Ana Sayfa>İller(Sayfa 39)

Hz. Abdurrahman-ı Şami (r.a.)

İstanbul – Sultan Ahmet’te Hürrem sultan Hamamı arkasında ; Tevfikhane sokağı ile kabasakal sokağının kesiştiği yerde.

 

Eyüp sultan hz’nin sancaktarlarındandır.Bir rivayete göre Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) kayınpederidir.İstanbul kuşatması sırasında şehid olduğu rivayet edilmektedir.

Kabrinin sur içerisinde ve Sultanahmet civarında olması bazı tereddütlere sebep olmuşsa da esasen Sahabe-i kiram’dan bazılarının imparatorun izni ve yapılan anlaşmalarla sur içine girebildikleri ve bunlardan bazılarının anlaşmanın hilafına saldırıya uğrayarak şehid edildikleri bilinmketedir.Bu sebepledir ki sur içinde vefat eden sahabilerin akibetinin bu şekilde olması ihtimali yüksektir.

Türbesi Sultan I. Abdulmecit Han tarafından tamir ettirilmiş ve kendi vakfına tescil ettirilmiştir.

Türbe kapısı üzerinde ”Mihamnadar-ı Hazret-i Peygamber-i Hazret-i Halid’in Alemdarı Abdurrahman-ı Şami hazretlerinin meşhed-i alileridir. Muharrem sene 1302 İzzet ” yazılı bir kitabe vardır.

Yakında Ziyaret Edilebilecek Yerler ;

1- Sultan Abdulhamit Han – Çağaloğlu
2- Hasan Ünsi (k.s.) – Gülhane tramway durağının arkasında

Kaynaklar :

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.

Hz. Hasan ve Hüseyin Kardeşler (r.a.)

Hoca Kasım Günani camii’nin bahçe kapısının karşısındaki Hasan -hüseyin yokuşu üzerinde

Kabirleri; Edirnekapı, Salmatomruk, Paşahamam Caddesi, Hasan-Hüseyin yokuşunda, yolun sağındadır. Hasan ve Hüseyin kardeşlerin Hazret-i Eyyüb’e imamlık etmiş oldukları ifade edilmektedir. Bu konuda Ayvansaraylı Hüseyin Efendi şunları bildiriyor:

‘’Bir çok arkadaşları ile İstanbul’a gelmişler ve şehre girmeye muvaffak olarak daha sonra şehid düşmüşlerdir. Sultanhamamı mukabilinde onların ismi ile anılan yokuşun aşağısında Hoca Kasım Günani mihrabı önünde biraderi Hüseyin medfundur ki, Hazret-i Halid’in hadimlerinden olmak üzere maruflar ve cümlesi ziyaretgah-ı ehl-i hulus olmak üzere mevsuflardır.’’

Hasan ve Hüseyin kardeşlerin kabirleri bugün oldukça bakımsız bir haldedir. Evvelce burada bir türbe varmış, komşuların ifadelerine göre türbe zamanla yıkılmış.

Bunlar iki ayrı kabirdir ki, kabirlerin içinde ve etrafında ulu ağaçlar vardır. Geceleri yakmak üzere kandilikler bulunur. Hasan Hüseyin yokuşu üzerinde ahşap bir kapı ve ufak bir pencere vardır. Evvelce burası büyük bir dergah iken, bugün harab bir vaziyettedir. Haklarında söylenen şu kıt’aları meşhurdur :

Es’ad bera-î feyz dal oldu çıktı tarih

Oldu Hasan Hüseyin meşhedleri meşîd 1250- (1834)

Ayrıca Hasan Hüseyin Hazretleri hakkında şu beyit yazılmıştır:

Sultanhamamında kabreyn
İmam-ı Halid olan ahaveyn
Tabiînden Hasan Hüseyin
Şefaate ir gör bizi.

Ziyaret edilebilecek Yakın yerler ;
1- Kasım Günani camiinde ; Hz. Cafer Bin Abdulah El- Ensari hz.
2- Kasım Günani camiinden Eyüp doğru 100 metre aşağıda Abdullah El- Ensari hz ‘i.
3- Kasım Günani camiinden Edirne kapıya doğru 200 metre yukarıda Hz. Hüsam Bin Abdullah El- ensari hz.

