istanbul – sarıyer – kavaklar a giden yol üzerinde
Kabirleri; Sarıyer’den Kavaklar’a giderken yolun hemen sağındadır.
İstanbul fetih gazilerinden olup fetihte Boğazlar bölgesi gözcüsüdür. Ancak Telli Baba’nın kim olduğu bilinmiyor. Telli Baba, ak gelinlik içinde yuva kurmak isteyen genç kızların evliyası, kısmet arayanların umut kapısıdır. İstanbul’da her gün kaç genç kız gelin olursa, bunlardan hemen hepsinin duvağından koparılan gelin telleri mutlaka Sarıyer’deki Telli Baba türbesini süslemektedir. Arkadaşının mürüvvetine sevinip «Darısı başıma» diyerek aldığı gelin telini Telli Baba’ya getiren genç kız «Bahtıma hayırlı kısmetler düşer, Telli Baba» dileğiyle tellerini bağlar.
Kısa zamanda o genç kız gelin olursa zifaftan önce Telli Baba türbesine gelir, el açar, dua ederek şükran borcunu öder.
1945 senesinde merhum mermerci Hasan Yılmaz tarafından tamir edilen Telli Baba’nın türbesi her gün her yaşta müslümanlar tarafından dolup taşmaktadır.
Aksaray, Çakırağa Mahallesi, Çakırağa Mescidi dahilinde başka bir Telli Dede kabri daha vardır.
Kaynak ; İstanbul Evliyaları ve Fetih Şehidleri – Şevket Gürel , İstanbul’daki Tarihi Türbe ve Mescidleri İmar Vakfı , 1988
Bayrami – Melami Yolunun Kutuplarından Pir Ali Aksarayi hazretlerinin oğludur. ” Oğlan Şeyh ya da Çelebi” isimleriyle bilinir. 1508 yılında doğmuştur .
Sultan Süleymân Han İran’a sefer yaptığı sırada Pîr Ali hazretlerine bâzı hasetçiler iftirâ atıp; “Aksaray’da bir kimse Mehdîlik dâvâsında bulunuyor.” demişlerdir. Bunun üzerine Pâdişâh araştırılmasını, durumun öğrenilmesini emretti. Bâzı kimseler aleyhinde idiler. Durumu soruşturmak üzere kurulan mecliste, Pîr Ali hazretleri, aleyhinde bulunanlara bakıp celâlli bir şekilde; “Bizim aleyhimizde bulunan siz misiniz?” diye işâret etti. Aleyhinde bulunanlardan biri orada düşüp öldü. Diğeri de istifrâ etmeye başladı. Ağzından pislik geldi. Mecliste bulunanlar onun heybetinden korkup, bu hususta soruşturmadan vaz geçtiler.
Pâdişâh Aksaray’a uğradığında ziyâret edip; “Sizi bize yanlış anlatmışlar. Hamdolsun sohbetinizle şereflendik.” dedi. Pâdişâh onun büyük bir velî olduğunu görüp, hürmet etti ve duâsını aldı. Acem seferinden sonra dönüşte yine ziyâretine geldi.
Bu ziyâreti sırasında Sultana nasîhatler ve dualar etmiştir. Nasîhatları dinleyen Pâdişâh çok ağladı. Pîr Ali Sultan hazretlerine pekçok mülk ve tarla bağışlamak teklifinde bulundu. Fakat o kabûl etmedi. Bunun üzerine oğlunu İstanbul’a yanına göndermesini istedi. Sultanın bu arzusunu kabûl edip; “Şevketli Pâdişâhım! Oğlum İsmâil Hak yoluna kurban olmaktan dönmez. Onu size göndereyim.” dedi.Pâdişâh İstanbul’a döndükten sonra Pîr Ali hazretleri oğlu İsmâil’i ve birkaç mürîdini İstanbul’a gönderdi. Altı ay sonra da Pîr Ali hazretleri vefât etti
İsmail Maşuki, İstanbul’a geldikten sonra Edirne’ye gitmiş, bir süre orada oturmuş çok teveccüh görmüş ancak tekrar İstanbul’a gelerek Ayasofya ve Beyazıt camilerinde vaaz vermeye başlamış, tevhidin derinliklerini açıkca ilan ve izhar etmiş ,temeli vahdet-i vücud’a dayanan sohbetlerle halkı cezbelendirmiştir. Pek genç ve yakışıklı olması sebebiyle ” Oğlan Şeyh” lakabıyla meşhur oldu. Henüz on sekiz yaşında olan bu cezbesi galip şeyh, yaptığı vaazlarla İstanbul ve Edirne de bir çok müridler edinmişti. Bilhassa Askeriye de sipahiler arasındaki müridleri pek çoktu. İstanbul da bir yıl içinde zengin, fakir ve mevki sahibi kimselerden bir çok müridi oldu.
