Bursa – Mudanya’da Hasan Bey camii yanında
…
Evliya, Sahabe, Peygamber Kabirleri
Evliya ve Sahabe
Bursa – Mudanya’da Hasan Bey camii yanında
…
Bursa – İznik’de Yakup Çelebi camii yanında
…
Bursa – İnegöl – İshak paşa camii yanında
…..
Bursa – Pınarbaşı Kabristanının giriş kapısının karşısındaki Mevlevihane kabristanında
…….
Bursa – Kestel’deki Vani Mehmet Efendi camii içerisinde
Vani Mehmet Efendi , IV. Mehmet zamanında ” Hünkar Şeyhi ” şanıyla büyük nüfus kazanan bir din ve devlet adamıdır. Peygamber Efendimizin soyundan olup, seyyiddir. Aslen Van’ın Hoşap ( Güzelsu ) kasabasındandır. Vani denmesinin sebebi Van’lı olmasından ileri gelir. Boğaziçindeki Vaniköy semti adını Vani Mehmet Efendi’den almıştır.
Vani Mehmet Efendi ilk eğitimini Van’da gördü. Doğunun belli başlı ilim merkezlerini dolaştı. Gence , Karabağ ve Tebriz gibi bazı beldelerde ilim tahsil etti. Daha çok tefsir , hadis, fıkıh ve tarih bilgileri üzerinde çalışan , edebiyat ve belgatta yükselen Mehmet Efendi, daha sonra Erzurum’a yerleşti.
Bilgisi ve hitabetiyle, herkesin ve bilhassa Erzurum Beylerbeyi Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın da hayranlığını kazandı. Fazıl Ahmet Paşa İstanbul’a çağrılıp, sadrazam tayin edildikten sonra Vani Mehmet Efendi’yi İstanbul’a davet etti ve padişah IV. Mehmet’e tanıttı.
Saraya giren Vani Mehmet Efendi , Padişah tarafından çok sevildi ve Vani Mehmet Efendi’nin namı İstanbul’da duyulmaya başladı. Padişah tarafından çok sevilen Vani Mehmet Efendi, sarayda Padişaha vaaz ederdi. II. Mustafa Han’ın da hocası oldu.
Padişah hocası ” Hünkar Şeyhi ” olan, Vani Mehmet Efendi Yeni camii de ilk kürsü vaizi oldu. Kürsü vaizi olarak büyük şöhret kazandı ve bu sebeple ” Şeyh” diye anıldı. Şeyh ünavı burada tarikat büyüğü anlamında değil , alim , üstad anlamındadır.
Yüksek ikbalinin sağladığı imkanlarla hayır ve bayındırlık eserleri yaptırmaktan geri kalmamıştır. İstanbul’da Vaniköy’de ve Bursa’da Kestel’de birer cami yaptırmıştır. Pek çok talebe yetiştiren Vani Mehmet Efendi bir çok eserde kaleme almıştır.
Vani Mehmet Efendi , Medine kadılığı görevinde iken ”Sıhhai Cevheri ” isimli lugatı Türkçe’ye çevirmiştir. İmkan ve gayretiyle Kestel’de adına izafeten Vani mehmet camii şerifi, 1 hamam , 1 büyük Han , 6 dükkan ve bahçeler olarak büyük aşevi 7 hücreli ilim zaviyesi meydana getirmiştir.
Vani Mehmet Efendi Türk Milliyetçiliğinin ilk müjdecilerindendir. Dinimize sokulan hurafeler ve bozuk mezheplerle de mücadele etmiştir.
1682 yılında Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana’daki haçlı orduları karşısında yenildiğinde, Vani Mehmet Efendi Ordu Şeyhi idi. Ordu istanbul’a döndüğünde, Bursa yakınlarındaki kestel köyündeki çiftliğine yerleşti.
10 Ekim 1685 tarihinde Bursa’da Kestel köyü’nde vefat etti. Banisi olduğu camii’nin içerisine defnedildi.
Kabir Taşı ;
Sübhan Allah ( Sübhan Allah )
Kıdvet-u Ulema-il Amilin ( Bildikleri ile Amil alimlerin)
Zübde-tü Fazl-ül Kamilin ( Örneği, olgun Kimselerin Üstünlüklerinin Özü )
En- Natıku Bil Hak ( Hakkı Konuşan , Halka Vaaz Eden )
Ed Da-i ila Allah ( Allah’ın Dinine Çağıran )
El Mülteci İla Civarillah ( Allah’ın Teminat ve Yakınlığına sığınan )
Muhammed – Ül Vani
Revvaha Allahu Ruhahu
Fiyevm İl Cumuati
Es Salis ü Aşere
Min Zalike Adeti
El Münselikü Fi
Suhur i Sitte tin
ve Tisune Ve Elfün
1096 Yılı Zilkade Ayının
On üçüncü Cuma Günü
Bu Dünyadan Göç Eylemiştir.
Bursa – Oruçbey caddesindeki Türbesinde
Oruç Bey devlet adamı ve ünlü bir komutandır.Kara Ali’nin torunu, Kara Timurtaş Paşa’nın oğlu ve Umur Bey’in kardeşidir. Yıldırım Beyazid döneminde (1389-1403) komutanlık yapmış, Süleyman Çelebi tarafından da görevlendirilmiştir. Daha sonra Çelebi Mehmet’in hizmetine girerek , 1422 yılında ” Beylerbeyi” olmuş ve ardında II. Murad zamanında ” Vezirlik” görevine getirilmiştir.
