Aydınoğlu Süleyman Şah

Aydınoğlu Süleyman Şah Türbesi ; İzmir – Tire ilçesi İbn Melek Medresesi bahçesinde

İzmir ili Tire ilçesi İbn-i Melek Medresesinin bahçesinde, Belediye parkının içerisinde bulunan bu türbe, Aydınoğlu Süleyman Şah için 1349 yılında yaptırılmıştır. Türbe Birgideki Mehmet Bey Türbesi ile plan yönünden benzerlik göstermektedir. Yuvarlak kemerli giriş kapısı üzerinde burmalı silmelerle çevrelenmiş kitabelik yeri bulunmaktadır. Bu kitabelikte Al-i İmran Suresinin 30.Ayeti ile yapım kitabesi yazılmıştır. Bu yazılar Selçuklu sülüsü ile yazılıdır. Bu kitabenin mealen anlamı:

(Bu türbe, büyük ve kerim emir, aziz sıfatlara sahip Süleyman Şah bin Mehmet bin Aydın ın -Allah her birine rahmet etsin- üzerine 750 senesinde kuruldu.)

Bu kitabeden de anlaşıldığına göre Süleyman Şah Aydınoğlu devletini kuran Mehmet Beyin oğludur ve babasının beyliği taksim etmesi ile Tirede hüküm sürmüştür.

Türbe kesme taş ve mermerden kare planlı olup, üzeri yedi metre çapında bir kubbe ile örtülüdür. Türbe alt sırada, iki yan kenarda birer ve kubbe eteğinde de beş pencere ile aydınlatılmıştır. Türbe içerisinde dört sanduka bulunmaktadır. Bunlar Aydınoğlu Mehmet Beyin dördüncü oğlu Tire Beyi Süleyman Şah, karısı, oğlu ve Aydınoğlu Mehmet Bey in büyük oğlu Aydın Beyi Hızır Bey e aittir.

[toggle title=“Kaynaklar load=”hide”] Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
[/toggle]

İbn Melek (k.s.)

İbn Melek hazretlerinin türbesi ; Cumhuriyet Mahallesinde İbn Melek caddesi üzerindeki İbni Melek Medresesinin yanında

İbni Melek ismiyle anılan Abdüllatif Efendi’nin Timur’dan ordusunun kente, Tire bağlarına zarar vermemesi konusunda ricada bulunduğu anlatılır. İbni Melek’in bu ziyaretinde, konuşma disiplini ve bilgi birikimiyle Timur’un ve özellikle yanında bulunan Seyyid Şerif Cürcani’nin (1340-1413) takdirlerini kazandığı ifade edilir. Timur’un, Abdüllatif Efendi’yi yaşlı olması sebebiyle yanında Semerkant’a götüremediği, bu yüzden

çok üzüldüğü aktarılır. Bugün Cumhuriyet Mahallesi’nde günümüze ulaşmamış olan İbni Melek Medresesi’nin yanındaki türbe Tireli fıkıh, meal, tefsir alimi İbni Melek Abdüllatif Efendi’ye aittir.

Abdüllatif Efendi’nin İbni Melek ismiyle anılmasının sebebi şu menkıbeye dayandırılır. Babası Abdülaziz Efendi Hicaz’a giderken eşini hamile olarak bırakmış ve çocuğunu da Allah’a emanet etmiştir. Dönüşünde eşinin bir gün önce öldüğünü, çocuğunun da anasının karnında defnedildiğini öğrenir. Bunun üzerine, “Ben evladımı Allah’a emanet ettim. Onu Allah korumuştur”, diyerek eşinin mezarını açtırır, Abdüllatif Efendi’yi sağ elinin küçük parmağını emerken görür. Bundan sonra da Abdüllatif Efendi’yi meleklerin koruduğuna inanılmış ve meleklerin koruduğu anlamında İbni Melek ismi yakıştırılmıştır.

Diğer taraftan, İbn Battûta’nın 1334’de Anadolu’ya yaptığı seyahat sırasında Birgi’de karşılaştığı Kadı İzzeddin Firişte’nin dindar ve fazilet sahibi olduğu için “Firişte” lakabıyla tanındığına dair verdiği malumattan İbn Melek’in bu lakabı babasına nisbetle aldığı anlaşılmaktadır170. Nitekim bazı eserlerinde babasının adı Abdülaziz, bazılarında ise Firişte olarak geçmektedir. Evliya Çelebi İbn Melek’den sitayişle bahseder.

