Ana Sayfa>Genel(Sayfa 152)

Ahi Evren Sultan

Ahi Evran Sultan

Kütahya – Merkezde Ahi Evren camiinin karşısındaki türbesinde

Yaylı Sokak’tadır. Türbe, 16. yüzyıla tarihlenmektedir. Ahi Evran için yapılan türbenin mezarları, kime ait olduğu bilinmemektedir. Dikdörtgen planlı yapı, moloz taştan yapılmıştır. Ahi Evran Zaviyesi’nin güneyi, ahşap korkulukla bölünmüş olup, zaviyenin büyük bir bölümü türbeye ayrılmıştır. Bu bölümde büyük ölçüde bir lahit ve güneydeki pencere, önünde de üç lahit daha bulunmaktadır.

Şeyh Salih Efendi

Şeyh Salih Efendi

Kütahya Merkez’de Molla bey camiinin yanındaki türbesinde

Şa’ban-ı Veli yolu halifelerinden. Adı Mehmed Salih, babasi Hacı Halil Efendi’dir. 1805 yilinda doğmuştur, ilk tahsilini yaptıktan sonra Kastamonu’ya giderek Şa’ban-ı Veli hazretlerinin yoluna intisap etmis, uzun seneler tekkede kalarak yetişmiştir. Hocası ona hilafet vererek Kütahya’ya göndermiştir. Satın aldığı arsa üzerinde 15 odalı halvethane ve mescid yaptırmıştır. Vakfiyesini düzenlemiştir. Salih Efendi 1882 yilinda vefat etmiştir. Şeyh Salih Efendi’nin Molla Bey Camii’nin yanında yer alan Tekkesi, Kütahya’da ayakta kalabilmiş, geç devir tekke mescitlerin en önemlilerindendir. 1854 yılında Şeyh Salih tarafından Halveti Mesudiye Tekkesi olarak yaptırılmıştır. Yerine oğlu Mehmed Efendi şeyh olmuş ve o da burada vefat etmiş olup kabri aynı tekke içindedir. Tekkenin son Şeyhi 1936 yılında ölen Şeyh Bekir Efendi’dir. Bu nedenle ‘Bekir Efendi Tekkesi’ diye de anılır. Mescit ve türbe kısımlarından oluşmaktadır.

Seyyid Nurettin

Paşam Sultan - Seyid Nureddin 6

Kütahya – Merkez’de Kurşunlu sokakta bulunan Paşam Sultan tekkesinde

Kurşunlu Sokak’ta yer alan türbe, Seyyid Nureddin adıyla bilinen bir zaviye-tekkedir. Kütahya velilerinden. Şeyh Nureddin Hazretlerinın Türbesinin Kitabesi türbe 1421 yilinda yapıldığına göre bu tarihlerde yaşamışlardır. Türbede Paşam Sultan ile Seyyid Nureddin ve talebeleri medfundur. Kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Kubbeli yapı içerisinde, dört ahşap sanduka ve türbenin altında mumyalık bölümü bulunmaktadır. Duvarları iri moloz taştan örülmüştür.

Rivayete göre Paşam Sultan Kütahya’da vali iken kendisine bir şikayet gelir. Caminin karsisında ayakkabı tamircisi olan Nureddin Efendi diye birinin Cuma vakti namaza gelmediği şikayet konusudur. Vali Cuma vakti bir de ben göreyim, diye gider. Ezan vakti Vali “Haydi Cuma namazına gidelim, der. Nureddin Efendi gideriz bakalim, der. Yine ısrar edince “yum gözünü” buyurur. ‘Aç gözünü” deyince kendilerini Ka’be’de bulurlar. Namazı orada kılarlar. Dönecekleri zaman şeyhin bir akrabası ile karşılaşırlar. Akrabası helva yaptık götürür müsünüz derler. Tabağı da yanlarına alırlar. Yine aynı şekilde Kütahya’ya dönerler.

Vali, Nureddin Efendi’nin keramet ehli bir veli olduğunu anlayarak ona talebe olmak ister. Aynen Uftade hazretlerinin Kadı Aziz Mahmud Hüdai’ye yaptığı gibi merdivenleri, halı ve kilimleri süpürtür. Hamallık yaptırır ve neticede talebeliğe kabul eder. Kabirleri yaptırdıklan Tekke ve cami içindedir.

