Davud Halveti (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii bahçesindeki Halveti tekkesinde.

Osmanlılar zamanında Mudurnu’da yetişen evliyâdan. Ali Bey adında bir zâtın oğlu olup, “Uzun Dâvûd” ve “Dâvûd-i Mudurnî” diye tanınırdı. Doğum târihi belli değildir. Halvetî şeyhlerinden Seyyid Yahyâ-i Şirvânî’nin yüksek talebelerinden Şeyh Habîb’in sohbetlerine devam edip, tasavvufun yüksek ma’rifetlerine kavuştu. Meczûb bir zât idi. İsfendiyâroğlu Kızıl Ahmed adında bir zât, Şeyh Davud’a bir mektûp yazarak, tasavvuf talebeleri arasında pek ma’lûm, başkalarına ise mestur (gizli) olan “devâir-i hamse”den bahseden bir eser yazmasını rica etmişti. Şeyh Dâvûd da, onun ricasını kabûl edip, devâir-i sülûktan yedi dâireyi açıklayan “Gülşen-i tevhîd” adında bir kitap yazıp gönderdi. Bu eser, Arabca ve Türkçe şiirlerle, tasavvufta cezbe ve sülûk hâllerini anlatmaktadır. Tasavvuf ehli arasında çok okunmuş ve uyulmuştur. Tasavvuftaki yüksek hakîkatleri anlatan kıymetli bir eserdir. Ayrıca halîfelerinden “Kâşifi” mahlaslı bir şâirin, Şihristânî’nin “Milel ve Nihâl” kitabı tarzında, “Tehzîb-ül-akâid ve müfîdet-ül-fevâid” isminde bir eseri de mevcûttur. Dâvûd-i Halvetî, 913 (m. 1507) sesinde Mudurnu’da vefât etti.

“Şakâyık-ı Nu’mâniyye” kitabının sahibi şöyle anlatır: Doğduğum andan bülûğ yaşına girinceye kadar dilim çözülüp konuşamamıştım. Birgün babam beni alıp, Şeyh Davud’a götürdü ve benim bu hastalıktan bir an önce kurtulmam için duâ etmesini rica etti. Tâhâ sûresi 25-28. âyet-i kerîmelerinde nieâlen: “Ey Rabbim! Benim, göğsüme genişlik ver. İşimi kolaylaştır. Dilimden düğümü (şu peltekliği) çöz. Böylece sözümü iyi anlasınlar!” buyurulduğu gibi duâ etti. Kendi mübârek ağızlarından, benim ağzıma birşeyler okudu. Dilim hemen çözüldü. Evimize döndüğümde annemi görünce; “Anacığım, artık ben konuşuyorum” diye seslendim.”

Yine şeyhin dostlarından biri şöyle anlatır. “Ba’zı arkadaşlarımla Karaman diyârına seyahate çıkmıştık. Yolumuz susuz bir bozkıra uğradı. Susuzluk ve sıcak hava hâlimi perişan etmiş, helak olayazmıştım. Bu hâlde iken, karşıdan bir kalabalık topluluk göründü. Onlarda su bulabilirim ümidi. İle sevinmiştim. Yakınımıza geldiklerinde gördüm ki, meczûb bir derviş, zikrederek (Allah, Allah diyerek) yürüyordu ve elinde su dolu bir ibrik taşıyordu. Bana doğru bakınca, elindeki ibriği havaya fırlattı. Havadan yere düştüğünde, o ânda hararetim geçiverdi. Bu zâtın kim olduğunu araştırınca, kâfilenin reîsinin Şeyh Dâvûd ve meczubun da, talebelerinden Şeyh Süleymân adında bir kimse olduğunu anladım. Hemen Şeyh’e koştum. Onun bu açık kerâmetini görünce, büyüklüğünü anlayıp ona talebe, oldum.”
Kaynaklar ;
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 374
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye cild-1, sh. 415
3) Sicilli Osmânî cild-2, sh. 324
4) Tâc-üt-tevârih cild-2, sh. 597
5) Osmanlı Müellifleri cild-1, sh. 69

Mehmed Talui Efendi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da ilçe merkezinde yer alan Kanuni Sultan Süleyman camii haziresinde

Mudurnu Velilerinden. 1689’da Mudurnu’da doğdu. İstanbul’da Halveti Şeyhi Nasuhi Efendi ve oğlu Ali Efendi’nin yanında yetişti. 1742 ‘de Halveti Tekkesine Şeyh oldu. Ömrünün son yıllarında yeniden Mudurnu’ya döndü ve 1757’de vefat etti. Kabri şerifi ; Mudurnu’daki Kanuni Sultan Süleyman camii bahçesindedir.

