Hz. Şit (a.s.) – Makam – Tarsus

Mersin – Tarsus’da Ulu caminin içerisinde.

Adem(a.s)’dan sonra gönderilen peygamberdir. Adem (a.s.)’ ın 3. oğludur. Adem(a.s.)’ın oğullarından Kabil , çıkan anlaşmazlık sonucu Habil’i öldürünce, Allah(c.c.) Adem (a.s.)’a Habil’e karşılık ihsan olarak yeni bir oğul verdi.Adem(a.s.)’ın bütün çocukları ikiz olarak doğdu halde Şit(a.s.) tek doğdu. Şit adı İbranice olup arapça anlamı ” Allah’ın hibesisidir.”. İsmine Şis de denilmiştir. Şit (a.s.), Hz. Muhammed(a.s.) ‘ın nurunu alnında taşıyordu Bu yüzden Adem(a.s.) onu çok severdi.Vefat edeceği sırada bütün yeryüzüne onu halife tayin etti ayrıca İlahi sırları bildirip , bütün ilimleri öğretti.

Adem(a.s.)’ın vefatından sonra Allah(c.c.) , Şit (a.s.)’a peygamberlik verdi. 50 sayfa(forma) küçük kitap indirdi.Bu kitaplarda hikmet ilmi, matematik , sanayi bilgileri , kimya ilmi ve daha birçok şey bildirilmiştir. Şit(a.s.) zamanında insanlar çoğalmış ve dünyanın çeşitli yerlerine yayılmışlardır. Genellikle Şam’da ikamet etmiştir.Rivayete göre Bin şehir kurmuştur; çocuklarını ve torunlarını bu imar ettiği şehirlere yerleştirmiştir. Şit(a.s.) zamanı oldukça huzurlu geçmiştir. Kendi aralarında düşmanlık, buğz ve haset yoktu. Kötülüklerden, haramdan ve isyandan uzak durmuşlardır.

Yemen tarafında batıl ve isyankar halde yaşayan Kabil oğullarına Allah(c.c.)’a iman ve ibadete davet etti. Fakat bu kavim isyankarlığıa devam etti.Şit (a.s.) onlarla harp etti. İlk kılıç kullanan odur. Babası veya kardeşleriyle beraber Kabe’nin duvarlarını taştan inşa etti.

Ömrünün 912 veya 950 sene ; Peygamberliğinin ise 282 veya 212 sene olduğu rivayet edilir. Vefatından sonra oğullarından Enüş(a.s.) peygamber oldu. Kuvvetli rivayete göre Mina’daki mescidin minaresi dibinde medfun olan Adem (a.s)’ın yanına defnedildi.

Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir

Hz. Lokman (a.s.) – Makam – Tarsus

Mersin – Tarsus ‘ da Ulu cami’nin içerisindedir.

Peygamber veya Velidir. Davud(a.s.) zamanında Arabistan’nın Umman tarafında yaşadı.Davud(a.s.) ile görüşüp ondan ilim öğrendi.Davud(a.s.)’a peygamberlik gelmeden önce Müfti olan Lokman(a.s.) , Davud(a.s)’a perygamberlik geldikten sonra fetva vermeyi bıraktı ve Davud(a.s.)’a ümmet oldu.Bir rivayete göre de Eyüp(a.s.)’ın teyzesinin oğludur.

Lokman ismi Kur’an-ı Kerimde geçmekte olup 31. surenin adı Lokman’dır. Bu surenin 12. ayetinde ,”Biz Lokman’a hikmet verdik” buyurulmaktadır. Buradaki hikmet tabirini ; akıl ,anlayış,ilim,ilimle amel etmek ve doğru karar vermek olduğu tefsir kitaplarında yazılıdır.

Lokman Hekim tabiplerin piridir. Hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatleri meşhurdur
.
Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir

 

Hz. Danyal (a.s.) – Tarsus

Mersin – Tarsus’da . Ulucami nin 100 metre ilerisinde Adana Bulvarı üzerinde 3406 sokakla Adana Bulvarının kesiştiği yerde

Beni İsrail Peygamberlerinde olup, kendine özel kitap verilmeyip kendinden önce gelmiş Tevrat’a bağlı olan Nebi’lerdendir. Babası Hezkil veya Hezkal da İsrailoğulları peygamberlerinden olup Kudüslüdür. M.Ö 606 yılında Babil hükümdarı Buhtunnasr Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı işgal etti. Kutsal eşyaları aldı, Allah’a inanan ihtiyarları öldürdü. Genç kadın ve erkekleri ise esir alıp Babilê götürdü. Danyal(a.s.)’da bu esirler arasında bulunuyordu.