Kaynaklar :

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.

Hz. Şube (r.a.)

İstanbul – Eyüp – Eğrikapı da Şişhane caddesi no :36

Tabiin’den mi yoksa sahabe den mi olduğu hakkında ihtilaf vardır.

Bir rivayete göre ; Bizans imparatoruyla yapılan bir anlaşma ile İstanbul’a girmelerine müsaade edilen sahabilerin şehri gezip Ayasofya’da namaz kıldıkları ve sonra şehirden çıkacakları sırada Bizanslı askerler tarafından saldırıya uğrayıp şehid düştükleri rivayet edilir ki bu sahabiler arasında Hz.Şu’be (r.a.) da varmış.

Hadikatül Cevami’de de şöyle yazıyor ;Hz. Şu’be’nin kabri eğrikabı semtinde Avcı Mehmet bey Mahallesinin Şişhane sokağındaki mescidin karşısında bulunan mektebin avlusundadır. Bu türbeyi tersane emini Mustafa efendi tamir ettirmiştir.Hazret-i Şu’be Tabiindendir.hz sube 3

Bununla beraber İbni Hacer askalani ”el-İsabe Fi Temyiz-is Sahabe”adındaki eserde Şu2be adında iki zatın varlığından söz ediliyor (C.2 s162-166)

– Şu’be İbni Tevem ..Hz. Ömer(r.a.) devrinde doğmuş olup tabiindendir.Nerede ne zamn öldüğü belli değildir.

– Şu’be İbni Tahim ibni Umeyr et-Tahevi.. Ölüm tarihi ve nerede gerçek hayatının geçtiği belli değildir. sahabedendir.

Herşeyin doğrusunu Cenab-ı Allah bilir.

Hz. Şu’be’nin Kabri şerifi 18. yy sonlarında tersane amiri Emini Mustafa Efendi tarafından tamir edilmiştir.

Kitabesi şöyledir ;

”Haze’l-merkadü’ş-şerif min Ashabi’l-Kiram Şu’be radiyallahu Teala anh ve nefe’anallalu bi-şefaatihi sene Hicret-i 46”

İki tarafında bulunan niyaz pencerelerinin üzerinde iki ayrı kitabede şunlar yazar ;

”Şefaat eylesin dersen Resulu

Ziyaret eyle Ashab-ı suru”hz sube 4

Kaynaklar;

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu evliyaları ,M. Necati Bursalı ; Şifa yay

11

Hz. Ebu Said El – Hudri (r.a.)

İstanbul – Edirnekapı’da Kariye müzesinin hemen yanında

Ebu Said El-Hudri hazretleri Ashab-ı kiramın büyüklerindendir.Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’den en çok hadis rivayet eden 7 sahabiden biridir ve 1100 hadis rivayet etmiştir.

Künyesi ;Sad b. Malik b. Sinan dır.Annesi enise Bint-i ebu Harise (r.anha), meşhur sahabi Katade bin numan hz’nin kardeşidir.Babası Malik b. sinan hz’de Medine deİslam tebliğ edilmeyebaşlandığı zaman hanımıyla birlikte müslüman olmuştur.Babası ve annesi müslüman olan bu zat tam bir islam terbiyesi ile büyütülmüştür.

Uhud savaşına 13 yaşında katılmak istemiş ancak Allah resulu geride kalmasını ve; kadın ve çocukları korumakla vazifelendirmiştir.Babası bu savaşta şehid düşmüştür.Babasının vefatından sonra ütün yükünü üzerine almış ve layıkıyla yerine getirmiştir.ebu said el hudri

Allah Resülu ile beraber 12 gazaya katılmış ve hep hz. Peygamberin yanından ayrılmamıştır. Bundan dolayı çok hadis rivayet etmiş Medine de Sahabilere dersler vermiştir.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra İlk üç Halife döneminde Medine de Fetva ile meşgul olmuş. Hz. Ali zamanında ise Fitne rüzgarında olabildiğince uzak kalmaya çalışmıştır.

