adres
Hz. Nuh (a.s.) – Şırnak
 
    
    Evliya, Sahabe, Peygamber Kabirleri
Evliya ve Sahabe
 
    
    adres
 
    
    Şanlıurfa – Viranşehir’in 10 km yakınındaki Eyübnebi beldesinde . Hz. Eyyüp ( a.s.) 200 metre yakınında
……
 
    
    Şanlıurfa – Viranşehir’in 10 km yakınındaki Eyübnebi beldesinde .
……
 
    
    Hz. Üzeyir Peygamber Türbesinde ; Adıyaman – Gerger’den Nemrut dağına giderken Sutepe köyünde yol üzerinde
Üzeyir Peygamber ziyaret yeri, Kâhta’dan Gerger’e giderken Nemrut Dağı yol ayrımını geçtikten hemen sonra yolun sağ tarafındadır. Adıyaman iline 77 km., Gerger ilçesine 35 km. uzaklıktaki Sutepe köyü Siver mezrası içinde, yol üzerindedir. Üzeyir Peygamber’in makamının bulunduğu bu yere bir cami yaptırılmıştır. Şeyh Hüseyin’in müşahedesiyle Üzeyir peygamberin makamı tespit edilip buraya türbe yapılır.
Buraya genel olarak dua etmek için ve ziyaret amaçlı gelinir. Bu zatın aracılığıyla kurban veya adak adamanın uygun olmayacağı, ancak Allah’a yalvarıp, Allah için kurban adanabileceği bildirilmiştir. Hastaların şifa bulacağına inanıldığı için buraya da hastalar getirilmektedir. Dileklerini kağıtlara yazıp türbenin içine atan hastalar, perşembe gecesi burada yatmakta, cuma sabahı kalkıp gitmektedirler. Bu hastaların büyük çoğunluğunu genellikle ruhsal yönden hasta olanlar, cin çarpmış olanlar ve felçli olanlar oluşturmaktadır. İyileşirlerse gelip burada kurban kesip dağıtırlar,
Üzeyir peygamberle ilgili olarak Bakara suresinin 259. ayetinin meali şöyledir. “Yahut evlerinin duvarları çatıları üzerine yıkılmış, ıssız bir kasabaya uğrayan kimsenin durumu gibi. Bu kişinin, “Allah, bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltecek?” demesi üzerine Allah onu yüzyıl ölü olarak tuttu, sonra diriltti. “Ne kadar kaldın” diye sordu. “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım” dedi. Allah “Hayır, yüzyıl kaldın. Anlamak için yiyeceğine içeceğine bak. Henüz değişmemiş; eşeğine bak, -seni insanlara bir işaret kılmamız için- ve kemikler bak, onları nasıl düzeltiyor ve üzerini etle kaplıyoruz” buyurdu. Artık o adam için durum açıkça ortaya çıkınca, “Biliyorum ki Allah kesinlikle her şeye kadirdir” dedi.
Mealin tefsirinde, olayın geçtiği kasaba Beytülmakdis, buraya uğrayan şahıs ise bir rivayete göre Yeremya b. Hilkiya, bir başka rivayete göre ise Üzeyr b. Şerhiya’dır. M.Ö. 586’da Kudüs’ü işgal eden Buhtunnasr. Beytülmakdis’i tahrip eder, halkını da esir ederek Babil’e götürür. “Hezekial peygamber bu zalim hükümdarın, Hz. Musa’dan kalan kutsal emanetleri ve sandığı da alıp götürmesinden korkmuş, bunları Kudüs’te bir kuyuya atıp üzerine de bir alamet koymuştu. Esir olarak Babil’e gittikten sonra burada vahye dayalı bazı yazılar yazmıştı; bunlardan birinde konumuz olan ayette geçen olayın bir benzeri de vardır. Hezekiel 560 yılında vefat etmiş, Kudüs ise Üzeyir Aleyhisselam zamanında, 458’de yeniden imar edilmiştir. Aradan geçen zaman yaklaşık yüzyıldır. Anlaşılan vefatından yüzyıl sonra Allah Teala Hezekiel peygamberi diriltmiş, onu ölü kemiklere nasıl can verdiğini, bozulmamış yiyecek ve içeceğini, kendine iade ettiği eşeğini göstermiş ve bütün bunları (peygamberine lutfettiği mucizeleri), öncelikle orada bulunanlara, sonra da Kur’an’ın gelişine kadar vahiy yoluyla bu bilgiye ulaşan insanlara ibret kılmıştır. Bu ibret Allah Teala’nın insanları öldürdükten sonra tekrar diriltmeye kadir olduğunu göstermektedir ve ahret inancının bir delilidir.”
