Ana Sayfa>evliya(Sayfa 40)

Hz. Abdussadık Amr Bin Same (r.a.)

Kabri şerifi Eğrikapı sur dibin de Hz. hafir in hemen ilerisindedir

Sahabelerden olduğu rivayet edilenlerden biri de buzattır. Künyesi Abdüssadık bin same’dir. İstanbul’ a ne vakit ne zaman geldiği bilinmemektedir.

Kabri şerifi Eğrikapı sur dibin de Hz. hafir in hemen ilerisindedir. Burasının makam mı yoksa asıl kabir mi olduğu mechuldür.

Kabir taşında şu ibare vardır;

Hüvel Hayyul Baki

Haza merkad-i şerif

Min ashabil kiram

Abdussadım Amir b. ibadühü b. same r.a.

Tamiri : 1205- 1790

İstanbulda Medfun sahabeler hakkındaki özel levhada da şu dörtlük yazılıdır;

Değil zar size Amir

Niyazım var size dair

Aman Abdüssadık Amir

Şefaate ir gör bizi

Kaynaklar ; İstanbul ve Anadolu evliyaları ; Pamuk yayınları

İstanbul ve Anadolu evliyaları ; Mustafa Necati Bursalı ; Şifa yayınevi

Hz. Abdullah El – Hudri (r.a.)

 

Eyüp’den unkapanına doğru giderken yol üzerindeki Muhammed el ensari hz. nin türbesinde sonra ilk ışıklardan içeriye giriyoruz ve eğrikapı sur dibine doğru çıkarken kandilli türbe sokağında

Buraya Gelmişken ; Hz. Muhammaed El-Ensari (r.a.) – HZ. Ebu Zerr Gifari (r.a.) – Hz. Kab(r.a.) ve Toklu Dede kabristanını da ziyaret edelim. Bu zat, Eyyub sultan hz ile birlikte İstanbul kuşatmasında bulunmuş bahtiyarlardandır. Kabr-i şerifi ,Eğrikapı kandilli türbe sokaktadır. Kabri müstakil türbe içindedir.

Türbenin penceresinde şu kitabe ulunur;

Ashab-ı güzinde Abdullah El-hudri

Radıyallahü anh. Sene: 46 tarih-i hicret

Kabri başındaki levhada da şu yazar ;

Görüp ol cüvr-ü kadri

Bulan sonra şerf-i kadri

Hafi Abdullahil Hudri

Şefaate ir gör bizi

Kaynak ; İstanbul ve Anadolu evliyaları ; Pamuk yayınları

Lohusa Hatun

 

İstanbul Kasımpaşa’da ; Şişhaneden Kasımpaşa ya doğru inerken Şişli Dolmuş duraklarının hemen karşısı. Metroyagelecekler için Şişhane metro durağından indikten sonra Kasımpaşa ya doğru devam ediyoruz. Şişli Dolmuş duraklarının karşısı

Güzel İstanbulumuzun kadın evliyalarından birisi de Lohusa Sultandır. Lohusa Hatun çocuk sahibi olamadan vefat eden padişah kızıdır. Çocuğu olmayan kadınlar ona gelir, adakta bulunur ve hemen dilekleri yerine gelir. İstanbul’da zahiri ulemalarla, batıni ulemalar her zaman vardır. İşte sesi ile, sohbeti ile herkesi büyüleyen, aynı zamanda iç ve dış güzelliği dillere destan insan güzeli bir hoca varmış. Her genç gibi zamanının padişahın kızı da bu genç hocaya aşık olmuş, genç imam da onu sevmiş.

Yusuf güzeli imama bir hal olmuş, ne sohbet ediyor, ne de insanlara karışıyor. Annesi onun bu haline çok üzülüyormuş. Oğluna, derdini anlatmasını istemiş. O da: ‘’Benim derdim saraydadır. Eğer derdime çare bulmak istersen, Padişaha git kızını bana iste. Ben O’nun kızını bu vaazımda gördüm. İkimiz de birbirimizi seviyoruz’’ demiş.