İbn Melek, Aydınoğlu Mehmed Bey’in Tire’de yaptırdığı medresede uzun yıllar ders verir ve bu sebeple medrese onun adıyla meşhur olur. Ayrıca Mehmed Bey’in oğulları İsâ Çelebi, Selim Çelebi ve Hızır Şah’a hocalık yapar.

İbn Melek Tire’de bir bedesten, hamamlar, han yaptırmış, çeşitli vakıflar kurmuştur. Eserindeki ifadeden yola çıkılarak 1418’den sonra vefat etmiş olduğu ileri sürülür. Onun Hurufîliğe dair eserleriyle tanınan bir kardeşiyle yine İbn Melek lakabıyla anılan ve muhtelif eserleri bulunan Mehmed adında bir oğlu olduğu bilinmektedir.

İbn Melek değişik alanlarda çok sayıda eser kaleme almıştır. Şerhu Menâri’l-envâr, Ebü’l-Berekât en- Nesefî’nin fıkıh usulüne dair muhtasar eserinin şerhidir. Kitapta Hanefîler’in yanında Şafiî ve Mâliki usulcülerinin görüşlerine de yer verilmiş, zaman zaman Nesefî de tenkit edilmiştir. Mebâriku’I-ezhâr fî şerhi Me-şârikı’l- envâr, Radıyyüddin es-Sâgânî’nin Meşârıku’l-envâri’n- nebeviyye adlı eserinin şerhidir. Buhârî ile Müslim’deki hadislerin senedleri ve tekrarları çıkarılmak suretiyle derlenen eser 2250 kadar hadis ihtiva etmektedir. Şerhu Mecmai’l-bahreyn, Hanefî fakihlerinden Muzafferüddin İbnü’s-Sââtî’nin fıkha dair eserinin şerhidir. Sonraki fıkıh kitaplarında çokça atıfta bulunulan eserin birçok yazma nüshası mevcuttur. Firişte-oğlu Lügati, En eski Arapça- Türkçe sözlüklerden biri olup Lugat-ı Firişteoğlu, Lugat-i Firiştezâde ve Lugat-ı İbn Firişte gibi adlarla da anılır. Müellifin, torunu Abdurrahman için manzum olarak kaleme aldığı eser yirmi iki kıtadan meydana gelmekte ve büyük bir kısmında Kur’ân-ı Kerîm’de geçen 1528 Arapça kelimenin Türkçe karşılığı verilmektedir. Şerhu’l- Vikaye, Tâcüşşerîa’nın Hanefî mezhebinde “mütûn-i erbaa” diye anılan dört metinden biri olan eserinin en muteber şerhlerindendir. İbn Melek’in hayatının sonlarına doğru yazdığı eser onun ölümü üzerine kaybolunca oğlu Muhammed babasının müsveddelerinden faydalanıp bazı ilâvelerde bulunmak suretiyle eseri yeniden kaleme almıştır. Şerhu Tuhfeti’l-mülûk, Zeynüddin Muhammed b. Ebû Bekir er-Râzî’nin ibadetlere dair muhtasar eserinin şerhidir. Bedrü’l-vâizîn ve zuhrü’l-âbidîn, yirmi bölümden meydana gelen bir eser olup iman, kelime-i tevhid ve ibadetlerle ilgili konuları ihtiva etmektedir.

İbni Melek Türbesi içerisinde üç mezar daha bulunmaktadır. Bunlar Seyidi Rabbani Mevlana Nizamettin Nevvare (v.1394), İbni Melek Abdüllatif Efendi’nin oğlu Mehmet Efendi ve Evliya Ali Efendi’ye aittir. Evliya Ali Efendi, Alaybeyzadelerden olup İbni Melek Medresesi müderrisliğinde bulunmuş olan bir kişidir. Mezar taşındaki kitabeden 1831 tarihinde vefat etmiş olduğu görülür. Günümüzde İbni Melek Abdüllatif Efendi’nin mezarı bir ziyaret yeridir. Türbe 20 m2’lik bir alanda kesme taştan dört tarafı kapalı, üzeri açık bir yapıdır. Mezarın bulunduğu alana sivri kemerli birkaç basamakla çıkılan bir merdivenden ulaşılmaktadır. Yıkılan türbe 1956 yılında Tire Belediyesi tarafından yeniden yapılmış ve 2006’da ise çevresi düzenlenmiştir.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Alamadan Dede – Seyyid Sultan Alaeddin

Alamadan dede türbesi ; İzmir – Tire ilçesi, 4 Eylül Mahallesi Alamadan Sokakta küçük bir bahçe içerisindedir