Kaynak ; Adıyaman Evliyaları , Abdulhalim Durma
 
    
    Gaziantep – Merkez’de Bakırcılar çarşısında bulunan Pir Sefa mescidi yanında Hz. Yuşa Peygamber türbesinin yanında
Yuşa (a.s.) Peygamber , orta boylu , buğday benizli, yassı yağrınlı, büyük gözlü, mücahid , gazi ve yiğit bir zat idi. Yuşa (a.s.) , İsrailoğullarından olup ,Musa (a.s.)’a yardımcı olmuş ve Musa(a.s.)’ın vefatından sonra İsrailoğullarına Peygamberlik ve önderlik yapmıştır. İsrailoğullarını Tih çölünden geçirdikten sonra Eriha bölgesini 6 ay kuşattıp feth etmiş. Böylece çöllerde göçebe gibi yaşayan israiloğullarını göçebelikten kurtarıp , Arzı Kenan’a yerleştirdi. Hz. Musa(a.s.)’ın kabrini de bu bölgeye getirmiştir. Yine Şam ve bölgesindeki krallarla da çarpışıp onları yenilgiye uğrattı. ele geçirdiği Şam ülkesine Valiler tayin etti.
Yuşa (a.s.) , Musa(a.s.)’dan sonra İsrailoğullarını Tevrat hükümlerine göre yirmi dokuz veya yirmi yedi yıl idare etti ve bir rivayete göre 120 bir rivayete görede 126 yaşında vefat etti. Yuşa(a.s.)’nın kabrinin nerede olduğu ise tam olarak belli değil. Kaynaklara göre ; Muarra , Nablus ve Halep’den birinde gömülüdür.
Türkiye’de İstanbul Yuşa (a.s.) tepesinde ve Gaziantep’de Yuşa (a.s.)’ın kabir ve makamları vardır. Gaziantep’deki kabri şerifle ilgili Gaziantep Evliyaları isimli eserde şu bilgileri bulabildik.
– Halep’de Yuşa(a.s.)’a ait bir türbe bulunmamaktadır. Osmanlı – Halep Vilayet Salnamelerinde Gaziantep , Halep vilayeti içerisinde yer alır . Halep diye kastedilen kabir Gaziantep’deki olabilir.
– Tevratta Yuşa (a.s.) ile şu satırları okumaktayız: “Yuşa bu sözleri Rabbin şeriyat kitabında yazdı ve büyük bir taş alıp orada anı rabbin makdesinde olan bir butum ağacının altina dikti.” İşbu vukuattan sonra Rabbın kulu Yuşa bini Nun 110 yaşında vefat etti ve anı kendi mirasının hududu dahilinde Caaş dağının şimal tarafında vaki Efraim dağında Temniyatı Seraç’da defnettiler .
Tevratta geçen dağların nerede olduğunu bilmiyoruz. Ancak Butum yani fıstığın anası olan sakız ağacı dikkatimizi çekiyor. Gömülü olduğu ileri sürülen yerler arasinda sakız ağacının bulunduğu tek yer Gaziantep’tir.