Bütün ömrünü Allah ve Peygamber emrinde geçiren şanlı sahabi, bazı siyer alimlerinin bildirdiğine göre Hicretin 74. yılı bir Cuma günü Medine’de Beka alemine göçmüştür.Ve yine Medine’de Baki kabristanında toprağa verilmiştir.Vefatında 81 yaşında bulunuyordu.

Bir diğer rivayete göre de İstanbul2un fethi için gelen mücahitler arasındadır. Düşmanla çarpışırken Edirnekapı civarında şehid olmuştur. Kabri eskiden Kilise olan Kariye camiinin bahçesindedir.

Türbesinin giriş kapısındaki kitabe de ;

”Ecile-i Ashab-ı Kiram’dan Hazret-i Ebi Said El-hudri Ashab’dan malik ibn-i sinan hazretlerinin mahdumlarıdır ve on beş yaşında iken Beni mustalık gazasına teşrif etti. Fem-i saadet-i Peygamber-i den 1170 hadis-i şerif rivayet buyurmuştur.Bani-i in hankah, Şeyh Muahmmed Arif est. Sene 1304”

Kabrindeki kitabeler ise şöyledir;ebu said el hudri 3

”Ashab-ı Kiramda’dan ebi Saidel-hudri radiyallahuteala anh haretlerinin merkad-i şerifidir. Ketebehu hızır mütevelli Haseki Sultan 1763”

”Ya hu ashab-ı Kiramdan ebi Said el-hudri radiyallahu anh hicret 46”

”Fa’lem ennehu La ilahe illallah 1887”

Hz. Husam İbn Abdullah (r.a.)

İstanbul – Eyüp de Paşa Hamamı sok no :78 de Helvacı hasan sokağının hemen karşısı . Buraya Gelmişken 200 metre aşağıda yer alan Kasım günani camii bahçesindeki Hz. Cafer Bin Abdullah (r.a.) hz ‘ni ve Kasım günani caminin karşı sokağındaki Yine Ashabı Kiramdan oldukları rivayet edilen Hz. Hasan ve Hüseyin Kardeşleri de ziyaret edelim.

Sahabe-i kiram’dan olup ismi Abdullah b. Hüsam olarak da geçmektedir. Nisbetinden Medine-i Münevvereli olduğu anlaşılmaktadır.

Uzun süren İstanbul kuşatması sırasında Bizans imparatoruyla yapılan bir anlaşma ile İstanbul’a girmelerine müsaade edilen sahabilerin şehri gezip Ayasofya’da namaz kıldıkları ve sonra şehirden çıkacakları sırada Bizanslı askerler tarafından saldırıya uğrayıp şehid düştükleri rivayet edilir ki bu sahabiler arasında Hüsam b. abdullah El-Ensari hz de varmış.

Evliya çelebi’ye göre Hüsam bin Abdullah(r.a.) hazretlerinin bulunduğu bu mahallede çok sayıda Ashab-ı kiram medfundur. Burasını” ser verip sır vermeyen ” mekan olarak tarif etmektedir.

Türbedeki kitablerde şunlar yazılıdır ;

”Ashab-ı Kiram’dan Hüsam ibn-i Abdullah Ruhiyçün Fatiha”

”Bila-şek ravza-i cennet makarr etmiş ana yezdan

Gelüp Fatih’den evvel deyü keşf eyledi irfan

Erer maksuduna elbet ziyaret eyleyen ihvan

Görünce kabr-i pür-nurun ede bir Fatiha ihsan ”

Hüsam b. Abdullah(r.a.) hazretleri hakkında şu beyitte vardır ;

”Bu külhanda bi-aşk-illah

Mücahid fi sebilillah

Ya Hüsam ibni Abdullah

Şefaat it gör bizi.”

Kaynaklar ;

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

Hz. Cabir (r.a.)

İstanbul – Eyüp Ayvansaray da Hz. Cabir Camii içerisinde

Hz.Cabir r.a. Hazreçoğullarının Beni Selem kolundan olup, Miladi 604 ‘de hicretten 16 yıl önce Medine de doğdu. Baba adı Abdullah b.Amr r.a. Anne adı ; Enise(Üneyse) b. Aneme dir. Peygamberimizi 2. akebe biatında henüz çocukken tanıdı. Bedir ve Uhud savaşları hariç 19 gazada Resülüllah’ın yanında yer alıp Bey’atür Rıdvan’da da hazır bulundu.

