Ana Sayfa>(Sayfa 50)

Revak Sultan

Manisa – Dere Mahallesinde Kumludere caddesi üzerinde

Dere Mahallesi’nde, Grek Mitolojisinde Niobe olarak ismi geçen kaya kütlesinin karşısında yer alan türbe, Revak Sultan’a aittir. Selçuklu kümbetlerini andıran yapının kuzey yönündeki kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabede “Bat fi şehir safer sene” yazısı ile Ayetelkürsi’nin son bölümü ve “Ya Alim” sözcüğü yazılıdır. Kitabede Revak Sultan’ın ismi geçmediği gibi tarih de bulunmamaktadır.

Türbe düzgün taş ve tuğladan yapılmış, duvarlar köşe üçgenleri üzerine oturan dik ve sivri bir külahla örtülmüştür. İç mekân doğudaki bir pencere ile aydınlatılmıştır. Köşe üçgenleri üzerinde de Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer yazıları bulunmaktadır. Türbe içerisinde ortada Revak Sultan’ın türbesi yer almakta, diğer iki mezarın ise kime ait olduğu bilinmemektedir. Türbe 1963 yılında onarılmış, sandukalar betona dönüştürülmüştür. Halveti tarikatına bağlı kişilerin gömüldüğü mezarlığın içerisinde bulunan bu türbe ve dergâh ile ilgili bir vakfiye düzenlenmiştir. Ancak dergâhtan hiçbir iz günümüze gelememiştir. Muhtemelen XV. yüzyılın son çeyreğinde zaviyenin Halveti dergahına dönüştüğü görülür.

İsmail Onarlı, makalesinde, vakfiyede Revak Sultan’ın Barak Baba’nın oğlu olduğunun belirtildiğini kaydeder. 1371 yılında düzenlenen “Revak Sultan Vakfiyesi”nin şahidleri arasında gösterilen “Bektaş-ı Horasani oğlu İbrahim Seydi Dede, Cafer-i Horasani oğlu Yolageldi Baba, İlyas-i Horasani oğlu Haki Baba, İbrahim-i Horasani oğlu Arık Dede, Süleyman-ı Horasani oğlu Karaca Ahmed, Yunus-i Horasani oğlu Oklu Horos Dede, Hüsrev-i Horasani oğlu Sindel Baba gibi şahsiyetler Saruhanoğulları Beyliği’nin kuruluşuna vücud veren, Horasan Erenlerinin oğullarıdır. Hâce Bektaş Veli’den icazetnâme alarak Bigadiç’in Yağcılar beldesi yakınındaki Baraklar Köyü’ne yerleşip burada Hakk’a yürüyen, türbesi de burada bulunan bir Barak Baba vardır ki, Onarlı’ya göre muhtemelen Revak Sultan da Bigadiç’deki bu Barak Baba’nın oğludur.
[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .
[/toggle]

Sarı Hoca Abdullah Efendi

Manisa – Kırkağaç – Sarı hoca camii yanında

Sarı Hoca Abdullah Efendi yaşadığı 1400’lü yıllarda ilmi, felsefi, dini ve tasavvufi alanda talebe yetiştirmiş halka ışık saçan bir din ve ilim adamıdır. Hakkında birçok menkıbe anlatılır.

Sarı Hoca Kırkağaç’ın kurucularındandır. Kayadibi ile Bakır kasabası arasında o zamanlar mevcut Taş köyünde ikamet ettiği tarihlerde Osmanlı padişahı II.Murat ile bu köyde görüşmüş olduğu nakledilir. Sarı Hoca’nın Türkçeye tercüme ettiği Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sini beğenen II.Murat bu hizmetinden dolayı takdir ifadesi olarak Sarıhoca Camiini inşa ettirip Kırkağaç halkını aşar vergisinden muaf tutar ve böylece civardaki bir kısım halk Kırkağaç’a göç ederek buraya yerleşir.

