Giriş kapısı bilgilendirme levhasında Emir Sultan Hulafasından olduğu yazmakdır.
Kare planlı yapının üstü kubbe ile kaplıdır. Giriş kapısı üzerinde olan kitabe yerinde değildir. Kitabe pano duvarında devşirme taşlar dikkat çekmektedir. Türbe içindeki sanduka taştan sade bir şekilde yapılmıştır.
Afyon – Merkez’de Nur Mehmet efendi camii yanındaki türbesinde
İsmail Beliğ Efendi H. 1142 tarihli kitabında Nur Mehmet efendi’nin ; Osmanlı’nın ilk Şeyhül islamı Molla Fenari gibi büyük zatları halka-ı tedrisinde yetiştirdiğini söyler. Hakkında Ne yazık ki başka bir bilgi bulamadık. ..
Nurcu Mahallesi’nde günümüzde hala faal olan mescidin ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı tespit edilememiştir. Mescit çatı örtülü, minâresi kesme taştandır. Mescit içerisinde Şakalak (Sakalı ak) Dede ve Nur Mehmet Efendi’nin kabri bulunmaktadır. Mescit olarak inşa edilen mabedin ne zaman camiye dönüşltürüldüğü hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Arşiv ve Mahkeme kayıtlarında da bu isimi taşıyan bir cami veya mescit kaydına raslamadık. Pek çok cami ve mescitte rastladığımız gibi bu mescidin de ikinci ve hatta üçüncü bir isminin bulunabileceğini, belki de kayıtlara bu farklı isimlerle geçmiş olabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
Camii, 1955 yılına kadar içinde üç mezar bulunan bir türbe ve basit bir binadan müteşekkil iken, bu tarihte betonarme olarak yeniden yapılmış ve türbedeki mezarlar şimdiki yerine nakledilmiştir.
Kaynaklar ; Afyonkarahisar Vakıf Eserleri , Afyon kocatepe Üniversitesi
Delîl oldu Abdullâh
Tamam itdik bi-‘avni’llâh
fiefaat yâ Rasûlu’llâh 1319
sadaka taşı
Afyon Merkez’de Burmalı camii’nin bodrum katında
Burmalı Sultan ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur. Burmalı cami’nin giriş kapısındaki süslemelerden XIV. yüzyıla ait olduğu ileri sürülebilir. Caminin bulunduğu Burmalı mahallesinin XVI. yüzyıl vakıf kayıtlarında mevcuttur. Bundan dolayı Burmalı Sultan’ın Xv. yüzyıldan önce yaşadığını söyleyebiliriz.
Şeyh Ahmet Çelebi’nin oğlu, Şehid Ali Efendi’nin de kardeşidir. Sicil kayıtlarında Murat Çelebi’nin şeyhlik yaptığına dair bir kayda rastlanmaz. Ancak, Mevlevîhâne’nin türbe bölümünde ona atfedilen kabir üzerinde bir sandukanın olması, Şemseddin Çelebi’nin, şeyh Ali Efendi’den önce Mevlevîhâne’nin şeyhi olduğunu, onun vefatından sonra Ali Efendi’nin şeyhlik makamına geçmiş olduğunu bildirmesi gibi bilgiler, onun 1837 yılında kısa bir süre, (belki birkaç ay) şeyhlik yapmış olduğu fikrini vermektedir. Bu durumda Murat Efendi’nin Yahya Efendi’den sonra, Ali Efendi’den de önce şeyh olması gerekir. Murat Efendi, Ahmet Çelebi’nin büyük oğlu olmalıdır. Zira Mevlevî geleneğinde de şeyhlik sırası öncelikle ailenin büyük erkek çocuğuna verilmiştir. Babası ve kardeşine ait bilgilerden yola çıkarak 1750-1850 yıllarında yaşadığını söyleyebiliriz.
