istanbul -üsküdar – Nasuh Mehmet efendi camii girişi
Mustafa Manevi Efendi
Evliya, Sahabe, Peygamber Kabirleri
Evliya ve Sahabe
istanbul -üsküdar – Nasuh Mehmet efendi camii girişi

İstanbul – Kuzguncuk – Nakkaş Baba Mezarlığı
Türbe, Nakkaş Baba Mezarlığının caddeye açılan üç kapısından, Beylerbeyi tarafındaki merdivenli kapıdan girildiğinde, merdivenler bitmeden sol tarafta bir servinin gölgesindedir. Bu açık türbenin etrafını alçak bir duvar çevirmiştir. İnce, silindir şeklindeki baş ve ayak şahidelerinde yazı yoktur. Baş taşı üzerine altı parçalı bir sikke yerleştirilmiştir ki, bu tip serpuş başka hiç bir yerde mevcut değildir.
Duvar uzerindeki demir korkuluğa:
“Yavuz Sultan Selim ricalinden Nakkaş Baba ” diye bir levha asılmıştır. Bu tarihte yol genişletilmiş ve merdivenler yapıldığı gibi mezarlık duvarı da geri alınmıştır.
Üstünde Fatih Sultan Mehmet’in altınlı ve etrafı yazılı tuğrası olan Safer 880 (Haziran 1475) tarihli Arapça bir vakfiyeden oğrendiğimize göre, Baba Nakkaş, Fatih devri (1446- 1481) sanatkarlarından bir zat olup “üstad-ı muazzam, Hazreti padişahın yakınlarından” idi. ismi, “Mehemmed ibni Şeyh Bayezidu’ş şehir bi-Baba Nakkaş” yani Baba Nakkaş diye anılan ve Şeyh Bayezid’in oğlu olan Mehmed’dir. Yine aynı vakfiyeye gore Fatih, ‘Kutlubey’ denen ve Çatalca yakınlarında bulunan bir köyü arpalık olarak 870 (1465-66) tarihinde bu zata vermiştir. Bundan on sene sonra Baba Nakkaş bu köye bir cami yaptırarak burasını vakfetmiş ve köy bundan sonra onun adı ile anılmaya başlanmıştır. Bu köy bugün de mevcut olup Büyük Çekmece Gölü ile Terkos Gölü arasında ve Hadımköy’ün kuzey batısındadır.
[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)











İstanbul – Üsküdar – Küçük Selimiye camii
İstanbul – Üsküdar – Çiçekci camii haziresinde
Sefine-i Evliya yazarı, Huseyin Vassaf Bey, Şeyh Himmet Efendi için şu bilgiyi vermiştir: “HimmetEfendi, Bolu’da, 1018 (1609) tarihinde Dökmeciler Mahallesi’nde doğdu. İstanbul’a gelerek tahsilini tamamladı ve Zeyrekzade Yunus Efendi’den icazet aldı. Daha sonra Halveti büyüklerinden Hüseyin Hüsameddin Efendi’den feyz aldı. Tarikat silsilesi Yiğitbaşı Ahmed Efendi’ye kadar uzanır.
Himmet Efendi şeyhinden aldığı izin üzerine memleketine gitti. Fakat aldığı tarikat neşesinden daha ilerisine varmak derdine düşüp Bolu’da meşahir-i meşayih-i Bayramiye’den Bolulu Ahmed Efendi’ye mulaki olduklarında manevi sevk ile ona dahi inabet (bir şeyhe bağlanma) edip hayli uzun zaman Ahmed Efendi’nin hizmetinde bulunmuş ve Bayramiye usulu üzerine tekmil-i meratib-i suluk ederek ondan da hilafet almıştır.
Hadaik-i tarikte (tarikat bahcesi) esrarını cem ile dolu olduğu ve başında Bayrami tacı bulunduğu halde İstanbul’a geldi. Tesadufen ilk Şeyhi Hüseyin Husam Efendi ile buluştular. Başka şeyhe intisab etmiş ve kalbi rencide olmasın diye Himmet Efendi yanındaki abdest havlusunun içine tacını koyup dört ucunu bir araya getirip tacını örtmüştür. Halbuki Husam Efendi hakikate vakıf bir Şeyh-i zişan olduğundan Himmet Efendi’de tecelli eden envar-ı marifet-i Rabbaniyi görüp:
“Oğlum Himmet, Bayramiye tarikinde bu da senin ictihadın olsun,” demiştir. Himmeti kolunda taç üzerinde dört kısım bundan kalmıştır. Bu suretle Himmet Kolu tesis edilmiş oldu. Bu kol, Şabaniye ile Bayramiye’nin birleştirilmesinden meydana gelmişse de daha çok Bayramiye unsuru ağır basar. Son devir Himmetilerinin bazılar› ise Melamiliğe meyletmişlerdir. Düz beyaz keçeden tac giyerlerdi. Bu pek fazla yaygın değildir.