Ama bu, korka korka saraya gitmiş. Oğlunun arzusunu padişaha iletmiş. Padişah pek öfkelenmiş: «Ne haddini bilmez adammış bu hoca» diye haykırmış. Ancak ana çok ısrar etmiş. Padişah da: «Kırk katır yükü altın getirsin vereyim» demiş. Ana bu isteği oğluna söyleyince, insan güzeli imam hemen yerinden kalkmış ve doğru bahçeye gitmiş, bahçenin toprağını kırk katıra yükleyerek saraya götürmüş, açılan torbaların içinden çil çil altınlar çıkmış.

Padişah da: «Kırk katır yükü altın getirsin vereyim» demiş. Ana bu isteği oğluna söyleyince, insan güzeli imam hemen yerinden kalkmış ve doğru bahçeye gitmiş, bahçenin toprağını kırk katıra yükleyerek saraya götürmüş, açılan torbaların içinden çil çil altınlar çıkmış.

Padişah bunun üzerine kızını vermek zorunda kalmış, kalmış ama: Beni kalbimden yaraladın, ben bu evlenmeye asla razı değilim. Evlat acısı çektirdin. Hak Celle de sana çektirsin diye beddua etmiş ve bu beddua tutacak ki yıllarca çocukları olmamış.

Bir gün Hacca gidip Ka’be’de yapılan duaların kabul olunacağı inancı ile orada Allah Teala Hazretlerine yalvarmaya karar vermişler. Ancak Lohusa Sultan yolda hastalanmış ve hamile olduğu anlaşılmış. Sevinç gözyaşları ile geri dönmüşler. Bu hastalıktan kurtulamıyarak birkaç gün içinde vefat etmiş. Şimdiki Şişhane’de türbesine defnedilmiş.

Zaman zaman hanımın türbesini ziyaret eden Hoca Efendi türbenin içinden bir bebek sesi duyar. Bunun üzerine kabri açmaya başlar. Genç hanımın cesedi sanki canlı, hiç bozulmamış, bir de göğsüne ağzını koymuş minicik bir bebek. İşte Lohusa Sultan bu…

Turabi Baba (k.s.)

İstanbul Kasımpaşa’da , Kuzey deniz saha komutanlığı ve Cezayirli Gazi Hasan paşa Okulunun karşısı . Turabi Baba Kütüphanesinin bahçesinde.

Beyoğlu, Camii Kebir Mahallesi Turabi Baba Sokağı’nda bulunmaktadır. Türbe, 19. yüzyıla tarihlenmek­tedir. Mimarı bilinmemektedir. Kitabesi yoktur. Tersane -i Amire’de çalışan Kadiri şeyhi Mehmed Turabi Efendi’ye ait­tir. Kasımpaşa’da bir tekke yaptıran şeyh vefat edince, tekkenin yanına türbesi inşa edilmiştir. Tamamen ortadan kalkmış olan tekkenin yanındaki türbe özgün hali korunmasa da günümüze ulaşmıştır.

Dikdörtgen planlı yapının çatısı düzdür. Dışındaki tuğla örgü, yapıya özgün bir hava katmaktadır. Haliç’e bakan cephenin ortasında bir çeşme vardır. Çeşmenin sağında ve so­lunda yuvarlak kemerli üçer pencere açılmıştır. Çeşmenin üze­rindeki kitabe 1889’da türbeyi tamir ettiren amiral Şükrü Paşa tarafından konulmuştur. Tavan eski gemi direkleri üzerinde durmaktadır. Tavan kısmında tersaneden çıkma demir rayları vardır. Turabi Baba’nın kabrini ahşap bir şebeke çevrelemek­tedir. Türbedeki tek mermer mezarda Mustafa Ağa med­fundur. Mezar taşında şu satırlar okunmaktadır:

Mimar-ı Musfafa idi bu karhanenin
Ziba kadırga yapmadan gayet olup seri
Mevla yoluna itdiği hizmet kabul olup
Daim cihanda melkenin ide Hak refi
Tarihini tazarru ile didi Haşimi
Ukbada Mustafa’ya Muhammed ola şefi

Türbede on üçü kişi medfundur. Altısının kimliği bilinmemektedir. Turabi Baba dışında türbede, ondan sonra gelen şeyhlerden Ahmed Efendi el Kadiri, Seyyid Halil Kadiri, Ali Kuzu el Kadiri, Hasan Rıza el Kadiri, Ali Rıza Efendi ve Kadırga mimarı Mustafa Ağa yatmaktadır.