Kaynak ;Türkiye Gazetesi , Orta Anadolu Evliyaları , cilt 1

Şeyh Sırrı Ali Efendi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velileridendir. Hamdi Efendi’nin oğlu ve Abdurrahim Tirsi hazretlerinin torunlarındandır. Tarikat feyz ve nasibini babasından almıştır. Hicri 1046, Miladi 1636 senesinde gürültülü dünya hayatını bırakarak Cemal Alemi’ne yürümüştür. Dedesinin yanında sırlanmıştır. Bir divanı vardır.

Şeyh Abdullah Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Muslihuddin Efendi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Abdurrahim Tirsi hazretlerinden tarikat nurunu alıp, yüce Allah’ın sırlarına ulaşan bahtiyar bir zattır . Kendisi Mudurnu’ludur.
Abdurrahim Tirsi hazretlerinin oğlu Hamdi Efendi çok küçük yaşta olduğu için , vasiyeti gereğince Muslihuddin Efendi hazretleri şeyhinin yerine geçmiştir.

Şeyh Muslihiddin Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Eşref-i Sani (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velilerindendir ve Şeyh Lütfullah Efendi’nin oğludur. Babasından tarikat alıp, gerekli kademelerde hizmet edip seyrini tamamladıktan sonra irşad postuna oturmuş, nice aşıklara ilahi neşe veren şarabı içirmiştir. Ömrünü mücahede ve riyazatlarla geçiren erenlerdendir.

Hicri 1109 , miladi 1697 senesinde ahiret yurduna göçmüştür. Abdurrahim Tirsi hazretlerinin türbesinin yanında yüce Allah’ın rahmet ağuşuna tevdi kılınmıştır. Hem zahir, hem de batın ilimlerde ulaşılmaz bir doruk idi.

Şeyh Eşref-i Sani Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Şiir kabiliyeti bulunan hazretin ilahilerinden bir örnek ;

Gönülde ateş-i aşk ile yanmış taze dağım var,
Benim bu tekye-gah içre sönmez bir çerağım var.

Bana olmaz mukabil, kimse, meydan-ı muhabbette,
Elimde tiğ-ı himmet gibi bir yalın bıçağım var.

Aceb mi kuşe-i uzlette daim itikaf etsem,
Benim bu kainatın iltifatından ferağım var.

Bu Sani Eşref’in hiç bab-ı arza ihtiyacı yok,
Muhammed Mustafa gibi benim bir sığıncağım var.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Abdullah Efendi – Mudurnu

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velileridendir. Şeyh Eşref-i Sani hazretlerinin oğludur. Babasından İntisabda bulunup, gerekli mertebelere ulaşarak hilafet almış ve irşad postuna oturmuşlardır. O da babası gibi zahir ve batın ilimlerinde yüce makamlara ulaşmışlardır.

Şeyh Abdullah Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Hicri 1147 , miladi 1734 senesinde şehid edilerek vefat etmiş, babasının yanında Abdurrahim Tirsi hazretlerinin civarına sırlanarak Cemal Alemine ulaşmıştır.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Şeyh Abdulkadir Efendi – Mudurnu

Bolu – Mudurnu’da Kanuni Sultan Süleyman camii karşısındaki Abdurrahim Tirsi hazretlerinin yanında

Mudurnu Velilerindendir. Şeyh Abdullah Efendi‘nin oğludur. Babasından inabe alarak feyz almış, irşad postuna oturmaya hak kazanmıştır. Ömrünü mücahede ve riyazatlarla geçiren erenlerdendir. Sırri mahlası ile ilahileri vardır. Hicri 1176 (miladi 1734) yılında ahiret alemine yürümüş, temiz soylu dedelerinin yanında yüce Allah’ın rahmetine emanet edilmiştir.

Şeyh Abdulkadir Efendi’nin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)

Devran sırrına (ayak zikrine) dair ” Devranname” adında bir eseri ve bir ” Divan’ı” vardır. Farsça şiir yazacak kadar Fars diline aşina idi.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

Abdurrahim Tirsi (k.s.)