Kaynaklar ;Abdulhalim Durma , Afyon Evliyaları
Mehmet Gündoğan , Afyon Alim ve Evliyaları , Medrese kitabevi , 1999
H. Fikri Yazıcıoğlu , Afyon Evliyaları ve İlim Adamları , 1969
Kasımpaşa Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşıyan kumandanlardan olup Sofu Kasım, Molla Kasım adıyla anılmaktadır. Edirnede bir sofihane Afyonda bir cami ve hamam yaptırmıştır.
Fatih Sultan Mehmet Abdurrahim Mısrî’yi Afyona sürgün olarak gönderdi. Halkın Abdurrahime karsı gösterdiği sevgi ve saygı aynı zamanda etrafında binlerce müridin toplanması , Osmanlı padişahını şüphelendirmiştir. Fatih Sultan Mehmet Abdürrahim Mısrîyi
kontrol altında bulundurmak için güvendiği vezîrlerinden bazılarını Afyona mutasarrıf veya askeri komutan olarak tayin etti işte bu mutasavvıflardan biriside Kasım paşadır.
Kasımpaşa ; ilim meraklısı , alimleri seven bir kimse idi. Afyona gelince ilim adamlarıyla sohbet etmeğe ilmi eserleri okumaya başladı.
Kasımpaşa ilk defa Abdurrahim Mısrîyle şöyle karşılaşmış ; Kasımpaşa ilk defa Konya yolu üzerinde Akçeşme önünde çadır kurmuş, gece teheccüd namazını kılmaya kalkmış Mısrî Hazretlerinin bulunduğu tarafta Nuranî bir sütun görmüş onu aramış bulmuştur. Kasımpaşa Abdurrahim Mısrî’nin takdirkarı ve hayranı olarak yanında kalmış. Onun tarikatına girip mürid olmak istemiş. Abdurrahim Mısri hazretleride devlet işiyle dervişliğin birleşmesinin doğru olmadığını anlatmış. Kasımpaşa kendisine mürid olmak ısrar etmiş Abdurrahim Mısri hazretleri de onu müridliğe kabul etmeden önce hak yolu alaninda Kasımpaşanın izzeti nefsini yere serdirmenin imtihanını yaptırmış.
Kasımpaşaya şöyle teklifte bulunmuş: «Bu sırmalı paşa elbisesiyle çarşılarda ciğer satarsan ben seni müridliğe kabul ederim» Kasım paşa «Hay hay sultanım» demiş hemen çarşıya varıp bir omuzuna ciğerleri bir omuzuna işkembeleri yüklemiş sırmalı ve süslü elbiselerinin kîrleneceği aklina bile gelmeden sokaklarda «ciğer alın, işkembe alın» diye bağırarak satmış sonra Abdurrahim Mısrî’nin huzuruna gelmiş «Sultanım emrinizi yerine getirdim» demiş. Bundan sonra Abdürrahim ikinci bir imtihan daha yapmak istemiş, ”Git çarşıda Demîryalayan adinda bir yoğurtçu var,yoğurt pazarlık et al sonra bir bahane ile yoğurtu çanağıyla basina geçir bakalım ne der? demiş. Kasım paşa gider yoğurdun fiatını sorar, çok pahalı, insafsız herif! diye çanağı yoğurduyla basina geçirir .Yoğurtçu Kemal-ı sükunetle edeple affedersiniz efendim hiddetlendirerek sizi zahmete koştuk, Diye özür dilemis Kasım paşa vakayı gelip hayretle mürşidine anlatımış. Abdürrahinı Mısrî de işte demiş devrişlikte tahammül ve sabır lazımdır, cevabını vermis.
Kasımpaşa , Abdurrahim Mısrî Hazretlerini kontrol için vazifelendirildiği halde , paşalıktan istifa edip Abdurrahim Mısri hazretlerinin yanında mürid olmuş. Malının hepsini Mısrî sultanın uğrunda feda etmiş ve her malını dağıtmıştır.
