Yumurta Evliya Türbesi

Yumurta Evliyası 1

Salıpazarı ilçesine 4 kilometre kuzey doğusunda Kalfa Köyü’nde köy yolu üzerinde bulunmaktadır..

TARİHÇE: Halk arasında “Yumurta Evliya Türbesi” şeklinde anılan türbenin, kitabesi bulunmadığından türbenin tarihi hakkında kesin bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Tarihi ve mimari özelliği olmamakla birlikte Türbe; Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken 1982 yılında Çarşambalı Mehmet SEZGİN tarafından betonarme olarak yeniden yapılmıştır. Çatısı betonarme olan yapının iç ve dışı ahşaptandır. Türbeye ait kabir betonarma ile çevrilmiş üzerinde ahşap sanduka bulunmaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Yumurta Evliya Türbesi hakkında çok fazla rivayet bulunmamaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

Şeyh Saadettin Baba

Lâdik’in 6 kilometre doğusunda bulunan Yukarı Gölyazı Köyü’ne ait köy mezarlığı içerisinde bulunmaktadır.

TARİHÇE: Halk arasında “Şeyh Sadettin Baba” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Türbe; Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken son yıllarda betonarme olarak yeniden inşaa edilmiştir. Çatısı kiremit ile kaplanmış olan türbenin dış ve içi sıva üstü boyadır. Türbe 2 bölmeli olup bir bölümü mescid diğer bölümü kabirdir. Türbe içerisinde 1 adet ahşap sanduka bulunmaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Horasanlı Şeyh Sadettin Baba Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Mahallinden edinilen bilgilere göre Selçuklu dönemi komutan ve âlimlerinden olan Şeyh Sadettin Baba 7 kardeştir. Anadolu’da İslamiyet’i yaymak için kardeşleriyle birlikte büyük hizmetlerde bulunmuştur. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

Sunullah Paşa – Samsun

Lâdik ilçesi merkez mahallelerinden Bahşi Mahallesi’nde bulunmaktadır.

TARİHÇE: Yapıya ait bir kitabe olmadığı gibi kayıtlı bir vakfiyesine de rastlanmamıştır. Bir belgede “Sadullah Paşa Türbesi” şeklinde de kaydedilen yapının adı, diğer bazı belgelerde ve halk arasında “Sunullah Paşa” şeklinde geçmektedir.Yöreyle ilgili araştırmalarda inşa tarihiyle ilgili bir ipucu bulunmayan yapıdan, Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’yle, Hüseyin Hüsameddin’in Amasya Tarihi’nde bahsedilmektedir. M. Tunçel, yapıyı Canik Beyleri devrine, 14. yüzyıl sonu veya 15.yüzyıl başlarına tarihlemektedir. Türbenin plân, mimari, malzeme özellikleri ve cephe düzeni klasik Osmanlı üslubuna yakın durmaktadır. Bunlara bakarak yapının 15. yüzyılın 2. yarısında inşa edilmiş olabileceğini düşünülebilmektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Türbe; düz bir alanda, batısında komşu bir evin bahçesi, kuzey ve doğusunda sokaklarla çevrili,güneyde ise önü açık bir konumdadır. Türbe iç ve dıştan sekizgen plânlı, kubbeyle örtülü bir gövde ile beşik tonozla örtülü, dikdörtgen şeklinde bir cenazelikten oluşur. Girişin bulunduğu kuzeyde, iki sütunla taşınan bir kapı sundurması yer alır. Sekizgen gövdenin her yüzünde birer pencere açılmıştır. Sekizgen gövdenin kuzeyinde 3.70 m. x 2.15 m.ölçülerinde küçük bir giriş ünitesi yer alır. Kenarlarda 1.20 m.ye kadar yükselen yarım duvarların ortasındaki dört basamak, türbeye çıkışı sağlamaktadır. Duvarlardan hafifçe içe çekilen yüzeylerde açılan pencereler, dikdörtgen bir çerçeveye alınarak vurgulanmıştır. Lokmalı demir şebekelerle muhafaza altına alman açıklıkların etrafında, mermer söveler, üstte ise yekpare taştan kesilmiş sivri kemer görünümlü alınlıklar yer alır. Sivri, kemer içerisine alınan alınlıklar,ince profillerle detaylandırılmış olup, köşelileri mermerdir. Yapının içerisinde hiçbir süsleme unsuru, yazıt ve sanduka yoktur. 1969 yılı rölöve çizimlerinde gövde katında, ortada görülen iki kademeli prizmatik sandukadan bugün eser yoktur.