Bolu – Mudurnu’da İlçe merkezindeki Kanuni Sultan Süleyman camii ‘nin hemen karşısında

İznik yakınlarındaki Tirse köyünde doğdu. Babası Bayezid Fakih köyde imamlık yapıyordu. Küçük yaşta babası ile İznik’e giderek büyük Veli Hacı Bayram Veli hazretlerinin damadı ve Kadiri tarikatının Eşrefiyye kolunun kurucusu Eşrefoğlu Rumi’nin sohbetlerine katıldı. Eşrefoğlu Rumi’nin ” Bu çocuğu bize verin, talim ve terbiyesi ile meşgul olalım ” buyurması üzerine babasının rızası ile onun yanında kalarak yetişti.

Eşrefoğlu Rumi hazretleri küçük Abdurrahman’ı kendi gözetim ve eğitimine alarak tahsiline dikkat buyurmuşlar, en sonunda kendi tarikatının halifeliğini vererek maksadına nail kılmışlardır. Bir süre sonra Eşrefoğlu Rumi’nin kızı Züleyha Hatun ile evlendi. Böylelikle bir yandan damat, bir yandan da halifesi olarak maddesine ve mansına ortak eylemiştir.

Abdurrahim Tirsi hazretleri ; Yunus Emre ve Eşrefoğlu Rumi hazretlerinin tesirinde kalarak hece vezni ve sade dille yazdığı çok güzel şiirleri ve divanı vardır.Abdurrahim Tirsi hazretlerine ait olan ilahiler uzun süre kadiri dergahında okunmuştur.

Şeyh Abdurrahim Tirsi hazretlerinin Silsile-i Şerifi

1. Hz. Seyyid-i Kâinât Muhammed-i Mustafa (sas.)
2. Hz. Ali (ra.)
3. Hz. Hasan Basri (ks.)
4. Hz. Habib Acemi (ks.)
5. Hz. Maruf Kerhi (ks.)
6. Hz. Sırrı Sakati (ks.)
7. Hz. Cüneyd Bağdadi (ks.)
8. Hz. Ebû Bekir Şibli (ks.)
9. Hz. Abdülvahid Tamimi (ks.)
10. Hz. Şeyh Ebu Fereç Tarsusi (ks.)
11. Hz. Şeyh Ebu Kureyşi Ayiyul Hakari (ks.)
12. Hz. Şeyh Ebu Said Mubarek Mahsumi (ks.)
13. Hz. Şeyh Seyyid Abdulkadir Geylani (ks.)
14. Hz. Şeyh Seyyid Şemseddin Muhammed (ks.)
15. Hz. Şeyh Seyyid Şehabeddin Ahmed (ks.)
16. Hz. Şeyh Seyyid Hüseyin Hamavi (ks.)
17. Hz. Şeyh Seyyid Eşrefoğlu Rumi (ks.)
18. Hz. Şeyh Abdurrahim Tirsi (ks.)
19. Hz. Şeyh Muslihiddin Efendi (ks.)
20. Hz. Şeyh Hamdi Efendi (ks.)
21. Hz. Şeyh Sırrı Ali Efendi (ks.)
22. Hz. Hamdullah Sani Efendi (ks.)
23. Hz. Şeyh Lütfullah Efendi (ks.)
24. Hz. Şeyh Ahmed Efendi (ks.)
25. Hz. Şeyh Eşref Sani (ks.)
26. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
27. Hz. Salih Efendi (ks.)
28. Hz. Şeyh Abdülkadir Efendi (ks.)
29. Hz. Şeyh Muhyiddin Efendi (ks.)
30. Hz. Şeyh Şerafüddin Efendi (ks.)
31. Hz. Şeyh İzzeddin Efendi (ks.)
32. Hz. Şeyh Abdullah Efendi (ks.)
33. Hz. Şeyh Avnüllah Efendi (ks.)
34. Hz. Şeyh Fahreddin Efendi (ks.)
35. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
36. Hz. Şeyh Mehmed Fahreddin Efendi (ks.)
37. Hz. Şeyh Nafiz Efendi (ks.)
38. Hz. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Efendi (ks.)
[/toggle]

Çok büyük kerametler sahibi olan Abdurrahim Tirsi hazretleri , Hicri 926 ( miladi 1519) yılında Sefer ayında vefat etmiştir. Kırk sekiz yıl süreyle dergahda postnişilik yapmıştır.

