Ana Sayfa>türbe(Sayfa 22)

Zengi Ata (k.s.)

Özbekistan’ın Başkenti Taşkend’in güneyin de yer alan Zengi Ata köyündeki Külliyesinde

Hoca Ahmed Yesevi’nin ilk hocası Arslan Baba’nın torunu, Tac Hoca’nın oğlu, Süleyman Hakim Ata’nın halifelerinden olan, Türkistan’ın büyük evliyalarından Zengi Ata, Taşkent bölgesinde 12 ve 13’üncü yüzyıllarda yaşadı.

” Ne zaman Zengi Ata’nın Kabrini ziyarete gitsem, kabrinden ”Allah , Allah ” sesleri işitirim ”
Hace Ubeydullah Ahrar (k.s.)

Geçimini sağlamak için Taşkent halkının hayvanlarına çobanlık yapan ve asıl adı “Ay Hoca” olan Zengi Ata, uzun yıllar dedesi ve babasından zahir ve batini ilimlerini öğrendikten sonra Ahmed Yesevi’nin halifelerinden Hakim Ata’nın hizmetine girdi.

Ten renginden dolayı zenci anlamına gelen “Zengi”den, Orta Asya’da genelliklere velilere verilen “Ata” unvandan alan Zengi Ata, aynı zamanda “Zengi Baba” olarak da biliniyor.

Hoca Ahmed Yesevi’nin, “Ben sizden önce ölsem de sizin kabriniz üzerine türbe benimkinden önce yapılmalı” dediği rivayet edilen Zengi Ata, 1258 yılında Taşkent yakında Zengin Ata köyünde vefat etti ve burada defnedildi. Türbesi ise Emir Timur tarafından inşa ettirildi. Başkente yakın Zengi Ata köyünde yer alan külliye, iki türbe, mescit, medrese ve kabristandan oluşuyor. Uluğ Bey zamanında ise medrese ve cami yaptırıldı.

Zamanla Zengi Ata’nın eşi Anber Bibi’nin naaşı, bu türbenin yakınına defnedildi ve onun için de bir türbe inşa edildi. Zengi Ata’nın kabri çevresinde bir külliye ve kabristan oluştu. Dolayısıyla 19’uncu yüzyılda bugünkü görünümünü aldı.

Zengi Ata’nın kabrinin yakınında Anber Ana’nın mezarı bulunuyor. Türbenin sağ ve güney tarafında, köyün bir gazisi tarafından kurulan mescid yer alıyor. Mescidin rengarenk olan duvarlarından birinde Mekke’nin tasviri işlendi. Türbenin sol tarafında, hocalar ve öğrenciler için planlanan ve birçok hücresi olan medrese var.

Ana giriş kapısının tam karşısında Zengi Ata türbesi bulunuyor. Türbe, geleneksel mimariye uygun inşa edildi. Türbeye Taç Kapı’dan giriliyor. İlk girişteki mihraplı ve üzeri kubbeyle örtülü odanın duvarları ve mihrabı çinilerle süslenmiş olup kubbesindeki tezyinat, dikkati çekiyor. Bu odada yerinden sökülmüş bir alem, köşede duruyor. Bu odadan sanduka odasına açılan kapıdan geçince mermer bir lahit şeklindeki Zengi Ata’nın sandukası görülüyor.

Mescid ve türbenin açıldığı avlunun üç tarafı, medrese odalarıyla çevrili. Bu avluda binalardan bağımsız inşa edilen minare, Özbekistan’daki diğer minarelerden farklı biçimde şerefeli yapıldı. Külliyenin çevresinde oluşturulan bahçede büyükçe bir havuz yer alıyor.

Türbenin yapılış öyküsü

Halk arasında anlatılan, Zengi Ata’nın kabrinin üstüne inşa edilen türbenin yapılışına ilişkin rivayetlere göre, Emir Timur, Türkistan’a gelip ustalarını toplayarak Hoca Ahmed Yesevi’nin kabri üstüne, mükemmel bir türbe yapmalarını emretti.

Türbe bittikten sonra bir gece türbenin temeli yıkıldı. Tekrar yapılan türbe yine yıkıldı. Emir Timur, bu durumun sebebini öğrenmek üzere Türkistan şehrindeki mollalar, evliyalar ve gazileri topladı.