2011 yılında başlanan  restorasyonu bitmiştir.

Kaynak ; İstanbul’un 100 Türbesi , Celil Civan , İBB Yayınları . 

Bulut Dede

Adana – Seyhan ‘da Sarı Yakup Mahalesinde yer alan Kunduracılar çarşısının içerisinde yer alır.

Bulut Dede Ziyareti, Adana’nın Ali Dede Mahallesi’nde Ayakkabıcılar Çarşısı içindedir. Şehrin merkezinde olmasına rağmen bakımsız bir durumdadır. Bakıcısı yoktur, türbenin küçük bir avlusu, bu avluya bakan küçük bir odada da Bulut Dede’nin sandukası vardır. Türbenin bahçesinde bir adak ağacı vardır, yeşil ve beyaz bezler bağlanır. Bulut Dede Türbesi’nin kimin tarafından yaptırıldığı bilinmiyor. Kaynak kişiler türbenin bulunduğu yere nur indiğini bu nedenle buraya türbe yapıldığını söylüyorlar. Kaynak kişiler nurun yere bulut şeklinde indiğini anlatıyorlar. Bulut Dede’ye ziyaretçiler cuma günü gelmektedir. Yağmur yağdırma, rahatsızlıklardan kurtulma, iş bulma, çocuk sahibi olma için de adak adanır. Dilek gerçekleşirse yiyecek dağıtılır.

Hayatı hakkında bir bilgimiz yoktur. Diğer bir kaynak kişi Bulut Dede’nin Adana’da yaşamış yedi ulu kardeşten biri olduğunu söylüyor. Bunları Cabbar Dede, Çoban Dede, Sadık Dede, Bulut Dede, Ali Dede, Yoğurt Dede, Tosun Dede olarak sıralıyor. Babası Bulut Dede‘yi bir çiftçiye tutma olarak vermiş, sağlığında gölge yapsın diye üstünde bir bulut gezermiş.

Bulut Dede Türbesi‘ne hem dilek tutma hem de yağmur yağdırma için gidilir. Özellikle perşembe gecesi gidilir. Kurban adanır, helva ve yiyecek dağıtılır. Bulut Dede’nin ağası Bulut Dede‘nin ulu biri olduğunu anlayıp bahçeye türbesini yaptırmış. Yağmur duası için Bulut Dede ziyaretine gidilir. Bulut Dede‘nin mezarında Nasr Duası okunur. Ağaçlara oyuncak salıncaklar yapılarak, bu salıncaklarda oyuncak bebekler sallanır. Bebekler sallanırken şu sözler tekrarlanır.

Allahım bize rızkımızı ver
Yağmur yağdır
Bize sulu sulu yağmuru
Vermekten eksik olma

Yağmur duasına katılanlar “Biz buraya geldik sığındık, sen bizim dileklerimizi Allah’tan iste” derler. Türbede Bulut Dede’nin külahı ve teşbihi vardır. 260 yıl önce yaşadığına inanılır.

Kaynak ; Adana Yağmur Yağdırma Törenlerinde ‘’ Boğa Dede – Bulut Dede ve Tosun Dede Kültü , Doç. Dr. Erman Artun

 

Çoban Dede

Adana – Çukurova ilçesinde Turgut Özal Bulvarının arka tarafında yer alır.

Çukurova velilerinden Kütüklü köyü yakınlarında kabri bulunan Abdülcabbar dede’nin kardeşi olarak bilinmektedir. Dördüncü Murat Han Bağdat seferine giderken 1638 yılında Misis’e bağlı Havraniye köyünde konaklamış ve Abdülcabbar dede ile görüşerek bir müddet sohbet edip duasını almıştır.

Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Çoban dede’nin 17.yy. da yaşadığı tahmin edilmektedir. O tarihlerde şimdiki Seyhan barajının bulunduğu araziye hakim bir tepede mezarı bulunan Çoban Dede’nin veli bir zat olduğu barajın yapıldığı yıllarda anlaşılmıştır.

