Abdülmecid Bin Şeyh Nasuh Tosyevi

Kastamonu – Tosya – Şeyh Mahallesi Devecioğlu Cami Sokak

XVI. yüzyıl Osmanlı ulemâsından olan Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh et-Tosyevî, başta tefsir olmak üzere çeşitli ilim dallarında çok sayıda eser veren çok yönlü bir kişidir. Tasavvufî bir çevrede yetişen Şeyh Nasûh Efendi bilimin gereğine, yararına ve önderliğine inanmış; sâliklerin, muhiblerin ve tasavvuf erbâbının Kurân ve hadîsler ışığında mutlu ve huzurlu yaşayıp dünya ve âhiret saâdetine ulaşmaları amacıyla yazı, risâle ve eserler yazmıştır. Dînî ve tasavvufî içeriğe sâhip olan bu eserlerde Kurân tefsiri, hadîs şerhi v.b. konuları açıklamaya odaklanmış, bu eserleriyle hem eğitme, öğretme ve yetiştirme (irşâd) endişesi taşımış hem de adını ölümsüz kılıp âlemde hoş bir sadâ bırakmıştır.

Abdülmecid Efendi nâmıyla tanınan Şeyh Nasûh Efendi’nin künyesi kaynaklarda şu şekilde aktarılır: Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasûh b. İsrail et-Tosyavî el-Amasyavî.

Hakkındaki bilgiler eserlerinden öğrenilenlerle rivâyetlerden ibârettir. Çeşitli tarikat büyüklerinin ve babasının menkıbelerinin işlendiği Menâkıbü’l-evliyâ adlı eserinde, dedesini velâyet ve kerâmeti ile meşhur Kâdirî tarikatından icâzetli İsrâil Dede olarak tanıtır. Babasının da hat ve meânî ilminde usta, Risâletü’l-edviyye fî tarîkati’s-sûfiyye ve Risâletü’l-edebiyye adlı bir eser sahibi, Zeyniyye tarikatının büyüklerinden Şeyh Nasûh Efendi olduğunu belirtir.

Aslen Tosyalı olmasına rağmen tasavvufî eğitimini Şeyh Tâcüddin İbrahim Karamânî’nin (ö. 872/1467-68) yanında tamamlamış, sonra Bursa’daki Zeyniyye Tekkesi’nde üç yıl (1513-1516) postnişîn olmuş ve akabinde Tosya’ya dönüp orada vefat etmiştir.

Şeyh Nasûh Efendi’nin kardeşi Yahya Efendi de âlim ve fâzıl bir kişi olup matbu Avamil-i Cürcânî Şerhi ve Abdülmecîd b. Abdüllatif b. Ferişte’nin (ö. 874-1469) Lügat-i kânûn-i İlâhî adlı Kurân sözlüğüne şerh yazmıştır. Pîr Muhammed adında bir de oğlu vardır. Bir eserinde oğlunun doğum tarihini (h. 773) olarak belirten müellif, eserlerinin çoğunda kendini Abdülmecîd b. eş-Şeyh Nasûh b. İsrail olarak tanıtmış, kaynaklar da onu âlim, müfessir, sûfî gibi sıfatlarla anmışlardır. Eğitimi hakkında kaynaklarda bilgi bulunmayan müellifin bir eserinin sonundaki “H. 931 Kostantiniyye” kaydından bir ara İstanbul’da bulunduğu ve İstanbul’un eğitim için sunduğu nimetlerden yararlandığı söylenebilir. Eserlerinin içerik ve konularından tefsir başta olmak üzere vaaz, fıkıh, tarih ve âlet ilimlerinde iyi yetişmiş bir kimse olduğu anlaşılan Şeyh Nasûh Efendi Kur’ân’ın açıklanıp anlaşılmasını önemseyerek hayatında tefsir ilmine özel bir yer ayırmıştır.

Eserlerinde Zeyniyye tarikatının şeyhlerinden söz edip onları “şeyh/şeyhimiz” sözleriyle anması Zeyniyye tarikatına mensûbiyetinin ve hayatını bu tarikatın düsturlarıyla şekillendirdiğinin işâreti sayılan Şeyh Nasûh Efendi’nin aile çevresinden aldığı eğitim tasavvufî kimliğinin oluşmasında etkili olmuştur. Eserlerinde bazen şiirlerine yer vermesi şâirlik yönünün bulunduğunun işâreti sayılmıştır.

