Leblebici Dede

Leblebici Dede Türbesi ; İzmir – Menemen ilçesi, Kâzım Paşa Mahallesi, Paspan sokaktadır.

Halkın Leblebici Dede veya, Yeşil Türbe adını verdiği yol kenarında tek mezar yerinden ibaret bu yatır da Hıdır Dede gibi rağbet görmektedir. Ancak burada Hıdır Dede’den farklı olarak adaklar adandıktan ve dualar edildikten sonra leblebi dağıtıldığı söylenir.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Hıdır İlyas Dede

İzmir ili, Menemen ilçesi Kazımpaşa Mahallesi Yıldız Tepe mevkii batısında yol üzerinde bulunan Hıdır Dede Türbesi Kubilay anıtı giriş kapısı ilerisindedir.

Şehre hakim Hıdır Tepe mevkiinde halk arasında Hıdır Dede olarak bilinen yatırın bulunduğu yerde, iki ayrı mezar bulunmaktadır. Anlatılır ki, İzmir-Manisa-Menemen üzerinden kervanlarla iki günde kat edildiğinden iki günlük yolculuğun yarısı Menemen’e denk gelmektedir. Bu sebeble Saruhan Beyi bir günlük yolculuğun gece molası için konaklama yeri olarak Menemen’i uygun görür. Bir bedesten ile han inşa edilmesi için Kamil Dedeyi görevlendirir. Han ve bedesten inşaatını halen mezarları Hıdırlık Tepesinde bulunan iki usta yapar. Bu arada Kamil Dede Taşhan’ın yanındaki türbeyi kendisi için yaptırır. Nitekim ölümünden sonra bu türbeye gömülür. Taşhan, Bedesten ve Kamil Baba Türbesinin inşaatı için gereken su, ilginç bir yöntemle Hıdırlık Tepesindeki kuyudan sağlanır. Kuyunun suyu diğer kuyulardaki gibi alttan veya yanlardan gelmemektedir. Su üst taraflardan gelmekte olduğundan, iki usta tarafından V seklinde oyularak kuyuya daha çok su gelmesi sağlanılmıştır. Kuyunun tabanında toplanan sular borularla, az aşağıda, bugünkü çeşmenin bulunduğu yere akıtılır. Suyun bir bölümü künk borularla Taşhan yakınına getirilir. Buldukları suyun kesintisiz aktığını gören ustalar, inşa ettikleri çeşmenin yanı başına da öldüklerinde gömülmeleri için bir yer ayırırlar. Nitekim öldüklerinde vasiyetleri üzerine çeşmenin yanına gömülürler. Halen Hıdır Tepede bulunan iki mezar bu ustalara ait mezarlardır. Halk arasında yaygın adı ise Hıdır Dede Yatırı’dır. Ustaların adları ise bilinmemektedir. Halk burada dertlerine çare bulmak maksadıyla mum yakmakta, yakınlardaki ağaçlara bez bağlamakta, bir kısmı da çeşitli adaklar adamaktadır.

Türbe İlyas isminden dolayı hıdrellez zamanı olan 5-6 mayıs da aşırı kalabalık olmaktadır.
İnançlara göre iyileri mükafatlandırıp, kötüleri cezalandıran, zorluklarda yardımcı olan ve bolluğa kavuşturan Hızır’ın İlyas Peygamberle buluştuğu 5-6 Mayıs Dilek Bayramı olarak kutlanıyor.Halk arasında kabul edilen bu inanca göre o gece Hıdrellez Ateşi yakılacak. Ateş üzerinden atlayan vatandaşlar dilek tutacak. Yıldız Tepe mevkiinde yol kenarında bulunan Hıdır Dede Türbesi Hıdırellez Bayramı dolayısıyla Menemen ve çevre ilçelerden gelen vatandaşların akınına uğramaktadır.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Kasımpaşa Türbesi – Menemen

Kasımpaşa mahallesi, Türbe Sokakta yer alan ve şimdi tamamen yenilenmiş olan Kasımpaşa Camii`nin güneydoğu kenarındadır.

