Bilal Habeşi Türbesi

Adana- Kayışlı Köyü Bilal-ı Habeş’in Makamı Adana’nın Kayışlı Köyü’ndedir. Şehirden yarım saat uzaklıktaki köye şehirden kalkan dolmuşlarla ya da özel otolarla rahatça gidilebildiğinden Bilal-ı Habeş’e ulaşım kolaydır. Ağaçlık, yeşillik içinde olan köyde Bilal-ı Habeş Makamı ağaçlarla dolu ve bakımlıdır. Bilal-ı Habeş için yapılmış sandukanın bulunduğu …

Yaren Dede Zaviyesi Bakçacı Sani Türbesi

Günümüze ulaşamayan türbenin Adana Etnografya Müzesi’ndeki kitabesinden Adana şehir merkezinde olduğunu tahmin edilen eserin tam yeri belli değildir. Müzenin bahçesinde teşhir edilen kitabesi, başka hiçbir yerde görmediğimiz şekilde 50 cm. çapında olup merkezdeki inşa tarihini gösteren 1865 rakamından başlayıp dışa doğru genişleyen helezonun içine dört …

Ulu camii ve Ulu Camii Türbesi

Adana – Seyhan İlçesi Ulu camii mahallesindeki Ulu camii’nin içerisinde

Ramazanoğlu büyüklerinin kabirlerinin bulunduğu Ulu camii Türbesi hakkında Adana Kültür Varlıklı Envanterinde şu bilgiler yer alır ; Camiye bitişik yapıldığı halde onunla organik bir bütünlük arz etmeyen türbe, Selçuklu türbelerinin birçoğunun aksine camiin eklentisi halinde, harimin doğusunda yapılmıştır. Eser, 5,50 x 6,10 m. ebatında bir saha kaplamaktadır. Türbe, üzeri kubbeyle örtülü, içinde sandukaların bulunduğu bir üst mekanla kuzeyde bir mihrabiyesi bulunan ve çapraz tonozla örtülmüş olan bir giriş bölümünden meydana gelmektedir. Bu giriş kısmı, bir ara kapıyla harime, bir kapıyla da türbeye bağlanmaktadır. Doğu duvarında ise bir pencere yer almaktadır.

Daha kuzeyde mukarnas başlıklı dört sütun üzerine inşa edilen sundurma, beşik tonozun yan çapraz tonozla dikine kesilmesiyle hasıl olan ahşap bir örtüyle kaplanmıştır. Türbenin altındaki beşik tonozlu mumyalığa buradaki orta kemerin altından başlayan 100 cm. enindeki bir merdivenle inilmektedir. Burası daima kapalı tutulan bir kapakla muhafaza altına alınmıştr.

Ulu Cami Türbesi‘nin harimdeki mihrap önü kubbesine benzer bir şekilde yapılan çokgen kasnaklı ve üçgen intikalli sivri kubbesinin, oniki kenarının her birisine revzen (renkli cam) pencere konulmuş olup, mihrap önü kubbesinin aksine siyah taşa yer verilmemiştir.

Harim duvarı ile aynı kalınlıkta olan (1,10 m.) türbe duvarları, sarımtırak taşlarla yapılması sebebiyle harimin kıble duvarından farklıdır. Keza birincisinin aksine ortaları kaba, etrafı ince yontulmuş taşlarla değil de, tamamı ince yontulmuş taşlarla yapılması sebebiyle de farklılık göstermektedir. Bu husus türbe ile harimin 3-5 yıl gibi bir arayla yapıldığını göstermesi bakımından önemlidir.