Şeyh Nasûh Efendi’nin ölüm tarihiyle ilgili rivâyetler muhteliftir. Kaynaklarda onun ölümü ile ilgili 887/1482, 960/1552, 973/1565, 996/15885 gibi farklı tarihler zikredilmiş olsa da bu tarihler içerisinde H. 996/M. 1588 yılının, onun ölüm tarihi hakkındaki en makul rivâyet olduğu söylenebilir.

Fotoğraflar için ; http://www.tosyalider.net/?pnum=208&pt=TÜRBELERİMİZ
Hayatı için ; http://www.kastamonur.com/seyh-nasuh-tosyevi-efendi/

Tosyalı Şeyh Hacı Mehmet Efendi

Kastamonu – Tosya – Kargı mahallesi havuzaltı sokak No:29 .

Benli Sultan’nın Şeyhi , Tosyalı Hacı Mehmet Efendi

Türbede Nakşibendi tarikatının Halidiye kolu şeyhlerinden Tosyalı şeyh hacı Mehmet efendi yatmaktadır.1250 hicri Tosya kayıtlarına göre doğum tarihi 1208 dir.Orta boylu kır sakallı bir zattır.

Türbeye abdulgaffur denmesinin nedeni Hacı Mehmet Efendinin Oğlu Abdulagaffur’un da aynı yerde yatmasıdır.Zamanın en büyük din alimlerinden biridir Hacı Mehmet Efendi.Bilgilerini insanlara yaymak adına bir çok eseri kaleme almıştır.Bunlardan en önemlisi VAKIF adındaki el yazması tefsiridir.İki ciltlik bu eserin sadece bir cildi günümüze kadar gelmiştir.Hocasının kim olduğu konusunda kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamaktadır.Hakkında çok az bilgiye ulaşabildiğimiz Hacı Mehmet Efendi yaşadığı süre içerisinde birçok öğrenci yetiştirmiştir.Bunlardan beklide en önemli olanı Benli Sultan diye bilinen Şeyh Muhyittin Efendidir.Hakkında anlatılan bir çok menkıbesi vardır.Bunlardan birkaçını sizlerle paylaşmak isterim.

Her evliyanın kendine has kerametleri vardır.İşte Şeyh Hacı Mehmet Efendiye ait olduğu rivayet edilen menkıbeler:

Birgün davul zurna eşliğinde düğün alayı geçiyormuş.Bu düğün alayının önünde köçekler oynuyormuş. Şeyh Hacı Mehmet Efendi bu alayı görmemek için oradan uzaklaşmaya çalışır.Acele ile başkasına ait bir ekili ekin tarlasına girer.Dervişlerine bu olayı anlatır ve ‘’ben ölünce benim sağ ayağımın kefeni çürür,mezarımdan çıkarıp beni yeniden kefenleyin’’ der.

Ölümünden 7-8 sene kadar geçmiştir.Dervişlerinden birinin rüyasına girer ve ona bu vasiyetini hatırlatır.Dervişi bunu dikkate almaz ama olay birkaç defa tekrarlanınca diğer dervişlerle birlikte mezarı açarlar. Şeyh Hacı Mehmet Efendi nin vasiyetinde olduğu gibi sağ ayağının kefeni çürümüştür.Hemen kefeni değiştirirler ve yeniden Şeyh Hacı Mehmet Efendi yi gömerler.

Dervişleri Şeyh Hacı Mehmet Efendiye hastalanıp ölüm döşeğine düştüğünde ‘’Sen ölürsen biz senin hasretine dayanamayız kırkına bizide kat ,bizi koynuna al ‘’ derler. Şeyh Hacı Mehmet Efendinin ölümünün kırkıncı gününde ikiside ölür. Şeyh Hacı Mehmet Efendi’nin ayak taşını onların baş taşı yaparlar ve onları buraya gömerler.