Paşam Sultan

Paşam Sultan - Seyid Nureddin

Kütahya – Merkez’de Kurşunlu sokakta bulunan Paşam Sultan tekkesinde

Kurşunlu Sokak’ta yer alan türbe, Seyyid Nureddin adıyla bilinen bir zaviye-tekkedir. Geniş avlusunda bulunan türbe, kitabesinden anlaşılacağı üzere koleradan ölen İbrahim Cemal’e aittir. Babası Kemalettin Paşa’dan ötürü buraya Paşam Sultan Türbesi denmektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Kubbeli yapı içerisinde, dört ahşap sanduka ve türbenin altında mumyalık bölümü bulunmaktadır. Duvarları iri moloz taştan örülmüştür.

Rivayete göre Paşam Sultan Kütahya’da vali iken kendisine bir şikayet gelir. Caminin karsisında ayakkabı tamircisi olan Nureddin Efendi diye birinin Cuma vakti namaza gelmediği şikayet konusudur. Vali Cuma vakti bir de ben göreyim, diye gider. Ezan vakti Vali “Haydi Cuma namazına gidelim, der. Nureddin Efendi gideriz bakalim, der. Yine ısrar edince “yum gözünü” buyurur. ‘Aç gözünü” deyince kendilerini Ka’be’de bulurlar. Namazı orada kılarlar. Dönecekleri zaman şeyhin bir akrabası ile karşılaşırlar. Akrabası helva yaptık götürür müsünüz derler. Tabağı da yanlarına alırlar. Yine aynı şekilde Kütahya’ya dönerler.

Vali, Nureddin Efendi’nin keramet ehli bir veli olduğunu anlayarak ona talebe olmak ister. Aynen Uftade hazretlerinin Kadı Aziz Mahmud Hüdai’ye yaptığı gibi merdivenleri, halı ve kilimleri süpürtür. Hamallık yaptırır ve neticede talebeliğe kabul eder. Kabirleri yaptırdıklan Tekke ve cami içindedir.

Mehmet Dumlu Kütahyevi

Kütahya Merkez’de Musalla Kabristanındaki Sunullah Gaybi hazretlerinin hemen yanında dır.

Aziz Mehmet Dumlu Hazretleri Kütahya’da doğmuştur. Baba tarafından soyu Buhara’ya uzanmaktadır. Dedesi Eşref Efendi Nakşibendi şeyhidir.  Dedesinin dedesi Hurşit Efendi
Buhara’da tahsilini tamamlamış bir Nakşibendi şeyhidir. Soyunda anne tarafından gelen bir manevi çizgi de mevcuttur. Anneanneleri Gülsüm hanımın Eskişehirli Sadık Efendi Aziz Hazretlerinden biatlı bir Şabani dervişi olduğu bilinmektedir.

Mehmet Dumlu Hazretleri ilk eğitimini Kütahya’da yaptı. Daha sonra hafızlık eğitimine başladı. Sekiz ayda Kuranı kerim hafızı oldu. Askerlik görevini İzmir Gaziemir’de tamamladı. Askerlik dönüşü kısa bir süre memurluk yaptı. Memurluktan ayrılıp Kütahya Şehitler Camii imamlığına tayin edildi. Müftülük kadrosunda Kuran Kursu öğretmenliği yapt 

1953 yılında Kütahya’da Ayşe hanımla evlendi. Evliliğinden iki oğlu bir kızı oldu. Oğulları Kamuran bey ve Sacit bey Kütahya’da ticaretle uğraşmaktadırlar. Kızı Asuman hanım da evlidir ve Kütahya’da yaşamaktadır. Mehmet Dumlu Hazretleri, eşi ile 47 yıllık bir evlilik hayatı sürdü. Eşi Ayşe hanımefendi, özenli, namazlarını kazaya bırakmamış bir hanımefendiydi. 2000 yılında Ayşe hanım vefat etmişlerdir. Bu tarihten sonra Mehmet Dumlu hazretleri büyük oğlu Kamuran beyle birlikte oturmuştur.

Aziz Mehmet Dumlu Hazretleri tasavvufa ilk olarak Mevlevi Şeyhi Kütahya’lı Akif Dede’ye intisab ederek girmiştir. O sırada Nakşibendi halifelerinden Altıntaş’lı Hacı Mehmet Efendi’nin sohbetlerine de devam etmektedir. İzmir Gaziemir’de askerlik görevini yaptığı sırada Kadiri şeyhi Sezai Efendi ile tanışır ve onun sohbetlerine katılır. Askerden terhis olduktan sonra Kütahya’ya dönen Mehmet Dumlu Hazretleri, Altıntaşlı Hacı Mehmet Efendinin vefat ettiğini öğrenir. Bunun üzerine kendisinde bir kamil mürşid arayışı başlar. Kütahya eşrafından Elifzade Nuri Efendi vasıtasiyle Uşak’ta bulunan Halveti Şabani Şeyhi Hoca Mustafa Efendi Aziz Hazretlerine biat ederek Halveti Şabani yolunda tasavvuf eğitimine başlar. Dervişliği çok coşkulu olan Mehmet Dumlu Hazretleri, kısa sürede şeyhinin takdir ve teveccühüne mazhar olmuştur.