Buhtunnasr , Kudüs esirlerinden Allah inanıp; puta tapmayanları hepse attırıyor ve putperestliğe razı olursa bırakıyor, razı olmazsa öldürüyordu. Danyal(a.s.) da hapiste eziyet görüyor ama durmadan iman ehli olanlara nasihat ederek: sonu ölüm dahi olsa yollarında dönememelerini Alah’ın onları şehit olmaları halinde cenneti vaat ettiğini telkin ediyordu.

Bu sırada Buhtunnasr korkulu rüyalar görmeye başladı. Kimse tabir edemeyince Danyal(a.s.) tabir etti. Bunun üzerine Danyal(a.s.)’a herkesin hürmet ve saygı göstermesini emretti ama çok sürmedi, yine insanları putuna tapmaya zorladı. Danyal(a.s.) yine karşı çıktı. Bu defa Danyal(a.s.)’ı ateşe attırdı ama Cenab-ı Hak onu kurtardı.

Bu mucizelerden sonra, aciz kalan Buhtunnasr, Danyal(a.s.)’a samimi olarak çok saygı gösterdi ve herkesin ona hürmet edip duasını almasını emretti. Bundan sonra her taraftan insanlar gelir duasını alır, felaket anlarında kuraklık gibi günlerde ona dua ettirirlerdi. İşte bu sırada Tarsus’ta da hüküm sürmekte olan Tarsus Kralı kuraklık, kıtlık dolayısıyla , Babil Kralın’dan yağmur duası yapması için Danyal(a.s.)’ı buraya göndermesini istemiş. O da bu isteği kabul etmiştir.

Kuraklık felaketi için buraya gelen Danyal(a.s.) , Tarsus’da irşad vazifesini sürdürmüş ve burada kalarak vefat etmiştir. Kabri şerifi Tarsus’da Makam caminde dir. H. 19 yılında Hz. Ömer (r.a.) döneminde Suriye tarafına gönderilen İslam ordusu , Tarsus’u fethetti. Ordunun başkomutanı olan Ebu Musa el-Eş’ari(r.a.) şehri kontrol ederken bir binaya uğradı. Kapısı kurşunla mühürlenip kilitlenmişti. ”Burada ne var” diye sordu. Tarsuslu Herkus denen zat :” Efendim burada size yarar bir şey yok. Burada Daniyal denen zatın sanduka içinde naaşı var. Bu zatın sandukası var.” Deyip ; Danyal(a.s.)’ın hayatını anlatmış ve şöyle tamamlamış ; Burada vefat etmiş ve onu bu sandukaya koyup saklamışlar. Kuraklık gibi felaket anlarında buraya gelip dua ederiz; duamız kabul olur.

Ebu Musa El-Eş’ari kapıyı açtırdı. İçeride havuz şeklinde çevrik bir yer ortasında mermerden yapılmış gayet uzun bir lahit sanduka vardı. Lahdi açtılar , içinde çok uzun boylu bir ceset gördüler. Ebil- Ali’yeden sahih senetle rivayette:
” Ceset, altın iplikle dokunmuş kumaşa sarılı idi. Cesette hiçbir değişiklik olmamış, yeni konmuş gibi idi.”
Ebiddünya ‘nın rivayetinde ;
” TESTUR – TARSUS , fethedildiğinde Danyal’ı bir tabut içinde buldu. Damarları şah damarı atıyordu….. Deniyor.”
Çeşitli rivayetlerde bildirildiğine göre ; Ebu Musa El- eş’ari (r.a.), Danyal(a.s.)’ın yanında bir Mushaf , bir cere içinde iç yağı gibi bir ilaç , epeyce miktarda ( rivayete göre 10.000 dirhem) para ve birde parmağında yüzük buldu. Bu durumu Hz. Ömer’e anlattı . Hz. Ömer de; O kitabı bize gönder. Cere içindeki ilaçtanda biraz gönder geri kalanını oradaki müslümanlara şifa olarak dağıt. Dirhemleri de yine onlara taksim et, yüzüğü ise sana hediye ettik diye buyurdu.

Hz. Peygamber efendimiz(s.a.v.) : Her kim Danyal(a.s.)’ a delalet ederse (yani: bu kabir ceset ona aittir, buraya şunun için şöyle gelmiştir…. gibi tanıtırsa) onu cennetle müjdeleyin,onu bana gönderin onu cennetle müjdeleyeceğim ” bu hadis üzerine Ebu Musa El- Eş’ari Herkus’u Mekke’ye göndermiştir.