Şeyh Hacı Mehmet Efendi ölümünden birkaç gün önce hasta yatağında yatarken bir hurma ister.Hurmayı yer çekirdeğini ise yutar.Karısına ise bir hurma çekirdeği yuttuğunu ölümünden sonra mezarından bir fidan biteceğini ve bunu ilkkez görenin fidanı neye benzetirse o meyveyi vereceğini söyler.Ölümünün üzerinden bir süre geçtikten sonra birgün kızı Şeyh Hacı Mehmet Efendinin mezarından göğüs hizasında bir fidan çıktığını görür.Hemen annesine seslenir:’’anne babamın mezarından bir çağla (badem) fidanı çıkmış’’. Şeyh Hacı Mehmet Efendinin eşi ise vasiyetini hatırlar.Bir süre bekledikten sonra o fidanın Şeyh Hacı Mehmet Efendinin söylediği gibi çağlaya benzetilmesinden ötürü çağla olduğu rivayet edilir.

Benli Sultan Şeyh Hacı Mehmet Efendinin talebesidir.İlim tahsilini tamamlayınca’’ İrşad görevi için nereye gideyim ya şeyhim ‘’diye sorar. Şeyh Hacı Mehmet Efendi de ona ‘’bana yakın olup ziyaretçin az mı olsun,yoksa bana uzak olup ziyaretçin çok mu olsun’’ der.Benli Sultan Hazretleri de ‘’ziyaretçim bol olsun isterim ama hocam bu nasıl olabilir ki?Siz burada iken benim ziyaretçimin çok olması hiç olası değil.Siz ölünce burada kalırsınız.Beni o gideceğim köydekilerden başka kimse tanımaz ziyaretime gelmez ‘’cevabını verir. Şeyh Hacı Mehmet Efendi de’’ben Tosya’da yatacağım bana ziyarete gelenleri ben sana gönderirim’’ der.

Bu gün Şeyh Hacı Mehmet Efendi nin mezarını çok az kişi bilir.Ama Benli Sultan’ı akın akın insanlar ziyaret ederler.

Fotoğraflar için ; http://www.tosyalider.net/?pnum=208&pt=TÜRBELERİMİZ
Hayatı için ; http://www.haber37.gen.tr/evliyadan-tosyali-haci-mehmet-efendi.html

Mehmet Feyzi Efendi

Hayatı boyunca insanlara ilim irfan, hikmet ve güzel ahlakın yüceliğini en güzel bir tarzda yaşayarak anlatan merhum Mehmet Feyzi Efendi (Kuddise Sirruhü), 28 Mart 1912de Kastamonu’da doğdu. Babası İzzet Efendi, annesi Hafize Aişe hanımdır.

1935 1937 yılları arasında İstanbul Yıldız’da muvazzaf askerliği, daha sonra da Beykoz da7 ay ihtiyat askerliğini yaptı. 1957 yılında muallim İbrahim Efendi’nin kızı Melek hanımla evlendi. Nuriye, Aişe,Münibe, Mevlibe ve Mehmet Münip diye isimlendirdiği dört kızı bir oğlu oldu. 1966,1970 ve 1976 yıllarında üç defa hacca gitti.

Soyu neseben Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ulaşan nurani Seyyidler silsilesindendir ki sohbetlerinde Seyyid olmayanın seyyid im demesi nasıl çirkin bir yalansa, seyyid olanında değilim demesi ceddini inkar olacağını şecere şart değil, aile içi bilgilendirme (tevatür nakü) ile bilinmesi o kimsenin seyyidliğine kafidir buyurarak bu kutsi emaneti çocuklarına biz hem anne, hem de baba tarafından seyidiz. Müjdesiyle vermiştir.

Tahsil Hayatı
Bilinen ilk muallimesi Çerkez Hoca Hanımdır. O günkü eğitim koşullarina göre 7 yaşında başladığı Yarabcı Mektebinde ilk tahsilini tamamladı. Sinanbey Cami’inde imamlık, Nasrullah Camiinde Hatiplik yapan daha sonra İstanbul Fatih Camii başimamı ve diyanet işleri başkanlığına ait Mushafları inceleme kurulu başkanlığı görevinde bulunan Kurra Hafız Ömer Aköz hoca efendiden hafızlığını tamamladı ve Kuran talimi aldı.

Yine aynı hocaefendiden “Mukaddeme-i Cezeriyye”, “Tecvid-i Edaiye” ve “İlm-i irtifa” okudu. Hafız Abdurrahman Efendiden Arapça, Fıkıhtan Halebi Hafız Tevfik Efendiden ”Kıraat-ı Sab-a” Reisü’l- Kurra Hoca Kamil Efendiden “Mülteka”, ”Şiriatü’l İslam” ve ”Fıkh-ı Ekber” tahsil etti.