Seyyid Ahmed Kebir (k.s.)

Lâdik’in merkez mahallelerinden Şehre Küstü Mahallesi’nde mezarlık içerisinde bulunmaktadır.

TARİHÇE: Halk arasında “Seyyid Ahmed-i Kebir” şeklinde anılan türbeye ait Kapı açıklığı üzerinde bir “tecdid”(yenileme) kitabesi bulunur.Kitabenin metni şöyledir:”Evliyü tac-ü tahtın kutbu Şah Abdülhamid / Kim ana olmak diler İskender-i dara mürid Hem anın baş çukadanSeyyid Abdullah Ağa / Hazret-i Nuri Efendizâde ol merd-i reşid Gavs-ı a’zam Şeyh Abdülkadirin dir nesli hem / Seyyid Ahmed hal’e olmuştur nesebde ol hafıd Şimdi anın türbesin himmetle tecdîd eyledi / Beyti ma’mur oldu dirsemdesakın görme ba’id Hak teala hürmetiçün ol veliyy-i ekmelin / Hazret-i şah-ı cihanın ömrünü kılsun mezid Halemuhtaç oldu mahza kal birle eyleme / Bu mücedded türbenin seridesin güftü şenid Zihniya ‘uryan-ı sevb kalehu yaztarihini / Seyyid Ahmed hale gel nev türbedir lebsi cedid.”Kitabenin son satırında “uryan-ı sevp” ifadeleriyle, ebcedusulünde, 1192 tarihi düşürülmüştür.Yapının çeşitli kaynak ve yayınlarda “Seyyid Ahmed-i Kebir Türbesi” adıyla bilinmesine karşılık kitabede, türbedemedfun şahsın “Seyyid Ahmed” şeklinde geçtiğine dikkat çekmektedir. Seyyid Ahmed-i Kebir’in; tarikatın kurucusu olarak bilinen Ahmed er- Rıfaî’nin torunlarından veya halifelerinden olabileceğini ifade ederek, tarikatın Anadolu’da ilk kurucularından 1240-1335 tarihleri arasında yaşamış olduğu varsayılırsa ilk yapının, 14. yy başlarına kadar gittiği düşünülebilir.Kitabeden yapının Sultan I. Abdülhamid döneminde (1774-1789)Sultan’ın baş çukadan Nuri Efendi oğlu SeyyidAbdullah Ağa tarafından 1778’de yenilendiği anlaşılmaktadır.Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan H. Zilhicce 1294 / M. 1877 tarihli bir belgede yapının “… Lâdik kazasındamedfun es- Seyyid Ahmed el-Ekber Zaviyesi’ne…” şeklinde anıldığı görülmektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Türbe; duvarlarla çevrili büyük bir hazire içinde etrafa hâkim yüksekçe bir alanda bulunmaktadır. Yapı, içten bağdadi tavan, dıştan dört omuz kırma çatıyla kapatılmış kare şeklindeki asıl mekân ilebunun önündeki küçük kapı revakından oluşmaktadır.Bir sıra düzgün kesme taş, üç sıra tuğla olmak üzere almaşık düzende örülen duvarların doğusunda bir kapı açıklığı,diğer cephelerde blok kesme taşlarla çevrelenmiş dikdörtgen açıklıklı, birer mazgal pencere yer alır. Birbirinin aynısı olan pencerelerin üzerinde, hafifçe içe çekilmiş sivri kemerli alınlıklar görülür. Kilit taşıyla birlikte üzengi hizasında kemse taş, diğer kesimlerinde tuğla kullanılan alınlıkların içi, yatay tuğla dizileriyle yalın bırakılmıştır. Son dereceyalın tutulan duvarlardaki hareketli tek unsur almaşık örgü ve pencerelerdir. Duvarların üzerinde 1.00 m. kadartaşırılan