Fakat zamanla sözleri çarpıtılarak hakkında dedikodular türemiş , müridlerinin çokluğu ve askerler arasında yayılması devlette bir grubu endişelendirmeye başlamıştı. Hatta Padişah ona şu haberi gönderir ; ” Size suikast yapılma ihtimali vardır. Aksaraya dönmek daha iyidir .” der. bazı dostlarıda aynı şeyi tavsiye ederler : Fakat Şeyh Maşuki onlara şu cevabı verir ; ” Benim için son, önceden takdir edilmiştir. Alnıma ne yazılmışsa o olur. Ben günün birinde kanımın döküleceğini zaten biliyorum . Bunun müjdesi çoktan verilmiştir.”
Nihayet yapılan ihbarlar sonucu İsmail Maşuki müridleriye birlikte zendeka ve ilhad suçundan mahkeme önüne çıkmıştır. Mahkeme heyeti ; Şeyhülislam Çivicizade oğlu Muhyiddin Mehmed efendi,Sahn Müderrislerinden Ebusuud Efendi ile İstanbul Kadısı Şeyhi Çelebi ve diğer ileri gelen ulemadan oluşmuştu. Mahkemenin Oğlan Şeyh’in yargılaması konusunda çok hassas hareket ettiği , sorgulamanın tek celsede bitirilmeyip uzun uzun tartışıldığı , tam sekiz şahidin muhtelif defalar ifadelerinin alındığı , Özelikle Ebusuud Efendi’nin ; İsmail Maşuki’yi idamdan kurtarmak için elinden gelen gayreti sarf etmiş, dava süresini normalden fazlaca uzatarak bu genç adamı kurtarmak için her yolu denemiş, bir kaç toplantı boyunca bir çıkış yolu aramış ( Daha sonra Şeyhülislam olan Ebussuud efendi , Yine bir Melami Şeyhi olan Gazanfer Dede’yi böyle bir davadan kurtarmıştır.) . Ancak şahitlerin ifadelerindeki açıklık karşısında Şeyhülislam’ın ve İstanbul kadısı Çelebi Şeyhi efendi’nin tutumları buna imkan vermediği gibi oda sonunda ikna olmuştur.
Şeyhülislamın fetvasıyla on iki müridiyle birlikte Sultan Ahmed’de At meydananın da idam edildi; başı ve vücudu ayrı ayrı Ahır kapı’dan denize atıldı.
Çok sevilen bir şeyhti ve arkasından oluklar dolusu gözyaşı dökülmüştür. Vefatından yıllarca sonra bile onların şehit olunmalarına çok acınmış ve dedikodular bir hayli zaman sürmüştür. Hatta bu iş o kadar ileri gitmiştir ki ; ” Genç Şeyhin zulmen katledildi diyenlerin de katledileceklerine ” dair fetva çıkmıştır. Çok kısa bir ömür sürmesine karşın gerek Melami tarihinde gerekse de Tasavvuf tarihinde çok özel bir yere sahiptir.
Hikaye olunur ki; müridlerinden birinin rüyasında şeyh görünür ve ” Rumeli hisarında Kayalar kabristanın da cesedimi bekle; önce bedenim sonra başım gelecektir oraya defnedersin” der. O mürid de hayretle rüyanın gereğini yapar. Gerçekten de dalgalar önce şeyhin bedenini, ertesi günde başını sahile getirir. Mürid, Şeyhinin naaşını bugünkü İstanbul – Bebek’teki Kayalar mescidinin yanına defneder.
Kaynaklar ; Sarı Abdullah Efendi , Semeratu’l – Fuad Tarık Velioğlu , Osmanlı’nın Manevi Sultanları , Ufuk Yayınları Abdülbaki Gölpınarlı , Melamilik Ve Melamiler , Milenium Yayınları , 2011 İstanbul ve Anadolu evliyaları , Pamuk Yayınları Ahmet Yaşar Ocak , Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler , Tarih Vakfı Yayınları ,2014 Hüseyin Vassaf , Sefine-i Evliya , Kitabevi yayınları , 2013