Ana Sayfa>Genel(Sayfa 78)

Zahiri Baba Türbesi

Elazığ – Harput’da Saruhatun camiinden Kale ye doğru çıkarken yol üzerinde

Zahiriye mahallesinde yer alan Zahiri baba türbesi İçinde iki sanduka bulunur. Türbe, kare planlı, son derece küçük ve basit bir yapıdır. Muhtemelen Selçuklu çağında inşa edilmiştir. Zahiri Baba türbesinde medfun olan zatın, medresenin kurucusuna mı, yoksa sonraki devirlerde medresede hizmet veren bir zata mı ait olduğu bilinmemektedir. 1523 tarihli icmal defterindeki “Evkaf-ı Medrese-i Melik- i Zahiriye” kaydına bakılırsa ve Melik Zahir’in, bir mahalleye isim olması da göz önünde tutulursa, Harput’taki medrese ile bir ilgisi olması muhtemel gözüküyor.

Türbe, Sarahatun Camii’nin yakınında, kaleye giden yolun solundadır. Mimari özelliği olmayan türbe kare planlı ve tek bölümden oluşur. Türbe kapısının üstündeki levhada sadece ‘M. Zahri Baba’ ismi ve mimarı olarak ‘Rıza oğlu Fırıncı İbrahim Aslan’ ismi yazılıdır.

Halk arasında anlatıldığına göre bu türbe eskiden yokmuş. Buraya yakındaki bir çeşmenin pis suları akmaktaymış. Yıllar önce burada yaşayan Fırıncı İbrahim adında bir zat, rüyasında Mehmet Zahiri Efendi’nin kendisine, “beni bu sudan kurtarın”, dediğini görmüş. Aynı rüyayı üç gün üst üste gören Fırıncı İbrahim, bu yeri dozerle düzeltip bu türbeyi yaptırmıştır. M. Zahiri Efendi’nin kabri ile birlikte, yanında Seyyid Ahmet Efendi’nin de kabrini bulmuşlar ve ikisini de aynı türbe içine koymuşlar. Beton yapı olan türbe çatı örtülü olup demirden küçük bir kapısı ve önünde de bir dut ağacı bulunmaktadır.

Harput’ta yaşayan bazı kişilerin bu türbede bazı gecelerde ışık yandığına şahit oldukları anlatılır. Sandukaların üzerinde çokça yeşil örtü ve kenarda seccadeler bulunur. Türbe, çeşitli dilek sahipleri ve hastalıklardan kurtulmak isteyenler tarafından ziyaret edilir. Bu ziyaretgaha Malatya, Mersin, Adana gibi çeşitli illerden de ziyaretçiler gelir. Ziyaretçiler arasında her kesimden kişiler bulunur. Bazı dilek sahipleri de türbenin çatısına ufak tefek taşlar atarlar. Şayet atılan taşlar çatıda kalırsa dileklerinin gerçekleşeceğine inanırlar. Ayrıca bu türbede mum yakılır. Dilekleri gerçekleşen ve şifa bulanlar adaklarını yerine getirir. Bu adaklar, Kur’an-ı Kerim, seccade, levha, yeşil örtü gibi şeylerden oluşur. Bazı ziyaretçiler de buradaki yeşil örtüleri alıp muska yapmak için kullanırken, bazıları da evlerine ve arabalarına asmak için götürürler.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abbdulhalim Durma
[/toggle]

Beşikli Baba – Elazığ

Elazığ – Harputtaki Balak Gazi heykelinin yanında

Beşik(li )Baba, Harputtaki Balak Gazi heykelinin yanında, bir zamanlar Kayabaşı denilen büyük namaz meydanının baş tarafında medfundur. Türbe plânsız bir şekilde taş işçiliği ile yapılmıştır. Küçük bir penceresi vardır. Giriş kapısı da o nisbette küçüktür. Türbe önceden yapılan şekli üzerine onarım görmüştür. Mimari bir özelliği yoktur. İshak Sunguroğlu’nun eserinde bu türbenin bulunduğu yerde bir ailenin topluca şehit edilmiş olduğu ileri sürülür. Burada yatan zatların Arap ordularının Harput’u fetihleri sırasında şehit düştükleri kabul edilir. Türbede bulunan beşikten dolayı buraya “Beşikli Baba” denilmiştir.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abbdulhalim Durma
[/toggle]