Rivayete göre türbede Kasım Paşa ve oğlu bulunmaktadır. Başka bir rivayete göre de Kasım Paşa türbeyi 1407 yılında Girit Savaşında üstün başarı gösteren bir askeri için yaptırır. Daha önceleri Kasımpaşa Camisine bitişik olarak yapılmış olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Türbenin giriş kapısının üzerinde bulunan ve tam okunamayan kitabesinden ise 1406 senesinde, Abdullah oğlu Ali Ağa tarafından yaptırılmış olduğu sanılmaktadır.  Türbe , 8 gen planlı ve almaşık duvar örgülü ve dıştan kiremit kaplı bir kubbe ile örtülüdür. Kalan izlerden girişinin önünün revaklı olduğu anlaşılmaktadır. Basık kemerli giriş kapısı fırfırlı bir çökertme içine alınmıştır. Türbe iç kısmı dışta olduğu gibi 8 gen plan şemasına sahip olup kenarlar alt seviyede fırfırlı kemerli çökertmeler içine alınmıştır. Üst seviyede ise cami ile bitişen kenarlar dışındaki 6 kenarda teğet kemerli birer küçük tepe penceresi yer almaktadır. Türbe de orta alanda bir büyük bir küçük iki sanduka yer almaktadır. Bu sandukalar kitabeli , herhangi bir mezar taşı ihtiva etmemektedir

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Şeyh Muhammed Esad Erbili (k.s.)

İzmir – Menemen’de Safa camii içerisinde

Son devrin Meşhur Nakşi- halidi Şeyhlerinden ve Cumhuriyet dönemi din mazlumlarından . gerçek bir şehit.

Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Esad Erbili (1847-1931)’nin Musul’un Erbil kasabasında doğar. Dedesi, Hâlid el-Bağdâdî’nin Erbil’de inşa ettirdiği tekkeye şeyh olarak tayin ettiği halifesi Hidâyetullah Efendi, babası daha sonra aynı tekkede şeyhlik görevinde bulunan Muhammed Said Efendi’dir.

Medrese tahsilini doğduğu bölgede tamamlayan Esad Efendi yirmi üç yaşında Hâlidî şeyhi Tâhâ el-Harirî’ye intisap eder. Beş yıl sonra sülûkünü tamamlayarak hilâfet alır (1875). Aynı yıl hac farizasını yerine getirir. Dönüşünde şeyhinin vefat ettiğini öğrenince İstanbul’a gitmeye karar verir. İstanbul’da Cağaloğlu’nda Beşir Ağa Dergâhı’nda bir süre misafir olarak kalır. Daha sonra Çarşıkapı’daki Molla Pîrî Camii’nin müezzin odasına yerleşir. Fâtih Camii’nde Hafız divanını okutur. Bu sırada Beyazıt Camii imaretinin meydanı gören bir odasına taşınır. II. Abdülhamid’in damadı Hâlid Paşa kendisini saraya davet ederek sohbetlerinden istifade eder. Bu arada Meclis-i Meşâyih üyeliğine tayin edilir.

İlim ve irşad faaliyetlerini sürdürdüğü bu yıllarda kendisine bir tekke şeyhliği verilmesini ister. O sırada şeyhlik makamı boş bulunan Şehremini’nin Odabaşı semtindeki Kelâmî Dergâhı’nın şeyhliğine talip olur. Ancak bu dergâhın şeyhliği Kâdirî meşâyihine ait olduğundan ve kendisinin Kâdirî icazetnamesi bulunmadığından bu isteği uygun görülmez. Bunun üzerine Esad Efendi Kâdirî şeyhi Abdülhamîd er- Rifkânî’den Kâdirî icazetnamesi alarak bunu ibraz edince adı geçen dergâhın şeyhliğine tayin edilir (1883).