Yıllar önce şu an Çoban Dede’nin kabrinin bulunduğu alan çalılık bir araziden ibaretmiş. Oradaki çakılları almak için harfiyat çalışmasına başlanınca, dozerin kepçesi kabrin olduğu kısımda kırılmış bu defalarca tekrarlanmasına rağmen bir türlü sonuca ulaşılamamış.Bu harikulade olaylar burada yatan zatın velilerden olduğuna delil sayılarak kabrin üzerine türbe yapılmıştır.

Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığının çalışmaları ile türbe ve etrafı düzenlenmiş, ziyarete gelen insanlarımızın ibadetlerini yapabilmeleri için abdesthane ve mescid yaptırılmıştır.

Hz. Abdullah El – Ensari (r.a.)

İstanbul – Eyüp ‘de ; Sultan çeşmesi sokağı ile Püsküllü caddenin kesiştiği yerdedir.Sultan çeşme sokağı no :92 .Hoca kasım Günani Camiinin 200 metre Eyüp e doğru aşağısı.

Nisbesinden anlaşıldığı üzere Medinelidir.Hasan- Hüseyin kardeşlerin şehid düştüğü kuşatmada şehid olduğuna dair bir rivayet vardır.

Kabri şerifi ; Eyüp de Sultançesmesi sokaktadır. Kabrinin bulunduğu bu yerde başka kabirlerde mevcut olup kimlere ait olduğu bilnmemektedir. Üç tarafı evlerle çevrili olan kabir, batı tarafından açılan küçük bir kapıdan ve ön cepheden ziyaret edilebilmektedir. Yüce Allah ondan ve tüm arkdaşlarından razı olsun

Yakın Ziyaret edilebilecek Yerler ;

1- Hz. Cafer Bin Abdullah el-Ensari (r.a.) ; Hoca Kasım Günani camii
2-Hz. Hasan Hüseyin Kardeşler (r.a.) ; Hoca Kasım Günani camii karşı sokağı
3-Hz. Hüsam Bin Abdullah El-Ensari (r.a.)

Kaynaklar :

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.

Hz. Abdurrahman-ı Şami (r.a.)

İstanbul – Sultan Ahmet’te Hürrem sultan Hamamı arkasında ; Tevfikhane sokağı ile kabasakal sokağının kesiştiği yerde.

 

Eyüp sultan hz’nin sancaktarlarındandır.Bir rivayete göre Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) kayınpederidir.İstanbul kuşatması sırasında şehid olduğu rivayet edilmektedir.

Kabrinin sur içerisinde ve Sultanahmet civarında olması bazı tereddütlere sebep olmuşsa da esasen Sahabe-i kiram’dan bazılarının imparatorun izni ve yapılan anlaşmalarla sur içine girebildikleri ve bunlardan bazılarının anlaşmanın hilafına saldırıya uğrayarak şehid edildikleri bilinmketedir.Bu sebepledir ki sur içinde vefat eden sahabilerin akibetinin bu şekilde olması ihtimali yüksektir.

Türbesi Sultan I. Abdulmecit Han tarafından tamir ettirilmiş ve kendi vakfına tescil ettirilmiştir.

Türbe kapısı üzerinde ”Mihamnadar-ı Hazret-i Peygamber-i Hazret-i Halid’in Alemdarı Abdurrahman-ı Şami hazretlerinin meşhed-i alileridir. Muharrem sene 1302 İzzet ” yazılı bir kitabe vardır.

Yakında Ziyaret Edilebilecek Yerler ;

1- Sultan Abdulhamit Han – Çağaloğlu
2- Hasan Ünsi (k.s.) – Gülhane tramway durağının arkasında

Kaynaklar :

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.

Hz. Hasan ve Hüseyin Kardeşler (r.a.)

Hoca Kasım Günani camii’nin bahçe kapısının karşısındaki Hasan -hüseyin yokuşu üzerinde

Kabirleri; Edirnekapı, Salmatomruk, Paşahamam Caddesi, Hasan-Hüseyin yokuşunda, yolun sağındadır. Hasan ve Hüseyin kardeşlerin Hazret-i Eyyüb’e imamlık etmiş oldukları ifade edilmektedir. Bu konuda Ayvansaraylı Hüseyin Efendi şunları bildiriyor:

‘’Bir çok arkadaşları ile İstanbul’a gelmişler ve şehre girmeye muvaffak olarak daha sonra şehid düşmüşlerdir. Sultanhamamı mukabilinde onların ismi ile anılan yokuşun aşağısında Hoca Kasım Günani mihrabı önünde biraderi Hüseyin medfundur ki, Hazret-i Halid’in hadimlerinden olmak üzere maruflar ve cümlesi ziyaretgah-ı ehl-i hulus olmak üzere mevsuflardır.’’