Üryan Baba – Elazığ

Elazığ – Merkez’de Kayabaşı denilen dik kayalıklara varmadan sağa doğru 100 m. kadar mesafede, tepenin Harput’a bakan yamacında medfundur.

Halk arasında Tesbih Baba olarak da bilinen Üryan Baba, Kayabaşı denilen dik kayalıklara varmadan sağa doğru 100 m. kadar mesafede, tepenin Harput’a bakan yamacında medfundur. Makam bölümünü oluşturan yapı kayalıklar içindeki bir mağaranın türbeye dönüştürülmesi ile meydana getirilmiştir. Bu kayalıklara Harput’un yerli halkı eskiden “Tilki Kayalıkları” derdi. Buranın hemen yanıbaşında eski bir mezarlık vardır. Üryan Baba Türbesi ile ilgili tarihi kayıtlarda, burada bir hücre ve mescid bölümünün bulunduğu yazılıdır. Bugün ise makam bölümünün bitişiğinde bulunan tek katlı taş ve moloz karışımı olan yapı, Üryan Baba türbedarının kaldığı küçük bir evdir.

Günerkan Aydoğmuş İshak Sunguroğlu’na atfen, türbe yanında bulunan mescidin eskiden tekke olarak kullanıldığını kaydeder. Bugün hücre ve mescid bölümü yıkılmış olup türbenin giriş kapısı dikdörtgen taştan yapılmış iki yan sütun üzerine konulan yarım kemerli taş bloktan oluşmuştur. Bu giriş kapısını oluşturan kemer üzerinde, “Allah’ın ariflerinden ve Allaha karşı olan muhabbet sırrının alimlerinden, cömertliği itibariyle de Allah’ın sevdiği kullarından İsmail’in torunu, Ömer’in oğlu Hafız Muhammed büyük şehadet rütbesine nail olarak burada ölmüştür. Tanrı sırrını mukaddes etsin”, yazısı bulunmaktadır. Türbe mezarın keşfinden hemen sonra 1861 yılında yapılmıştır. Giriş kapısından sonra sağ tarafta sanduka yer alır.

Anlatıldığına göre, Harput’un Alaca Mescid Mahallesinde bir evde oturan Hacı Ali namındaki zat, bir gece rüyasında üç lüle çeşmenin önünde dururken caddeden bir devecinin yuları elinde kendine doğru geldiğini, yanına gelince devesini çökerttiğini ve Hacı Ali’yi üzerine bindirerek Üryan Baba’nın bulunduğu yere bıraktığını ve sonra gözden kaybolduğunu görür. Bu rüyanın bir kaç gece aynıyle tekrarlanması, Hacı Ali’yi hayretler içerisinde bıraksa da korkusundan derdini kimseye açamaz. Nihayet bir arefe günü kazma kürekle oğlu Süleyman’ı da yanına alarak Üryan Baba semtindeki aile mezarlığına gider. Harap ve düzeltilmesi gereken mezarları yaptıktan sonra oğluna, “Evladım! Üç gecedir rüyamda bir deveci beni üç lülenin önünde devesine bindirerek tam şuracığa getirip indiriyor ve gözümün önünde kayboluyor. Gel kazalım bakalım ne çıkacak?”, demesi üzerine Süleyman kazmaya sarılır ve bir taraftan kazar, bir taraftan küreği ile toprağı atar. Çukur bir buçuk metre kadar derinleşince, bir delik açılır. Deliği genişletirler. Ortaya bir lahit çıkar. Lahidin içerisinde bütün vaziyette çürümemiş ve bozulmamış bir cesedinbulunduğunu, yanında çok eski devirlere ait bir deste ok olduğunu ve bu okların yalnız ahşap kısımlarının çürümüş, demir kısımlarının ise sapa sağlam kalmış olduğunu görürler. Üzerini muvakkaten örterek şehre dönünce, hadiseyi müftüye ve şehrin ileri gelenlerine haber verirler. Tetkik neticesinde bu zatın mücahit ve aynı zamanda mazannenden (veli olduğu sanılan) bir kimse olduğuna hükmedilerek bir mescid ve bir de sıbyan mektebi yaptırılır. Lahidin içerisindeki zatın hüviyetine ait bir şey bulunamadığı için kendisine “Üryan Baba” denilir. Burası o günden beri de ziyaretgah olur.