Bir rivayete göre de II. Murat’ın eşi yolculuk esnasında Kırkağaç’tan geçerken rahatsızlanır. Burada Sarı Hoca Efendi’nin duasıyla iyileşir. Bu nedenle padişah II. Murat Sarıhoca Camii’ni ve yanındaki taştan evi yaptırır.

Birgün Sarı Hoca Hazretleri Hacc yolculuğuna çıkmak için oğullarının hazırlanmasını ister. Hazırlıklar yapıldıktan sonra halkla toplu olarak vedalaşırken hoca oğullarına hacc yolculuğundan vazgeçtiğini söyler ve geri dönerler. Oğulları hocaya sebebini sorar. Hoca efendi oğullarına, ölümünün yaklaştığını ve bu yolculuğun yarım kalabileceğini söyler. Hakikaten Sarı Hoca Hazretleri bu olaydan üç gün sonra vefat eder.

Rivayet edilir ki, 1974 yılındaki Kıbrıs Harekatına Sarı Hoca’nın katıldığı, bu savaşta yüzbaşı olarak görev yapan pilota yardım ettiği, daha sonra bu askerin Sarı Hoca’yı ziyarete geldiği, hoca efendinin yıllar önce öldüğünü öğrendiği, bu olaydan çok etkilenip uzun bir süre Sarıhoca Camiinde her türlü hizmette bulunduğu anlatılır.

Cami zamanla cemaate yeterli gelmediğinden halk tarafından bir misli daha büyütülerek bugünkü haline getirilir. Sarıhoca zamanında yaptırılan medreselerde Arapça, matemetik, Farsça, mecelle ahkamı, ve bunun yanı sıra diğer derslerin okutulduğu nakledilir. Sarıhoca Camii haziresinde bulunan kabirlerde bazı Uşşaki tarikatı hocaları medfun bulunmaktadır. 1864 yılında Kırkağaç’ta müftü olarak görev yapan ve Koca Müftü diye anılan Müftü Tahir Efendi Hicaz’a gider ve buradan dönüşünde Peygamber Efendimizin mübarek sakal-ı şerifini getirip Sarıhoca Camii’ne hediye eder. Halen Sarıhoca Camiinde bulunan ve her sene Ramazan ayının 27. gecesi (Kadir Gecesinde) halk tarafından ziyaret edilen sakal-ı şerif budur.

Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .

Saruhan Bey

Manisa – Merkez’de Muradiye camii batısında

Sultan Camisinin karşısında ve Muradiye külliyesinin batısındaki meydanda yer alan türbenin Saruhan Bey’e ait olduğu ileri sürülür. Bu türbenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Kuzey yönündeki giriş kapısı üzerinde kitabe yeri bulunuyorsa da kitabe günümüze gelememiştir. Beyliğin kurucusu olan Saruhan Bey’in 1345-1346 yılında öldüğü dikkate alınırsa, türbenin de XIV. yüzyıl ortalarında, torunu İshak Bey tarafından yaptırılmış olduğu kabul edilebilir. Yörükoğlu, türbe hakkında şunları kaydeder. “Mamafih bu türbeye yalnız kendisi değil, oğullarından İlyas, Süleyman ve Hızır Şah Beyler de defnedilmiştir. Türbenin bulunduğu mahalleye “Körhâne” tesmiyesi; Fâtih’in hocası Molla Hüsrev’in bu mahalde ikamet etmesinden, “Gûrânî mahalle”sinin tahrîf edilmesinden neş’et etmiştir.

Türbe kaba yontma taş, tuğla ve çevredeki antik yapılardan toplanmış olan devşirme malzeme ile yapılmıştır. Dikdörtgen planlı türbenin kuzey yönünde giriş kapısı yer alır. Kapının iki yanındaki birer küçük pencere açıklıkları tuğla örgülü, yuvarlak sağır kemerlerle çevrilmiştir. Giriş kapısını ve bu pencerelerin bütününü, cephenin tümüne hakim tuğla örgülü sivri bir kemer çevirmektedir.