Halveti Melâmi Şeyhi, ünlü Seyyid Sultan Alaeddin’in, mermer antik malzemelerden yapılmış olan türbesi, Tire’de, daha çok Alamadan Dede Türbesi olarak bilinir. Mısır Memlûkları tarafından, önce Mısır’dan, daha sonra da Fatih Sultan Mehmet Han tarafından İstanbul’dan Tire’ye sürgün edilmiş olduğu anlatılan Şeyh Seyyid Alaeddin Sultan’ın, halk indinde ünlü “Önce düşünce temizliği” sözü, hakkında anlatılan menkıbesine konu olur. Ölümünden sonra defin hazırlıkları yapılırken, kendisini yıkayan hocanın, ‘Dede’nin gerekli temizliği sağlığında göstermediğini düşünürken, Alaeddin Sultan’ın teneşirden doğrularak “Hoca Efendi, biz içimizi temizlemekten dışımızı temizlemeye zaman bulamadık“, dediği nakledilir.

Tire yakınında Güzelhisar köylerinden Rûşen köyünde doğmuş olup Ömer Rûşenî hazretlerinin büyük kardeşidir. Anlatıldığına göre, Şeyh Alaeddin, doğduğu köyde büyür. Karamanoğlu karışıklığında Şirvan’a gidip, orada Seyyid Yahyâ hazretlerine talebe olur. Daha sonra hocasının emriyle Anadolu’ya döner. Oradan Rumeli’ye geçer. Edirne’de Sultan Fatih Mehmed Han ile görüşür. Sultan Fâtih ve vezirleri ona talebe olurlar. Daha sonra Sultan Edirne’de Tunca kenarında Şeyh Alaeddin Hazretleri için bir dergâh yaptırır. Rumeli halkını irşâd edip hak yolun bilgilerini öğretmesini ister. Şeyh Alaeddin Hazretleri bir süre burada kaldıktan sonra memleketi olan Tire’ye gelir ve daha sonra Karaman vilâyetine gider. Larende’de irşâd ile meşgûl olur. Dergâh ve mescidler bina ettirir. Şeyh Alaeddin Hazretleri bir ara Bursa’ya gelir. O sırada Kaplıca Medresesi Müderrisi Molla Arap, Şeyh Alaeddin Hazretlerinin büyüklüğünü anlayamamış, üstelik sû-i zanda bulunmuştur. Bir gün bir mecliste Şeyh Alaeddin Hazretleri ile bir araya gelir. Aynı sû-i zan hâli içindedir. Şeyh Alaeddin Hazretleri bir ara Molla Arab’ın yanına yaklaşıp kulağına, “Yâ Allah!” diye seslenir. Alaeddin Hazretleri kimin yüzüne baksa veya kulağına bir şey fısıldasa, o kişi Allah aşkıyla kendinden geçerdi. Molla Arab’ın da hâli öyle olur ve yere düşer. Daha sonra kendine geldiğinde hatâsını anlayıp, Şeyh Alaeddin Hazretlerinden özür diler. Sonra da ona talebe olur. Pek çok kimse Molla Arab’ın bu hâlini görüp tövbe eder ve hak yola girerler.

Alamadan Dede’nin öğrencileri olan Molla Çelebi, Molla Arap, Abdülkerim Efendi, Abdülvehhab Efendi, Karaçelebizade, Derviş Bayezit ve Şeyh İbrahim, Halvetilerin Tire’deki etkisini uzun yıllar sürdüren isimlerdir. Alaeddin Sultan, ünlü Osmanlı Şeyhülislamı Molla Arap takma adlı Şeyhülislam Alaeddin Ali Arabi ile yine, II.Bayezit döneminin ünlü ismi Abdülkerim Efendi’nin hocalarıdır. Yine, Tire’nin Yeniceköy semtindeki Abdülvehhap Mahallesinin, camisinin ve medresesinin banisi Şeyh Abdülkerim’in kardeşi Abdülvehhap Efendi’nin de hocasıdır. Fatih Döneminde Tire’ye sürülmüş ve burada ölmüştür.