Hz. Cabir asbahın alim kişilerinden olup kendisine fetva sorulur ve Peygamberimizden en çok hadis nakleden 5 kişiden biridir ve toplam 1540 hadis nakletmiştir.

Hz. Cabir Allah Rasulünün irtihalinden sonra dört büyük halifeye de danışmanlık yapmış olup Şam ve çevresinde Medine devletini temsil etmiştir. Hz. Muaviye döneminde İstanbul kuşatmasına gelen ordunun sancaktarı olup İstanbul’a teşrif etmişlerdir.

Hz. Cabir miladi 697 senesinde vefat etmiştir.allah ondan razı olsun ve bizleride şefaatine nail eylesin

Hz. Cabir r.a. ‘a ait Na’t

Muhakkak muktebestir nur-i hurşid-i Nübüvvet’ten

Semayi dinde bir Necm-i Hüdadır Hazreti Cabir

Ulüvv-i menziletle bezm-i hatiru’l-hassa dahildir

Kemerbend-i Habib-i Kibriyadır Hazreti Cabir

Diyar-ı Rum’a Fahr-i enbiya’nın yadigadır

İstanbul şehrine revnak-fezadır Hazreti Cabir

Celil’ül kadr-ekabirdendir eshab-ı kiram içre

Şerefyab-i cenab-ı Mustafa’dır Hazreti cabir

Yüzün sür hak-i Pak-i kabrine adab ile

Bu mülke Lütf-ı ihsan-ı Hüda’dır Hazreti Cabir.

Sirkeci Muslihiddin Efendi (k.s.)

İstanbul Kasımpaşa’da ; Sirkeci Muslihiddin camiinde.

Sirkeci Muslihiddin Efendi , Sirkeci Muslihiddin caminin banisidir. Bu zatın caminin yanında bulunan kuyudan kova ile su çektiği ve bu suyun sirke olduğu, bu sirkeyi satarak camii yaptırdığı rivayet edilir.(XVII. yy’da) Caminin mehrabının önündeki hazirede ise Musluihiddin efendi ve yakınlarının kabri bulunur.

 

Sefer Baba (k.s.)

İstanbul Kasımpaşa’da ; Kasımpaşa dan Dolapdere ye giderken iplikçi durağının arkasında Ahmed Efendi camii sokakta no :1′de. eyyühümahmet camiinde.

Hz. Hüsameddin Uşşaki ‘nin ”Kahve nakibi *” imiş . Rivayete göre , Hz. Pir’in canını sıkacak bir harekette bulunmuş , bunun üzerine tekkeden destur edilmiş. Sefer Dede Hz Pir’den ayrılmak istemediğinden ” efendim nereye gideyim ” deyince Hz. Pir’de ” Cehenneme git” diye buyurmuş. Sefer Dede bunun üzerine düşünür , dünya da iken cehenneme gitmeye imkan yok. Dünya cehennemi olsa olsa fırın olabilir. Azizimin emri yerini bulsun diye, Kasımpaşa’da bir fırına gider. İçi ateş dolu görür. Hemen ” Destur azizim ” diyerek fırından içeri ateşe girer. Herkes hayret içinde kalır . ” Ey ateş! Serin ve esenlikli ol” sırrı zuhur eder .  Sefer Dede gülistan olur bir zarar gelmez. Halkın hayretleri arasında fırından çıkar.  Durum Hz. Pir’e arz olunur . Afv ile muamele eder.

 

*Kahve nakibi ;tekkelerde kahve pişiren ve bu işle görevli bulunan kişiye denir. Aslında bu görev, dıştan önemsiz gibiymiş gibi görünse de rastgele herkese verilmezdi. Bu iş genellikle tekkenin kıdemli kişilerine verilirdi.

Hüsameddin Uşşaki (k.s.)

İstanbul Kasımpaşa’da Pir Hüsamettin Sokakta Uşşaki Tekkesinin içerindedir. Otobüsle gelmek istersek ; Kasımpaşa da İplikçi fırın durağında indikten sonra Bilgi üniverisitesine doğru yürürken sağ taraftaki Pir hüsamettin sokakta. Dolapdere Gedizler Toyoto servisinin arka sokağında.

