İzmir – Urla’da Üçdeğirmenler mevkiinde , eski süt pınarının hemen yanında bir duvar dibindedir.
İzmir’in Urla ilçesinde Üçdeğirmenler mevkiinde , eski süt pınarının hemen yanında bir duvar dibindedir. Uzunali Dede kimliği hakkında bilgi yoktur. Bazı insanların Süt dede diye de andığı dedenin dilekleri yerine getirdiği inancıyla kabir başına mum dikip, adak adadığı görülmektedir.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Pamukçu Dede Türbesi ;İzmir ilinin Urla ilçesinde , Cam-i atik Mahallesinde Algan sokakta bulunan Fatih İbrahim Bey Camisinin arka bahçesinde bulunmaktadır.
Pamukçu Dede Türbesi ;İzmir ilinin Urla ilçesinde , Cam-i atik Mahallesinde Algan sokakta bulunan Fatih İbrahim Bey Camisinin arka bahçesinde bulunmaktadır. Pamukçu dede hakkında bilgiler yok denecek kadar azdır.Pamukla ilgili iş yaptığından böyle anılmaktadır. Camiden önce türbenin var olduğu söylenmektedir. 14.yy.da cami inşaatı başlandığına göre bu tarihlerde öldüğü varsayılıyor.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
İzmir Selçuk ilçesinde Artemis tapınağı girişinde bulunan türbe 6,5×6,5 m. büyüklüğündedir. 14. Yüzyıl sonu, 15. Yüzyıl başında Aydınoğlu döneminde yaptırlmıştır. Batıdan bir mermer kapı ile merkez mekana geçilmektedir. Bu mekanın zemininin orta yerine ana mezar yerleştirilmiştir. Bu odanın batısında diğer bir gömü daha bulunur.Doğu duvar boyunca ise bir bank yer alır.
Mezarın sahibi bilinmemekle beraber yapının anıtsallığı ve yapımındaki özen, hükümdar ailesi çevresinden saygın birine ait olduğunu düşündürmektedir. Türbenin etrafında zamanla gelişen bir mezarlığa ait mezar taşları bulunur.
Kaynak;
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Şehabeddin Sivasi Türbesi ; İzmir – Selçuk İlçe merkezinde
Zeyniyye tarikatı şeyhlerinden Şehabeddin Sivasi daha çok Uyunu’t-Tefasir isimli eseriyle tanınır. Gençlik yıllarını Sivas’ta geçirdiğinden Sivasi nisbesiyle anılır. Daha sonra İzmir’in Ayasuluk ilçesinde yaşadığı için Ayasulugi diye de bilinir. Küçük yaşlarda köle olarak Sivas’a getirildiği, tahsile burada başladığı, Zeyniyye tarikatının kurucusu Zeynüddin el Hafi’nin (v.1434) halifesi Ayasuluklu Şeyh Mehmed Efendi vasıtasıyla tasavvufa yöneldiği ve onunla birlikte Aydınoğullarına bağlı bir merkez olan Ayasuluk’a giderek hayatının sonuna kadar burada yaşadığı bilinmektedir. Sîvâsî’nin Ayasuluğ’daki hayatı, tamamen tedris ve irşatla geçmiş ve böylece şöhreti çevreye yayılmıştır. Aydın Sancak Beyi olan Halil Yahşi Bey’den gördüğü yakın ilgi sebebiyle Ayasuluğ’a yerleşmiş ve burada Zeyniye tarikatının gelişmesi için çaba sarf etmiş olan Şehabeddin Sivasi, 1456 yılında vefat etmiştir. Tabibzade, Şeyh Mehmed Efendi’nin yegane halifesi olarak Şehabeddin Sivasi’yi gösterir. Silsilesi devam etmediğine göre Sivasi’nin bir mürşid sıfatıyla faaliyet göstermediği veya etkili olamadığı söylenebilir.
Şehabeddin Sivasi, genelde Zemahşeri ve Beyzavi tefsirlerinin özetlendiği, bunların üzerine talik, şerh, haşiye yazıldığı bir dönemde Kuran’ı Kerim’in tamamını tefsir eden nadir müfessirlerden biridir153. Dirayet metoduna göre kaleme alınan bu tefsir, yeni bir çığır açacak nitelikte olmasa da kendisinden sonra yazılan bazı önemli tefsirlere kaynaklık etmiştir154. Şihabuddin es- Sivasi, orta hacımdaki tefsirinde, içinde yaşadığı döneme göre anlaşılır ve sade bir dil kullanmıştır155. Ayrıca, müfessirin hayatını anlatan kaynaklarda söz konusu tefsirin “Tefsîru’ş-Şeyh” diye meşhur olduğu da ifade edilmektedir.