saçaklarıyla, yakınlarda elden geçirilen yeni kiremitlerle kaplı kırma çatı yükselmektedir.Giriş cephesi küçük bir kapı revakıyla hareketlendirilmiştir. Muhdes betonarme kaidelere gömülü iki ahşap direkletaşman bağdadi kemerler üzerinde, içten düz tavan, dıştan ana çatının uzantısıyla örtülen, geniş saçaklı kapı revakı,1994 yılından sonra yenilenmiştir. Orijinalde ortası yuvarlak, alt ve üst kesimi köşelerden pahlı kare şeklindekidirekler, revakın diğer kesimlerinde olduğu gibi, lambriyle kaplanmıştır. 1994’da sıvası kısmen dökülmekle birliktebağdadi kemerler ve tavanın iç yüzünde görülen kalem işi nakışlar, son onarımda yok edilmiştir. Nakışlarda çeşitlikartuşlar, yıldız ve papatya benzeri beş yapraklı kırmızı çiçeklerle donatılmış, zarif dal ve yapraklar görülmekteydi.Tavamn ortasında kırmızı konturlarla çevrili, yeşil bir göbekten dağılan stilize, iri kıvrık dal ve yapraklar, saçakaltında, mızrak ucu şeklinde bir kompozisyon görülmekteydi. Altın sarısı, kırmızı ve yeşilin görüldüğü geç devirbatılılaşma modasını yansıtan kompozisyonların benzerleri, yapıyı içten örten bağdadi tavanda mevcuttur.Doğu cephenin ortasına yerleştirilen kapı, duvardan hafifçe ileri taşırılmıştır. Kapı açıklığını örten basık kemerin kilittaşında yer alan gül bezeğin, buraya sonradan tutturulduğu düşünülebilir. Kapının türbenin içine bakan yüzü, yalınbir sivri kemerle kapatılmıştır. Ahşap kapı kanatlan yenidir. Türbenin içine girildiğinde girişe yakın sırada dört,bunların ilerisinde üç olmak üzere yedi sandukayla karşılaşılır. Son derece yalın tutulan duvarların sıvası yenidir.Ahşap dörtgen bir çerçeve içerisine alınarak kalem işi nakışla bezenen küçük bir kesim, duvarlardaki süslü tekunsurdur. Üçayaklı altın sarısı renkte sehpayı andıran bir mobilya tasviri üzerinde, altı yeşil, üstü beyaz bir kavukresmedilmiştir. Kavuğun üstünde, yarı natüralist tarzda, karşılıklı simetrik, çiçek ve yapraklarla bezeli bir kıvrık dalgörülmektedir. Koyu yeşil bir perde motifleriyle kompozisyon tamamlanmaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Seyyid Ahmed-i Kebir Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içindeAllah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir. Evliya Çelebin’in ifadelerine bakarak yapının birRufai Tekkesi dâhilinde olup, bundan başka bir takım yapıların daha bulunabileceği, ancak sadece türbenin günümüze ulaştığı sonucu çıkarılabilir. Nitekim türbenin içinde bulunduğu duvarlarla çevrili büyükçe bir hazireyide içine alan avluda, biri dış kapıda, diğeri türbeye çıkan basamaklı yolun sağ başında olmak üzere, iki çeşme kitabesi bulunmaktadır. Her ikisi de şimdiki yerlerine sonradan konulan kitabelerin 1778 yılındaki tecditle ilgili olup, tekkekompleksi dâhilinde olabilecekleri görülmektedir.