– Yuşa (a.s.)’ın kabrinin yakınındaki Kunduracılar çarşısındaki bir hanın yapım alanının arka bölümünde içlerinde elekten geçirilmiş ince topraklar dolu kuzeyden güneye doğru uzanan Yahudilerinkiyle aynı mezarlara rastlanmış.Bu duruma bakarak Han inşaasında meydana çıkan mezarların Yuşa türbesi etrafında teşekkül eden bir yahudi kabirliği olduğunu tahmin etmek hatalı olmaz.
 
    
    İstanbul – Beykoz’da , Yuşa Peygamber Tepesinde
Hz. Yuşa (a.s.) , Yusuf (a.s.) neslinden olup, Nun’un oğludur. Annesi Hz. Musa (a.s.) ‘ın kız kardeşidir. Mısır’da doğmuştur. Musa (a.s.)’dan sonra İsrailoğullarına Peygamberlik yaptığı ve İsrailoğullarına büyük fetihler yaptığı rivayet edilir. Bazı kaynaklarda , Hristiyanların ve Yahudilerin ona Yeşu dedikleri nakledilir. Yeşu (Yuşa (a.s.)) Beni İsrail’e gönderilen dört büyük peygamberden biridir. Hz. Musa (a.s.) ‘ın Yuşa (a.s.) ile ” iki denizin birleştiği yere” kadar yaptıkları tarihi ve gizemli yolculukları ve burada Hz. Hızır (a.s.) ile buluşmaları Kur’an’ı Kerim’de Kehf suresinin 60-65 . ayetlerinde anlatılır. Burada Hz. Musa (a.s.) ‘ın yanındaki genç adamın Hz. Yuşa (a.s.) olduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır.
Hz . Yuşa(a.s.) ‘ın 127 yaşında şehit olarak vefat ettiği ve Dev Dağına Defnedildiği rivayet edilir.  Yuşa (a.s.) ‘ın Kabrinin bulunduğu rivayet edilen yerler şunlardır ;
1- İstanbul – Beykoz – Yuşa Tepesi
2- Halep veya Nablus yakınlarında Maara Şehri
3- Ürdün – Salt
4- Gaziantep de Hz. Yuşa (a.s.) – makamı vardır.
Beykoz Yuşa Teesi hakkındaki rivayet şöyledir ;
Yuşa (a.s.)’ın kabrinin Beşiktaşlı Yahya efendi (k.s.) tarafından tespit edildiği rivayet edilir. Yavuz Sultan Selim, Trabzon’da Vali iken, oğlu Sultan Süleyman dünyaya gelir. Fakat kendisine sütanne tutulur. Aradan 40 küsur sene geçer, Sultan Süleyman Padişah olur. Yahya Efendi de büyük bir alim ve tasavvuf ehli olur. Nihayet bir gün padişah olan süt kardeşini ziyaret için İstanbul’a gelir. Kanuni kendisi için Beşikteş’ta kışlık bir dergah bir de Anadolu Kavağı- Sütlüce’de yazılık bir dergah hazırlatır. Yahya Efendi, yazlık dergahında iken bir gece rüyasında bir zat karşısına çıkıyor ve diyor ki: ” Ben Yuşa Peygamberim ve şu tepede yatıryorum. gel yerimi tesbit et ve beni ziyaret et ”
Yahya Efendi sabah uyanıyor. “Hayırdır İnşaallah bu nasıl rüya” diyor. ” Yuşa Peygamber Filistin de değil mi?..” Bu nasıl rüya diyor. Fakat ikinci akşam aynı zat, karşısına çıkıp: ” Neden Gelmedin , bu defa yarın gel ziyaret et” diyor Sabahleyin Yahya Efendi uyandığında bu defa rüyanın etkisi büsbütün kendisini sarıyor ve akşama kadar,
-”Hayırlar ola, acaba bu neyin nesi deyip, düşünüyor“.