Kaynak ;
Rahmi Serin, Hayreddin Tokadi Hazretleri ve Bolu ilçelerindeki Türbeler
İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları

İskilipli Atıf Hoca (k.s.)

Çorum – İskilipli’de Gül Baba kabristanında

İskilip’in Toyhane köyünde doğdu. Babası, Akkoyunlu aşireti beylerinden ve İmamoğulları’ndan Mehmed Ali Ağa, annesi Mekke-i Mükerreme’den göç etmiş Benî Hattâb aşireti şeyhlerinden, Kartaldağ yaylasında medfun Arap Dede adıyla şöhret bulmuş şeyhin torunu Nazlı Hanım’dır.

Altı aylıkken öksüz kalan Mehmed Âtıf dedesi Hasan Kethüdâ tarafından büyütüldü. İlk dinî bilgileri köyündeki hocalardan aldı. İskilip’te müderrislik yapan Hoca Abdullah Efendi’den bir süre ders okuduktan sonra ailesinin muhalefetine rağmen ilim tahsili amacıyla İstanbul’a gitti. Burada öğrenimine devam ederken bir yandan da geçimini sağlamaya çalıştı. 1902’de medrese tahsilini bitirdi ve aynı yıl açılan ruûs imtihanına girerek “İstanbul müderrisliği”ni kazandı; ertesi yıl Fâtih Camii’nde ders vermeye başladı. Bu arada İstanbul Dârülfünunu İlâhiyat Fakültesi’nden 1905’te mezun olarak Kabataş Lisesi Arapça öğretmenliğine tayin edilen Âtıf Efendi, Meşîhat-ı İslâmiyye Dairesi’nde bulunan dersiâmların mağduriyetini giderme konusunda yaptığı çalışmalar üzerine şeyhülislâm tarafından Bodrum’a sürüldü; oradan da Kırımlı İbrâhim Tâli Efendi’nin pasaportu ile Kırım’a geçti. Kırım’dan Varşova’ya kadar giden Âtıf Efendi, II. Meşrutiyet’in ilânından bir hafta önce İstanbul’a döndü. 1910’da medâris müfettişliğine getirildi. Bu arada Sebîlürreşad ve Beyânülhak’ta yazılar yazdı. Donanma Cemiyeti yararına kaleme aldığı Nazar-ı Şerîatte Kuvve-i Berriyye ve Bahriyye’nin Ehemmiyet ve Vücûbu adlı eseri dolayısıyla takdirnâme aldı.

31 Mart Vak‘ası’nda bir hafta tutuklu kalan Mehmed Âtıf Efendi, Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesi (1913) olayında dahli olduğu gerekçesiyle Sinop’a sürüldü. Çorum, Boğazlıyan ve Sungurlu’da yaklaşık bir buçuk yıl kadar sürgün hayatı yaşadıktan sonra İstanbul’a döndü. Her iki olaydan sonra da resmî makamlar bir yanlışlığa kurban gittiğini, suçlu olmadığının anlaşıldığını ifade etmişlerdir (Ebül‘ulâ Mardin, II-III, 970). Dört yıl görev alamadı. 1918’den sonra Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi kısm-ı âlî tefsîr-i şerîf ve Medresetü’l-kudât’ta hikmet-i teşrîiyye müderrisliğine tayin edildi. 1 Ocak 1919’da da İbtidâ-i Dâhil Medresesi umum müdürlüğü idarî görevine getirildi.

19 Şubat 1919’da Mustafa Sabri Efendi’nin başkanlığında kurulan Müderrisîn Cemiyeti’nin ikinci başkanlığına tayin edildi. Cemiyet, 24 Kasım 1919’da genel kurul toplantısında alınan karar gereğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri Efendi’nin şeyhülislâmlık makamına tayini üzerine başkanlığa Âtıf Efendi getirildi. Cemiyet, ilk olarak İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden bir beyannâme yayımladı. İskilipli, işgal kuvvetlerine ve yeni bir tehlike olarak ortaya çıkan Bolşevizm’e karşı olan beyannâmelere de imza attı. Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde şubeleri açılan Teâlî-i İslâm Cemiyeti pek çok kitap bastırarak dağıttı ve köylü çocuklarının bilgilendirilmelerine öncülük etti, ayrıca bir ilmihal ile İslâm tarihi kitabı hazırlattı.