Nihayet Mısrî Sultan ile Kasımpaşa arasındaki karşılıklı sevgi ve saygı akrabalığa bağlanmış Kasımpaşanın kızı ile Mısrî Sultanın oğlu evlenmiş böylece dünur olmuşlar. Bu durumdan haberdar olan Fatih Sultan Mehmet , Kasımpaşayı millete hizmet etsin diye yanına çağırıyor. Mısrı Sultan «Napühte» Pişmemiş diye göndermemiş. Bir kutuda pamuk içinde ateş koyup Fatih Sultan Mehmede göndermiş bunun üzerine Padişah sükut edip fikrinden vazgeçmiş.
Kasımpaşanın, Afyonda yaptırıp kendisine hediye hamamı Mısrî Sultan Hazretleri bir mum ile ısıtırmış.
Kasımpaşa, Mısrı Sultanın katipliğini de yapmıştır. Mısrı Sultan dinlenmek için Geçek hamamına gelir banyo yaptıktıktan sonra Akarçay kenarında oturup tasavvufi şiirler söyler Kasımpaşa da yazarmış. Böylece Tasavvufi şiirler bakimindan ikinci Yunus Emre sayılan Mısri Sultanın şiirlerini (Vahdetname) isimli kitabında toplamıştır. Kasımpaşa «Ben öldüğümde beni Şeyhimin ayak ucuna defnediniz» diye vasiyet etmiştir. Dışarda bırakın mahşerde ayak ucundan kalkıp arkasından gideyim , demiş . Kasımpaşa şeyhinden önce ölmüştür. Kabri Mısrî Camisinin yanındadır.
Kaynaklar ;
Abdulhalim Durma , Afyon Evliyaları
Mehmet Gündoğan , Afyon Alim ve Evliyaları , Medrese kitabevi , 1999
H. Fikri Yazıcıoğlu , Afyon Evliyaları ve İlim Adamları , 1969
Bu üç dervişten ikisi Sultan Divani hazretlerinin müritlerindendir. Kabirleri Mecidiye caddesindeki Ayak tekke camiindedir. Nakşi Mevlevi dervişi olmakla beraber Çilteana dahil değildir. ( Çilteana : Sultan divanin meşhur 40 müridi) Çiltenandan bir asır sonra vefat etmişlerdir.
Hayatı hakkında bilgiye sahip değiliz. Ak mescit’in banisidir. 1397 yılında yaptırmıştır.Kare planlı mescidin kuzey cephesinde son cemaat yeri bulunmaktadır. Dışa kapalı olan son cemaat yerinin üzeri beşik tonozla örtülüdür. Doğu yönünde mescit duvarlarının çıkıntı yapmasıyla minare kaidesi meydana getirilmiştir. Mescidin duvarları kesme taştan, son cemaat yeri tuğladan yapılmıştır.Doğu kenarındaki iki pencerenin altına küçük bir çeşme yerleştirilmiştir. Giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır:
“Aziz ve celi olan Allahu Taala buyurdu “Mescidler şüphesiz Allah’ındır. Oralarda Allah’ a yalvarırken başkasını katmayın. Nebi Aleyhis-Selam buyurdu: Kim Allahu Taâla için bir mescit bina ederse. Allah ona Cennette bir köşk bina eder-Allah’ın Resulu doğru söyledi. Bu mübarek mescidi şerifi Hacı Hamze bin Hacı Hasan el-Kettani 800 tarihinde bina etti”.
Mescit 7.48 X 7.56 ölçüsünde kareye yakın bir plan gösterir. Kubbe kasnağına Türk üçgenleri ile geçilir. Kubbe on iki kenarlı bir kasnak üzerine oturtulmuştur.