Ebu Musa El- Eş’ari tarafından Tarsus da kabri bulunan Danyal(a.s.)’ın Tarsus da Makam caminde kabri bulunmaktadır. Zayıf bir riveyete göre de ; Ebu Musa El- Eş’ari(r.a.) Danyal(a.s.)’ın kabrini Basra bölgesindeki Sus şehrine(Huzuristan) göndermiş burada kralın hazine dairesinde Hz. Ali(r.a.) tarafından cenaze namazı kılınarak buraya defnedilmiştir. Yine Diyarbakır Eğil’de de Danyal(a.s.)’ın makamı vardır.

Ancak Tarsus’un fethinden günümüze kadar gelen ecdadımızın birikimi ve tecrübeleriyle( keşif – keramet – rüya ve mucizeler) Danyal(a.s.)’ın kabrinin Tarsus da olduğu konusunda genel bir kanaat vardır. Makam camiinde yapılan çalışmalarda Danyal(a.s.)’ın kabrinin bulunduğu alan da 36 adet daha kabir bulunmuş ancak kime ait olduğu tesbit edilmemiştir. Danyal(a.s.)’a ecdadımız da çok önem vermiş, kabrin başında 10(on)’dan fazla hafızın yıl boyunca Kur’an hatmi yapması için vakıflar yapmışlardır. Bugün ne yazık ki bu gelenek devam etmemektedir. Ancak , Peygamberler, hiçbir kimsenin emri ile ; ne Kral ne Melik emriyele istemisyle asla hareket etmezler. Peygamberler tebliğ ve irşat için gidecekleri yere Allah tarafından emirle gönderilirler ve oradan da yine emirle ayrılırlardı. İlahi emir almadıkça gittikleri yeri terk edip ayrılmazlardı. Şayet izin almazlarsa ise , peygamber Yunus(a.s.) gibi cezalandırılırlar.

Danyal(a.s.)’ın yanından çıkan mushaf (kitap) : Remil(reml) ve Cifr kitabı ( Rüyabiri ilmi ve Cifr)
Kaynak ;    Tarsus’ta kabri bulunan Daniyal Nebi(a.s.) H.Hafız Abdürrezzak Öz , Tarsus Abdürrezak öz ilim merkezi

Mencek Baba (k.s.)

Tarsus’da Ulucamii’nin 2 dk uzaklığında Türkistan cad no 35′de. Sayman caddesi ile Türkistan caddesinin kesiştiği noktada

14. yy’da Türk- İslam ahlakını yaymak için gelen alperenlerdendir. Ramazanoğullarının bu havalide egemen olmalarından önce bölgeye gelen, Üçok koluna mensup Varsak Türkmenlerindendir. Mencek Baba kurduğu tekkesiyle ilim, irfan yayarken yolcu, fakir ve kimsesizlere de kol kanat germiştir.

Nakşibendi Tarikatı Şeyhlerindendir. Türbesinin kapısındaki tamir kitabesinden anlaşıldığına göre Hacı Mustafa efendi adında bir oğlu vardır.

Vakfiye sendinden yola çıkılarak bulunan tarihe göre 1379 yılında Tarsus’da vefat etmiştir. Kayıtlara göre Mencek Baba Türbesinin yanında bir de Zaviye* binası vardır. Mencek Baba zaviyesi yüzyıllar boyunca Orta Asya’dan ( Türkmenistan – Semerkand – Duşenbe – Buhara – Hive – Belh vb.) Anadolu’ya göçen dervişlerin iskan edilmeleri, ticaret erbabı , gazi ve seyyahların barınmalarını temin etmiştir. Türkistandan göç edip gelenler ilkin zaviyeye komşu olmak maksadıyla zaviyenin yakın çevresine yerleşmiş ve zaman içerisinde bir mahalle teşekkül etmiştir , şimdiki Mencek Baba Türbesinin bulunduğu Tekke mahallesi ismini buradan almaktadır.

Mencek Baba zaviyesi vakıf olarak hükmi şahsiyetini 1909 yılına kadar sürdürmüştür.Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasından sonra vakıflar idaresince mülkiyeti özel kişilere satılmış, zamanla zaviye binası ortadan kaybolmuştur. Türbesinin bulunduğu yerin ortaya çıkması ise 1996 yılında Tarsus Belediyesi tarafından gerçekleşmiştir.

*Zaviye : Herhangi bir tarikata mensup dervişlerin, bir şeyhin idaresinde topluca yaşadıkları ve geçen yolculara bedava yiyecek ve yatacak yer sağlayan şehir merkezinde veya yol güzergahı üzerindeki bina veya binalar topluluğu
Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir

Muhammed Nurettin (k.s.)

Tarsus’da . Şehir merkezinden , Adana’ya doğru çıkarken Adan Bulvarı ile Ayhan Bozpınar caddesinin kesiştiği noktada. Tarsus’daki tek alış veriş merkezi olan Tarsu’nun hemen arkasında

Tarsus ilçesi Demirkapı’da kubbeli bir türbe içinde medfun olup, H. 761 yılında Tarsus’un fethinde şehit düşmüştür.

Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir

 

Hz. Bilal-i Habeşi (r.a.) – Makam

Mersin – Tarsus’da Ulu cami’nin hemen arka sokağında 3409 sokak ile 3416 sokağın birleştiği noktada Bilal-i Habeşi mescidi..

Bilal-i Habeşi (r.a.) Mekke’de Cumah oğulları ailesi içinde doğmuştur. Babasının adı Rebah, annesinin adı ise Hamame’dir. Bilal (r.a.), Beni Cumah’a ait bir köle idi. Uzun boylu, simsiyah tenli, zayıf bedenli , gövdesi öne eğik,(kamburca) çok gür saçlı idi. Ömrünün sonlarına doğru saçlarının çoğu beyazlamıştı.Peygamber (s.a.v.)’ın halkı İslamiyet’e gizlice davete başladığı ilk zamanlarda müslüman oldu. Müslümanlığa çok bağlı, temiz kalpli bir zat idi. Müslüman olduğunu ilk açıklayan yedi müslümandan birisiydi. Allahü Teala’nın dini için en çok işkençe çekenlerdendir. Hatta denir ki, işkenceye tabi tutlanlar arasında sadece Bilal-i Habeşi müşriklerin istedikleri şeyleri söylemedi. O, siyahi bir köle değil, ashabın ileri gelenlerinden ve İslam devletinin yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi. Hz. Bilal-i Habeşi’ye kızgın çöller üzerinde dininden döndürmek için taşlarla işkence yapan kafir Ümeyye Bin Halef’ti. Bedir savaşında sahabeler tarafından öldürüldü. Müezzinlerin piri olan Hz. Bilal-i Habeşi peygamberimizin vefatından sonra Medine’yi terk etmiştir. Ancak Hz. Ebubekir (r.a.) ‘ın ricası üzerine orada kalmış; onun vefatından sonra Hz. Ömer(r.a.) ‘den izin alarak Şam’a gitmiştir. Suriye’nin fethi sırasında Ebu Ubeyde (r.a.) ‘nın yanında bulunmuştur.

Hz. Bilal-i Habeşi (r.a.), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasındaki zevk ile mezcetmiş; ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen ” ah ne acı ” dedikçe, Bilal : ” Oh! ne tatlı!” diyor ve ekliyordu; ” Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkdaşlarıyla buluşacağım ” diyordu. Hz. Bilal (r.a.) , Hicretin 27. yılında altmış yaşlarında iken vefat etti. Dimaşk’ın Babü’s-Sağir tarafına defn olundu.

Tarsus’da makamının bulunması ise şöyle rivayet edilmektedir;

Hz. Ömer(r.a.) zamanında feth edilen yerleri ziyaret eden Hz. Bial-i Habeşi (r.a.) Tarsus’a gelmiş ve burada ” Kırk Kaşık” denilen yere yakın yani şimdiki makamının bulunduğu yerdeki misafirhanede 18 ( Bir rivayete göre 21) gün kalmıştır. Daha sonra bu misafirhane mescide çevrilmiştir ve yanına kuyu yapılmıştır. Halk arasında bu kuyunun şifalı olduğu söylenmektedir. Gerçekten Tarsus, tam olarak Müslümanların eline Abbasiler döneminde geçse bile ondan önce Hicretin 15. yulında Hz. Ömer (r.a.) zamanında İslam orduları Tarsus yakınlarına kadar gelmiş, hatta buraları feth etmiştir. Şam tarafına fetihle görevlendirilen Ebu Ubeyde Bin Cerrah ve Halid İbn-i Velid (r.a.)’in kumandanlıklarındaki İslam Ordusu , CEyhan Nehri’nin membaı tarafından bu havaliye gelmişler ve Misis Kalesini almışlardır. Ayrıca Habib bin Mesleme ile Muaviye b. Ebu Süfyan kumandanlıklarındaki diğer İslam ordusu, İskenderun ve Payas’ı fethederek Anvarıza kalesini ve Anavarıza’yı daİslam topraklarına katmışlardır.(Adana Salnamesi) Bu endenle Hz. Bilal’in Tarsus’a kadar geldiğine şüphe yoktur. Hz. Bilal-i Habeşi’nin bu mukaddes yeri ziyaretten dolayı o dönemdeki misafirhanenin mescide dönüştürülmesi ve buraya temsili kabir yapılması makam olduğunun göstergesidir.

Kaynak ; İbn Sa’d , Tabakat , III , 238-239

İbnü’l- Esir , Üsdü’l- Gabe , I, 209