Türbenin duvarları içten yan yüksekliğe kadar Osmanlı klasik üslubun en kaliteli İznik işi çinileriyle bezenmiştir.  Türbedeki üç sandukanın da çinilerle kaplı olduğunu ve eskiden türbenin içinde çok sayıda pirinç şamdanların bulunduğu halde şimdi bunlardan hiçbirinin mevcut olmadığını, eserin 1977 yılındaki tamirinden sonra yerine konulmadığını söylemekle yetineceğiz. Keza kıble duvarındaki iki tane sancağın madeni alemleri de kaybolmuştur.
Kitabesi:
Türbede, hepsi de Ramazanoğulları ailesine mensup üç adet çini kaplamalı sanduka bulunmakta olup bunların baş uçlarına sülüs hatla kitabe yazılmıştır.
I– Kıbleden itibaren birinci sanduka, camiin ilk banisi Halil Bey’e ait olup sülüs kitabesi şu şekildedir:
1- Haza
2- Merkadu-şerifu’l- merhumu’l-mağfur
3- El-muhtac ila rahmetillahi el- melikü’l- mağafur el-Emîr Halil
4-İbni’l-emir Davud ibni’l-emir İbrahimi’ş-Şerif ibni Ramazan aleyhim rahmeti ve’r-rıdvan.
5- Kad intekale min dari’l-fenai ila dari’l-bekai fi evaiil-i cumadii’l-üla min şuhüri sene sitte ve aşare ve tıs’amie.
Türkçesi:
Bu, affedicilerin Meliki olan Allah’ın rahmetine muhtaç, günahları bağışlanmış merhum, şerefli Ramazanoğlu emin meşhur ibrahim Bey ‘in oğlu Davud Bey’in oğlu Halil Bey’in mekandır. Allah’ın rahmeti ve rızası üzerine olsun. 916 senesinin Cemaziyüleuvel ayının başlarında Fena aleminden Beka alemine göç etti. (Ağustos 1510)
II– Ortadaki sanduka Piri Paşa’nın oğlu Muhammed Şah’a aittir ve kitabesi şu şekildedir.
1- Haza merkadi şerifu.
2- Muhammed Şah ibni Piri Paşa ibni’l-Emir Halil
3- İbni’l-Emir Davud ibni’l-Emir İbrahim el-meşhur bi-ibni Ramazan
4- Kad intekale fi evasiti zil kadeti min şuhuris ene erbaine ve tis’amie (1541 yılı Mayıs sonu)
Türkçesi ;
Bu 940 senesinin Zilkade ayının ortalarında vefat edeb Ramazanoğlu İbrahim’in oğlu Davud’un oğlu emir Halil’in oğlu Pirir Paşa’nın oğlu Muhammed Şah’ın mezar-ı şerifidir.
III– Piri Paşa’nın diğer oğlu Mustafa Bey’in sandukası ise üç sandukanın en kuzeyinde olup diğerleri gibi sülüs hatla yazılı kitabesi şöyledir;
1- Haza merkadu şerifu
2- Mustafa bin Piri Paşa ibni’l Emir Halil
3- İbni’l Emir Davud İbni’l Emir İbrahim el meşhur bi İbni Ramazan
4- Kad intikale fi evaili Rebiil ahir min şuhuri sene tis’a ve hamsine ve tis’amie (H. 959/M. 1552 yılı Mart sonu)
Türkçe ; Bu mezar-ı şerif Ramazanoğlu meşhur İbrahim Bey’in oğlu davud Bey’in oğlu Halil Bey’in oğlu Piri Paşa’nın oğlu Mustafa’nın mezarıdır. 959 senesinin Rebiulahir ayının başlarında ahirete intikal etti.

 

Ramazanoğlu Türbesi

Ramazanoğlu Türbesi ; Adana – Merkez’de Ulu camii arkasındaki Ziya Paşa parkında

Ramazanoğlu Türbesi hakkında Adana Kültür Varlıklı Envanterinde şu bilgiler yer alır ; Eserin inşa tarihini gösteren herhangi bir kitabe mevcut değildir. Bununla birlikte, kemerlerinin ve kilit taşlarındaki rozetlerin üslubundan eseri 17. yüzyıl sonları ile 18. yüzyılın başlarına tarihlendirebiliriz. Ayrıca 1760 yılına ait bir kayıtta Şeyh Osman Medresesi’nin yeri tarif edilirken Ramazanoğlu Türbesi’ne atıfta bulunulması da, bu türbenin o zaman mevcut olduğunu ortaya koymaktadır.

Yerden 0,80 m. kadar yükseltilmiş taş bir oturtmalık üzerine her kenarı yaklaşık 3,00 m. olan sekizgen bir plan üzerine tamamen iyi cins beyaz taşlarla inşa edilmiştir. Türbe, zengin profilli ayaklar üzerine oturan penci kemerlerden ibaret sekizgen bir çardak şeklinde olup, onu miğfer benzeri hafif sivri uçlu kubbe taçlandırmaktadır. Kemer köşelerinde kubbeye geçiş için pandantiflerden yararlanılmıştır. Kemer gözleri oylumunca madeni şebekelerle kaplanmak suretiyle içerisi muhafaza altına alınmış, giriş çıkışlar için yalnızca doğuda sade bir kapıya yer verilmiştir. Eserde tezyinat olarak söyleyebileceğimiz yegane unsur, kilit taşlarındaki rozederdir.

Türbenin içinde halen yedisi büyük, bir tanesi çocuk olmak üzere sekiz tane lahit bulunmaktadır. Bu sandukalar, cami ile bütünlük arz eden diğer türbedeki sandukaların aksine çok sadedir. Hatta hiçbirinde yazı bile mevcut değildir. Bu durum, beyliği kaybeden Ramazanoğlu ailesinin statüsüyle ilgili olmalıdır.

Ramazanoğlu Türbesi’nin kimin tarafından yapıldığı belli değil. Fakat eserin hem adı hem de bulunduğu yerin Ramazanoğulları külliyesinin ve eserlerinin en kesif olduğu bir yerde konuşlanması, eserin Ramazanoğlu ailesinden biri tarafından yaptırıldığını işaret etmektedir.

Hasan Dede

 

Adana – Karaisalı ilçesine 3 km mesafedeki Gülüşlü Köyünde yüksekçe bir tepe üzerinde

1297 / 1881 Tarihli Adana Sancağı Salnamesinde Karaisalı yöresinde medfun bulunan evliyalar arasında zikredilen Hasan Dede‘nin kabri Gülüşlü köyünde yüksekçe bir tepe üzerindedir. Hayatı hakkında bilgi sahibi olamadığımız Hasan Dede , yöre halkı tarafından sıkça ziyaret edilmekte ve Tarsus’da Medfun bulunan Eshab-ı Kehf’in kardeşi olarak kabul edilmektedir. Allah’ın sırrını takdir eylesin.

Sofu Dede

 

Sofu Dede Türbesi ; Adana – Karaisalı . Kaledağı köyünden Etekli köyüne giderken yol üzerinde

1297 / 1881 Tarihli Adana Sancağı Salnamesinde Karaisalı yöresinde medfun bulunan evliyalar arasında zikredilen Sofu Dede ; Horasan’dan Hicret edip Anadolu’ya gelen, sofilerden olup Anadolu’nun manevi mimarlarındadır.

Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin neslinden gelen Horasan erlerindedir. Seyfüddin Arif döneminde yetişen Nakşi Tarikatının erenlerinden olan Sofu Dede , Çoban Dede , Cabbar Dede , Bulamaç Dede , Bulut Dede, Erkeç Dede, Arpacı Dede adında 7 sofi Osmanlı 4. Mehmet döneminde ( Miladi 1648 – 1687) Erzurum Horasan bölgesinden oradan Malatya üzerinden Çukurova’ya kadar gelirler. Sofi Dede bu Beldede kalan Manevi bekçilerden olup, kendini ziyaret eden ruh hastaları şifa bulmaktadır. Vefatı Miladi 1661 dir ( H. 1071)

Çukurova Evliyaları kitabında Abdülkadir Kaçar Sofu Dede’yi şöyle anlatır ;
Çobandede ve Koyun dede’nin en büyük kardeşi olduğu varsayılan Sofu dede Karaisalı’nın Kaledağı köyündeki eşsiz güzellikteki türbesinden izliyor dünyayı. Türkiye’nin her yerinden şifa bulamayanlarının, doktorların tedavi edemedikleri hastaların gelip çare aradıkları, çoğu zamanda buldukları bir ziyaretgah Sofudede. Bu köyde yaşayan Mustafa Yenikan (YENiOĞLAN) ‘ın anlattıkları da çok ilginç.
– Ashap’tan birisi, Sofu dede buradayken hastalıklarınız için neden doktor arıyorsunuz? dediği dilden dile dolaşıyor ,yüzyılların öncesinden geliyor. Bu güzel evliyamızda, çevreden ve ülkemizin her yerinden hastalar gelip, yüce Allaha dua edip yalvarıyorlar Sofudede’nin yüzü suyu hürmetine yardım jstiyorlar , tabiki buluyorlar.