Gelenlerden biri, Hoca Ahmed Yesevi’nin, sağlığında, “Zengi Ata’dan önce öleceğim fakat türbe benden önce Zengi Ata’nın mezarına yapılsın, sonra bana” dediğini aktardı. Önce Zengi Ata’nın, sonra da Hoca Ahmed Yesevi’nin mezarları üzerine türbe yapılması gerektiğini ifade etti. Bu sözler üzerine Emir Timur, bütün askerlerini ve ustalarını toplayıp Zengi Ata köyüne gelerek türbeyi inşa ettirdi.

Zengi Ata Türbesi bittikten sonra Emir Timur, Türkistan’a dönüp ustalarına, Hoca Ahmed Yesevi’nin türbesini acele bir şekilde yeniden yapmalarını emreder.

Özbekler arasındaki rivayetlere göre, Emir Timur, Zengi Ata Türbesi’ni yaptırmak için Asya’nın pek çok yerinden ustalar getirdi ve onları Türkistan şehri ile Zengi Ata köyünde topladı. Türkistan şehrindeki türbe, Zengi Ata türbesinin inşasında kullanılan alet ve malzemelerle yapıldı.

Türbe, özellikle 1869 depreminde zarar görmüş. Daha sonra belli dönemlerde restore edilen külliyede, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un talimatlarıyla restorasyon çalışmaları sürüyor.

Zengi Ata Bayramı

Yaşamı, evliliği ve halifeleri konusunda ölümünden önce ve sonrasına dair menkıbeler bulunan Zengi Ata için onun adını taşıyan köyünde bir zamanlar “Zengi Ata Bayramı” kutlanıyordu.

Özbek halkı, önceleri Zengi Ata’nın türbesini ziyaret etmeyi dini bir tören olarak kabul görürken daha sonra bu tören normal bir bayrama dönüştü. Bu bayramı hem Taşkent halkının hem de şehir çevresinde yaşayan yerli halkın sabırsızlıkla beklediği, başkent dışından da birçok kişinin bu bayramı kutlamak üzere köye geldiği anlatılıyor. Zamanla bu bayram unutuldu. Günümüzde ise Zengi Ata Külliyesi’nde, “hayrat adağı” adıyla uygulamalar devam ediyor.

Taşkent’in güney batısında yer alan Zengi Ata köyünde yaşayanlar, kendini “Hocalar evladıyız” diye tanımlıyor.

Yazı için Kaynak ; www.yenisafak.com

 

Zeynel Arap

Gelibolu’da Zeynel arap sok no :35. Mütevelli sokak ile zeynel sokağının kesiştiği yerde

Yazıcızade Mehmet efendi nin hocasıdır. Yazmış olduğu ünlü eseri ”Muhammediye” sinin bir bölümünde hocası Zeynel Arap Hazretlerindenn hürmet ve saygıyla bahsederek kendisin eğitimindeki etkisinde bahsetmektedir.

Yazıcızade Mahellesindeki türbesindeki kitabesinde ”Kutbul Arifin yazıcızade Mehmet efendinin hocası Zaynel arap hazretlerinin türbesi şeriflerdir” diye H. 1150 M. 1734 yazılıdır.


 

Şerbetçi Baba

Çanakkale – Gelibolu’da Yazıcızade camii nin avlusunda

Kalender Baba, Kum Baba gibi Gelibolu’nun fethine katılan dervişan gazilerden biridir. Türbesi Yazıcızadelerin cami bahçesinde bakımlı bir durumdadır. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Fethi sırasında askerle birlikte savaşan askerin manevi gücünü artıran gazi dervişanlardan biridir. Yazıcızade Mehmed Efendiye bağlanarak manevi dereceler kazanmış ve keramet sahibi veliler safına katılmış. İsminden de anlaşılacağı üzere askere ve çevresinde maddi ve manevi şerbet dağıtarak gönülleri nurlandırma işi ona verilmişti.

Günün birinde Bursa’ya gezmeye gitmek ister. Yola çıkmadan önce Yazıcızadelere Mehmed ve Ahmedi Bican Hazretlerine Bursa’dan bir istekleri olup olmadığını sorar. Bir isteğimiz var Sultana selamlarımızı söylersin derler. Şerbetçi Baba, Bursa’ya varır. Sultan Murad’a uğrar. “Gelibolu’da ne var ne yok sualinden sonra. Yazıcızadelerin selamını da iletir. Sende onlara selam söyle şu iki tesbihi de al onlara hediyem olarak götür” diye iki tane tesbih verir. Şerbetçi Baba bir müddet sonra Gelibolu’ya gelir. Mehmed ve Ahmedi Bican Hazretleri “Bursa’da ne var ne yok” diye sual ederler. “Şerbetçi Baba Sultan Murad’ın selamını iletir. Fakat gönderilen iki tesbihin birini gizleyip vermez.