Evliyanın büyüklerinden ve Halvetiyye’nin Ahmediyye kolunun Uşşakiyye dalının piridir.¹

İsmi Hasan , lakabı Hüsamettin’dir. 1475 ( H.880 ) senesinde Buhara’da bir tüccarın oğlu olarak doğdu. Anadolu’ya gelip Uşak’ta yerleştiği için “ Uşaki ” denildi. Babasının vefatı üzerine ticaretle uğraşmaya başladı. Bir gece , rüyasında ona ; “ Boş yere ticaretin zahmetini çekmek , hakikat ehli için zarar ve ziyandır. Arzun ahiret ticareti , yani Allahü tealaya kavuşmak olsun. Gayen sonsuz sermayeyi elde etmek ise dünya mallarından yüz çevirip Seyyid Ahmed-i Semerkandi  hazretlerine varıp teslim ol ! ” denilmesi üzerine servetini ve işini kardeşine bırakıp , kalbinden dünya sevgisini uzaklaştırdı. Durmadan içini yakan aşk ateşinin tesiri ile yaya olarak Buhara’dan yola çıktı ve Erzincan’da Seyyid Ahmed-i Semerkandi  hazretleri ile karşılaşıp ona bağlandı. Sonra hocası ile birlikte Uşak’a yerleşti.

Seyyid Emir Semerkandi hazretleri , kısa zamanda evliyalık makamına yükselen Hüsameddin-i Uşaki’ye , aldığı manevi emir üzerine hilafetname verdi. Hocasının vefatından sonra onun yerine geçti. Kısa zamanda ismi güneş gibi parladı. O sırada Manisa’da vali olan Şehzade Murad , kendisine , sultan olup olamayacağını bir mektup ile sordu. Hüsameddin-i Uşaki gelen mektubu okumadan haberciye ; “ Git! Şehzadeye söyle! Hemen İstanbul’a hareket etsin. Filan gün saltanat tahtına oturacaktır ” dedi. Şehzade Murad bu cevap üzerine vakit geçirmeden İstanbul’a hareket etti. Balıkesir’e geldiğinde babası Sultan İkinci Selim’in vefat ettiği haberini aldı. Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa’nın babasının vefat haberini halktan sakladığını ve kendisini tahta çıkarmak üzere davet ettiğini öğrendi. İstanbul’a giderek , Hüsameddin-i Uşaki’nin haber verdiği zamanda , Sultan Üçüncü Murad Han namıyla tahta geçti.²

Bu hadiseden sonra  Sultan Murad Han , Hüsameddin-i Uşaki hazretlerini İstanbul’a davet etti. Aksaray civarında tahsis edilen bir eve yerleşen Hüsameddin-i Uşaki hazretleri , Padişaha yakınlığından istifade etmek isteyenlerin verdiği sıkıntıdan dolayı Uşak’a dönmek için hazırlıklara başladı. Padişahın ricası üzerine gitmekten vazgeçip Kasımpaşa’da yaptırılan dergaha yerleşti. Burada yetiştirip hilafet verdiği talebelerini Anadolu’nun çeşitli yerlerine gönderdi.

Hüsameddin-i Uşaki , İstanbul’a geldiği zaman evliyanın büyüklerinden Ümmi Sinan hazretleriyle görüştü. Ümmi Sinan ona Halvetilik tarikatında hilafet verdi. Şeyh Ahmed-i Semerkandi ise ona “Kübreviyye” ve “Nur-i Bahriyye” yolunun hilafetini vermişti. O bu yolları birleştirerek Uşakilik tarikatını kurdu. Şöyle anlatılır : Hac seferine çıkmadan önce oğlu Mustafa Efendiye hanımının hamile olduğunu söyleyerek ; “ Bizim bu fani alemi terk etmemiz yakındır. O saadetli oğlumun ismini Abdurrahim koy ve kendisinin ilim ve terbiyesi ile meşgul ol.” Diye vasiyette bulundu.