Fakat her halükarda hala Yuşa Peygamberin kabrinin Filistin civarlarında olduğuna kilitlendiği için gitmeye lüzum görmüyor. Lakin gece olup uyuyunca, yine aynı zat karşısına çıkıp bu defa azarlayarak, tekrar aynı şeyleri söylüyor. Sabah, gün açar açmaz bu defa Yahya Efendi müritleri ile birlikte bunca yolu aştıktan sonra rüyada belirtilen tepeye çıkıyor. Çıkar çıkmaz tepeyi inceleyip, kabrin yerini bulmaya çalışıyor. Bir taraftan da oranın yerli ahalisini gözetleyip, onları durdurup bilgi almak istiyor. Nihayet koyunların otlatan bir çoban görüyor ve kendisini “ne zamandır buralarda çobanlık yaptığını” soruyor.
Çoban… “10 seneye yakın buralara gelirim” deyince, kendisine bu ahalide kendisine olağanüstü gelen şeyler olup olmadığını soruyor. Çoban
bu soru üzerine Yahya Efendi’ yi bir yere götürerek: ‘’ Efendim ; şu yeri görüyor musun? üzeri yemyeşil ot olduğu halde, koyunlarımı bu oyu yedirmek için her seferinde buraya getiriyorum fakat koyunlarım nedense bu yeşil otun olduğu kısıma hiç uğramayıp ikiye ayrılarak bir kısmı bu yerin sağından bir kısmı da solunda geçip gidiyorlar, Aha şu ileride yine birleşiyorlar . Yani Buraya basmıyor otundan yemiyorlar.’’ diyor Bunun üzerine Yahya Efendi o yeri tesbit ediyor ve yeri işaretliyor. Padişaha naklediyor. Oraya bir türbe inşa ediyorlar. O zamanda bu zamana ziyaret ediliyor.
Osmanlı döneminde bu tepe Sadrazam 28 Çelebizade Mehmet Sait PAşa tarafında 1755 tarihindebir mescid yaptırmıştır. III. Osman’ın sadrazamlarında olan bu zat aynı zamanda, burada türbenin etrafını çevirmiş , bir türbedar ile türbenin bakımını ifa etmek için görevliler tayin ettirmiş ve onlar için odalar yaptırmıştır. (Allah ondan razı olsun) . Tarih boyunca ziyaretcileriyle bütünleşen ve hep insanların ilgi odağı olmayı sürdüren bu tepede, III. Selim Han döneminin bazı yıllarında , izdihamdan dolayı fitneye mahal olmasın düşüncesiyle mevlid okunması bile yasaklanmıştır.
Yuşa Peygamber’e izafe edilen kabrin 17 metre uzunlukta olması konusunda ise şöyle yorumlar yapılmıştır.
1- O bir peygamberdir, ona duyulan saygı ve sevgiden dolayı böyle uzun ve büyük bir mezar yapılmış olabilir.
2- Yeri Manevi bir keşifle bulunduğu için, isabet eder düşüncesiyle geniş ve uzun tutulmuş olabilir..
Kaynak ; İstanbul ve Anadolu Evliyaları – Pamuk Yayıncılık
 
    
    Mersin – Tarsus’da Ulu caminin içerisinde.
Adem(a.s)’dan sonra gönderilen peygamberdir. Adem (a.s.)’ ın 3. oğludur. Adem(a.s.)’ın oğullarından Kabil , çıkan anlaşmazlık sonucu Habil’i öldürünce, Allah(c.c.) Adem (a.s.)’a Habil’e karşılık ihsan olarak yeni bir oğul verdi.Adem(a.s.)’ın bütün çocukları ikiz olarak doğdu halde Şit(a.s.) tek doğdu. Şit adı İbranice olup arapça anlamı ” Allah’ın hibesisidir.”. İsmine Şis de denilmiştir. Şit (a.s.), Hz. Muhammed(a.s.) ‘ın nurunu alnında taşıyordu Bu yüzden Adem(a.s.) onu çok severdi.Vefat edeceği sırada bütün yeryüzüne onu halife tayin etti ayrıca İlahi sırları bildirip , bütün ilimleri öğretti.