İstanbul’da iken Nevşehirli Hacı Hayrullah Efendiden “Tefsir-i Alusi” Hoca Hüsrev Efendiden Buhari-i Şerif okudu Abdulhakim Arvasi Hazretleri’nin “Tefsir-i Kebir” den verdiği derslere katıldı.

Asker dönüşü daha önce Kastamonu’ya gelmis olan Bediüzzzaman Said Nursi Hazretleri’nden Kelam, İslam Felsefesi ve mantık dersleri aldı. Hizmetteki yakınlığından dolayı Sır Kitabı unvanıyla taltif edildi. Bu ünvan altında mazhar olduğu “İlm-i Ledün” den hikmetleri ise sohbetleriyle insanlara sundu.

Aynı zamanda zahir anlamda kendisine müracaat edenlere Arapça Tefsir ve Hadis dersleri vermenin yanında önceleri hafızlara sonra İmam Hatip lisesi talebelerine Kur’an-ı Kerim talimi okuttu.

Hayata Bakışı

Merhum Mehmet Feyzi Efendi (Kuddise Sirruhu) yıllarca ilim, iman, hikmet ve feyz dolu sohbetlerinde Kuran-ı Kerim ve Hadis-i Şerif okuma, bunların hakikatlerini keşfetme, manası ile ahlaklanıp yaşamanın önemini yaşayarak anlatmıştır.

Kur’an’ın tealluk, tehalluk, tahakkuk mertebelerinin olduğunu belirterek ittibadaki istikameti göstermiştir.
Çağımız ilim asrı olduğundan, ne akıl namına kerameti reddetmiş, ne de keramet namına aklı iptal etmiştir. Bu nedenle kerrer sohbetlerinde farzdan evvel farz ilmidir, ihlas sevgi huşu ve samimiyetten uzak ilminde ölü ceset gibi olacağından hareketle farz içinde farz da ihsastır. Buyurarak ilim ile İhlasın varoluştaki önemini veciz bir ifade ile belirtmiştir.

Sohbetlerinde fiziki kerametten ziyade ilmi keramet göstererek akıldan geçen soruları sormadan anlatmıştır. Bununla beraber sohbetlerinin bir başka özelliği de muhatapların dillerindeki sorudan ziyade kalplerindeki manevi hastalığı giderecek nitelikte olmasıdır.

Sosyal olaylarla ilgili olarak bir yandan “Sadakat-i Vataniye (vatanseverlik), Mefahir-i Milliye (milliyetçilik) ve hamiyet-i Diniye (dindarlık) birdir, bunları ayırmaya çalışıyorlar. Vatan olmazsa millet olmaz, millet olmazsa kim Islamiyeti yaşayacak?” diğer yönüyle de sultan zalim bile olsa beddua edilmez. O zaman terör ve anarşi olur, hukuk olmaz. Buyurarak vatan millet din, devlet, hukuk kavramlarının ayrılmaz bir bütün olduğunu izah ederek tefrika çıkarmak isteyenlere meydan vermemiştir.

İslamiyet ruh Türklük cesettir. Sözleriyle de bin asırlık tarihimizi özetlemiştir. Din ve millet ilişkisinin kuramını belirleyip müspet milliyetçiliğin en güzel tanımını yapmıştır.

Yine yeis (ümitsizlik), fert ve toplumlar için kötü sonuç vereceğinden, bir “Fecr-i Sadık”ın doğacağını müjdelerken öbür yönden “Alim vaktini bilmek” mecburiyetindedir.

Fecr-i Kazipte (yalancı fecir) sabah namazı kılınmaz buyurarak ”din garib başladı ileride yine garib olacak…” hadisindeki GARİB kelimesini vatanından ayrı kalana denir diyen fıkıhçılar gibi tarif etmemizi çünkü bu hadisin varud (söyleniş) sebebinin fıkhi bir hüküm çıkarma olmayıp, bir hakikatin bir doğuşun anlatıldığını İslam başlangıçta nasıl çok kısa zamanda hakikati ile bir güneş gibi diğer dinler arasında parladı ise sonunda da böyle olacağının müjdesi var.