Bu dergâhta Kâdirî ve Hâlidî âdâb ve erkânı üzere irşad faaliyetinde bulunur. Bir süre Fatih ilçesinde Halıcılar’daki Feyzullah Efendi Dergâhı’na da devam eder. Kelâmî Dergâhı şeyhi olduktan sonra daha geniş bir çevreye hitap etme imkânı bulan Esad Efendi, II. Abdülhamid tarafından bilinmeyen bir sebeple memleketi Erbil’e sürgüne gönderilir (1900). Burada müntesiplerinden zengin bir hanımın kendisi için inşa ettirdiği tekkede irşad hizmetini sürdürür ve mensuplarıyla mektuplaşarak onların ilgilerini canlı tutmaya çalışır. II.Meşrutiyet’ten (1908) sonra İstanbul’a döndü ve Kelâmî Dergâhı’nı genişleterek yeniden inşa etti. Meşrutiyetle birlikte tekke mensuplarının da cemiyet kurma faaliyetlerine giriştikleri sırada Cem’iyyet-i Süfiyye’nin kuruluş çalışmaları bu dergâhta yürütüldü.

Şeyhülislâm Musa Kazım Efendi cemiyetin reisi, Esad Efendi de ikinci reisi olur. Esad Efendi cemiyetin açılış töreninde yaptığı konuşmada devrin genel havasının tesiriyle Meşrutiyet idaresini ve taraftarlarını öven, Abdülhamid dönemini eleştiren ifadeler kullanır. Tasavvuf ve Beyânü’l-hak mecmualarında tasavvufî konularda yazılar yazan Esad Efendi 1914’te yeniden Meclis-i Meşâyih âzalığına getirilir, meclis reisi Elif Efendi’nin istifası üzerine kısa bir süre sonra da reis olur. Sultan Mehmed Reşad tarafından surre emini olarak hacca gönderilir. Ertesi yıl Meclis-i Meşâyih’teki görevinden istifa eder. Üsküdar Çiçekçi’deki Selimiye Dergâhı’nın meşihatını da üzerine alarak oğlu Mehmed Ali Efendi’yi vekâleten bu dergâhın şeyhliğine tayin ettirdi.

Esad Efendi, Kelâmî Dergâhı’ndaki görevinin yanı sıra zaman zaman Selimiye Dergâhına da giderek irşad faaliyetini tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar sürdürür. Bu tarihten kısa bir süre önce Kelâmî Dergâhı’nda iki hafta misafir olarak kalan Danimarkalı psikolog Cari Vett’in hâtıraları, Esad Efendi’nin çevresini ve tekke ortamını yansıtması bakımından önemlidir. Tekkeler kapatıldıktan sonra inzivaya çekildiği Erenköy Kazasker’deki evinde sürekli polis gözetimi altında tutulur. Menemen olayı ile (Aralık 1930) ilgisi olduğu iddia edilerek oğlu Mehmed Ali Efendi ile birlikte Menemen’e götürülüp idam talebiyle yargılanır. Hakkında verilen idam cezası yaşlılığı sebebiyle müebbet hapse çevrilir. Oğlu Mehmed Ali Efendi ise idam edilir. Esad Efendi Menemen’de askerî hastahanede tedavi görürken 3-4 Mart 1931 gecesi vefat eder. Onun zehirletilerek öldürüldüğü şeklinde bir kanaat de vardır.Yemeklerine zehir katılarak rahatsızlığı iyice artırılmış ve damardan yapılan bir iğne ile 84 yaşında hayatına son verilmiş, yani idam edilmiştir. Bir gece yarısı 1950’lerde hafriyat çalışmasıyla düzeltilen mezarlığa gömülürler. Cenazesi ailesine verilmeyerek resmî makamlar tarafından Menemen’de defnedilir.

Sami Efendi tarafından kabir yerleri tesbit edilerek 1956 yılında bulundukları, Kubilay Şehitliği ve Anıtının bulunduğu alana pek de uzak olmayan bu yere, bir cami yaptırılır. Kazımpaşa Mh. 2. Hıdırlık Sk.’taki camide Esat Efendi’nin merkad-i şerifleri kapalı bir bölme içinde, oğlu Ali Efendi ise dışında yatmaktadırlar.