Seyfi Dede – Samsun

Lâdik’in 12 kilometre doğusundaki Mazlumoğlu Köyü’nün mezarlık yanı mevkiinde bulunmaktadır.

TARİHÇE: Halk arasında “Seyfi Dede” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir. Ancak 1180 tarihinde şehit olduğu rivayet edilen Gül abdal Er Rufai ile kardeş olduğu doğru kabul edilirse aynı türbenin çağdaş dönemlerde yapılmış olabileceği söylenebilir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Köyün doğusunda, köy tüzel kişiliğine ait 127 ada, 142 parseldeki mezarlık içinde yer alan Türbe Cumhuriyet dönemine aittir. Türbe; Tek katlı, dikdörtgen planlı basit bir yapıdır. Temeli taş kaideler üzerine oturtulmuş ahşap hatıllardan oluşmaktadır. Duvarlar tuğla ve briketten yapılmıştır. Yapım üstü beşik çatı ve kiremitle örtülüdür. Çandaki alınlık ahşapla kapatılmış, beden duvarları da ahşapla desteklenmiştir. Türbenin içinde iki adet sanduka mezar bulunmaktadır. Sandukalar muhtemelen sonradan tuğladan tapılmış ve kırmızıya boyanmıştır. Türbenin duvarlarında boydan boya ciddi çatlaklar mevcut olup yıkılma tehlikesi arz etmektedir.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Seyfi Dede Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Mahallinden edinilen bilgilere göre Seyfi Dede kardeşleri Gül abdal Er Rufai ve Kara abdal gibi Selçuklu kumandanlarından ve İslam âlimlerinden dir. Seyfi Dede Türbesi geniş bir alana sahip olduğundan halk tarafından mesire yeri olarak da kullanılmaktadır. İnanışa göre Türbe çevresinden dışarıya hiçbir şey çıkarmamak şartıyla piknik yapılmakta, kurban kesilmektedir. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak,hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir. Seyfi Dede Türbesi ayrıca kurak zamanlarda yağmur duası öncesi ziyaret edilmektedir.

Kara Abdal

Lâdik’in 27 kilometre doğusunda Kara Abdal Köyü’ne ait köy mezarlığı içerisinde bulunmaktadır.Burada yatan Kara Abdal adıyla bilinen zatın ismine binaen bulunduğu köye aynı ad verilmiştir.

TARİHÇE: Halk arasında “Kara Abdal” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında kesin bilgi edinilememektedir. Ancak Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Türbe’nin olduğu bölgede Kara Abdal Zaviyesinin de bulunduğu ve 1733 yılında buraya yapılan meşihat ve zaviye-darlık atama yazısında Şeyh İbrahim’in zaviyeye 100 yıl boyunca hizmet ettiği belirtilmektedir. Seyahatnamedeki yazıdan Kara Abdal Türbesi’nin 1633 yılında dahi var olduğu ve buradaki zaviyenin faal bulunduğu anlaşılmaktadır.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken son yıllarda betonarme olarak yeniden inşaa edilmiştir. Çatısı kiremit ile kaplanmış olan türbenin dış ve içi sıva üstü boyadır. Türbe iki gözlü olup, girişte mescit bulunmaktadır. Türbe içerisindeki diğer gözde ise mermerden sanduka bulunmaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Kara Abdal Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c)izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir. Hasta olarak genellikle sara ve felç hastaları türbeyi ziyaret etmekte ve Allah’tan (c.c) şifa ummaktadır.

Gül Abdal Er Rufai

Lâdik’in 12 km kadar doğusunda yer alan Hamit Köyü’nün Tekke Altı Mahallesi’nde köy mezarlığı içerisinde bulunmaktadır

TARİHÇE: Halk arasında “Gülabdal Er-Rufai” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında kesin bilgi edinilememektedir. Ancak rivayetlere göre Seyfi Dede ve Karaabdal ile kardeş olduğu söylenmektedir. Selçuklu kumandanlarından olduğu rivayet edilen Gülabdal’ın 1180’li yıllarda şehit düştüğüve türbenin bu tarihlerde yapıldığı ileri sürülmektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Orijinali Karadeniz’e özgü ahşap olan Türbe; son yıllarda yeniden yapılmıştır. Türbe kubbeyle örtülü bir gövde ile L şeklinde betonarme olarak inşaa edilmiştir. Gövdenin her yüzünde birer pencere açılmıştır.Türbe girişinde hol ve mescit bulunmakta, mescidin arka tarafında ise kabir bulunmaktadır. Kabir ahşap sandukalıdır. Duvarlar ve kubbe ayet işlemelerle süslüdür. Binanın dışı doğal taş ile örülüdür.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Seyfi Dede Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Rivayetlere göre Seyfi Dede ve Kar aabdal ile kardeştir. Rivayete göre Gül abdal Er Rufai ve kardeşleri Selçuklu kumandanlarından ve âlimlerindendir. Gül abdal 1180’li yıllarda şehit düştüğü de bir başka rivayettir. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

Dikilitaş Türbesi – Samsun

Türbe; Lâdik’in merkez mahallelerinden Şehre küstü Mahallesinde Seyit Ahmed-i Kebir Türbesinin hemen aşağı tarafında bulunmaktadır.