Ehl-i Hakikat, GARİBİ güneşle tarif ediyor. Yani benzersiz, adim-i binazir, biz de böyle düşünelim. Buyurmuştur. Bu hadis yorumunu Fetih Süresindeki; “Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hidayet ve hak din île gönderen O’dur..” (Fetih 48/28} Ayetiyle birleştirerek ahir zamanda da yine öyle olacağının müjdesini vermiştir. Ancak pencere kışta iken açılmaz, baharda açılır. Buyurarak müspet düşüncenin, müspet konuşmanın, müspet hareket etmenin önemini de ayrıca belirtmiştir.

Vefatı

Mehmet Feyzi Efendi (Kuddise Sirruhü), hayatının her safhasında hatta her anında, sakalından-tırnağına, yemesinden içmesine, sevincinden, kızmasına, sözlerinden sözlerini yaşamasına kadar Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) sünnetine ittibada (uymada) öylesine dikkat etti ki, bunun mükafatı olarak, bin bir sır ve hikmetleri içeren Cenab-ı Hakk’m Habibi’ni (Sallallahu Aleyhi ve sellem) dünyada iken ilahi huzuru davet mucizesi Miraç gecesine rastlayan 4 mart 1989’da vefat ederek ilahi huzura kavuşması, Kuranı Kerimin mucize bir tarzda verdiği, ahir zamanda süneti ve sünnete ittibayı hafife alacak bir takım insanlara karşı ;
“(Resulüm) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana ittiba edin ki, Allah ta sizi şevsin…” (Ali îmran 3/31)
Ayetinin surrına nail olurken öbür yandan mezarının bile annesinin ayakucunda oluşuyla cennet , anaların ayaklarının altındadır. Hadis-i Şerifinde ittibanın güzel bir örneği olmuştur.

Vasiyeti üzerine kabir taşına yazılan;
HÜVE-L-HAYYÜ’L-BAKÎ,
Burada yatan ADEM
Bir zaman HUBBİ idi
Bir zaman CUBBİ idi
Bir zaman SUKÜTİ idi
Şimdi de TURABİ oldu

Seyyid Ahmet Sünneti

Seyyid Ahmet Sünneti Efendi’nin kabri şerifi ; Şeyh Şaban Veli camii’nin kıble tarafında

Peygamber efendimizin sünnetine uygun yaşamış olduğu için Seyyid Sünneti ismiyle tanınan Ahmed Efendi ilim sahibi bir zattır. Kendisini irşad eden şeyhlerin yüksek mertebelerine yetişip göstermiş olduğu manevi haller sebebiyle, ”bundan sonra sizi irşada kadir değiliz. Fakat İran’dan Anadolu’ya şöhreti yayılan Seyyid Yahya adında fazilet sahibi bir kutb çıkmıştır. Allah’ın izniyle tahsiliniz onlardandır” diyerek onu Seyyid Yahya’ya gönderirler. Ahmed gönül hoşluğu ve nihayetsiz bir teslimiyet içinde Seyyid Yahya Sultan’ın hangahına ulaştığında, şeyh gayb aleminden bu sadık talebenin geldiğini anlayıp kapı dervişlerine, ”evlad-ı Resul’den bir gerçek talip geldi, içeri getirin”, der. Sözün özü, Seyyid Yahya Hazretlerine sıdk ve istikametle hizmet edip tasavvufun makamlarını tahsil eden Seyyid Ahmed, yine kendi memleketi olan Kastamonu’ya hilafetle gönderilir.

Seyyid Ahmed Sünneti’nin tarikat silsilesinin kendisinden sonra kesileceği endişesi ile cenab-ı Hakk’a niyaz ettiklerinde sık sık Hızır Peygamber (a.s) ile buluşup onlardan istifade etmiş olduğu anlatılır. Hızır Aleyhisselam şunları söyler. ”Ya Seyyid Ahmed Sünneti!. Gerçi Allah’ın izniyle silsileniz kesilir ve seccadeniz bir zaman boş kalır. Fakat nice zaman sonra Seyyid Yahya Sultan silsilesinden bir zamanın kutbu sultan gelip seccadeyi tekrar ihya edecektir. Kendilerinin ve kendilerinden sonra gelen halifelerinin ruhani halleri ve Rahmani feyizleriyle, seccadenizde yine telkin ve irşadın devam edeceği bildirilmiştir. Onlar sizindir ve siz unutulmayıp kıyamete kadar hayır dua ile yad olunursunuz.

