Abalı Şeyh – Büyük Hacı İsa Efendi

 

Konya – Taşkent – Bolay Köyü

Muhammed Kudsi Bozkıri hazretleri’nin halifesi

Abalı Şeyh – Büyük Hacı İsa Efendi (k.s.) Silsile-i Şerifi 

Büyük Hacı İsa Efendi , Hadim’in Bolay köyünde 1813 yılında dünyaya geldi. Birçok âlim yetiştiren bir aileye mensuptur. İlk tahsilini babası ulemadan Süleyman Efendi’de yaptı. İsa Efendi, Hadim’de Hocası Münzevi Said Efendi’nin, sonra da Konya medreselerinde meşhur müderrislerin derslerine de vam ederek ilim sahasında ilerleyip, icazet aldı. Bu arada tanınmış hattatlardan olan Ali Fevzi Efendi’den yazı dersleri alarak hattat oldu.

Müderris olduktan sonra Bolay’a dönen İsa Efendi, orada bir cami, medrese ve çeşme yaptırarak, medresede birçok talebe okutup yetiştirdi. Misafirperverliği, cömertliği, ilim ve irfanıyla meşhur olarak halkın sevgisini kazanan Hacı İsa Efendi, siyah bir aba giydiği için “Abalı Şeyh” olarak da anıldı.

Genç yaşında Memiş Efendi’ye intisap ederek onun halifelerinden birisi oldu.

Karaman, Konya ve İstanbul’da özellikle de sarayda vaaz eden İsa Efendi, ilk zamanlar tasavvufa karşı çıkmış, ancak başından geçen bir olaydan sonra Memiş Efendi’ye intisap etmiştir. Bu olay şöyledir:

Bir gün Karaman’da vazederken tarikat ve tasavvuf ehli hakkında ileri geri konuşmuş hatta Memiş Efendi’nin de aleyhinde bulunmuştu. Öfkelendiği bir sırada vazettiği caminin kümbeti büyük bir gürültü ile patlayınca, herkes bu olaya şaşırıp kaldı. Bu yüzden kendisine kümbet patlatan hoca lâkabı takıldı. Konuşmasını keserek misafirhaneye çekilen İsa Efendi, gece rüyasında Memiş Efendi’yi gördü. Önüne diz çöktüğü Memiş Efendi, elinde bir makas olduğu hâlde:

-“Gel bakalım Abalı. Sen çok ileri gittin, uzat şu dilini keseyim” deyince İsa Efendi özür diledi. Bunun üzerine Memiş Efendi: -“Senin manevî ilim ve hâle ihtiyacın var, bunun için bize gelmen gerekir. Yarın doğruca bize geleceksin” hitabıyla kan ter içinde uyanır.

Sabah erkenden Bozkır’ın yolunu tutarak, Memiş Efendi’nin huzuruna çıkar, elini öper, tekrar özür diler ve ona intisap eder. Bir süre Memiş Efendi’nin yanında misafir kalır, seyr-ü sulûkunu tamamladıktan sonra Bolay köyüne döner. Şeyhinin ilk halifesi olarak, şeriat ve tarikat ilmini birlikte yayar.

1874 yılında irşat ile meşgul bulunduğu Bolay Köyü’nde bir içme suyu meselesi sebebiyle kavga eden köylüleri ayırmak için araya girdiği sırada başına gelen bir taşla yaralanır ve bu sebeple de vefat eden İsa Efendi, köyünde defnedilir.