Adem(a.s.)’ın vefatından sonra Allah(c.c.) , Şit (a.s.)’a peygamberlik verdi. 50 sayfa(forma) küçük kitap indirdi.Bu kitaplarda hikmet ilmi, matematik , sanayi bilgileri , kimya ilmi ve daha birçok şey bildirilmiştir. Şit(a.s.) zamanında insanlar çoğalmış ve dünyanın çeşitli yerlerine yayılmışlardır. Genellikle Şam’da ikamet etmiştir.Rivayete göre Bin şehir kurmuştur; çocuklarını ve torunlarını bu imar ettiği şehirlere yerleştirmiştir. Şit(a.s.) zamanı oldukça huzurlu geçmiştir. Kendi aralarında düşmanlık, buğz ve haset yoktu. Kötülüklerden, haramdan ve isyandan uzak durmuşlardır.
Yemen tarafında batıl ve isyankar halde yaşayan Kabil oğullarına Allah(c.c.)’a iman ve ibadete davet etti. Fakat bu kavim isyankarlığıa devam etti.Şit (a.s.) onlarla harp etti. İlk kılıç kullanan odur. Babası veya kardeşleriyle beraber Kabe’nin duvarlarını taştan inşa etti.
Ömrünün 912 veya 950 sene ; Peygamberliğinin ise 282 veya 212 sene olduğu rivayet edilir. Vefatından sonra oğullarından Enüş(a.s.) peygamber oldu. Kuvvetli rivayete göre Mina’daki mescidin minaresi dibinde medfun olan Adem (a.s)’ın yanına defnedildi.
Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir
 
    
    Mersin – Tarsus ‘ da Ulu cami’nin içerisindedir.
Peygamber veya Velidir. Davud(a.s.) zamanında Arabistan’nın Umman tarafında yaşadı.Davud(a.s.) ile görüşüp ondan ilim öğrendi.Davud(a.s.)’a peygamberlik gelmeden önce Müfti olan Lokman(a.s.) , Davud(a.s)’a perygamberlik geldikten sonra fetva vermeyi bıraktı ve Davud(a.s.)’a ümmet oldu.Bir rivayete göre de Eyüp(a.s.)’ın teyzesinin oğludur.
Lokman ismi Kur’an-ı Kerimde geçmekte olup 31. surenin adı Lokman’dır. Bu surenin 12. ayetinde ,”Biz Lokman’a hikmet verdik” buyurulmaktadır. Buradaki hikmet tabirini ; akıl ,anlayış,ilim,ilimle amel etmek ve doğru karar vermek olduğu tefsir kitaplarında yazılıdır.
Lokman Hekim tabiplerin piridir. Hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatleri meşhurdur
.
Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir
 
    
    Mersin – Tarsus’da . Ulucami nin 100 metre ilerisinde Adana Bulvarı üzerinde 3406 sokakla Adana Bulvarının kesiştiği yerde
Beni İsrail Peygamberlerinde olup, kendine özel kitap verilmeyip kendinden önce gelmiş Tevrat’a bağlı olan Nebi’lerdendir. Babası Hezkil veya Hezkal da İsrailoğulları peygamberlerinden olup Kudüslüdür. M.Ö 606 yılında Babil hükümdarı Buhtunnasr Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı işgal etti. Kutsal eşyaları aldı, Allah’a inanan ihtiyarları öldürdü. Genç kadın ve erkekleri ise esir alıp Babilê götürdü. Danyal(a.s.)’da bu esirler arasında bulunuyordu.