Himmet Efendi’nin evi İstanbul’da Fındıkzade civarında olduğundan burası muhabbet ehlinin bir toplantı yeri olmuş idi. Kendisini her gören meftun oluyordu. Edib, haluk ve guzel konuşan bir zat idi. Bu sırada kendisine kürsi Şeyhliği tevcih olunmuştur. Hatta Kasımpaşa Camii vaizliğinde bulunmuştur. Bu görevi, 1080 (1669) tarihinde oğlu Şeyh Abdullah Efendi’ye devr etmiş fakat 1090 (1679) senesinde halkın isteği üzerine tekrar vaiz olmuştur. Oğluna da Fatih’te Halil Paşa Camii vaizliği tevcih olundu. Bu sırada Hüseyin Hüsameddin Efendi vefat etti.
Üsküdar’da Divitciler’de kain tekkenin Şeyhi olan Hüseyin HüsameddinEfendi’nin Şeyhi Bezcizade Muhyiddin Efendi idi. Bezcizade’nin vefatında Husam Efendi ve bu zatın da 1090/1679 tarihindeki vefatı uzerine Himmet Efendi Şeyh oldu. Himmet Efendi, oğlu Abdullah Efendi’yi İstanbul’daki tekkesine oturtarak kendisi Üskudar’a nakl-i hane edip bu tekkenin meşihatine revnak-efza (guzelliğini arttırma) olmuştur. Burada gerek Halveti ve gerek Bayrami tariklerinin ayinini icraya başlaykıp irşad-ı talibin ile meşgul olmuştur.”
[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]
Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Mehmet Nermin Haskan , Üsküdar Belediyesi Yayınları [/toggle]
İstanbul – Üsküdar’da Aziz Mahmud Hudai camii giriş kapısının hemen karşısında
Cennet Efendi’nin asıl ismi Mehmet Fenâyî’dir. Tophaneli Kâtip İshak Çelebi’nin oğludur. Kendi dahi kâtip olup “bir saik-i manevî ile Hazreti Hüdâyî’ye” bağlanmış ve onun “irfan ve aşk mektebine” kaydolmuştur. Herşeyini feda eden Fenâyî Efendi, dergâhın helâlarının temizliğine memur edilmiş ve bir zaman hizmetten sonra bu vazifeden al›narak “Hazreti Hüdâyî’nin taht-ı terbiyesinde seyr-i süluk ile tertib-i merâtib” ederek hulefâdan olmuştur.
Cennet mahlasının Şeyhi tarafından verildiği söylenir. Rivayete göre, Cennet Efendi, helâların temizliğinde uzun süre çalıştıktan sonra birgün “yeter artık bitsin bu çile” diye feryat ettiği bir sırada arkasında bulunan Hazreti Hüdâyî, “Cennetlik artık bu işten kurtuldunuz” diyerek onun bundan sonra Cennet ismiyle anılmasına vesile olmuştur.
“Bir aralık sema ve zaviyesine Şeyhi” olan Cennet Efendi, “Şeyhinin ölümünde Tophane’de münzevi olmuş” ve 1067 (1656-57)’de vefat eden Mes’ud Efendi’nin yerine Şeyh olarak Âsitâne’nin üçüncü postnişîni olmuştur. Hazreti Hüdâyî’nin asadarı olduğu da söylenir. Meşîhati 8 senedir. Doksanlık bir pir olduğu halde, 23 Cemaziyelâhir 1075 (11 Ocak 1665) tarihinde vefat etmiş ve vasiyeti gereğince, yıllarca hizmet ettiği helâların karşısındaki zavi- yesinin altına gömülmüştür.
Kendisinin Üsküdar’da Selim Ağa Kütüphanesi’nde Hazreti Hüdâyî fihristi 77. sayfada 1262 noda kayıtlı divanı vardır. 92 sayfadır. Esrâr-ı Tevhid’e vâkıf, ârif-i billah bir zat idi. Şiirlerini Fenâyî mahlası ile yazmıştır. Şair Nailî Mehmet Efendi vefatına şu tarihleri düşürmüştür:
Ehl-i Cennet oldu buyin Cennet’in 1075
Cennet Efendi’ye ola dâr-i cinân mekân 1075
Türbe-i Şerifi ;
Türbe, Aziz Mahmut Efendi Sokağı üzerinde ve Hüdâyî Külliyesi’nin karşındadır. Ahşap olan bu türbe sonradan yanmıştır. Sokağa bakan cephesinde 18 nolu bir kapı ve beş büyük penceresi vardı. Türbe daha sonra Üsküdar Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Kapı üzerinde ta’lik yazı ile yazılmış, Mehmet Mısrî imzali, sekiz mısralı mermer bir kitâbe vardır ki, o da şudur:
Rabi’a Hanım olub sahibe-i hayr-ü kerem
Eyledi Hakk yoluna cûd ü semâhat icrâ
Ya’ni bu Cennet Efendi’nin idüb türbesini
Sarf-ı nakd ile bina kıldı mezarın ihyâ
Kıl ziyâret geh gelüb ravza-yı Cennet’dir bu
Şemme-i hak ıtırnâki virir kalbe safâ
Mevlevî nezri ile Şemsî didim târîhin
Rabi’a Cennet’e yapdırdı makâm-ı ulyâ
Nemeka Mehmed M›srî 1287
[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”]
Kaynak
Kaynak ; Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Mehmet Nermi Haskan , Üsküdar Belediyesi , 2. cilt sy 538
[/toggle]
İstanbul – Üsküdar’da Feyziye Hatun camii’nin avlusu yanında ve Selânikliler Sokağı’nın sol tarafında ve iki çatallı ulu bir çınar ağacının yanındadır.
Türbede Celveti sikkeli bir şahide bulunmaktadır. Üzerinde şu kitâbe vardır:
”Asadar Baba Pir Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nin Asadar. Lillâhi’l-Fatiha
Sene 1038 (1628-29) ”
Türbenin etrafını beton bir vibet çevirmiş olup hâlâ ziyaret edilir. Hüdâyî Hazretleri, 3/4 Safer 1038 (2/3 Ekim 1628) tarihinde vefat ettiğine göre, esas ismini bilmediğimiz Asadar Baba’nın da aynı yılda vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Eskiden “yürümesi geç kalmış çocuklar getirilip etrafnda gezdirilir, bu ziyaretten sonra yürüdükleri” söylenirdi. Bu ulu çınarın altında 1908 tarihinden evvel bayram yeri kurulurdu.
[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”]
Kaynak
Kaynak ; Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Mehmet Nermi Haskan , Üsküdar Belediyesi , 2. cilt sy 531
[/toggle]









İstanbul – Üsküdar – küçük selimiye camii
………
İstanbul -Üsküdar – Karacaahmet kabristanı
…..
İstanbul -Üsküdar’da Karacaahmet Türbesi ‘nin yanındaki Otobüs durağının hemen arkasında
Türbe, Kapıağası semtinde, Karacaahmet Sultan Türbesi’nin arkasında, Nuhkuyusu Caddesi üzerinde ve Mehmet Cavuş Sokağı ile Arakiyeci Sokağı arasındadır. Türbe Nuhkuyusu Caddesi’ne açılan bir çıkmaz sokak uzerinde ve bu sokağın sol tarafındadır. Sağ tarafında ise İbrikdar Hüseyin Ağa’nın 1206 (1791-92) tarihinde yaptırmış olduğu ve kendisinin de medfun bulunduğu bir namazgah bulunmaktadır. Bu çıkmaz yoldan, bugün yerinde bir taşcının bulunduğu ahşap Şeyh Hafız İsmail Efendi Tekkesi’ne gidilirdi.
Set üzerindeki bu açık türbenin içinde Selim Sultan Dede ile Nenesi Dede’ye ait iki kabir vardır. Dört köşe ince şahidelerinin üzerine elifi sikkeler yerleştirilmiştir. Her ikisinin de tarihi yoktur. Birinin uzerinde:
Kutbu’l-arifin Nenesi Dede ruhuna Fatiha
Diğerinde ise:
Kutbu’l-arifin Selim Dede Sultan ruhuna Fatiha
diye yazılıdır.
Süt Baba’nın buraya çocukken gelen Karacaahmet Sultan’a süt temin ettiği veya yaşlı bir kimsenin çocuğuna gosterdiği şefkat icin bu isimlerle anıldığı soylenmektedir.
[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]
Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Mehmet Nermin Haskan , Üsküdar Belediyesi Yayınları [/toggle]
İstanbul – Üsküdar’da Fenai Ali Efendi camii nin yer aldığı Boy beyi sokak ile Köprülü Fazıl Ahmet Paşa sokağının kesişiminde
Türbe, Boy Beyi Sokağı ile Köprülü Fazıl Paşa Sokağı’nın birleştiği yerde ve ikinci yolun sol köşesindedir. Civarında Alaca Minare Mescidi, Hacı Dede Nakşibendi Tekkesi, Fenayi Ali Efendi Celveti Tekkesi Camii, Türk Ahmet Paşa Mektebi ve çeşmesi ile bir çarşı bulunmaktadır.
Ömer Dede’nin kimliği belli değildir. Mir’at-i İstanbul adlı eserin sahibi M. Raif Bey: “Köşe başında bir türbe içinde Ömer Dede namında bir zat metfundur. Mezar taşında şu beyit yazılıdır:
Alametden murad bir duadır
Bugun bana ise yarın sanadır
910
M. Raif Bey’in görmüş olduğu bu taş bugün de mevcuttur. Fakat tarihi 910 (1504-5) değil 1133 (1720 21)’dir. Türbeden eser kalmamışltır. Bir set üzerinde bulunan ve bir kaç kabirden oluşan küçük hazirenin duvarı üzerine: Ömer Dede ve üç yatırlar – 1133 kitabesi ile yukarıdaki kitabenin yeni yazı ile yazılmış mermer bir kopyası yerleştirilmiştir. 1924 tarihli gayri menkul vakıflar listesinde “Ömer Paşa Türbesi, Toprak Sokak, Mechul, Mamur” olarak gosterilmiştir.
[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]
Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Yüzyıllar Boyunca Üsküdar , Mehmet Nermin Haskan , Üsküdar Belediyesi Yayınları [/toggle]