Büyük Hacı İsa Efendi olarak anılan merhumun yazdığı “Evrad-ı Bahâiye” ile bir “Delâil-i Hayrat” torunlarının çocuklarında bulunmaktadır.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Muhammed Kudsi Bozkıri, Yrd. Doç. Dr. İsmail Bilgili – Ahmet Çelik , [/toggle]

Azizlerhan İşan

Özbekistan’ın Taşkent şehrindeki Şeyhantahur semtinde, Azizlarhan mescidi avlusunda yer almaktadır. Halk arasında Azlarhan îşan mescidi ve mezarı denilir. Mescit, uzmanlar tarafından birkaç defa incelenmesine rağmen onun ne zaman yapıldığı ve kimin yaptırdığı konusunda kesin bilgi yoktur. Sadece 18. Yüzyılın ilk yıllarına ait olduğu tahmin edilir.

Süzük Ata (Süksük Ata)

Özbekistan’ın Taşkent ilindeki Beşağaç mahallesinde bulunmaktadır. Sembolik mezarlar arasında Süzük Ata’yla ilgili bilgilere çok rastlanmaktadır. Süzük Ata Hakim Atanın evlatlarındandır. A. Nasirov un sunduğu bilgilere göre Süzük Ata, İsmail Atanın küçük oğludur. Muhammed Şerif Hüseynî’nin ”Hüccet el-Zakirîn” isimli eserinde bu zat, Süzük Ata veya Süksük Ata şeklinde anılır. Asıl ismi ise Mustafa Kuludur. Sayramda doğmuştur. Neden böyle ad verildiği konusunda Büzürgani Sayram eserinde onun kaşlarının kalın ve gözlerinin ela olduğunu ve Ahmet Yesevi ona “Süzüğüm geldi, gel yavrum” dediğini bilgi olarak getirir. Başka bir kaynakta getirildiğine göre, Mustafa Kulu 1140-1217 yıllannda yaşamış olup, Ahmet Yesevinin Gevheri Huştaç adlı kızının küçük çocuğudur. Mevcut şecere bilgilerinde; Gevher Huştaç’ın Süleyman Veliyle evlendiğini fakat onların çocuklarının olmadığını görürüz. Süzük Ata büyüyünce Taşkent’in Beşağaç semtindeki Çukurköprü, Mirler ve Çakar mahalleleri arasına gelip yerleşir. Süzük Ata el sanatı ustalarından biri olup, sonradan onun yaşadığı mahalle Süzük adını almıştır.

Sadr Ata (Sadreddin Muhammed)

Muhammed Alim Sıddiki’nin ”Lemehat min nefehati’l-kuds” isimli eserinde Sadr Atanın mezarının Taşkent’ten 2 fersah uzakhktaki Orta Sarayda olduğu geçmektedir. 737 yılında tasnif edilmiş ”Tuhfet’ül-ensab el-Alaviye” isimli eserin müellifi Hoca Abdurrahim Hisari, Sadr Ata mezanrının Köhek’te olduğunu, 1697 yılında yazılan ”Huccet’uz-Zakirin” isimli eserin müellifi Muhammed Şerif b. Muhammed’in ise bu mezarın Taşkent’ten 2 fersah uzaktaki Evser'(?) de bulunduğunu söyler. Sadr Ata, Kuzey Türkistan’daki Sarayçık’a giderek Altınorda hükumdarı Özbek Han’ı İslam’a davet ederek Özbek Han ile birlikte 70 bin Türkü Müslüman yapmıştır.

Seyyid Ata (Seyyid Ahmed B. Seyyid Ebu Bekir)

Özbekistan Taşkent’in Sabır Ralhimov semtinde bulunmaktadır. Seyyid Atanın asıl adı Seyyid Ahmet b. Seyyid Ebu Bekir (vefatı 1291 veya 1310) olup, Zengi Atanın ikinci halefidir. Seyyid Ata’nın mezkur sembolik türbesi 18. yüzyıla ait bir mezarlıktadır. Seyyid Atanın asıl mezarı Harizm’dedir. Başka bir kaynakta Seyyid Atanın kabrinin Hakim Ata kabri yakınında olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Türkmenistan’ın Ürgeç kentinde Yesevî silsilesi halifelerinden Seyyid Ahmed adında bir türbe daha yer almaktadır.