Buhtunnasr , Kudüs esirlerinden Allah inanıp; puta tapmayanları hepse attırıyor ve putperestliğe razı olursa bırakıyor, razı olmazsa öldürüyordu. Danyal(a.s.) da hapiste eziyet görüyor ama durmadan iman ehli olanlara nasihat ederek: sonu ölüm dahi olsa yollarında dönememelerini Alah’ın onları şehit olmaları halinde cenneti vaat ettiğini telkin ediyordu.
Bu sırada Buhtunnasr korkulu rüyalar görmeye başladı. Kimse tabir edemeyince Danyal(a.s.) tabir etti. Bunun üzerine Danyal(a.s.)’a herkesin hürmet ve saygı göstermesini emretti ama çok sürmedi, yine insanları putuna tapmaya zorladı. Danyal(a.s.) yine karşı çıktı. Bu defa Danyal(a.s.)’ı ateşe attırdı ama Cenab-ı Hak onu kurtardı.
Bu mucizelerden sonra, aciz kalan Buhtunnasr, Danyal(a.s.)’a samimi olarak çok saygı gösterdi ve herkesin ona hürmet edip duasını almasını emretti. Bundan sonra her taraftan insanlar gelir duasını alır, felaket anlarında kuraklık gibi günlerde ona dua ettirirlerdi. İşte bu sırada Tarsus’ta da hüküm sürmekte olan Tarsus Kralı kuraklık, kıtlık dolayısıyla , Babil Kralın’dan yağmur duası yapması için Danyal(a.s.)’ı buraya göndermesini istemiş. O da bu isteği kabul etmiştir.
Kuraklık felaketi için buraya gelen Danyal(a.s.) , Tarsus’da irşad vazifesini sürdürmüş ve burada kalarak vefat etmiştir. Kabri şerifi Tarsus’da Makam caminde dir. H. 19 yılında Hz. Ömer (r.a.) döneminde Suriye tarafına gönderilen İslam ordusu , Tarsus’u fethetti. Ordunun başkomutanı olan Ebu Musa el-Eş’ari(r.a.) şehri kontrol ederken bir binaya uğradı. Kapısı kurşunla mühürlenip kilitlenmişti. ”Burada ne var” diye sordu. Tarsuslu Herkus denen zat :” Efendim burada size yarar bir şey yok. Burada Daniyal denen zatın sanduka içinde naaşı var. Bu zatın sandukası var.” Deyip ; Danyal(a.s.)’ın hayatını anlatmış ve şöyle tamamlamış ; Burada vefat etmiş ve onu bu sandukaya koyup saklamışlar. Kuraklık gibi felaket anlarında buraya gelip dua ederiz; duamız kabul olur.
Ebu Musa El-Eş’ari kapıyı açtırdı. İçeride havuz şeklinde çevrik bir yer ortasında mermerden yapılmış gayet uzun bir lahit sanduka vardı. Lahdi açtılar , içinde çok uzun boylu bir ceset gördüler. Ebil- Ali’yeden sahih senetle rivayette:
” Ceset, altın iplikle dokunmuş kumaşa sarılı idi. Cesette hiçbir değişiklik olmamış, yeni konmuş gibi idi.”
Ebiddünya ‘nın rivayetinde ;
” TESTUR – TARSUS , fethedildiğinde Danyal’ı bir tabut içinde buldu. Damarları şah damarı atıyordu….. Deniyor.”
Çeşitli rivayetlerde bildirildiğine göre ; Ebu Musa El- eş’ari (r.a.), Danyal(a.s.)’ın yanında bir Mushaf , bir cere içinde iç yağı gibi bir ilaç , epeyce miktarda ( rivayete göre 10.000 dirhem) para ve birde parmağında yüzük buldu. Bu durumu Hz. Ömer’e anlattı . Hz. Ömer de; O kitabı bize gönder. Cere içindeki ilaçtanda biraz gönder geri kalanını oradaki müslümanlara şifa olarak dağıt. Dirhemleri de yine onlara taksim et, yüzüğü ise sana hediye ettik diye buyurdu.