Menakıb-ı Şeyh Şaban-ı Veli’de kaydedilmiş olan bir menkıbe de şöyledir. Hüseyin Halife ve diğer bazı yaşlı kimselerin anlattığına göre, Gümüşlüce Deresi büyük bir sel sebebiyle yolu üzerindeki avlu duvarını yıkarak mezarı açar. Seyyid Ahmed Sünneti’nin bedeni açığa çıktığında çürümemiş olduğu görülür. Aynı zamanda Şaban-ı Veli’nin de mübarek bedeni Seyyid’in ayak ucuna gelmiştir. Edebe riayet edip hürmetle ayaklarını çekmiş bir vaziyette yatmaktadır.

Kaynaklar
Abdulhalim Durma , Kastamonu Evliyaları

Şeyh Abdullah Efendi – Kastamonu

Şeyh Abdullah Efendi’nin kabri şerifi ; Kastamonu Şeyh Şaban Veli türbesinde

Şeyh Abdullah Efendi, Şeyh Mehmet Efendinin vefatı üzerine 12. Şeyh olarak irşada memur edilmiştir. Şeyh Abdullah Efendi, Şeyh Mehmet Efendinin oğludur. Zahiri ilmi tahsil ettikten sonra batıni ilme ve tasavvufa fazlaca meyil göstermiş, Nasuhi Zade Seyyit Alaettin Efendiden şeyhlik icazetini almış, irfan ve kemali ile tanınmış, 25 sene halkı Hak yoluna davetle irşat ve tenvir vazifesini yaptıktan sonra Hac farizasını yapmak üzere Hicaza azimet etmiş, bu dini vazifeyi yerine getirdikten sonra memlekete dönüş sırasında 1181 (1767 ) tarihinde Süveyş’de irtihal buyurmuşlar ve oraya defnedilmişlerdir.

Kaynaklar
Hz. Pir Şeyh Şaban Veli , Fazıl Çifçi , Şeyh Şaban Veli Kültür Vakfı , 2014
Halvetilik ve Şabaniye Kolu , Abdulkerim Abdulkadiroğlu , Kastamonu Şeyh Şaban Veli derneği ,1991
Şabaniyye Silsilesi , İbrahim Has , Sahaflar Kitap Sarayı , 2006
Kastamonu Camileri ve Türbeleri , Fazıl Çifçi , Kastamonu Belediyesi , 2012
Kastamonu Evliyaları , Abdulhakim Durma , 2010

Şeyh Mehmet Efendi – Kastamonu

Şeyh Mehmet Efendi‘nin kabri şerifi ; Kastamonu – Şeyh Şaban Veli türbesinde

Şeyh Ahmet Efendinin vefatı üzerine 11. Şeyh olarak oğlu Şeyh Hafız Mehmet Efendi Şaban-ı Veli tekkesinde irşada memur edilmiş ve tam 23 sene bu makamda bulunmuş, halkı tenvir ve irşada çalışmıştır. 1156 (1743 M.) tarihinde vefat etmişler ve Şaban-ı Veli türbesine sırlanmışlardır.

Kaynaklar
Hz. Pir Şeyh Şaban Veli , Fazıl Çifçi , Şeyh Şaban Veli Kültür Vakfı , 2014
Halvetilik ve Şabaniye Kolu , Abdulkerim Abdulkadiroğlu , Kastamonu Şeyh Şaban Veli derneği ,1991
Şabaniyye Silsilesi , İbrahim Has , Sahaflar Kitap Sarayı , 2006
Kastamonu Camileri ve Türbeleri , Fazıl Çifçi , Kastamonu Belediyesi , 2012
Kastamonu Evliyaları , Abdulhakim Durma , 2010

Şeyh Ahmet Efendi – Kastamonu

Şeyh Ahmet Efendi kabri ; Kastamonu’da Şeyh Şaban Veli Türbesinde

Şaban-ı Veli tekkesinin Şeyhi İbrahim Efendinin vefatı üzere 10. Şeyh olan Şeyh Ahmet Efendi, Çorumlu Şeyh İsmail Efendinin torunu ve Şeyh Mustafa Efendinin oğludur. Zahiri ilmi tahsil ettikten sonra manevi ilim öğrenmek ve hak yolunda çalışmak üzere Karabaş Veli’nin icazetli şeyhlerinden Aliyül Rayiye intisab etmiştir.