Şemseddin Sivasi tefsir, hadis ve tasavvuf alanlarında müstakil eserler vermiştir. Tefsiri dışında Sure-i Kehf Tefsiri, Risaletü’n Necat min şerr’i-sıfat, Cezzabü’l kulüb ila tarikı’l-mahbub, Riyazü’l ezhar fi cila’il ebsar, Şerh ale’l feraizi’s-Siraciyye, Şerhu’l Misbah isimli eserleri vardır.
Halen medfun olduğu Selçuk ilçesinde halk arasında, “Şihâbuddîn Dede” diye anılmaktadır. Moloz taş ve tuğla malzemenin karışık düzende kullanımıyla inşa edilmiş bir yapı olan Şehabeddin Dede türbesi, iki bölümden ibarettir. Türbe, dışarıdan yüksek bir kasnak olarak görülen basık bir kubbe ile örtülmüş asıl mekan ve daha sonra eklenmiş olduğu izlenimi veren, girişin sağlandığı daha alçak, düz örtülü bir mekandan meydana gelmiştir. Günümüz seviyesinden daha alçakta bulunan türbede, girişin solunda yenilenmiş mermer mezar, sağda ise mihrap nişi de bulunan kubbeli mekan yer alır. Ana mekan örtüsü, dört sütunun tuğla örgü kemerlerle birbirine bağlanmasıyla ve üç tarafı perde duvarla örülen gövde üzerine oturmuş, köşeler pahlanarak sekizgen bir kasnak görünümü verilmiştir. İki mekanın arasındaki yükseklik farkının oluştuğu yerde ise kemer içi boş bırakılarak yapılan pencere, diğer pencerelerle beraber mekanın daha da aydınlatılmasını sağlamıştır.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Sinan Dede’nin kabri ; İzmir – Selçuk’un Belevi Kasabası Cibe Boğazı Kavaklar Mevkii Yosunlu Taş karşısında bulunmaktadır.
1800′ lü yılların ikinci yarısında yaşadığı tahmin edilen Sinan Dede’ nin Keçi Kalesinin altında o zamanki adı Kozpınar Kırığı olan mevkide kıldan yapılmış bir çadırda yaşamış olduğu anlatılır. Çadırın bir bölümünü atölye olarak kullanan Sinan Dede’nin asıl işi, ters yüz edilmiş camız derisinden çarık ve o zamanki adıyla hönglü deri giysi diye tabir edilen yelek yapmaktır. O dönemlerde Balıkesir-Dursunbey yöresinde camız yetiştiriciliği yapılan bir çiftlik vardır. Bu çiftlikte hasta olan cılız, bakımsız camızların bakım ve tedavileri yapılarak bu çiftliğe yeniden kazandırılması amaçlandığından, Belevi Gölünde bunların bakımı yapılmaktadır. Yapılan bakım ve tedavi sonucu geri kazanılamayan camızların derisi işte bu zatın zanaatının ham maddesi olur. Sinan Dede, o devirde henüz yerleşik bir düzen oluşmadığından haftanın bir veya iki günü bakımlı ve cüsseli eşeğine binerek Görünmez Yaylası, Cibe ve Pranga Boğazı, Halka Çıkmazı yörelerini gezerek bağ, bahçe ve hayvancılıkla uğraşan göçebe ahalinin ayak ve omuz ölçülerini Belevi Gölünden kesildiği sanılan hasır otu (hasır sazı) ile tesbit edip (ölçü alıp) evine dönermiş. Sinan Dede ölçü almaya giderken çocukların sevdiği un helvası, boncuk, bakır bilezik, gibi hediyeleri heybesine doldurur, gördüğü çocuklara ve yaşlılara verirmiş. Bağ ve bahçe sahipleri ile yöre göçerleri zaman geçtikçe Sinan Dede’nin yolunu gözler ve bekler olmuşlar. Çünkü, hayvanı hasta olan, kızı oğlu evlenemeyen, oğlu kocası askerden dönmeyen, çocuğu olmayan gelinlerin devası olurmuş. Tavsiyeleri ile bu geliş ve gidişlerinde ahali ile arasında çok kuvvetli bir bağ oluşmuş. Sinan Dede bu vadilerde özlenen, beklenen, her konuda başvurulan bir bilge haline gelmiş. Ancak uzun bir süre uğramadığı fark edilen Sinan Dede sevenleri tarafından aranıldığında, ölmüş olduğu anlaşılır. Cibe boğazında ulu bir ağacın dibine gömüldüğü kabri bulunur. Sevenleri ona dua okurlar. Sinan Dede’nin kabri Belevi Kasabası Cibe Boğazı Kavaklar Mevkii Yosunlu Taş karşısında bulunmaktadır. Kabri her tahrip edildiğinde bir çok kişinin rüyasına da girdiği, kabrinin bozulduğu için şikayette bulunduğu ve rüyasında şikayet ettiği bu hayırsever insanlar tarafından kabrinin onarıldığı anlatılır.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Öksüz Dede Türbesi ;Belevi beldesinin doğusunda aynı isimle (Öksüz Dede) anılan mevkide bulunur
Sinan Dede, Işılkavaklı Dede yatırları gibi yol güzergahında bulunmamasından dolayı çevre halkı tarafından pek fazla bilinmemektedir. Defineciler tarafından sıklıkla tahrip edilen yatır Belevi Beldesi halkı için büyük anlam ifade eder. Öksüz Dede kurak giden yaz aylarında Belde halkının uğrak yeri haline gelir, burada yağmur duaları yapılır. Halk arasından gönüllü kişilerden toplanan yardım ve malzemelerle pilav pişirilir, helvalar karılır. Birçok kereler yapılan hayır esnasında yağan yağmurdan pilav ve helva kazanlarına su dolduğu anlatılır.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Işıl Kavaklı Dede Türbesi ;İzmir – Selçuk’da ilçeye 12 km mesafedeki Belevi kasabasını 2 km geçince yolun sağında yaşlı bir çitlembik ağacının dibindedir.