Girişteki sivri tonoz örtülü bölüm ile kubbeli lahdin bulunduğu bölüm birbirlerinden mimari bir eleman ile ayrılmamıştır. Ancak lahit odası ön mekândan daha geniş ve yüksek tutulmuş olup üst örtüde de bir farklılık göze çarpmaktadır. Lahdin bulunduğu odanın doğu duvarında açılmış kapının türbenin başka bir yapı ile bağlantısı olduğunu göstermektedir. Bu konuda araştırma yapan İlhami Bilgin, “Buradaki duvar izlerinin türbeye bitişik bir yapının varlığından başka, türbe ile ek yapının, inşa edilirken birlikte planlanıp yapılmadıklarını; türbenin inşasından sonraki bir tarihte yapılan ek yapıyla türbe arasındaki bağlantıyı sağlamak üzere türbenin doğu pencerelerinden birinin kapı haline dönüştürüldüğü” sonucunu çıkarmaktadır. Buradaki ek binanın ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı da bilinmemektedir. Türbenin altında bir mumyalık kısmı bulunmaktadır. Ayrıca üzeri de tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Girişin iki yanındaki pencereler dışında diğer üç kenarında ikişer düz lentolu pencere bulunmaktadır. Ancak türbe birkaç kez onarım geçirdiğinden bu pencerelerin orijinal olup olmadıkları da tartışmalıdır. Türbe 1974 yılında onarılmış olup yanındaki meydana Manisa Ticaret Odası tarafından Saruhan Bey’in heykeli dikilmiştir.

Saruhan Bey tarafından fethedilişi gününün 1313 yılının Regaip Kandiline tesadüf etmesi sebebiyle, o günden günümüze Regaip Kandili ile Manisa’nın fethinin birlikte kutlanması gelenek haline gelmiştir.

Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .

Karacaahmet Türbesi – Manisa

Manisa – Karaca ahmet köyünde

Manisa’da Horozköy’den bir iki km. mesafede kabri bulunan Karaca Ahmed’in rivayetler dışında yaşadığı dönem hakkında ilk gerçek bilgiyi Saruhanoğlu İshak Çelebi’nin 1371 tarihinde Manisa’da Şeyh Revak Sultan’a vakfettiği arazi için düzenlenen vakfiyedeki şahitler arasında‚ “..Süleyman Horasani oğlu Karaca Ahmed..” adıyla rastlarız. 1371’de sağ olduğu anlaşılan Karaca Ahmed için, İshak Çelebi’nin vezirlerinden Murtaza Bey’in oğlu Emiri Bekir Hoş Kadem Paşa’nın 1397 yılına ait düzenlenen vakfiyesinde “…..Gökçeağaç denilen iki kıt’a arazinin cem’isinden gelen hasılat Eşşeyh arif-i Billah Karacaahmed Tekkesi’nin sakinlerine, orada yapılmış merkad ve türbesine gelenlere, merkadin hizmetçileri ile gelip gidenlere halin iktizasına göre it’amiyye sarf edilecek…”, kaydı ile Karaca Ahmed’in vefat etmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Aşıkpaşazade Karaca Ahmed’in Orhan Gazi devrinde sağ olduğunu ve I.Murad zamanında öldüğünü yazmaktadır. 1371’de sağ olan Karaca Ahmet büyük bir ihtimalle I.Murad’ın ölüm tarihi olan 1390’dan önce vefat etmiş olmalıdır. Tire’de medfun bulunan Bali Baba’nın soy kütüğünde Karaca Ahmet Sultan’ın isminin de yer aldığını bu arada belirtmek gerekir. Kanuni Sultan Süleyman’ın cariyesi olan Gülfem Hatun, Manisa Sancağında bulunduğu sırada sık sık Horozköyü’ne giderek Karaca Ahmed Sultan’ın türbesini ziyaret ederdi. Bilindiği gibi, İstanbul’daki makam yerinin inşaını da o gerçekleştirmiştir. Karaca Ahmed’in birçok yerde makamı bulunmaktadır.

Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .

İshak Çelebi Türbesi

Manisa – Ulu cami (İshak Çelebi ) Külliyesi içerisinde , Medresenin doğu kanadında , caminin batısında

İshak Çelebi Saruhanoğulları Beyliği’nin kurucusu olan Saruhan Bey’in torunu ve İlyas Bey’in oğludur. 1365-1390 yılları arasında idaresi altındaki Manisa’da en çok eser inşa ettiren Saruhan beyi olarak tanınır ve Ulu Cami Külliyesi dışında, caminin karşısına bir kütüphane, Eskihisar Mahallesine bir mescit ve Körhane Mahallesine de bir zaviye yaptırmıştır. Ne var ki, bu eserler günümüze ulaşamaz.

Manisa’nın güneyinde Sandıkkale Tepesi yamacında, şehre hakim bir konumda bulunan Ulu Cami Saruhanoğulları’ndan İshak Bey tarafından 1366’da yaptırılır. Caminin bulunduğu yerde daha önce bir Bizans kilisesi bulunmaktadır. Mabedin inşaında bu kiliseye ait mimari parçaların da kullanılmış olduğu ileri sürülür. Manisa Ulu Camisi, plan itibarıyle Osmanlı sanatında revaklı avlu kısmı küçülmüş olarak yeniden ortaya çıkmıştır. Antik çağlara ait yapılardan toplanan mermer blokların yanı sıra kaba yontma taş ve tuğlalardan yapılan cami iki ana bölümden meydana gelmiştir. Caminin önünde bir iç avlu ile kapalı bir bölüm bulunmaktadır. Kapalı olan kısım kubbe ile örtülmüştür. Kuzey yönünde merdivenle çıkılan ve kesme taştan oldukça sade bir portal bulunmaktadır. Üzeri yarım kubbe ile örtülü olan bu giriş taş kemerlidir ve iki yanında da birer mihrabiye yer alır. Portalin üzerinde tek satırlı bir kuşak halinde grift kitabe yer alır. Kitabenin anlamı mealen şöyledir:

Bağışlayıcı ve esirgeyici Allah adına mescitleri ibadet yeri kılan Allah’a hâmd ve yaratılanların en hayırlısı olan Muhammed Peygambere salât ve selâm olsun. Hâlen ayakta duran bu güzel mabedin, camii şerifin ve yüce kapının yapılmasına emir veren ve tamamlanması için gayretle çalışan büyük Sultan. Ümmetinin kullarına sahip, ikinci İskender olarak anılan, asilerle uğraşan, kâfirleri kahreyleyen, Allah yolunda savaşan, muzaffer, mansur, mağfiret sahibi, Allah’ın lütfuyle güçlü Sultanoğlu Sultan, Saruhanoğlu, İlyasoğlu Ulu Sultan İshak Çelebi, Allah devletini daim etsin. Sene yedi yüz altmış sekiz h.768 (1368)”.

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak
Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .
[/toggle]

İbrahim Seydi Dede

Manisa – Merkez’de Ulu camii yanında

Saruhanoğulları Beyliği’nin kuruluşuna vücud veren Horosan erlerinin  oğullarındandır. Hakkında daha fazla bilgi sahibi olamadığımız İbrahim Seydi dede ile ilgili 1371 yılında düzenlenen ”Revak Sultan Vakfiyesi” şahidleri arasında zikredilir.
”1371 yılında düzenlenen “Revak Sultan Vakfiyesi”nin şahidleri arasında gösterilen “Bektaş-ı Horasani oğlu İbrahim Seydi Dede, Cafer-i Horasani oğlu Yolageldi Baba, İlyas-i Horasani oğlu Haki Baba, İbrahim-i Horasani oğlu Arık Dede, Süleyman-ı Horasani oğlu Karaca Ahmed, Yunus-i Horasani oğlu Oklu Horos Dede, Hüsrev-i Horasani oğlu Sindel Baba gibi şahsiyetler Saruhanoğulları Beyliği’nin kuruluşuna vücud veren, Horasan Erenlerinin oğullarıdır. ”

Seyyid Sıbgatullah Arvasi

Nasıl Gidilir ; Bitlis – Hizan’da Gayda köyünde.