Dedesi ve babası gibi ahlaki faziletleri nefsinde toplamış olan Ahmet Efendi, 10 sene Hak yolu aşıklarına doğru yolu göstermiş ve bir çoklarının irşada muvaffak olmuştur. 1133 (1721 M.) tarihinde ahirete intikal etmiş ve Şaban-ı Veli türbesine defnolunmuştur.

Kaynaklar
Hz. Pir Şeyh Şaban Veli , Fazıl Çifçi , Şeyh Şaban Veli Kültür Vakfı , 2014
Halvetilik ve Şabaniye Kolu , Abdulkerim Abdulkadiroğlu , Kastamonu Şeyh Şaban Veli derneği ,1991
Şabaniyye Silsilesi , İbrahim Has , Sahaflar Kitap Sarayı , 2006
Kastamonu Camileri ve Türbeleri , Fazıl Çifçi , Kastamonu Belediyesi , 2012
Kastamonu Evliyaları , Abdulhakim Durma , 2010

Şeyh İbrahim Efendi – Kastamonu

Şeyh İbrahim Efendi kabri şerifi ; Kastamonu Şeyh Şaban Veli türbesinde

Şeyh Abdurrahman Efendinin vefatı üzerine Şaban-ı Veli dergahına 9. Şeyh olarak Amasya’da neşri tarikat etmekte olan Şeyh ibrahim Efendi gelmiş ve tam 40 sene halkı tenvir ve irşatta bulunmuşlardır.

Kendisi, gayet alim, fazıl ve kamil bir mürşit olup son derece ibadet ve taatla meşgul olduğu tam 50 yıl beş vakit namazı imam ile kıldığı damadı tarafından yazılan Arapça hal tercümesinden öğrenilmiştir. Namazın sünnet ve nafilelerini dahi hiç terk etmeyerek kıldığı gibi, Kur’an-ı Kerim-i 3000 defa okuduğu ve Şaban-ı Veli camiinde Kur’an tefsirine başlayarak halka yaptığı vazu nasihatta tam 36 senede tefsiri hitama erdirdiğini ve bu hatim duasını caminin almıyacağı nazarı itibare alinarak o civarda bulunan Gümüşlüce mevkiinde yapılmıştır.

Zamanında pek çok kimselerin kendisine intisap etti ve bir çok kimselere Şeyhlik payesi vererek Anadolu ve Rumeli’ye göndermiştir. Kendisinin Muhittin Arabi’nin bir eserine mürşidane şerhleri olduğu gibi, fetvaya dair de bir eseri vardır.

1124 (1712 M.) de ahirete intikal etmişler ve Şaban-ı Veli türbesine defnolunmuştur.

Kaynaklar
Hz. Pir Şeyh Şaban Veli , Fazıl Çifçi , Şeyh Şaban Veli Kültür Vakfı , 2014
Halvetilik ve Şabaniye Kolu , Abdulkerim Abdulkadiroğlu , Kastamonu Şeyh Şaban Veli derneği ,1991
Şabaniyye Silsilesi , İbrahim Has , Sahaflar Kitap Sarayı , 2006
Kastamonu Camileri ve Türbeleri , Fazıl Çifçi , Kastamonu Belediyesi , 2012
Kastamonu Evliyaları , Abdulhakim Durma , 2010

Zileli Şeyh Abdurrahman Efendi

Zileli Şeyh Abdurrahman Efendi‘nin kabri şerifi ;Kastamonu Şeyh Şaban Veli Türbesinde

Şeyh Mustafa Efendinin vefatından sonra Şaban-ı Veli tekkesinde Zileli Şeyh Abdurrahman Efendi irşat makamında oturmuş ve 13 sene bu makamda halkı irşat ve tenvirle meşgul olmuştur. Kendisinin keramet sahibi bir zat olduğunun delili kendisinden sonra Şaban-ı Veli tekkesine şeyh olan İbrahim Efendiye yazdığı vasiyetnamedir. Biz bu vasiyetnamenin aynen suretin aşağıya dercediyoruz.