İki üç yıl önce ekonomik durumları iyi olan köylüler ve kente göç eden yörenin insanları tarafından türbesi yaptırılan Sofu dede gönüllere huzur vermeye devam ediyor.
Çevresinde yüzlerce müslüman ile ebedi uykusunu uyuyan Sofudede’nin 1974 ‘teki Kıbrıs Barış Harekatı sırasında askerlerimizle birlikte savaştığına inanılıyor. Düşman askerlerini esir alıp, Türk askerlerine teslim ettikten sonra, Yunan ve Rum Askerleri,
– Bizi esir alan o yeşil cübbeli askerler kimdi? diye sordukları dilden dile dolaşıp duruyor.
Sofudede’nin kim olduğu, nereden gelip buraya yerleştiği, yada Kuledağı köyünde vefaat ettiği kesinlikle bilinmiyor. Ama bilinen şey, onun Müslümanlığı yaymak için Çukurova’ya gelip savaştığı, orada şehit düştüğüdür. Ayrıca, Adana Merkeze bağlı Sofulu Köyününde bu dedemizin soyundan geldiğine inanılıyor.

Kaynak ; Çukurova Evliyaları , Abdülkadir Kaçar .
Kaynaklar ; Çukurova’nın Manevi Sultanları ,Kazım Temir, Türkiye Gazetesi

Erkeç Dede

Kabri Şerifi ; Adana – Karaisalı Çatalan Barajından Kaledağı köyüne doğru giderken köye 2 km kala sağ tarafta ağaçların arasında kalan mezarlıkta

Erkeç dede’nin hayatıyla ilgili bilgilerimiz çok kısıtlıdır.Adana – Karaisalı – Çatalan barajından Kaledağı köyüne doğru giderken Köye 2 km kala sağ tarafta ağaçların arasındaki kabristan Erkeç dede kabristanı olarak ziyaret edilir. Erkeç dede’nin kabrinin kabristanda tam olarak nerede olduğu belli değil. Oradaki Halkla konuştuğumuzda O kabristanın yıllardır erkeç dede kabristanı olarak bilindiği ve insanlar tarafından tazim gösterildiğini belirttiler.

Erkeç Dede kabristanının 5 km uzağındaki Sofu Baba Türbesindeki bilgilere göre ; Seyfüddin Arif döneminde yetişen Nakşi Tarikayının sofilerinden olan Sofi Dede , Çoban Dede, Cabbar Dede , Bulamaç Dede , Bulut Dede , Erkeç Dede , Arapacı Dede adında 7 eren , Osmanlı Sultanı IV. Mehmet döneminde ( Miladi 1648 – 1687) Erzurum Horasan Bölgesinden oradan Malatya üzerinden Çukurova’ya kadar gelirler. Erkeç Dede de şu an bulunduğu bölgede kalır ve İslamiyeti doğru olarak irşad ve tebliğ etmek üzere vazife yürütür. Allah sırrını takdir eylesin.

Şeyh Ali Zülfikar

 

 

Şeyh Ali Zülfikar Efendi’nin Kabri Şerifi ; Adana – Merkez’de Emniyet müdürlüğünün yanındaki Şıh Zülfü camii avlusunda

Şeyh Zülfo mescidinin banisi olan Şeyh Ali Zülfikar Efendi ; Tarikat-ı rifaiyye meşayıhındandır. Kabir taşındaki kitabe şöyledir ;
Mürşidü’s Salikin Ve Gavsül Vasilin
Eş Şeyh ali Zülfü İbnuş Şeyh Es Seyyid
Müslim İbnu Muhammed Nam sahibul Hayrat Vel Hasenat

Şeyh Zülfo mescidi ile ilgili Adana Kültür Varlıkları envanterinde şu bilgiler vardır ;
”Kendi adıyla andan dergahın mescidi olan eser, küçük, fakat kunt ve sıcak bir mimarisiyle dikkati çekmektedir. Tamamen kesme taşlarla inşa edilen eser, üç adet sivri kemer gözünün her bir birer kubbeyle örtülü olan 2,80 genişliğindeki küçük bir son cemaat yeri ve içten içe 7,32 x 7,38 m. ölçüsündeki harimden meydana gelmektedir. Son cemaat yerinin kubbeleri iki yan tarafta “L” şeklindeki ayaklara, ortada ise Roma devri sütun başlıklarıyla dikkati çeken iki sütun üzerine oturmaktadır. Kubbeye geçiş için tromplardan istifade edilmiştir. Harimin kubbesinde de köşelerde tromplar kullanılmış, ve yine öncekiler gibi saç kaplama ile korunan bu kubbe de kirpi saçaklarla vurgulanmışür. Harimin bu büyükçe kubbesi ile, son cemaat yerinin kubbeleri arasında hafif bir boşluk bırakılmak suretiyle esere zarafet ve hareketli bir görünüş kazandırılmıştır. Mescit, kuzeyde ve güneyde iki, doğuda üç ve batıda bir pencere ile aydınlatılmaktadır. Doğu, batı ve güney duvarlarında ayrıca birer üst pencere ve yine batıda iki tane dolap nişi görülmektedir. Mihrap, kavsarasındaki mukarnaslarıyla dikkati çekmektedir.
Şeyh Zülfo veya Şeyh Zülfikar Mescidi’nde bezeme olarak dikkatimizi çeken en önemli unsur harimin kapısı ile üstteki kitabe arasına yerleştirilen Roma mimarisinden devşirilmiş bitkisel süslemeli bir levhadır.
Mescidin batısındaki minare yakın zamanda yenilenmiş olup, üzerindeki kitabe 24.6.1993 tarihini taşımaktadır.