Beyzade Hacı Ali Rıza Efendi’nin sonradan manevi keşifleri neticesinde bu zatın Allah’ın sevdiği kullarından İsmail’in torunu, Ömer’in oğlu Hafız Muhammed olduğu ve burada şehid düşmüş olduğu açıklanır. Beyzade Hacı Ali Rıza Efendi’nin bu açıklamalarından sonra bu keşif, türbenin giriş kapısı üzerine Arapça harflerle yazılır.

Sunguroğlu hikayeyi şöyle sürdürür.
Bu şehid mezarını gördüğü rüya ile keşfeden Hacı Ali Efendi daha sonra uzun bir müddet Üryan Baba’nın türbedarlığını yapar. Bu türbedarlık babadan oğula intikal ederek evvelâ oğlu Hacı Süleyman vazifelendirilmiş, 1896 (1312.H ) tarihinde ölümü üzerine yerine torunu Mehmed Şükrü geçmiştir. Mehmed Şükrü’nün de 1903 (1324.R) tarihinde ölmesiyle bu türbedarlık küçük oğlu Mustafa Lütfi Efendi namında bir arkadaşa geçmişti. Lütfi Efendi babasının ölümünde üç aylık bir çocuktu. Kendisi çok temiz ve samimi bir hemşehrimiz olup halen yaşamakta ve Elâzığ’da oturmaktadır. Her pazar günü, yaya olarak Harput’a çıkar, Uryan Baba’ya gider, türbe ve etrafının temizliğine bakar, müsterih ve huzur içerisinde gününü bu hoş ve mübarek yerde geçirerek akşama evine döner.”İshak Sunguroğlu, türbe önündeki çeşmeye dair de ilgi çekici bir anekdot anlatır. “Türbenin yan tarafında ufak bir çeşme göze çarpar. Hariçten gelen ziyaretçiler, bu çeşmenin bir akar çeşme olduğunu zannederlerdi. Halbuki, değildi. Müslüman ve hayır sahibi bir saka Ömer Dayı her sabah civarın en yakın pınarlarından sırtıyla 8-10 tulum su taşır, hazinesini doldururdu. Bu çeşmede abdest alıp, bu mescitte iki rekât namaz kılanların ruhlarında öyle bir ferahlık ve gönül açıklığı husule gelirdi ki, buraya bir gelen bir daha gelmek ister ve bu suretle ziyaretçileri çoğalırdı.

Geçmişte bu yere akıl hastası olanlar ve gerçekleşmesini çok istedikleri bir muradı olanlar gidermiş. Hatta türbenin içerisinde bulunan ‘Binlik’ bir tesbihin içerisinden de murad ve şifa bulmak niyetiyle geçerlermiş. “Üryan Baba” ismi verilen bu zatın Selçukluların Anadolu’yu fethi sırasında burada Bizanslılarla savaşırken şehid düştüğü ve aynı yere defnedildiği kabul edilir.