Hz. Peygamber efendimiz(s.a.v.) : Her kim Danyal(a.s.)’ a delalet ederse (yani: bu kabir ceset ona aittir, buraya şunun için şöyle gelmiştir…. gibi tanıtırsa) onu cennetle müjdeleyin,onu bana gönderin onu cennetle müjdeleyeceğim ” bu hadis üzerine Ebu Musa El- Eş’ari Herkus’u Mekke’ye göndermiştir.
Ebu Musa El- Eş’ari tarafından Tarsus da kabri bulunan Danyal(a.s.)’ın Tarsus da Makam caminde kabri bulunmaktadır. Zayıf bir riveyete göre de ; Ebu Musa El- Eş’ari(r.a.) Danyal(a.s.)’ın kabrini Basra bölgesindeki Sus şehrine(Huzuristan) göndermiş burada kralın hazine dairesinde Hz. Ali(r.a.) tarafından cenaze namazı kılınarak buraya defnedilmiştir. Yine Diyarbakır Eğil’de de Danyal(a.s.)’ın makamı vardır.
Ancak Tarsus’un fethinden günümüze kadar gelen ecdadımızın birikimi ve tecrübeleriyle( keşif – keramet – rüya ve mucizeler) Danyal(a.s.)’ın kabrinin Tarsus da olduğu konusunda genel bir kanaat vardır. Makam camiinde yapılan çalışmalarda Danyal(a.s.)’ın kabrinin bulunduğu alan da 36 adet daha kabir bulunmuş ancak kime ait olduğu tesbit edilmemiştir. Danyal(a.s.)’a ecdadımız da çok önem vermiş, kabrin başında 10(on)’dan fazla hafızın yıl boyunca Kur’an hatmi yapması için vakıflar yapmışlardır. Bugün ne yazık ki bu gelenek devam etmemektedir. Ancak , Peygamberler, hiçbir kimsenin emri ile ; ne Kral ne Melik emriyele istemisyle asla hareket etmezler. Peygamberler tebliğ ve irşat için gidecekleri yere Allah tarafından emirle gönderilirler ve oradan da yine emirle ayrılırlardı. İlahi emir almadıkça gittikleri yeri terk edip ayrılmazlardı. Şayet izin almazlarsa ise , peygamber Yunus(a.s.) gibi cezalandırılırlar.
Danyal(a.s.)’ın yanından çıkan mushaf (kitap) : Remil(reml) ve Cifr kitabı ( Rüyabiri ilmi ve Cifr)
Kaynak ;    Tarsus’ta kabri bulunan Daniyal Nebi(a.s.) H.Hafız Abdürrezzak Öz , Tarsus Abdürrezak öz ilim merkezi
 
    
    Nebi Harut’un kabri Eğil’in 4 km dışında bulunan Haciyan Mahallesinde Nebi Zülkifl(a.s.)’ın eski kabrinin yanında bulunmakta olup baraj yapımından sonra Dicle Barajı Havzasında kalmıştır.
1316/1898, 1321/1903 ve 1323/1905 tarihli Diyarbakır Salnamelerinde Nebi Harut(a.s.)’ın Peygamber olduğu ve kabrinin de Diyarbakır’da bulunduğu bilgisi yer almaktadır. Bunun dışında Nebi Harut’un hayatı ve Peygamberliği hakkında herhangi bir bilgi yoktur.
Nebi Harut’un kabri Eğil’in 4 km dışında bulunan Haciyan Mahallesinde Nebi Zülkifl(a.s.)’ın eski kabrinin yanında bulunmakta olup baraj yapımından sonra Dicle Barajı Havzasında kalmıştır.
Kaynak; Nebiler,I. Uluslar arası Sahabiler , Azizler ve Krallar Kenti Diyarbakır Sempozyumu 25-27 mayıs 2009 , diyabakır valiliği ve dicle üniversitesi , Diyarbakır’da Peygamber makam ve kabirleri, Ali Melek