“Buradaki ses manevi uluların sesidir, Nâ-ehle pınar, ehle nur ve feyz çeşmesidir. Kalp destini boş getir, doldurmak istiyorsan, Korkma bitmez, Nehri’nin, Arvas’ın deresidir.”

”Gavs-ı Hizani Seyyid Sıbgatullahi Arvasi (k.s.) hazretlerinin kabr-i şeriflerinin bakım ve onarım çalışmaları Ahsen Vakfı tarafından yürütülmektedir.Peygamberlerin nebilerin evliyaların türbelerinin bakım ve onarımını yapmak amacıyla kurulan ve bu yönde faaliyetlerini sürdüren Ahsen Vakfı ‘dan ve bu yolda zerre miktarı emeği olan herkesten Allah razı olsun ve Mevla Cemaliyle Şereflendirsin inşaallah”

Sıbgatullah Arvasi (v.1870) Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlı, Arvas köyünde dünyaya gelir. Hizan ilçesinde yaşadığından dolayı Gavs-ı Hizani lakabıyla anılan Seyyid Sıbgatullah Arvasi’nin soyu Bağdat’tan gelmedir. Arvasi’nin nesebi Hz. Hüseyin’in (r.a) evlatlarındandır. İsmi, Sıbgatullah olup “Gavsu’l-Azam”, “Gavsu Hizani” veya “Gavs” lakaplarıyla meşhur olmuştur. “Arvasi” nisbesiyle de bilinir. Babası Lutfullah Efendi188, dedesi Seyyid Abdurrahman Kutub’dur. Kabri, Hizan’ın Gayda köyündedir.

Gavs-ı Hizani, küçük yaştan itibaren kelam, tefsir, hadis, fıkıh, gibi zahiri ilimleri tahsil eder. 1829 tarihine kadar İslami ilimler ile meşgul olur. Bu tarihte Van’da bulunan Şeyh Muhyiddin’den tarikat alır. Bir gün hocası ona, “Vefat etmiş velilerden istifade edecek, faydalanacak makama geldin.”, diye buyurur. Şeyhi vefat edinceye kadar hizmetinde bulunur. Daha sonra Cizreli Eş-Şeyh Halid’in yanına gider. Şeyh Halid’in vefatına kadar ona hizmet eder. Sonra halifesi olan Salih Sıbki’nin yanına gider. Ondan hilafet almaya hak kazanır. Ayrıca Bitlis’te Şeyh Musa ve Bitlisli Şeyh Abdulkadir’in de yanına gidip onlardan istifade eder.

1840 yılında es-Seyyid Taha-i Hakkari Horoslu Molla Murat’la Gavs’a “Kendi evine gel” diye haber gönderir. Bunun üzerine Gavs, Seyyid Taha’ya gidip onun hizmetine girer. 1851 yılında Şeyhi Taha Hazretleri vefat edince onun yerine geçen kardeşi Seyyid Salih’in sohbetine devam eder. Seyyid Sıbgatullah, birçok meşayihten tarikat almıştır. Seyyid Taha’nın huzurunda kemale eren Gavs, mürşidinin emriyle, Bitlis çevresinde irşad görevini yürütmek için, Hizan’ın Gayda köyüne gidip yerleşir.