Tasavvuf eğitimi yanında müzik eğitimine de devam eden Aziz Mehmet Dumlu Hazretleri, usul ve makam konularında kendisini yetiştirmiştir. Çok sayıda ilahiyi makam ve usulu ile ezberinde bulundurduğu için ilahiler konusunda araştırma yapan müzisyenlere yol göstermiştir. 

Dervişliği sırasında, hizmette ve gayrette önde yer alan Mehmet Dumlu Hazretleri şeyhinin vefatından önce irşad ile görevlendirildi. 1973 yılında vefat eden Uşaklı Mustafa Efendi Aziz Hazretleri’nin Halveti Şabani çizgisini aslına uygun olarak devam ettirmiştir. Kütahya, İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Konya, Kastamonu ve Erzurum vilayetlerinde sohbetleriyle; irfan yolunda istekli olanlara tasavvuf eğitimi vererek hizmeti sürdürmüştür. İrfan yolunda yüzlerce öğrenciyi, nefisleriyle mücadelede gerekli yol ve yöntemleri göstererek, irşad ve ıslah etmiştir.

Aziz Mehmet Dumlu Hazretleri, 27 Ağustos 2011 tarihinde Kütahya’da Cemal Alemine yürümüştür. Naaşı, Kütahya’da, Sunullah Gaybi Hazretlerinin Türbesi yanında, toprağa verilmiştir.

Kaynak ; Halveti.net

İshak Fakih

İshak Fakih

Kütahya – Merkez’de İshak camii girişinde sağ taraftaki türbesinde

Cemalettin ishak Fakhî Kütahya’da yetişen velilerden. GermiyanoğU Süleyman Şah ve Yakub bey zamanındaki en yüksek ullemadandır. Süleyman Kızını Murad Hüdavendigar’ın oğlu Bayezid’e vermek istediği zaman Osmanlı Hükümdarına gönderediği heyette de yer almıştır. Bu heyetin gönderildiği tarih 1381’den biraz evveldir. İshak Fakih’in mahlasının Cemaleddin ve babasının Hacı Halil Hayrullah olduğunu İshak fakih camiinin vakfiye ve kitabesinden anlıyoruz.

İshak Fakih’in 844 H. sesinde hayatta olduğunu ve 783 H. ten evvel de Osmanlı Hükümdarı nezdinde gönderildiğini nazarı dikkate alınırsa 90 yıldan fazla bir ömür sürdüğü görülür. Cemalettin İshak Fakih’in (825h. – 1422m) Rebiülevvel tarihli vakfiyesinden Mehmet isminde bir olduğu olduğu anlaşılıyor. İshak Fakih’in bu vakfı Sincanlıya tabi kırka köyündedir.İshak Fakih’in kabri banisi olduğu caminin  hemen girişindeki türbesindedir. Türbe de kitabe yoktur.

İshak fakih camii ve türbesi’nin özelikleri
a1.20 m. kalınlığında yüzleri ve köşeleri kesme taşlarla, tuğla ve harçla yapılmış olan cami esas arsaya uyularak 150:180 cm. dolma toprak üzerine inşa edilmiştir. Beşgen duvar üzerine oturtulmuş tek kubbesi ve çatısı vardır. Caminin giriş kapısına kuzeyden 6 basamak çimento merdivenle çıkılır. Solda taştan yapılmış bir istinat duvarı olup camiinin bu dış avlusu iki küçük kubbe ile örtülüdür. Avlunun sağında bir türbe ve türbenin bu kısmında demir parmaklıklarla iki pencere vardır. Türbe tek kubbelidir. Zemini çini plakalarla üç merkad vardır.
Cami (7.80 x 4.5) metrekare boyutunda olup kubbe dört köşe üzerine oturtulmuştur. Minber ahşap ve sadedir. Mihrap beton sıvalı mermer taklidi boyalıdır. Küçük bir müezzin mahvili ve 14 basamak tahta merdivenle kadınlar mahviline inilir.
Minare kesme taşlarla yapılmış olup şerefe kısmı tuğlalarla işlenmiştir. Külah ahşap ve kurşun kaplıdır. 54 basamaklıdır. Basamaklar aşınmış durumdadır.
Cami yanında bulunan çeşme de İshak Fakih tarafından yaptırılmış olup inşası 823h – 1420 m.’dir.