VASİYETNAME SURETİ
Ey benim aziz kardeşim Hafız İbrahim Efendi. Size dahi malum olsun ki, Suri Hacca niyet eyleyip Suri Haccın tedarikine mukayyet iken seher vaktinde kayıptan bir seda geldi, hazır ol manevi hacca gitsen gerekir. (Surİ hac, manevi hacca tebdil olundu.) denildiğinde Cenab-ı Hakk’ın emrine intizarda iken 1083 senesinde Recep ayının 27. gecesi ki Miraç Gecesidir. Evrah aleminde gezerken Resulü Ekrem’in Miraca giderken bindiği Burağa binmişler, bizi de Burak’ın arkasına alıp gittik. Levhi mahfuzun yanına varınca ; siz burada eylenin, bundan öte izin yoktur buyurdular. Levhi mahfuza nazar eyledik kendimizin Şaban ayında dünya evinden ahirete gideceğimizi gördük ve sizin de Şaban Efendi tekkesine şeyh olacağınızı gördük. Ey benim kardeşim, Levhi Mahfuzda yazılan sizsiniz, hemen fakire dua eyle ve duadan unutmayıp tekkede meşgale ve mücahede ile meşgul olup gayret kemerini yedi yerden kuşanıp ve benim evlatlarımı dahi gözden ve gönülden çıkarmaynız ve kapı dervişi Molla Hasan 6 senedir tekkenin hizmetindedir. Sır makamında dua edilmiştir. Lakin irşadı sizden olmakla bu mahalle tehir olunmuştur. Rica ederiz ki irşat ile faydalanmadıkça salıvermeyiniz. Bize lazun olan hakkı tebliğ eylemektedir”

Şeyh Abdurrahman Efendi bu vasiyetnameyi o zaman Amasya’da bulunan ve orada halkı irşat etmekte olan İbrahim Efendi’ye göndermişlerdir. Vasiyetnamede yazdığı gibi 1083 (1672 M.) senesi Şaban ayında hayata gözlerini kapamış ve Şaban-ı
Veli türbesine defnolunmuştur.

Kaynaklar;

Hz. Pir Şeyh Şaban Veli , Fazıl Çifçi , Şeyh Şaban Veli Kültür Vakfı , 2014
Halvetilik ve Şabaniye Kolu , Abdulkerim Abdulkadiroğlu , Kastamonu Şeyh Şaban Veli derneği ,1991
Şabaniyye Silsilesi , İbrahim Has , Sahaflar Kitap Sarayı , 2006
Kastamonu Camileri ve Türbeleri , Fazıl Çifçi , Kastamonu Belediyesi , 2012
Kastamonu Evliyaları , Abdulhakim Durma , 2010

Şeyh Mustafa Çelebi Efendi

Şeyh Mustafa Çelebi Efendi‘nin kabri şerifi ; Kastamonu – Şeyh Şaban-ı Veli türbesi içerisinde.

Şeyh Mustafa Çelebi, İsmail Kutsi Hazretlerinin oğludur. Bütün zahiri ve manevi tahsilini babası İsmail Kutsi Efendi’den yapmış ve 16 sene halkı irşat ve tenvirle meşgul olduğu gibi kamil ve mükemmel şeyhler yetiştirmiş, babasının bihakkın varisi olarak ilmi kemalatı ile her tarafta büyük bir şöhret kazanmıştır Yetişdirdiği şeyhlerden büyük bir şöhret sahibi olan Şeyh Aliyül Atval (Karabaşi Veli) olup kamil ve mükemmel iki yüz şeyhe icazet verdiği gibi, Husus şerhi ve Miyarüt tarika gibi bir çok güzide eserleri vardır.

Şeyh Mustafa Çelebi ilminin kerametinden olarak, ruhi hasta olup da tedavi edilemeyenleri irşat nazarı ile ve dua etmek sureti ile bir çok hastaları tedavi ettiği ve oturduğu yerin bir doktorun muayenehanesi gibi işlediği söylenmektedir. Şeyh Mustafa Çelebi 1070 (1660 M.) tarihinde vefat etmiş ve Şaban-ı Veli’nin türbesi içersine defnolunmuştur.