1922 yılı Ramazanında huzur derslerine muhatap olarak katılan Âtıf Efendi, Alemdar ve Mahfil gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı. Cenab Şahabeddin, Ömer Rıza (Doğrul) ve Süleyman Nazif ile itikadî ve fıkhî konularda kalem münakaşalarına girişti. Bu arada İstiklâl Savaşı’nda işgal güçlerine karşı mücadele verdi.

1924’te yazıp Maarif Vekâleti’nin ruhsatı ile bastırdığı Frenk Mukallidliği ve Şapka adlı risâlesi yüzünden şapka kanununa muhalefetten dolayı 7 Aralık 1925’te tutuklandı ve Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından Giresun’a sevkedildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi Of, Erzurum, Rize vb. yörelerdeki şapka kanununa aykırı hareketlerle ilgisi olup olmadığını araştırdı. Söz konusu eserini, ilgili kanunun çıkmasından yaklaşık bir buçuk yıl önce yazmış olması ve suçunun sabit görülmemesi üzerine berat ettiyse de serbest bırakılmayarak İstanbul’a getirildi, oradan da tekrar Ankara’ya gönderildi. 1926 yılı başlarından itibaren Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından tutuklu olarak yargılandı. Savcı Necip Ali’nin (Küçüka) iddia makamı olarak istediği üç yıllık kürek cezasına karşılık mahkeme heyetince idama mahkûm edildi. 4 Şubat 1926’da Ankara’da eski meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısı’nda Babaeski müftüsü Ali Rızâ Efendi ile beraber idam edildi .

Âtıf Hoca idam edildikten sonra, yıkanmadan ve cenaze namazı kılınmadan Mamak Kimsesizler Mezarlığı’na defnedildi. Yıllar sonra aile üyelerine Âtıf Hoca’nın mezarının taşınması gerektiği söylendi. Aile fertleri ise, devlet yetkililerinden korktuklarından bir cevap veremiyordu. Çünkü Âtıf Hoca’ya uygulanan zulüm ve işkence ile bütün akraba ve arkadaşları sindirilmişti. Âtıf Hoca’nın idamından sonra eşi Zahide Hanım ve kızı Ayşe Melahat kimsesiz kaldı. İstanbul’da bir gayrimüslim topluluğun saldırısına uğrayan aile, Âtıf Hoca’nın doğduğu köye, Toyhane’ye döndü.

Âtıf Hoca’nın yeğenlerinden Bahattin İmal Hoca anlatıyor: “Âtıf Hoca’nın idamından sonra, aile daha fazla zarar görmemek için sürekli olarak devletten uzak durdu. Tabir yerindeyse ailenin izi kaybettirildi. Nüfus müdürlüğünde bir memur biz sıkıntı çekmeyelim diye kayıtları değiştirmiş. Soyadı kanun çıktığı yıllarda bütün köyün kütüğü değiştirilmiş. 1954 yılında Ankara’daki mezarlığın yeri değişeceği zaman ‘Gelin mezarınızı taşıyın.’ diye köye zabit göndermişler. Ancak hiç kimse korkudan gidip mezarı alamamış. Çünkü İskilip halkı ve bütün köylü sindirilmiş.”

İskilipli Atıf Hoca’nın Eserleri
1- Nazar-ı Şerîatte Kuvve-i Berriyye ve Bahriyye’nin Ehemmiyet ve Vücûbu (İstanbul 1326); Muînü’t-talebe (İstanbul 1326);
2- Medeniyyet-i Şer‘iyye ve Terakkiyât-ı Dîniyye (İstanbul 1329; Şeriat Medeniyyeti, s. nşr. Sadık Albayrak, İstanbul 1975);
3- Mir’âtü’l-İslâm (İstanbul 1332);
4- İslâm Yolu (İstanbul 1338; Yeni İlmihal: İslam Yolu, s. nşr. S. Hüküm, İstanbul 1991); Tesettür-i Şer‘î (İstanbul 1339);
5- İslâm Çığırı (İstanbul 1339);
5- Dîn-i İslâm’da Men‘-i Müskirât (İstanbul 1340);
6- Frenk Mukallidliği ve Şapka (İstanbul 1340; s. nşr. Ömer Faruk, İstanbul 1994).
7- Frenk Mukallidliği ve Şapka, Dîn-i İslâm’da Men‘-i Müskirât ve Mir’âtü’l-İslâm adlı eserleriyle Sebîlürreşad, Beyânü’l-Hak, Mahfil ve Alemdar’da çıkan bazı yazıları bir araya getirilerek Frenk Mukallitliği ve İslam adıyla Sadık Albayrak tarafından yayımlanmıştır (İstanbul 1976). Ayrıca Frenk Mukallidliği ve Şapka’nın dışındaki bütün eserleri ve yazıları İskilipli Âtıf Hoca Nasıl İdam Edildi? (İskilipli Atıf Efendi ve Tüm Eserleri; haz. Sadık Hocaoğlu, İstanbul, ts.) ve yazma halindeki Mültekā tercümesi İslâm Fıkhı altında yeni harflerle neşredilmiştir (I-VI, haz. Mümtaz Habip Güven – Abdullah Sivridağ, İstanbul 1994).