TARİHÇE: Halk arasında “Dikili Taş” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Türbe; kare planlı olup, içten basık bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe dıştan kırma dört omuz çatı ile kapatılıp kiremit kaplamalıdır. Yapının etrafını çevreleyen U şeklinde bir avlusu olup avluya batı tarafta yer alan kemerli bir düzenlemeye sahip kapıdan girilmekte ve kapı aksında bir adet çeşme yer almaktadır. Ayrıca, türbenin güneyinde avlu içerisinde yapıya ismini veren yekpare mermerden oluşan bir dikili taş yer almaktadır. Yapı düzgün kesme taştan yapılmış olup, oldukça sağlam bir vaziyettedir. Batı duvarda yer alan iki adet yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılan türbenin içerisinde iki adet sanduka yer almaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Dikili Taş Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Dikilitaş türbesi ile ilgili rivayetlere göre “74 Barış Harekâtı sırasında Dikilitaş Türbesi ve Seyyid Ahmed-i Kebir Türbeleri kapılarını ziyaretçilere kapatmışlar. Harp başladığı sıralarda Lâdik üzerinden büyük bir ışık demeti gürültülü bir şekilde Kıbrıs’a doğru uçup gitmiş. Halk bu mübarek kişilerin savaşa, askerlere siper olmaya gittiklerini söyler. Harp sırasında iki Rum askeri arasında şöyle bir konuşma geçtiği söylenmektedir: ‘Biz Türkordusunu önlerindeki aksakallılar yüzünden yenemiyoruz.” Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir.

Sarı Kız – Samsun

Lâdik’in 6 kilometre Güneydoğusunda yer alan Çakır Gümüş Köyü’nde Dorcuk mevki içerisinde tepeüzerinde bulunmaktadır.

TARİHÇE: Halk arasında “Sarı Kız” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Türbe; Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken son yıllarda betonarme olarak yeniden inşaa edilmiştir. Çatısı betonarme olan türbenin dış ve içi sıva üstü boyadır. Türbe içerisinde 1 adet ahşap sanduka bulunmaktadır. Türbe içinde bulunan ağaç betonarme bina yapılırken kesilmediğinden, türbenin içindeki ağaç çatıdan gökyüzüne doğru yükselmektedir.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Hasan Paşa Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Türbenin sarp bir tepenin üzerinde bulunması ve etrafının sık ağaçlıklarla kaplı olması türbenin gizemini arttırmaktadır. Mahallinden edinilen bilgilere göre Tıpkı Altın Kızlar Türbesi’nde olduğu gibi yöre insanının sabah namazlarına kalktığında türbe etrafında altın sarısı saçları olan genç bir kızın abdest aldığını görmesi, burivayetlerin çokluğu nedeniyle türbeye Sarı Kız Türbesi denmekte. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir. Hasta olarak genellikle çocuğu olmayanlar türbeyi ziyaret etmekte ve Allah’tan (c.c) kendilerine hayırlı evlat vermesini ummaktadır.

Hasan Paşa – Samsun

Lâdik’e 6 kilometre Güneydoğusunda yer alan Çakır Gümüş Köyü’ne ait köy mezarlığı içerisinde bulunmaktadır..

TARİHÇE: Halk arasında “Hasan Paşa” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında bilgi edinilememektedir.
MİMARİ ÖZELLİKLERİ: Türbe; Karadeniz’e özgü ahşap yapı tarzında iken son yıllarda betonarme olarak yeniden inşaa edilmiştir. Çatısı betonarme olan türbenin dış ve içi sıva üstü boyadır. Türbe içerisinde 1 adet ahşap sanduka bulunmaktadır.
RİVAYET: Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Hasan Paşa Türbesi hakkında çeşitli rivayetler anlatılmaktadır. Mahallinden edinilen bilgilere göre Hasan Paşa Selçuklu veya Osmanlı kumandanlarından dır. Bu bölgede şehit düşmüştür. Aynı zamanda Allah dostu bir zat olması nedeniyle türbesi bulunmaktadır. Türbe halk tarafından Rıza-i İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde Allah’ın (c.c) izni ile şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir. Hasta olarak genellikle sinir ve ruh hastalar türbeyi ziyaret etmekte ve Allah’tan (c.c) şifa ummaktadır. Yöre halkı türbe ziyaretinde bölgedeki ağaçlardan dal parçaları koparmakta, dal parçası kuruyana kadar hastanın şifa bulacağına inanmaktadır.