahmed Hamdi Beyin gayreti ile, Türkçe bir tefsîr ve meal hazırlatma kararı Büyük Millet Meclisinden çıkarıldı. Bu iş için onikibin lira tahsisat ayrıldı. Ahmed Hamdi Efendi’nin ısrarları ile M. Hamdi Tefsîri, M. Akif de meali hazırlamayı kabul etti. Fakat M. Akif’in Mısır’dan meal gönderme konusundaki tereddüdü ve sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı ile yaptığı anlaşmayı feshetmesi üzerine, meal de M. Hamdi Efendi’nin uhdesine geçti. Tefsirine az sonra nisbeten tafsilatlı olarak temas edeceğiz.
Fakat hayatı hakkında verdiğimiz bilgiyi tamamlamadan önce şunları da ilâve etmemiz gerekir: M. Hamdi Efendi’nin dini ilimlerden başka şiir, dini musiki ve güzel yazı kabiliyetleri vardı. Sülüs, nesih, ta’lik, celi, rik’a hatlarında mahir idi. Tezhib ve teclid (ciltleme) sanatlarında usta idi. İstanbul’da Erenköy’de oturan M. Hamdi Efendi’nin dört çocuğu oldu. 27 Mayıs 1942’de vefat eden bu âlimin kabri Erenköy’de Sahray-ı Cedîd kabristanında olup, babasının kabrinin bitişiğindedir.
Kaynak ; Yeni Ümit dergisi , Prof . Dr. Suat Yıldırım