Üryan Baba türbe ve mescidi Elazığ Kültür Varlıkları Koruma Envanterinde anıtsal eser olarak kayıtlıdır.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”]

Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)

Elazığ Evliyaları , Abbdulhalim Durma  

[/toggle]

Menfi Hoca Türbesi

Kastamonu ili Tosya ilçesi Hocaimat Mahallesi Hoca İsmail Efendi Sokak

Tosya’da 1934 yılında vefat etmiş olan Menfi Hoca’nın türbesi Sarıkız Mezarlığında büyük bir çitlenbik ağacının altındadır. Asıl adı Hacı Ġsmail olan Menfi Hoca’nın padişah imamı iken Tosyaya sürgün edildiği, kırk sene kaldığı Tosya’da Yeni Cami’nin avlusundaki küçük bir kulübede yaşamış olduğu anlatılır. Ölümüne kadar Yeni Cami’nin tamiri, Kale Suyunun getirilmesi ve şadırvan yapımı gibi hizmetleri görülmüştür. Evliyadan bir zat olup açık kerametleri dilden dile dolaşır.

Fotoğraflar için ; http://www.tosyalider.net/?pnum=208&pt=TÜRBELERİMİZ

Kız Evliya Türbesi

Kastamonu – Tosya ilçesi Harsat Mahallasi Dilaver sokak sonu.

Kız Evliya’nın türbesi Tosya’nın Harsat Mahallesi Dilaver Sokağının çıktığı tepenin dibindedir. Burada yatan evliya’nın kim olduğu ve ne zaman yaşadığı belli değildir. Halk arasında ‚Gavurdan kaçarken üstteki yardan düşerek öldüğü‛, söylenir. Türbenin yeri, etrafı tahta parmaklıklı küçük bir mezardan ibarettir. Civarında birkaç ardıç ağacı ile bir kiraz ağacı bulunur. Yanındaki tahta çardak türbeyi ziyarete gelenlerin yağmurdan ve rüzgardan korundukları bir sığınak gibidir. Arka taraftaki tepenin altına doğru bir mağara açılmıştır. Buradan vaktiyle türbeye su getirmek için çalışıldığı anlaşılıyor.

Kaynak ; Kastamonu Evliyaları , Abdülhalim Durma……
Fotoğraflar için ; http://www.tosyalider.net/?pnum=208&pt=TÜRBELERİMİZ

Hamza Baba Türbesi

Kastamonu – Tosya – İbniselim Mahallesi Şehit Hamza Sokak Hamzababa Camii arkası

Horasanlı bir ermiş olup, beraberindeki Türk oymaklarıyla 1215 yılında Tosya’ya gelerek burayı İsfendiyar Beyliğine katmış olduğu anlatılan Hamza Baba’nın Tosya İbn-i Selim Mahallesinin Hıdırlık mevkiinde yer alan türbesi, halk arasında ‚Yeşil Örtülü‛ diye bilinir. 1968’de yapılan ve aynı adı taşıyan caminin üst tarafına düşe türbe, biraz yüksekçe bir yerdedir. Eski binası yandığı için yeniden yapılmıştır. Hamza Baba türbesi iki katlı bir binadır. Etrafı mezarlıktır. Binaya önden merdivenle çıkılmakta, küçük bir kapı ile içeri girilmektedir. Odanın sağında yeşil örtülü bir sanduka vardır.

Hamza Baba, Horasanlı bir ermiş olup beraberindeki Türk oymaklarıyla gelerek burayı İsfendiyar Beyliğine katmıştır. Büyük bir ihtimalle Horasan’ın Tus şehrinden gelmiş oldukları için ve Tosya’dan yetişen bazı bilgin ve şairlerin Tusi lakabını kullanmış olmaları yüzünden buraya önce Tus denilmiş, bu isim sonraları Tusya ve Tosya şeklini almıştır, denilir..

Fotoğraflar için ; http://www.tosyalider.net/?pnum=208&pt=TÜRBELERİMİZ

 Kaynak ; Kastamonu Evliyaları , Abdülhalim Durma