[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”]
Abdulhalim Durma , Afyon Evliyaları
Mehmet Gündoğan , Afyon Alim ve Evliyaları , Medrese kitabevi , 1999
H. Fikri Yazıcıoğlu , Afyon Evliyaları ve İlim Adamları , 1969
[/toggle]
Konyalı hadimli hocadan yetişmiştir. İlmi seviyesi yükseldikten sonra sık sık İstanbul’a vaaza giderdi. Vaazlarının birinde yine yolsuzluk, yüzsüzlük, rüşvet gibi kangren olmuş yaralara basıyor. İğneyi bir taraftan da II. Mahmut’a dürtüyormuş. Yani Padişah’a bunların ” himayecisimisin” diyormuş. Padişah II. Mahmut’da camiinin üst katında Hünkara ayrılmış bölümde vaazı dinliyormuş.
Padişah korumaları Hocayı susturup kürsüden indirmek istemişler . Ancak Padişah buna mani oluyor. Vaazdan sonra hocayı yerinde makamına davet ederek kabul eder.
Huzuruna gelen hocanın korku ve telaşını gören padişah ;
-Keskinsin, fakat miskinsin diye şaka yapıyor. Keskinoğlu Mehmet Efendi’de ;
-Ben sizden korkmuyorum, makamınızın heybeti basıyor, sonra ben şeriat ilminin gereğini söyledim deyince bu cesurane cevabın karşılığında , Padişah ,Keskinoğlu’nu Afyon’daki Gedik Ahmet Paşa Medresesinin müderrisliğine görevlendiriyor.
Kaynaklar
Abdulhalim Durma , Afyon Evliyaları
Mehmet Gündoğan , Afyon Alim ve Evliyaları , Medrese kitabevi , 1999
H. Fikri Yazıcıoğlu , Afyon Evliyaları ve İlim Adamları , 1969
[/toggle]
Afyon Merkez’de Mevlevi camii’nin bir arka sokağı olan Tabakhane sokağı üzerinde.
Afyon Mevlevihanesinin batı tarafında bulunana Kadınana türbesinde Melek Peyker ile Naime Gevher Hanımlar medfundur. Binası taş duvarlı, ahşap tavanlı olup çatısı kiremitle örtülüdür. Türbe içersinde beş kişiye ait mezarlardan büyük olanı Melek Peyker, yanındaki sanduka ise Naime Gevher hanıma aittir. Arka bölümde bulunan üç küçük sandukanın ise kimlere ait olduğu bilinmemektedir.
Selçuklu hükümdarlarından III. Alaaddin Keykubat’ın kızları olan Kadınanalar, anlatılanlara göre Anadolu Valisi Emir Çobanoğlu Demirtaş (Timurtaş) Beyin zulmünden kaçarak Afyonkarahisar’da Sahipataoğullarına sığınırlar.
Tüm mal varlıklarını şehrin gelişmesinde ve hayır işlerinde kullanan kardeşlerden Melek Peyker, Orta Kalacık’taki kaynaktan açıkta gelen suyu, kapalı ark haline getirir. Naime Gevher Hatun, şehrin ortasından geçen dere üzerine köprüler inşa ettirir. Asiye Sultan ise (Kadınana İlköğretim okulu yanında Türbesi var) bu günkü Saraçlar içi, Kadınana türbesi, Müftülük, Afyon Lisesi ve Ordu Bulvarı başlangıcına kadar olan bölgede yaklaşık bin kişilik mezar yaptırır. Bu üç kız kardeşe Afyonkarahisarlılar tarafından kadirşinaslık eseri olarak ‘Kadınana’ lakabı verilir. 1330’da Nusreddin Ahmed tarafından yaptırılan ve şehrin en eski mahallesine isim veren Kubbeli Mescid, tek kanatlı kapısıyla Selçuklu mimari tarzında olup, yıldızlı, geometrik ve bitki motifli oymalı bir sanat eseridir.
Kaynaklar
Abdulhalim Durma , Afyon Evliyaları
Mehmet Gündoğan , Afyon Alim ve Evliyaları , Medrese kitabevi , 1999
H. Fikri Yazıcıoğlu , Afyon Evliyaları ve İlim Adamları , 1969
[/toggle]