Birini takdim ederek Mehmedi Bican Hazretlerine “Mehmedi Bican Hazretleri Sultan bizim iki kişi olduğumuzu bildiği halde niye bir tesbih yolladı” diye sorunca Şerbetçi Baba “bilmem” der. Yazıcızade Mehmet Efendi yan tarafına dönerek elinin tersiyle biriyle konuşur halde “Sultanım bir tesbih mi yolladın, iki mi?” diye sanki Sultan Murad yanında imiş gibi soru sorar. Sultan yanlarında imiş ve suali duymuş gibi gaipten sultanın sesi duyulur. “-İki tesbih yollamıştım” Şerbetçi baba bu işe şaşırmaz. Çünkü onun ne denli bir Allah Dostu olduğunu bilir, bilir de O’nun manevi makamının bir defa daha ortaya çıkması için bu yola baş vurmuştur. Hemen cebinden ikinci tesbihi çıkarıp takdim eder ve ellerine kapanarak o manevi sultanından feyiz almaya devam eder.

Bugün Yazıcızadeler Cami türbesinde Şeyhi Mehmed-i Bican Hazretleri ile beraber koyun koyuna yatmaktalar

Has Ahmet Bey

Çanakkale – Gelibolu’da ; büyük camiden yukarı doğru çıkarken altıyol caddesi üzerinde Kasapharman aralığı sokak ile Has ahmet baba sokağının tam kesiştiği noktadadır.

Gelibolu’nun önemli evliyalarındandır. Yazıcızade mehmet efendi Muhammediyesinde Onun için özel dua ederek ” cümle gaziler sultanı Subaşı Has ahmet ” diye bahseder.Has Ahmet zamanında Gelibolunun emniyetinden sorumlu kişi idi. Bİr hayli Hamam ve dükkanlar vakf etmiştir. Gevrekzade Hafızz Hasan Topkapı sarayı kitaplığında bulunan Mecbua(MENAKIB) ındaAhmed-i Has ın keramet sahibi veliler listesinde olduğunu Yazıcıoğluyla yaşadığı bir menkıbeyle anlatır.

Yazıcıoğlu Mehmet Hac için Hicaz a gider. Orada hastalanır. Arkadaşları geri döner o gurbet ellerde yalnız kalır. Kendisine yardım edecek Allah dostlarından yardım aramaya başlar. Keşif ve keramet sahibi bir zat ile karşılaşır.Ondan Geliboluya dönebilmek için himmet ister. O zat yazıcızadeye ” ey yolcu ey efendi sen nerelisin diye sorunca ” yazıcıoğlu ben Gelibolu doğumluyumder.

O Allah dostu siizn orada subaşı Ahmet var tanır mısın der. Oda evet efendi çok ii tanışırız çok iyi insandır ve şehrimizin su başıdır der. ” Madem o kadar samimisiniz oraya vardığınızda selamımı söyle ve öyle bir sille vurku gözünden yaşlar aksın der.”Ve cebinden mum çıkararak yazıcı zade ye verir. Mehmet efendi mumu yakmasıyla beraber bir anda kendini Gelibolunda bulur. Yolda subaşı ahmet’e rastlar. Subaşı Ahmet ; ” sultanım geldiğin yerde bir sille meselesi geçmişti diye tebessüm eder.” Ey Mehmet efendi işte biz istekli olan bazı kişilerin senin geldiğin o mekanlara tayi mekanla yollarız. deyince Mehmet efendi onun manevi derecesi daha iyi anlamış olur.

İbn Hasancık

Çanakkale – Gelibolu’da ;İbni Hasancık sokakla ibni hasancık 2 sokağının kesiştiği yerde köşe başındadır. Camii kebir den aşağıya doğru inen yokuş üzerinde

Camii kebir mahallesi Kale bayırı inişinde İbni hasancık sokakta bulunmaktadır.  Civarında  cami ve mescidi bulunması gerekirken bugun sadece kabri ve önünde suyu akmayan çeşmesi kalmıştır.