Kitabe: Harimin kapısı üstüne yerleştirilmiş bir taş levha üzerine ikişerli dört satır halinde yazılı tamir kitabesi ne yazık ki yağlıboya ile berbat edilmiş olup şöyledir:
Huda Abdülmecid Han’ı muzaffer eylesün ya hu
Vezirinden Ziya Paşa sebeb tamîre ey mehru
Bi-hamdillah tamam oldı ibddethane-i dil-cü
Bina-yı mesdd-i Yortan Veli Dergdh-ı Ali bu
Bildd-ı Rüha’dır şeyhin…..
Nesebde Muslim oğlundan Rufai Şeyhi Şeyh Zülfü
Gafura hamd idüb Remzi, döküb cevher île incü
Didi ya Rab Şu hankahı, zülal nüra kıl memlü 1269 (1853)

Günümüz Türkçesiyle:
Allah, Abdülmecid Han’ı muzaffer eylesin
Vehimden Ziya Paşa tamire sebeb oldu
Allah’a şükürler olsun ki gönül açan dergah tamamlandı
Büyüce Yortan Veli Dergahı Mescidinin binası
Urfa Şehridir şeyhin….
Nesepçe Müslim oğlundan Rufai Şeyhi Şeyh Zülfi
Çalab’a hamd edip Remzi., inci ile cevher döküp
Dedi: Ya Rab Şu hanegahı pür nur île doltur

Şeyh Zülfikar Rufai Dergahı
Adana’da 5 Ocak Mahallesi 13. Sokakta, Askerlik Şubesi’nin kuzeyindeki aynı adla bilinen mescidin yanında olduğu anlaşılmaktadır. İlk yapılış tarihi belli olmayan Dergah’ın 1853 yılında tamir edildiğini ve eski adının Yortan Veli olduğunu, aynı adı taşıyan mescidin kitabesinden öğreniyoruz. Şeyh Ali Zülfikar için Adana Valisi Ziya Paşa’nın imar ettirdiği Dergah günümüze ulaşamamıştır. 1269 (1852) tarihli bir Şer’i Mahkeme sicilinden öğrenmekteyiz. Adana Şer’i Mahkeme Sicili’nin 67. Cilt, 141. sayfasına kayıtlı 1269 (1853) tarihli bir vakfiyesinin olduğu bilinmektedir.

Kaynaklar ;Çukurova’nın Manevi Sultanları ,Kazım Temir, Türkiye Gazetesi
Türk Kültür Varlıkları Envanteri , Nusret Çam , Türk Tarih Kurumu

Hasan Esad Bağdadi

 

Hasan Esad Bağdadi hazretlerinin türbesi ; Adana – Kozan’da Kozan kalesinin eteklerinde

Yıllar önce Kozan Kalesi eteklerinde yapılan bir savaşta atının ayağının kaymasıyla kayalıklardan düşerek şehiden vefat ettiği bildirilen Hasan Esad Bağdadî hazretlerinin ne zaman doğdu ve vefat ettiği bilinmemektedir.
Kabri şerifi, Kozanlı bir hayırsever tarafndan tek odalı bir türbe olarak yapılmıştır. (Allah ondan razı olsun)
Türbe zamanla buraya yuvalanan sarhoşlar tarafından sıvaları dökülüp, kapısı kurşunlanarak, harabe bir vaziyete getirilmiştir.
Kozan Belediye Başkanın çabalarıyla ( Allah ondan razı olsun) çevre düzenlemesi yapılmış , türbe binası düzenlenmiş , abdest yerleri yapılmıştır.