Âtıf Hoca’nın Mamak Kimsesiz mezarlığındaki kabri, mahkemede zabıt katipliği yapan ve Atıf Hoca”nın idam ve defninde bulunan bir kişinin oğluna bıraktığı vasiyet ile 2000 yılında bulundu. Atıf Hoca”nın kemikleri, yeğenlerinden alınan kan, tırnak ve saç örnekleriyle yapılan DNA testi de pozitif çıkınca, 2008 de Fazilet Partisi eski Hatay Milletvekili Dr.Mehmet Sılay ve İskilip eski Belediye Başkanı Orhan Öztürk tarafından alınarak, İskilip”teki Gülbaba Mezarlığına getirildi. Cenaze namazı yıllar sonra kılınan Atıf hoca, Gülbaba Mezarlığında defnedildi.Atıf Hoca”nın kabrine sahip çıkan İskilip halkının yoğun isteği üzerine bir süredir yapımı konuşulan anıt mezar için çalışmalar uzun gayretler sonunda 2008 yılında tamamlandı ve kabri şerifi şimdiki halini aldı. (Allah yapanlardan razı olsun )

Kaynaklar ;
Türkiye diyanet vakfı , İslam Ansiklopedisi , Sadık Albayrak
Mehmet Sılay, İskilipli Âtıf Hoca, Düşün Yayınları, 2010, İstanbul.

Fahreddin Rumi (k.s.)

Bolu – Mudurnu ilçe merkezindeki Kanuni Sultan Süleyman camii haziresinde.

Zeyniyye Tarikatı mensuplarından olup, adı Zeynüddin Ebu Bekr Bin Muhammed Safi’dir. Asıl adının Yahya Fakih olduğu mahlas olarak Fahreddin Rumi diye kullanıldığı da kaynaklarda geçmektedir.

Sultan Birinci Bayezid devri ulema ve şeyhlerindendir. Horasan’nın Rey şehrinde doğmuş, tahsilini orada ikmal ettikten sonra Konya’ya gelmiş, oradan Edirne’ye sonra Konya’ya gelmiş Müştemil-ül Ahkam adını verdiği kitabını yazmıştır. İbadetini sürdürmek ve öğrenci yetiştirmek için o zaman ileri bir eğitim ve kültür merkezi olan Mudurnu’ya yerleşmiştir. Günlerini hem bilimsel çalışmalar yaparak, hem de ibadetle geçirirdi.

Gece ve gündüz okunacak duları toplayıp gerekli gördüğü ek ve güzel açıklamalarla bunlardan bir eser meydana getirdi. Dînî ilimlerde âlim olup, çok ibâdet ederdi. Zühd ve vera’ sahibi idi. İnsanlardan uzak, kendi halinde yaşardı. Halkın arasına fazla karışmazdı. Takvâsı çok fazla idi. Dînî ilimlerle meşgûl olmayı çok severdi. Mudurnu’da hem halkı irşâd eder, onlara din ve dünyâ saadetinin yollarını gösterir, hem de ilimle meşgûl olurdu.

Fahreddin Rumi hazretleri , 864 (m. 1460) senesinde Mudurnu’da vefat etmiştir. Kabri şerifi ; Kanuni Sultan Süleyman camii haziresindedir.
Kaynaklar ; Türkiye Gazetesi , Orta Anadolu Evliyaları , cilt 1