Mahkeme zabıtları açıklanmadığından Esad Efendi ile oğlu hakkında verilen idam cezasının hangi delillere dayandırıldığı, olayla ilgilerinin olup olmadığı anlaşılamamıştır. İstanbul, Anadolu ve Balkanlar’da binlerce mensubu bulunan ve çok sayıda kişiye hilâfet veren Esad Efendi’nin silsilesi yaygın olarak halifelerinden Mahmut Sami Ramazanoğlu (ö. 1984) tarafından sürdürülür.

Eserleri şunlardır.
1- Kenzü’l-irfan. İbadet ve ahlâka dair 1001 hadisin metin, tercüme ve şerhinden ibarettir.
2- Mektûbât. Erbil’de sürgünde iken dostlarına ve müntesiplerine gönderdiği mektupları ihtiva eden eserin ilk basımında 147, ikinci basımında 154 mektup yer almaktadır.
3. Risâle-i Es’a-dîyye. Tasavvuf ve tarikatın mahiyetini ve seyrü sülük âdabını anlatan otuz sayfalık bir risaledir. Müellif müridlerinin arzusu üzerine risalenin sonuna kendi hal tercümesini de eklemiştir.
4. Tevhid Risalesi Tercümesi. Evhadüddîn-i Balyânî’ye ai trisalenin tercümesidir. Yanlışlıkla Muhyiddin İbnü’l- Arabî’ye nisbet edilen eser Ali Kadri tarafından yayımlanmıştır.
5. Fatiha-i Şerife Tercümesi. Sekiz sayfadan ibaret olup ayrıca Risale-i Es’adiyye ile birlikte basılmıştır.
6-Divan. Aruz veznini oldukça başarılı bir şekilde kullanan Esad Efendi’nin Farsça ve Türkçe şiirlerinin yer aldığı eserde Arapça ve Kürtçe birer şiir de vardır.

Tezveren Şeyh Kamil

İzmir – Menemen ilçesinde Taşhan’ın arkasında

Şeyh Kâmil’in Menemen’in fethi sırasında şehit olan ve orduya bayraktarlık yapan veli bir kişi olduğu rivayet edilir. Türbenin giriş kapısının üstünde bulunan kitabede 1620 tarihi bulunmaktadır.
Merkadın gören fe ni’mel melhadündür bu dedi
Ravzay-ı bağ-ı cenândaıı bir nişandır bu dedi
Emr idüb Pir Aziz merbubunâ tarihini Dedi
Derviş ana tarihi “Şeyh Kâmil Hû” dedi.

İki basamaklı basit bir merdivenden inilerek girilen türbe içinde tek sanduka bulunmaktadır. Batı ve kuzeybatı duvarlarına açılmış iki büyük pencereden ışık alan türbenin güney ve kuzeydoğu kenarlarının doğu uç kısımlarında birer dolap nişi yer almaktadır.

Mühürlü Sultan

İzmir – Menemen’de Pazarbaşı mahallesinde müftülük binası yanındadır

Pazarbaşı Mahallesinde Müftülük binasının yanındadır. Bu türbenin kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi ve kime ait olduğu kesinlik kazanamamıştır. Türbeye, güneybatı köşeden öne doğru prizmatik bir kütle halinde çıkma yapan eyvan şeklindeki giriş medhalinden geçilerek girilir. Girişin sağ ve soluna genellikle Selçuklu taçkapılarında görülen birer mihrabiye nişi yerleştirilmiştir. Türbe içinde, medfun bulunan şahsın manevî büyüklüğüne izafeten oldukça büyük tutulmuş tek bir sanduka yer alır. Yapının dış görünüşü gibi iç görünüşü de etkileyicidir. Doğu, batı, kuzey ve kuzeydoğu duvarlarında birer büyük pencere açılmıştır. Kuzeybatı ve güneybatı kenarlarda ise mukarnaslı kavsaralı dikdörtgen şekilli birer dolap nişi yer almaktadır. Halk arasındaki yaygın söylentiye göre bu türbe, Kırklardan Veli Kız, Mühürlü Sultan ve Kadın Türbe isimleri ile tanınmış bir kadına aittir. 500 yıllık olduğu rivayet edilir.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun