Ana Sayfa>türbe(Sayfa 25)

Hz. Mir Seyyaf (r.a.)

Diyarbakır – sur içinde ; Mardin kapısından (SultanŞuca Türbesinden) Yıkıkkaya sokağına doğru iniyoruz. Burada Çukurlu sokağın başında Üzerinde levha olmayan türbe de medfundur.

Diyarbakır’ın fethi sırasında şehit düşen sahabelerdendir. Diyarbakır Salnamesinde Sahabe-i kiram olduğu belirtilir ve Karadeniz nam mevkide metfun olup , türbesi mamurdur denmektedir.

Sort

Hz. Ebu Mucin (Hançer-i Güzel) (r.a.)

Diyarbakır – sur içinde. Hançerli Sultan camiinin yanında. Meryem Ana kilisesinin arkasında yer alır . Açık adres olarak da; Melik ahmet paşa caddesinde bulunan Melik Ahmet paşa camiinin karşısındaki Bekirpaşa sokağının sonunda.

İyaz Bin Ganem (r.a.) komutasındaki İslam ordusuyla Diyarbakır’ı fethe gelen sahabelerden olduğu rivayet edilir. Hakkında kaynaklarda çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Halk arasındaki inanışa göre ; Hançer lakabı daha Müslüman olmadan önce kılıcının güzelliği ve bunu iyi kullanmasından, gayrimüslimken Hz.Ali ile kılıçla dövüşmede beraber kalması, güreşte Hz.Ali’ye yenilmesi ve bunun üzerine Müslüman olması ile ilgili kıssaya dayanmaktadır.
1316/1898 tarihli Salnâme-i Diyarbekir’de, Diyarbakır’da kabri bulunan peygamber, sahâbe ve evliyâya ait türbelerin anlatıldığı kısımda Hançer Güzel (r.a.)’ın sahâbe değil, “eizze-i kirâmdan” yani evliyadan olduğu belirtilmiştir.

Sort

Hz. Malik-i Ejder (r.a.)

Diyarbakır – Sur içinde Ragıbiye camiinin(defterdar camii) hemen yanındadır.Melik ahmet paşa caddesinin ulu camii tarafından caddeye girdiğimiz ilk solda 50 mt ileridedir.

Sahabe-i Kiramdan Malik-i ejder hazretleri Defterdar caminin 20 mt ilerisinde metfundur. Hayatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur.
H.1316 (1898-1899) yılına gelindiğinde, herhangi bir vakıf geliri bulunmayan türbesi yıkılmaya yüz tutmuş. Diyarbakır Valisi Halid Bey’in gayretiyle bitişiğindeki arsa alınmış şer’i mahkeme tarafından vasiyet akçelerinden 7-8.000 kuruşla söz konusu türbe mükemmel ve süslü bir şekilde yeniden bina edilmiştir. Ayrıca Türbenin bitişiğinde taştan çifte kemerli bir eyvan ve iki kanatlı büyük bir kapı inşa edilmiştir.

Kaynak; Nebiler,I. Uluslar arası Sahabiler , Azizler ve Krallar Kenti Diyarbakır Sempozyumu 25-27 mayıs 2009 , diyabakır valiliği ve dicle üniversitesi , Diyarbakır’da Sahabe Nesli , Prof. Dr. Muhammed Çelik

Sort

Hz. Nebi Zünnun (Yunus) (a.s.) – Diyarbakır

Diyarbakır – Eğilde İlçe merkezinden Dicle barajına doğru giderken köy yolunun başlangıcında.

Enbiya suresi 87. ayette’ Zünnun’u(Yunus’u) da an denmektedir. Tefsirlerde Zünnun : Balık sahibi anlamında kullanılır. Zünnun tefsirlerde ve islam tarihinde Yunus(a.s.) olarak anılmaktadır.
Eğil bölge olarak Hz. Yunus’un yaşadığı devletin içindedir. Hükümdar Sardanepel Hz. Yunus’a ” Ben yalnız Ninova’nın değil bir ucu Fırat ötelerine , diğer ucu İran ortalarına dayanan Asur devletinin hükümdarıyım.” demektedir. Hz. Yunus’un bu bölgede yaşama yönü haritsal olarak Tarih-ül Enbiya ve Rüsul isimli eserde geçmektedir. Diyarbakır salnamesinde Hz. Zünnun’a eizze-i kiram de. Eizze-i kiramdan Zünnun hazretleri Eğil kasabasında medfundur der. Eğil’deki kabir ya Zennun isimli bir evliya kabridir veya Yunus(a.s.)’ ın kabridir.
Bununla beraber Yunus(a.s)’ın bir diğer makamı da ; Diyarbakır Merkezde, Fis kayası mevkiindedir. Şehir surlarının altında bulun Fis mağarısıdır. Bu konuda Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, Eski Musul’da oturan Hz. Yunus(a.s.)’ın o bölgenin halkını dine çağırdığını, tek bir kimsenin bile imana gelmemesine üzülüp Musul halkına beddua edince Eski Musul’un harap olduğunu, daha sonra Amid’e geldiğini halkın tamamının mucize istemeden Müslüman olmasına çok sevinip,” İliniz, halkınız devamlı sevinçli ve neşeli,bütün çoluk çocuğunuz uzun ömürlü, soylu ve doğru yolda olsun” diye hayır dua ettiğini ve Fis kayası denilen yerde bulunan mağarada yedi yıl ikamet ettiğini nakletmektedir.
Eğil’de Ocak 2006 da nüfus kayıtlarına göre 5000 nüfuslu ilçede 6 zennun, 160 Yunus ismi vardır.

Kaynak; Nebiler,I. Uluslar arası Sahabiler , Azizler ve Krallar Kenti Diyarbakır Sempozyumu 25-27 mayıs 2009 , diyabakır valiliği ve dicle üniversitesi , Diyarbakır’da Peygamber makam ve kabirleri, Ali Melek
Kaynak ; Diyarbakır Kutsal Yerler Atlası ; T.C. Diyarbakır Valiliği , editör Doç.Dr. İrfan Yıldız
Kaynak ; Eğil ve Turizm Peygamberler Kanti Eğil ; Prof. Dr. Yusuf Kemal Haspolat

Sort

Hz. Hellak (a.s.)

Diyarbakır – Eğil ‘de İlçe merkezi girişindeki kabristanda

İÖ 100 yılında yaşamış olan Nebi Hallak(a.s.) , Hz. Zekeriya’nın akrabasıdır. 1316/1898, 1321/1903 ve 1323/1905 tarihli Diyarbakır Salnamelerin’de ” Nebi Hallak’ın Peygamber olduğu ve kabrinin Eğil’de olduğu” belirtilir.
Bir rivayete göre ; Nebi Hallak Peygamberlerin berberi olduğu ve peygamberler öldükten sonra da yaşadıklarından dolayı saç ve sakalları uzadığından ; Nebi Hallak gece mezarından kalkar,eline bir fener alır ve Eğil’de kabirleri bulunan Elyesa, Zülkilf ve Harun peygamberi tıraş eder ve yine mezarına dönermiş. Gidip gelirken fenerin ışığı göründüğünden bahsedilir.
Nebi Hallak’ın türbesine insanlar daha çok Çarşamba ve cumartesi , daha çok akıl hastaları, epilepsi , sinirli ve psikolojik açıdan hasta kişiler getirilir , dua edilir ve adak adanır.

Kaynak ; Diyarbakır Kutsal Yerler Atlası ; T.C. Diyarbakır Valiliği , editör Doç.Dr. İrfan Yıldız
Kaynak; Nebiler,I. Uluslar arası Sahabiler , Azizler ve Krallar Kenti Diyarbakır Sempozyumu 25-27 mayıs 2009 , diyabakır valiliği ve dicle üniversitesi , Eğil ve Ergani halkının dilinde medfun Peygamberler, Yrd. Doç. Dr. M. Cengiz yıldız.

Sort

İmam Maturidi (k.s.)

Özbekistan – Semerkand’da ; Şehir kabristanın yakınında bulunan Çingene Mahallesi denilen bölge de . Özbekistan Devlet kolejinin 200 mt ilerisinde

Ehl-i sünnetin iki itikad imamından birincisidir. İsmi, Muhammed bin Muhammed Matüridi’dir. Künyesi, Ebu Mensur’dur. Doğum yeri Semerkand’ın Matürid nahiyesidir. Hicri 333 (m. 944) yılında Semerkand’da vefat etti.

İmam-ı Matüridi, imam-ı a’zam Ebu Hanife’nin naklen bildirdiği ve yazdığı Ehl-i sünnet itikadının, kelam bilgilerini, ondan nakledenler vasıtasıyla kitaplara geçirdi, izah ve ispat etti. Kelam ilminde, akaidde müctehid olan imam-ı Matüridi, kelam ve fıkıh ilmini Ebu Nasr İyad’dan öğrendi.

İlimde çok iyi yetişen imam-ı Matüridi, çeşitli kitaplar yazmak ve talebe yetiştirmek suretiyle Ehl-i sünnet itikadını yaymıştır.

Yetiştirdiği talebelerden el-Hakim es-Semerkandi adıyla meşhur Ebul-Kasım ishak bin Muhammed, Ebu Muhammed Abdülkerim bin Musa el-Pezdevi, Ebul-Leys el-Buhari ve Ebul-Hasen bin Said gibi ilim ve takva yönünden yükselmiş olan büyük âlimler başta gelmektedir. Böylece, İmam-ı a’zam hazretlerinden gelen itikad bilgilerini nakleden İmam-ı Matüridi’den sonra da, talebeleri ve talebelerinin talebeleri bu hususta binlerce kitap yazarak, Peygamber efendimizin gösterdiği doğru yol olan Ehl-i sünnet itikadını yaymışlardır.

İmam-ı Matüridi‘nin yaşadığı devir, Abbasi Devleti’nin zayıflamaya başladığı ve yeni İslam devletlerinin kurulduğu, çeşitli siyasi güçler ve itikadi fırkalar arasında mücadelenin arttığı bir zamana rastlar. İmam-ı Matüridi de diğer İslam âlimleri gibi, kendi zamanında Ehl-i sünnet itikadını müdafaa etmiş, açık bir şekilde izah ederek yaymış ve müslümanların bu doğru itikada uymalarını sağlamıştır. Bu hususta takip ettiği usul, İmam-ı a’zamın el-fıkh-ül-ekber, er-Risale, el-fıkh-ül-ebsat, el-Âlim vel müteallim ve el-Vasiyye gibi itikadla ilgili kitaplarında bildirilen itikad bilgilerini, akli ve nakli delillerle açıklayarak tasnif etmek olmuştur. Böylece Matüridi hazretleri, Ehl-i sünnet itikadında müctehid imam oldu.

Kaynak ; www.dinimizislam.com

Sort

Hz. Danyal (a.s.) – Semerkand – Özbekistan

 

Özbekistan – Semerkand’da ; Şehir kabristanının arka tarafından genişce bir arazi içerisindedir.

Özbekistan Kaynaklarına göre ; Büyük Özbek Emiri Timurlenk ; 14. yy da İran ve Irak bölgesini Fethe gittiğinde , İran-Irak sınırındaki Sus şehrinde yer alan Hz. Danyal (a.s.)‘ın kabrini bir rivayete göre toprağıyla beraber bütün vucudunun buraya getirildiği , bir rivayete göre de kabrinden toprağın alındığı belirtiliyor. 14. yy da inşa edilen türbesi 18 metre uzunluğundadır ve o zamandan beri ziyaret edilmektedir. (Şuan ki kabrinin 18 metre uzunluğunda olmasının sebebi de ; Timurlenk’in Hz. Danyal (a.s.)’ın tam olarak yerinin bilinmemesi için geniş yaptırmasındandır.)

Sort

Hz. Kusem İbn Abbas (r.a.)

Özbekistan – Semerkand’da Büyük Şehir kabristanın içinde .

‘ Şah-ı Zinda ”

Özbekler Hz. Kusem İbn Abbas ‘ni Şah-ı Zinda (Yaşayan Sultan) olarak adlandırırlar . Bunun Sebebi ise ; Kusem hz.’i 7. yy da İslamı yaymak için geldiği Semerkand’da Çilehanesinde ibadet ederken Zerdüştler tarafından kafası kesilerek şehit edilmiştir. Çilehanesinde bulunan kuyuya düşen Kusem hz’i ; Özbeklere göre ölmemiş hep o kuyuda ibadet etmekte ve Özbekleri korumaktadır.

Hz. Peygamber (asv)’in amcası Hz. Abbas’ın oğludur. Annesi Ümmü’l-Fazl Lübâbe bint Haris el-Hilâliyye, Hz. Hatice (r.anha)’den sonra Müslüman olan ilk kadın olup Resûl-i Ekrem (asv)’in hanımlarından Meymûne (r.anha)’nin kız kardeşidir. Resûlullah (asv) kendisine benzetilen Kusem’i arkadaşlarıyla oynarken görmüş ve bineğinin arkasına bindirmişti.

Kusem, Hz. Peygamber (asv)’in cenazesi yıkanırken hazır bulunmuş, cesedi sağa sola çevirmiş, Resûlullah (asv)’ı kabrine yerleştirmiş ve kabirden en son o çıkmıştı. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (asv)’e en son dokunan kişi olarak tanınır.

Kusem, Hz. Hüseyin (ra)’in süt kardeşiydi. Hz. Peygamber (asv)’den ve babasından, ayrıca kardeşi Fazl ve Talha b. Ubeydullah’tan hadis rivayet etmiş, kendisinden Hânî b. Hânî, Abdülmelik b. Muhammed b. Amr ve Ebû İshak es-Sebîî rivayette bulunmuştur.

Hz. Ali (ra)’in hilâfeti döneminde Mekke valiliğine tayin edilen Kusem, onun ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. Kusem’in Medine valiliği yaptığı da söylenmiştir. Mekke’deki idarî görevleri yanında hac emirliği yaptı (38/658) ve fetvalar verdi.

Hz. Muâviye (ra)’in 39 (659) yılında Yezîd b. Şecre er-Ruhâvî’yi hac emîri olarak tayin etmesine karşı çıktı. Bunun üzerine Yezîd b. Muâviye kumandasında 3000 kişilik bir ordu Mekke’ye doğru hareket etti. Kusem, ordunun Mekke’ye girmesini engellemek için halka çağrıda bulunduysa da gerekli destek ve yardımı sağlayamadı. Yezîd herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan Mekke’ye girdi. Kusem, hac emirliğine Yezîd b. Şecre er-Ruhâvî dışında birinin getirilmesi isteğini tekrarladı. Ebû Saîd el-Hudri’nin görüşü doğrultusunda hac idaresine Şeybe b. Osman getirildi.

Kusem, Muâviye döneminde Horasan Valisi Saîd b. Osman b. Affân’ın kumandasında Horasan civarındaki fetihlere katıldı. Savaşta gösterdiği kahramanlık karşılığında ganimetten bin hisse ayrılması teklif edildiyse de ganimetlerin beşe taksim edilip diğer kişilerin hakları verildikten sonra kendisine pay ayrılması gerektiğini belirtti. Fazilet ve takva sahibi olan Kusem, Saîd b. Osman’la birlikte Semerkant seferine katıldı (56/675) ve Semerkant’ta şehid oldu. Merv’de vefat ettiği de belirtilmiştir. Mezarı zamanla ziyaretgâh haline gelmiş, etrafına cami ve medrese yapılmıştır.

Semerkantlılar arasında “şâh-ı zend” (yaşayan sultan) olarak anılan Kusem’in mezarına Bâbür devrinde Mezarşah adı verilmiştir. (bk. TDV. İslam Ansiklopedisi, Kusem b. Abbas md.)

Metin için Kaynak ; www.sorularlaislamiyet.com

Sort

İmam Buhari (k.s.)

Özbekistan – Semerkand merkeze 25 km uzaklıkta Büyük bir Külliyesi var.

Kur’an-ı kerimden sonra en kıymetli kitab olan Sahih-i Buhari adıyla meşhur hadis kitabını yazan büyük hadis âlimidir. İsmi, Muhammed bin İsmail olup, künyesi Ebu Abdullah’tır. Hadis ilminde yüksek derecede olup, 300.000’den fazla hadis-i şerifi senetleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için “İmam”, Buharalı olduğu için “Buhari” denilmiş, İmam-ı Buhari ismiyle meşhur olmuştur. 810 (H. 194) senesinde Buhara’da doğdu. 870 (H. 256) senesinde Semerkand’ın Hartenk kasabasında vefat etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Buhari, ilk tahsiline doğum yeri olan Buhara’da başladı. Duası makbul saliha bir hanım olan annesi, onun ve kardeşinin yetişmesi için gayret sarf etti. On yaşından itibaren hadis âlimlerinin derslerine devam etti. On beş yaşına girmeden 70.000 hadis-i şerifi ezberledi.

Hadis ilminde kısa sürede o derece ilerledi ki, hocaları ile karşılıklı ilmi münazaralarda bulunmaya başladı. Nitekim hocası Dâhili, bazı hadis rivayetlerindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır. On altı yaşındayken Abdullah bin Mübarek ve Veki bin Cerrâh’ın kitaplarını ezberledi. Fıkıh ilminde, müctehidlerin bildirdiklerini öğrendi. Sonra annesi ve kardeşiyle birlikte hacca gitti. Hac farizasını ifa ettikten sonra annesi ve kardeşi Buhara’ya döndüler, İmam-ı Buhari ise, Mekke’de kalıp, hadis-i şerif toplamaya başladı. On sekiz yaşındayken Sahabe ve Tabiin fetvalarını topladı. Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi’den Şafii fıkhını öğrendi. Bu arada Medine-i münevvereye gidip Resulullah efendimizin kabri şerifini ziyaret edip, geceleri kabri şerif başında Tarih-ul-Kebir kitabını yazdı. Mekke ve Medine’den başka, Bağdat, Basra, Kûfe, Mısır, Nişâbur, Belh, Merv, Askalan, Dımeşk, Hums, Rey ve Kayseriyye gibi ilim merkezlerini dolaşıp, hadis âlimleriyle görüşüp binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri öğrenip nakletti.

Kuvvetli zekaya ve hafızaya sahip olan İmam-ı Buhari, işittiği hadis-i şerifi hemen ezberliyordu. Onunla hadis-i şerif dinleyenler yazdığı halde, o, yazma ihtiyacını duymuyordu. Muhammed bin Selam el-Bikendi, İbrâhim bin el-Eşâs, Ebu Âsım eş-Şeybani, Abdurrahman bin Muhammed bin Hammad, Hâlid bin Mahled, Ebu Nasr-il-Ferâdisi, Abdân bin Osmân el-Mervezi, Ali bin el-Medini, Ahmed bin Hanbel, Yahya bin Main, İshak bin Raheveyh, Süleyman bin Harb, Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi gibi hocalar elinde yetişti.

İmam-ı Buhari hazretleri, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Maveraünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, Tirmizi, Nesai, Ebu Zür’a ve Ebu Bekr bin Huzeyme, İbni Ebi Davud, Muhammed bin Nasr-ul-Mervezi, Müslim bin Haccâc, İbni Ebiddünya gibi büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı.

Binlerce talebe yetiştirdikten sonra Nişabur’a oradan da Buhara’ya döndü. Bir müddet Buhara’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bir rivayete göre Buhara valisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buhari cevabında; “Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis öğretmem” buyurdu. Bu durum valiyle arasının açılmasına sebep oldu. Buhara’dan ayrıldı. Allahü teâlâya, şikayet yoluyla valinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duası kabul olup, aradan bir ay geçmeden vali azledildi, zindana atıldı. Bu arada Semerkandlılar kendisini davet ettiler. Giderken yolda, Semerkandlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüd namazından sonra ellerini açıp; “Yâ Rabbi! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!” diye dua etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefat etti. Kabri oradadır.

İmam-ı Buhari hazretleri, çok cömert olup, herkese iyilik ederdi. Fakirlere çok sadaka verir, talebelerinin ihtiyaçlarını bizzat karşılardı. Bayram günleri hariç bütün yılını oruçla geçirirdi. Haramlardan ve şüphelilerden daima kaçar, gıybetten çok korkardı. “İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın” buyururdu. Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibadetle meşgul olurdu. Kur’an-ı kerimi üç günde bir defa hatmederdi.

Hadis ilminin ve hadis âlimlerinin önderi olan İmam-ı Buhari hazretleri, yüz binlerce hadis-i şerifi ezberlemişti. Hadis-i şerifleri metinleri ve senetleriyle ezbere bilirdi. Hadis-i şeriflerin ravilerini çok inceler dinin emirlerine uymayan, edeplerini gözetmeyen, ahlakında bir kusur olanların rivayet ettiği hadis-i şerifleri almazdı. Hadis-i şerifin metnini ezberlediği gibi, o hadis-i şerifi rivayet eden kimselerin, künyelerini, doğum ve ölüm tarihlerini, ahlak ve yaşayışlarını, kimden rivayette bulunduklarını, o raviden başka kimlerin hadis-i şerif aldığını öğrenir ve ezberlerdi. Bir kimse hadis rivayetinde ve ravilerin senedinde hataya düşse, hemen İmam-ı Buhari hazretlerini bulup sorar ve doğrusunu öğrenirdi. Gittiği her yerde, etrafı hadis-i şerif almak ve öğrenmek isteyenlerle dolup taşardı. İmam-ı Buhari hazretlerinin hadis ilmindeki rumuzu “H” harfidir. Aynı zamanda tefsir ve kelam ilimlerinde de üstad olan İmam-ı Buhari hazretlerinin tefsire dair bildirdiği rivayetler tefsir âlimlerinin eserlerini süslemektedir. Kelam ilmine dair eserler de yazmıştır.

Eserleri
1) Câmi-us-Sahih:
En büyük ve en meşhur eseridir. Sahih-i Buhari ismiyle de tanınır. İslam âlimleri söz birliğiyle; “Kur’an-ı kerimden sonra en sahih kitap Sahih-i Buhari’dir” buyurmuşlardır. İmam-ı Buhari bu kitabı Mescid-i Haram’da yazdı. Her hadis-i şerifi kitabına yazmadan önce istihare yapmıştır. Gusledip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekat namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadis-i şerifleri yazmıştır. Bu kitabı müsveddeden temize çekme işini de Medine-i münevverede Peygamber efendimizin kabri şerifi ile minberi arasında bulunan Ravda-i Mutahherada yaptı. Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmıştır: “Câmi-us-Sahih kitabına her hadis-i şerifi koymadan önce gusledip, iki rekat namaz kılıp, istihare yaptım. Ondan sonra hadis-i şerifi kitaba koydum. Bunları yapmadan hiçbir hadisi yazmadım. Bu kitabı on altı yılda tamamladım.”

Kütüb-ü Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabının en başta geleni olan Sahih-i Buhari’nin, Ali el-Yünûni tarafından el yazmasıyla çoğaltılan metni muteber olmuştur. Bu nüshanın aslı Kâhire’de Akboğa Medresesi Kütüphanesindedir. Sahih-i Buhari’nin birçok şerhleri ve baskıları yapılmıştır. 1894’te Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından Mısır’da yaptırılan iki cilt baskısı pek nefis, ciltlenmiş, altın tuğra ve nukûş ile süslenmiştir. Bu baskı Bulak’ta Emiriyye Matbaasında yapıldı. Zeynüddin Ahmed Zebidi, mukarrer rivayetleri birleştirerek Buhari-i Şerif Tecrid-i Sarih ismiyle kısaltılmıştır.

2) Tarih-ul-Kebir
3) Tarih-ul-Evsat
4) Tarih-us-Sagir (Bu üç eser hadis ravilerinin hayatlarını ve hadis ilmindeki yerlerini ihtiva etmektedir)
5) Kitab-u Duafâ-is-Sağire (Zayıf ravilerin hallerinden bahseder)
6) Et-Tarih fi Marifeti Ruvât-ül-Hadis
7) Et-Tevârih-ul-Ensab
8) Kitab-ül-Kûnâ
9) El-Edeb-ül-Müfred (Ahlakla ilgili hadis-i şerifleri toplayan eserdir)
10) Ref’ul-Yedeyn fissalâti
11) Kitab-ül-Kırâati Half-el-İmam
12) Halk-ul-Ef’âl-il-İbâdi ver-Reddü alel-Cehmiyye
13) El-Akide yâhut Et-Tevhid (Kelam ilmiyle ilgilidir)
14) El-Câmi-ul-Kebir
15) Et-Tefsir-ül-Kebir
16) Kitab-ül-Mebsût
17) Esmâ-üs-Sahabe

Sort

Hz. Cabir Bin Muhammed El – Ensari (r.a.)

 

Eyüp te ; Düğmeciler caddesi ile oluklu bayır yokuşu sokağı’nın köşesinde numara 26′da bulunan düğmeciler camii avlusunda

Ayvansaray ‘da cabir camii içerisinde medfun bulunan ve Sahabe-i kiramdan olan Cabir bin Abdullah hz’nin oğludur. Annesi Daye Hatun da ; Kocamustafapaşa camii bahçesinde medfundur. İstanbul’a feth için ailecek geldikleri anlaşılmaktadır.Kabri şerifi eyüpde  Düğmeciler camiindedir.Düğmeciler camii 1589 da vefat eden dökmecizade Kazasker Mehmet Bakır efendi tarafından Mimar Sinan’a 1565 tarihinde inşa ettirilmiştir.1895 senesinde zelzeleden harap olunca tamir ettrilmiştir. 1970 de esaslı bir tamir daha görmüştür.

Kaynaklar :
İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı
İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.