Hüsameddin-i Uşaki , hac farizasını yerine getirip geri dönerken , Konya’da rahatsızlandı ve 1594 (H. 1003) senesinde orada vefat etti. Cenaze namazı Konya’da kılındı. Vasiyeti üzere İstanbul’a götürülmek üzere yola çıkarıldı. Konya valisi , cesedin kokmaması için ilaçlamak istediyse de oğulları ve talebeleri buna karşı çıktı. Mübarek bedeni hiç kokmadan İstanbul’a getirildi. Şimdiki kabrinin bulunduğu yere defnedildi.

Şöyle anlatılır : Ali Efendi isminde misk satıcısı bir zat vardı. Bir şey tartarken hak geçmesin diye çok dikkat ederdi. Ali Efendi , Mekke-i mükerremede hacı olduktan sonra Resul-i Ekrem’in kabr-i şerifini ziyaret için Medine-i münevvereye gitmek istedi. Fakat ayaklarındaki bir hastalıktan dolayı gidemedi. Bu duruma çok üzüldü. Bir gece rüyasında Peygamber efendimiz ona “ Ağlama! Kasımpaşa’da evladım Hüsameddin-i Uşaki’nin kabrini ziyaret et. Onu ziyaret etmek beni ziyaret etmek gibidir” buyurdu.

Bir zelzele yüzünden Hüsameddin-i Uşaki’nin türbe ve dergahı harap olmuş ve çökmüştü. Yağmur suları kabre doluyordu. Zamanın Padişahı Sultan İkinci Abdulhamit Han bir gece rüyasında onu gördü. Uşaki hazretleri Sultan’a ; “ Kabrimdeki mahzuru izale ediniz ” dedi. Sultan , dergahın ve türbenin yerinin bulunmasını emretti. Yapılan araştırmalar sonunda Kasımpaşa’da dergahın ve türbenin yeri bulundu. Dergah ve türbe yeniden yaptırılarak şimdiki haline getirildi.

Hüsameddin-i Uşaki çeşitli eserler yazdı. Bunlardan bazıları şunlardır :

1)    Evrad-ı Kebir

2)    Hizb-üt Tesbih

3)    Ahzab-ı Usbuiye

4)    Şerhu Virdi Settar

____________________________________________

¹ Mustafa Özdamar , “ PİRAN ”

² Türkiye Gazetesi Yayınları , “ İSTANBUL EVLİYALARI ”

Eburrıza Efendi (k.s.)

 

İstanbul Kasımpaşa da ; eburrıza Dergahı sokaktadır. dolapdere deki İstanbul Bilgi üniversitesi Kampüsünün arka sokağındadır. Pir Hüsamettin Uşşaki hz nin türbesini geçtikten sonra ilk soldaki sokak.

Ebu’r-Rıza hazretleri , Hüsameddin-i Uşaki zamanında  Mısır’dan İstanbul’a gelmiştir. Hüsameddin-i Uşaki’nin “ Nerede bulunuyorsunuz ? ” sualine “ Kayyum ism-i şerifindeyim” cevabını vermiştir. Hüsameddin-i Uşaki’nin “ Üst tarafı bizde var ” buyurmaları üzerine tekmil-i süluk maksadıyla Cenab-ı Pir’e rabıta hasıl etmiş , sülukun üst tarafını Hüsameddin-i Uşaki hazretlerinden görmüşlerdir. İrtihali 1001 (1593) ‘ tedir ve mezkur tekkede medfundur.

Eburruza Dergahı 

Devran-ı Mukabele günü Pazar olan , 1001 H. /1592 M. İnşa tarihli dergah ,Kasımpaşa Hacı Ahmed Mahallesi ,  eburrıza Dergahı sokakta yer alan 1210 ada, 7 parsel yer alır.

Eburrıza Dergahı Şeyhleri ;

Eburrıza Şeyh Seyyid Mehmet (öl 1152/1740)  –  Bosnevi Şeyh Mehmet (öl 1193/1780)   – Şeyh Seyyid Mehmet Şehabettin (öl 1234/1819)

Şeyh Seyyid İsmail Bedrettin (öl 1292/1876)   –  Şeyh Seyyid Mehmet Şemsettin (öl 1312 /1895)

————-

Kaynaklar

Sefine-i Evliya , Hüseyin Vassaf , Kitabevi Yayınları

Dersaadet dergahları , Mustafa Özdamar , Kırk Kandil yayınları

 

Sort