Hasan ve Hüseyin kardeşlerin kabirleri bugün oldukça bakımsız bir haldedir. Evvelce burada bir türbe varmış, komşuların ifadelerine göre türbe zamanla yıkılmış.

Bunlar iki ayrı kabirdir ki, kabirlerin içinde ve etrafında ulu ağaçlar vardır. Geceleri yakmak üzere kandilikler bulunur. Hasan Hüseyin yokuşu üzerinde ahşap bir kapı ve ufak bir pencere vardır. Evvelce burası büyük bir dergah iken, bugün harab bir vaziyettedir. Haklarında söylenen şu kıt’aları meşhurdur :

Es’ad bera-î feyz dal oldu çıktı tarih

Oldu Hasan Hüseyin meşhedleri meşîd 1250- (1834)

Ayrıca Hasan Hüseyin Hazretleri hakkında şu beyit yazılmıştır:

Sultanhamamında kabreyn
İmam-ı Halid olan ahaveyn
Tabiînden Hasan Hüseyin
Şefaate ir gör bizi.

Ziyaret edilebilecek Yakın yerler ;
1- Kasım Günani camiinde ; Hz. Cafer Bin Abdulah El- Ensari hz.
2- Kasım Günani camiinden Eyüp doğru 100 metre aşağıda Abdullah El- Ensari hz ‘i.
3- Kasım Günani camiinden Edirne kapıya doğru 200 metre yukarıda Hz. Hüsam Bin Abdullah El- ensari hz.

Kaynaklar :

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.

Hz. Şube (r.a.)

İstanbul – Eyüp – Eğrikapı da Şişhane caddesi no :36

Tabiin’den mi yoksa sahabe den mi olduğu hakkında ihtilaf vardır.

Bir rivayete göre ; Bizans imparatoruyla yapılan bir anlaşma ile İstanbul’a girmelerine müsaade edilen sahabilerin şehri gezip Ayasofya’da namaz kıldıkları ve sonra şehirden çıkacakları sırada Bizanslı askerler tarafından saldırıya uğrayıp şehid düştükleri rivayet edilir ki bu sahabiler arasında Hz.Şu’be (r.a.) da varmış.

Hadikatül Cevami’de de şöyle yazıyor ;Hz. Şu’be’nin kabri eğrikabı semtinde Avcı Mehmet bey Mahallesinin Şişhane sokağındaki mescidin karşısında bulunan mektebin avlusundadır. Bu türbeyi tersane emini Mustafa efendi tamir ettirmiştir.Hazret-i Şu’be Tabiindendir.hz sube 3

Bununla beraber İbni Hacer askalani ”el-İsabe Fi Temyiz-is Sahabe”adındaki eserde Şu2be adında iki zatın varlığından söz ediliyor (C.2 s162-166)

– Şu’be İbni Tevem ..Hz. Ömer(r.a.) devrinde doğmuş olup tabiindendir.Nerede ne zamn öldüğü belli değildir.

– Şu’be İbni Tahim ibni Umeyr et-Tahevi.. Ölüm tarihi ve nerede gerçek hayatının geçtiği belli değildir. sahabedendir.

Herşeyin doğrusunu Cenab-ı Allah bilir.

Hz. Şu’be’nin Kabri şerifi 18. yy sonlarında tersane amiri Emini Mustafa Efendi tarafından tamir edilmiştir.

Kitabesi şöyledir ;

”Haze’l-merkadü’ş-şerif min Ashabi’l-Kiram Şu’be radiyallahu Teala anh ve nefe’anallalu bi-şefaatihi sene Hicret-i 46”

İki tarafında bulunan niyaz pencerelerinin üzerinde iki ayrı kitabede şunlar yazar ;

”Şefaat eylesin dersen Resulu

Ziyaret eyle Ashab-ı suru”hz sube 4

Kaynaklar;

İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı

İstanbul ve Anadolu evliyaları ,M. Necati Bursalı ; Şifa yay

11