Yerine halife olarak oğlu Seyyid Behaeddin’i bırakır. İki küçük oğlunu; Seyyid Nur Muhammed ve Seyyid Burhan’ı terbiyeleri için Molla Abdurrahman-ı Meczub’a emanet eder. Vefatında tebessüm eder bir vaziyette Kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim eder. O anda odanın içine bir güzel koku yayılır. Bu kokuyu odanın dışında duran diğer talebeleri de duyarlar. Bu koku defin esnasına kadar devam eder. Oğlu Celaleddin Efendi, cenazesini yıkar. Yıkama esnasında yakın hizmetçisi Ali Efendi ve Abdurrahman Tagi ona yardım ederler. Techiz ve kefenlenmesi yapıldıktan sonra talebeleri ve sevenleri tarafından cenaze namazı kılınır ve Gayda’da defnedilir. Ahsen Vakfı tarafından 2013’te Gavs-ı Hizani Seyyid Sıbgatullahi Arvasi (k.s.) Hazretlerinin kabrinin bakım ve onarımı gerçekleştirilir. Türbesinin bulunduğu Gayda köyüne yılda yaklaşık 50 bin kişi ziyaret eder.

Sıbgatullah Arvasi’nin dokuz kardeşi vardır. Bunlar, Mevlana Resul, Mevlana Abdulgani, Mevlana Cemaluddin, Mevlana Abdulmelik, Mevlana Abdulkahhar, Mevlana Abdulgaffar, Mevlana Muhammed, Mevlana Abid, Mevlana Nurullah olup hepsi de alim ve zahid kimselerdi.

Sıbgatullah Arvasi’nin sekiz evladı vardı. Bunlar Şeyh Celaluddin (Kardeşi Şeyh Bahauddin’den sonra babasının yerine o geçmiş ve bu hizmeti yürütmüştür. 1877 yılında vefat etmiştir), Şeyh Bahauddin (Şeyh Celaluddin’in küçüğüdür. Babasının halifesi olup, babasından sonra yerine geçer. İki ay görev yaptıktan sonra vefat eder. Sultan Veled, Seyit Bahri, Burhaneddin, Şeyh Hamza, Seyyid Nur Muhammed (Şeyh Celaluddin’den sonra tarikat hizmetinde bulunmuş ve birçok müridi olmuştur.), Şeyh Hasan (Halk arasında deli olarak bilinirdi).

Sıbgatullah Arvasi’nin halifeleri şu zatlardır. Abdurrahman Taği, Oğlu Seyyid Bahauddin, Şeyh Halid Sirvani (Zamanın Safisi, vaktinin Sibeveyh’i olarak meşhur olmuştur.), Şeyh Abdurrahman Behtani, Sofi Mustafa Kulati (Birgün Gavs, kendisine, “Sus!” der. Bundan sonra, ölünceye kadar, ona cevap vermekten başka bir şey konuşmaz.), Ali Can Kulpiki.

[toggle title=”Kaynaklar” load=”hide”] Abdulhalim Durma , Bitlis Evliyaları
[/toggle]

Haki Baba Sultan

Manisa – Merkez’de Haki Baba camii yanında

Haki Baba Mescidi, Haki Baba (Kaynak) Mahallesi, Yavaşali Sokağı’ndadır. Kitabesi bulunmamakla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde tarihsiz iki vakıf kaydı vardır. Haki Baba tarafından 14. yüzyılda yaptırılan mescit, kırma çatılı, alafranga kiremit kaplamalı, düz kireç harç sıvalı basit bir yapıdır. Minaresi sonradan yapılmış ve kuzeybatı köşesine yerleştirilmiştir.

Haki Baba ,Manisa şehrinin Saruhanoğulları’nın eline geçmesinde ve Manisa’nın Türkleşip Müslümanlaşmasında önemli rolü olan bir zattır. Yatırın yanında bulunan iki ağaç arasından geçenlerin günahlarının affolunduğu anlatılır. Halen hizmette bulunan caminin avlusunda 1871 tarihinde Serseri Dede adlı bir tarikat ehli tarafından yaptırılan bir çeşme bulunmaktadır. Ancak çeşmenin orijinali sonradan yaptırılan ilavelerle ve fayans kaplamalarla bozulmuştur. Aynı mahallede günümüze ulaşamayan bir de Haki Baba zaviyesinden söz edilir.

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak ;Evliyalar Şehri Manisa , Abdulhalim Durma , 2013 .
[/toggle]