Türbe’de 15.yüzyılın ünlü adlarından Alaeddin Sultan (Alaeddin Halveti) yatmaktadır. Kitabesi yoktur. Türbe’de iki mezar vardır. Alaeddin Sultan’ın Tire’de zaviyesi ve vakıfları da bulunmaktadır. Sicil defterlerinde, türbenin 1832 yılında onarıldığı bilgileri yer alır. Türbe, 2005 yılında Tire Belediyesi tarafından yeniden düzenlenmiştir.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Yağlıoğlu Türbesi

İzmir – Tire Asri Kabristanında giriş kapısının yanında

Hakkında çok fazla bilgi sahibi olamadığımız Yağlıoğlu türbesi ; Tire esnaflarından Yağcızade ‘ye aittir. 1531 tarihli Aydın Livası Muhasebe Defterinde, “Vakfı zaviye-i Yağcızade der Tire” kaydıyla, zaviye varlığına işaret edilmektedir. Baninin, kent merkezinde 40 dükkanının bulunması önemli bir isim olduğunu gösterir. Yağcızade’nin zaviyesi hakkında başkaca bir bilgi bulunmamaktadır. Asri Kabristan’daki Yağcızade’nin türbesi, halk arasında Yağlıoğlu Türbesi olarak tanınır. Yapı üslubundan XV. yüzyılın başlarına ait olduğu sanılmaktadır. Türbe moloz taş ve tuğladan altıgen plan şeklinde olup, üzeri üst üste iki kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Üst örtüyü oluşturan kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Türbenin batı yönünde bulunan giriş kapısı dikdörtgen şekilde olup, silmelerle çerçeve içerisine alınmıştır. Girişin üzerindeki atkılar ve söveler ince profillidir ve büyük ihtimalle antik çağlara ait mermerler burada kullanılmıştır. Türbenin içerisi, mihrap ve giriş dışındaki dört duvarda yer alan birer pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin mihrabı dört yüzeyli bir niş şeklinde olup, üzeri mukarnaslıdır. Türbe içerisinde herhangi bir sandukaya rastlanmamıştır.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Alihan Baba Sultan

Alihan Baba Türbesi ; İzmir – Tire İlçesinde Yeni camiinin güneyinde Alihan sokak’da

Aydınoğulları ile Horasandan gelen Alihan Babaya aittir. Evliya Çelebiye göre Alihan Baba Tire ve çevresinde bazı yapılar ile vakıflar yapmıştır. Alihan Zaviyesi, her ne kadar vakıf kayıtlarında ve sicillerde Beylik Döneminin erken isimlerinden olan Alihan Baba Sultan üzerine kayıtlı ise de büyük olasılıkla daha önceye uzanmaktadır. Zira, Alihan’ın babası Ahi Mehmet’in de bir zaviyesi vardır. Ve bu zaviye oğlu Alihan’a kalmıştır. Bu zaviye, Beylikler Devrinden günümüze ulaşmış en önemli ve en eski zaviyedir. İki katlı bir yapı olup Alihan Sokak’ta bulunan zaviyenin alt katı türbedir. Zaviye girişi güney cephedendir. Alt kat güney batı köşesine yerleştirilen beş basamaklı merdiven oldukça dardır. Merdivenden sonra ana mekan öncesi tonoz yapılı bir girişe ulaşılmaktadır. Girişin kuzey yönünde mihrabi görüntülü bir ocaklık vardır. Batı duvarında önceleri pencere olma olasılığı bulunan bir niş yer almaktadır. Giriş bölümünün doğusunda bir kemer vardır. Kemerin kuzey ve güney cephelerinde derinlikli, oldukça uzun ve dar birer ışıklık bulunmaktadır. Zaviye kare plana yakın bir şemaya sahiptir. Kuzey ve doğu cephesi evlerle çevrili olan zaviyenin batı ve güneyinden yol geçmektedir. Türbede Alihan’ın oğlu Hoca Hasan yatmakta, ancak halk bu türbeye Alihan Türbesi demektedir. Türbe kare planlı olmakla birlikte zaviyenin batıdan sokulmasıyla planı dikdörtgensel bir görüntüye dönüşmektedir. Türbe kapısı doğu yönündendir. Güney ve doğuda mazgal tipi birer pencere yer almaktadır. Bina, dış cepheden farkedilemeyen konut tipi bir görüntü içermektedir. Türbede 1330 yılında ölen Hoca Hasan’ın dışında kitabesiz bir mezar daha vardır ki, muhtemelen Hoca Hasan’ın eşine aittir. Alihan’ın Tire halkı içinde hala yaşayan inançlara kaynaklık ettiği söylenebilir. Mesela, eşyalarını kaybedenler,
Ali Dede, veli dede
Üç kulhüvallahi bir elham adağım olsun Kayıbımı buluver Alhan Dede
.”
diyerek, Alihan Dede’den yardım isterlerdi. Hatta, Tireliler, 1916 yangınının tüm Tire’yi yok etmesini onun önlediğine inanırlar.
Alihan’ın Tire’deki merkez zaviyesi dışında, Orta Medrese ile Kırtepe ve Yeğenli zaviyeleri de vardır. Şehri ikiye ayıran Tabakhane Deresinin önemli sayıdaki köprüleri Alihan adına 1334 tarihini taşımaktadır. Evliya Çelebiye göre Aydınoğulları ile Horasan’dan gelen Alihan Baba Sultan Tire ve Aydın’da birçok eser yaptırır. Aydın’daki külliye Alihan Camii, Alihan Medresesi ve oğlu İsmail için inşa ettirdiği türbeden oluşur. Aydın’da da Tire’de olduğu gibi Alihan Türbesi olarak bilinen yapıda diğer oğlu Şeyh İsmail yatmaktadır. 1391 tarihli kitabeye sahip olan bu türbe Alihan sokakta yer almaktadır.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com

Memidedeoğlu Ali Baba

İzmir ili, Urla ilçesi, Musalla Mescid mahallesinde bulunan Musalla Mescidin hemen girişindedir

İzmir ili, Urla ilçesi, Musalla Mescid mahallesinde bulunan Musalla Mescidin hemen girişindedir. Urla da en eski mescidin,Musalla mescidi olduğu söylenir. Cuma ve bayram namazları açıkta,namazgahta kılınırdı.Daha sonra mescid yapılmış. Kitabe olmadığından yapım tarihi ve yapan kişi hakkında bilgilere ulaşamadık. Mescid girişi eskiden mezarlık olduğu görülmektedir.

Kaynak
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Uzun Ali Dede

İzmir – Urla’da Üçdeğirmenler mevkiinde , eski süt pınarının hemen yanında bir duvar dibindedir.

İzmir’in Urla ilçesinde Üçdeğirmenler mevkiinde , eski süt pınarının hemen yanında bir duvar dibindedir. Uzunali Dede kimliği hakkında bilgi yoktur. Bazı insanların Süt dede diye de andığı dedenin dilekleri yerine getirdiği inancıyla kabir başına mum dikip, adak adadığı görülmektedir.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Samut Baba

İzmir – Urla’da Tekke caddesinde

15.YY da yapılmış olan türbe, yöreyi İslamlaştırmak için gelen Müslüman bir Özbek babası olan Samut Babanın adıyla anılır. Milli mücadele yıllarından kalan bir hatıra, hala dillerdedir.. Hatıraya göre, köyde çok büyük bir yılan peyda olmuş. Türk askerlerine görünmeyen yılan sadece Rum halkına ve askerlerine görünüyormuş. Rumların huzuru iyiden iyiye kaçmış ve korkudan o yöreyi bırakıp kaçmışlar. Yöre halkı Tekke koyundaki Rumları, Türk askerlerinden önce Tekke dedesi kovdu,derler..

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Pamukçu Dede

Pamukçu Dede Türbesi ;İzmir ilinin Urla ilçesinde , Cam-i atik Mahallesinde Algan sokakta bulunan Fatih İbrahim Bey Camisinin arka bahçesinde bulunmaktadır.

Pamukçu Dede Türbesi ;İzmir ilinin Urla ilçesinde , Cam-i atik Mahallesinde Algan sokakta bulunan Fatih İbrahim Bey Camisinin arka bahçesinde bulunmaktadır. Pamukçu dede hakkında bilgiler yok denecek kadar azdır.Pamukla ilgili iş yaptığından böyle anılmaktadır. Camiden önce türbenin var olduğu söylenmektedir. 14.yy.da cami inşaatı başlandığına göre bu tarihlerde öldüğü varsayılıyor.

Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun

Akıncılar Çiftliği Türbesi

İzmir – Selçuk’da Atatürk Mahallesi Akıncılar çiftliğinin içindedir.

İzmir ilinin Selçuk ilçesinde Atatürk Mahallesi Akıncılar çiftliğinin içindedir. Çiftlik Cami olarak da bilinen kare planlı yapının dış duvarları Efes’ten gelen çeşitli mermer parçalarıyla yapılmıştır. Giriş zeminden başlayan bir sıra tuğla bir sıra mermerden oluşan sivri kemerli büyük bir niş içinde yer alan kapıyla sağlanmıştır.

Kare planlı yapıdan kubbeye geçiş köşelerde trompla sağlanmıştır. Kubbe kasnaksızdır. Yapının yan duvarlarında çıkmalar bulunmaktadır. Kuzey yanlarda geçiş kapısı oldukça büyük ve sivri kemerlidir . Kemer mermerle örülmüştür.

Kaynak
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
[/toggle]