İzmir-Aydın otoyolu ile Selçuk Tire karayolunun ortasında bulunan Işılkavaklı Dede yatırındaki ağaç karayolu yapılırken yol güzergahının değişmesine sebep olur. Anlatıldığına göre, karayolu yapılırken iş makinası gelip bu ağaca dayandığında arızalanır. Ağacın manevi değeri olduğunu düşünen yetkililer yol güzergahını değiştirir. Işılkavaklı Dede birçok insana umut olmuştur. Çocuk sahibi olmak, sevdiğine kavuşmak isteyenler bu ağaca dilekleri olsun diye mendil, çember benzeri bezler asmışlardır. Yatır kaçak kazı yapanlar tarafından birçok kez tahrip edilmiş ve daha sonra tekrar düzenlenmiştir.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Gazi Sığla Bey Türbesi ;Selçuk Kuşadası kavşağında Selçuk Devlet Hastanesi’nin yanında bulunmaktadır.
İnşaında ağırlıklı olarak moloz taş ve yer yer tuğla kullanılmış olan kare planlı bir yapıdır. Kitabesi olmadığı için yapılış tarihi kesin olarak bilinememektedir. Yapının zaviye olması kuvvetle muhtemeldir. Üst örtü olarak kullanılan kubbe beden duvarlarına oturtulmuş, herhangi bir ara taşıyıcı öğe kullanılmamıştır. Giriş cephesinde uygulanan sivri kemer tüm cephe duvarına hakimdir ve girişi vurgulamaktadır. Giriş cephesindeki bu uygulamayı destekler biçimde yapılan köşeler alçak tutulmuştur. Selçuklu’nun giriş eyvanlarını anımsatan bir uygulamayla yapılan giriş cephesi güneybatıya bakmaktadır. Dikdörtgen formlu küçük pencerelerle aydınlatılmış olan yapı iki sıra kirpi saçakla çevrelenmiştir. Yapıda 2010 yılında yapılan kazı çalışmalarında, iç mekanda Beylikler Devri’ne ait iki tane mezar bulunur. Bu mezar taşlarının Aydınoğulları Beyliği döneminde yaşamış ve Ayasuluk’un şehirleşmesinde büyük katkısı bulunduğu bilinen Ahmed Paşa’ya ait olduğu tespit edilmiştir. Mezarın bulunduğu türbe, iç duvarlarında yer alan yelkenli, el ve Mühr-ü Süleyman motiflerini tasvir eden grafitiler ile büyük önem taşımaktadır.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Ece Sultan Türbesi ; İzmir – Selçuk’a 12 km uzaklıkta bulunan Sultaniye köyünde
Eğimli ve yüksek bir arazide bulunan mezarlığın içinde kare planlı düz çatılı kesme taştan yapılı türbedir. Ece sultanın Bektaşi erenlerden olduğu söylenmektedir. Yanında yatan kişinin bir bayan olduğu fakat Ece Sultanın hanımı olup olmadığı bilinmediği köyde yaşayanlar tarafından söylenmiştir.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun
Zeytinli Dede türbesi Bergama merkezde eski Yıldız Sineması bitişiğinde Zeytinli dede sokakta yer almakta ve yoldan oldukça yüksektedir.
Türbe kule gibi örülmüş ve tepesinde zeytin ağacı büyümüştür. Belki de bu yüzden kitabesi, kimliği bilinmeyen mezara, Zeytinli Dede adı verilmiştir. Eski Yahudi Mahallesinde yer alması nedeniyle aziz mezarı da olabileceği ileri sürülür.
Kaynak
Abdulhalim Durma , İzmir Evliyaları ,
http://www.erolsasmaz.com
Not ; Fotoğrafları kullanmamıza izin veren Erol Şaşmaz Bey’den Allah razı olsun