Kalburcu Şeyhi Ahmet Efendi

Kalburcu Şeyhi Pir Ahmet

Kütahya – Eskişehir yolu üzerinde. Kütahya ya 20 km mesafede

Kânûnî Sultan Süleymân devri âlim ve velîlerinden. Aslen Kütahya’ya yakın Gırbalcı köyündendir. Halk arasında Kalburcu Şeyhi adıyla meşhûr olmuştur. Mihmandâr ve Çavdarlı adıyla da bilinirdi. kaynaklarda doğum târihi bildirilmemektedir. 1570 (H.978) senesinde vefât etti.

Önce kendi memleketinin âlimlerinden ilim tahsîl etti. Sonra Şeyh Sinân Karamânî’nin hizmetinde bulundu. Abdüllatîf Efendinin sohbetlerinden çok istifâde etti.Mânevî hâllere ve makamlara kavuştu.

Şöyle bir hâdise anlatılır: Henüz talebeyken, arkadaşlarıyla derse gidip gelirlerdi. Bir gün derse gittiklerinde, iki arkadaşıyle berâber her biri, gönüllerinden geçenlerin hâsıl olması için hocalarından duâ istediler. Hocaları bu talebelerini kırmadı. Onlar için duâ etti.Hocalarının duâsı bereketiyle, o talebelerden biri Pâdişâhın ordusunda komutan, biri de ilim ehli âlim bir kimse oldu. Ahmed Dede ise; hazret-i İbrâhim gibi çok mâl ve mülke kavuştu, zengin oldu. Daha sonra İstanbul’a geldi. Burada büyük zâtlardan olan Kütahyalı Merkez Efendinin yanında hizmet etti. Merkez Efendinin yanında İslâmiyetin güzel ahlâkını ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yolunu öğretmek için izin aldı. Yine büyük zâtlardan Kastamonulu Şâban Efendinin de iltifatlarına kavuştu.

İstanbul’dan ayrılıp memleketine geldi. Burada yaptırdığı zâviyesinde ikâmet eder, insanlara dünyâ ve âhiret saâdetinin yollarını öğretirdi.Hocasının duâsı bereketiyle çok mal ve mülke kavuştuğundan, herkese çok fazla ikrâmlarda bulunurdu. Gece-gündüz, gelene geçene yemek yedirir, açları doyururdu. Zâviyesinde sofra hiç eksik olmazdı. Çok kerâmetleri görüldü. Ömrü boyunca hiç kimseden hediye, maaş ve sadaka gibi şeyleri kabûl etmedi. Çiftçilikle geçinirdi. Tarlalarından elde ettiği ürünlerden, misâfirlerine yedirmek ve ihtiyaç sâhiplerine vermek için bir mikdar ayırmak âdetiydi. Hattâ hayvanlar ve kuşlar için bile yiyecek ve buğday ayırırdı.

Tarlaya ektiği buğday ve çavdarlar, normal tohumdan olmasına rağmen, çok güzel ve benzersiz olurdu. Bu sebeple Ahmed Dede’ye halk arasında Çavdar Şeyhi de derlerdi. Tarlalardan elde ettiği buğdayı bir anbara koyar, kapısını kapatırdı. Buğdayı anbarın altındaki oluktan alırlardı. Anbarın tamâmen boşaldığı hiç görülmedi. Bu sâyede hiçbir zaman zahire sıkıntısı çekilmezdi. Ahmed Dede’ye civar köy ve kasabalardan çok misâfirler gelirdi. Misâfirlere, ayrılırken birer çörek verir, onlar da bunu yol azığı yaparlardı. Her zaman; “Bu nîmetlerin hepsi, Ahmed Dede’nin hocası Abdüllatîf Efendinin duâsı bereketi iledir” diye Allahü teâlâya şükrederlerdi.

Sultan İkinci Selîm şehzâdeyken Ahmed Dede’yi ziyâret etmiş ve zâviyesi yakınında bir mescid yaptırmıştır. Kalburcu Şeyhi Ahmed Dede 1570 (H.978) senesinde memleketinde vefât etti.Kabri oradadır.

KAYNAKLAR

1) Şakâyik-ı Nu’mâniyye Zeyli (Atâî); s.203

2) Sicilli Osmanî; c.1, s.201