Osmanlı devletinin fetret devrinden çıkarak yükseliş dönemine çıkışında oldukça önemli görevleri yerine getirmiştir. Özelikle Balkanlarda Osmanlının gelişip güçlenmesinde önemli roller üstlenmiştir. 1424 yılında Bursa’da vefat eden Oruç Bey, kardeşi Mahmud Çelebi tarafından ve Kapamalı Mektep olarak anılan mektebin avlusunda, diğer bir bilgiye göre ise kendi adına yaptırdığı mescidin avlusuna defnedilmiştir. Bugün türbesinin karşısında sadece kalıntıları kalmış olan eski Oruç Bey hamamı bulunmaktadır.
Türbede bulunan yekpare mermer kapaklı sandukanın Oruç bey’e ait olduğu söylenmektedir. Ortadaki mermer sanduka, Oruç Bey’in kardeşi Mahmud Bey’in Kızı Zeynep Hanım’a (v. 1510) aittir. Üçüncü mezar ise yine Oruç Bey’in ailesinden bir kişiye aittir.
Oruç Bey’in kabri ve yanındaki mezar taşları 2008 yılında Osmangazi belediyesi tarafından düzenlenerek türbe haline getirilmiştir.
Bursa -Alancık caddesi üzerinde Tramvay son durağının yanında
Kayhan Semti’nde, Yeni Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Ahmed Dai Camii arkasındadır. Mezarın çevresi parmaklıkla çevrilmiştir. Son dönemlerde yapıldığı anlaşılan mermer bir kitabede Pehlivan Dede yazısı vardır. Yeşile boyanmış bir metrelik duvarda mum yakmaya uygun küçük bir hücre de yapılmıştır. Ancak bu zatın kim olduğuna dair kaynaklarda henüz bilgiye rastlanmamıştır
Bursa – Molla Gürani mahallesindeki Güranlı Camii yanında
Halk arasında Güranlı türbesi olarak bilenen yapıda Seyyid Hüseyin Erzincani bin Seyyid Abdurrahim Efendi ile beraber 2 kabir daha vardır.
Hz. Peygamber’in soyundan gelen Seyyid Hüseyin Efendi , aslen Erzincanlı olup , Erzincan da ticaretle uğraşırken , Kanuni Sultan süleyman zamanında ailesiyle beraber Bursa’ya gelip yerleşmiştir. Hayatının geri kalanını Bursa’da yaşamış ve yaptığı vakıflarla Bursa’nın gelişimine katkı da bulunmuştur. 1595’te vefat eden Seyyid Hüseyin Efendi , Yeşil Türbe adıyla da bilinen ve kendisinin inşa ettirdiği mescidin yanında yer alan türbesine gömülmüştür. Mescidin üzeri kırma çatı ile örtülü olup, minaresi ve son cemaat yeri bulunmamaktadır.
Bursa – Gökdere Bulvarı ile İncirlik caddesinin kesişiminde
Asıl adı Göbekçi İzzet Baba olup, halk arasında Göbek attıran Dede olarak bilinir. Yaşadığı tarih kesin olarak bilinmemektedir. Eskiden Türbe civarında Gökdere boyunda değirmenler varmış. Bu değirmenler Gökdere boğazından gelen su ile çalışırmış. Civardan değirmene hayvan yükü ile tahıllar getirilip öğütüp yine hayvanlara yüklenip giderlermiş. Hayvanlara yükleme yaparken, bazılarının göbeği kaçar ve o anda kıvranıp dururlarmış. İşte o zaman kapan kaçan göbekleri yerine getiren, Göbekçi İzzet Baba’ymış ve verilen bahşişlerle geçimini sağlarmış. Bazende evinde otura otura dalak bağlayan kadın – erkek kim olursa doğru ona gelirmiş. O da çatal bi değnek yaparak o dalağın üzerine koyar sıkıca bağladıktan sonra ” şimdi 5-10 defa hopla bol bol göbek at ki dalak çabuk erisin ” dermiş. Aynı şeyi yapan kimsenin dalakları erir gidermiş. Bu sebepten dolayı Göbekçi İzzet Baba’ya ” Göbek Attıran Dede” lakabı verilmiş. Zamanla bu bir adak haline gelmiş ve ”şu işim olursa göbek attıran dedeye on göbek atacağım ” denmiş, olunca da gelip göbek atarlarmış. …
Bursa – Kemal Bengü caddesi üzerinde
Yıldırım Bayezid döneminde Buhara’dan Bursa’ya gelerek 14. yüzyıl sonlarında Acem Reis mahallesindeki Ali Mest zaviyesini ettiren tarikat ehlidir. Ali Mest Edhemi , İbrahim Edhem yolundan gittiği için kendisine ” Edhemi” denilmiştir. Allah aşkıyla sarhoş ve şaşkın helde gezdiğinden kendisine ” Ali Mest Sultan” da derlermiş. ” Ali Mest ” ismi zamanla ” Elmas” a dönüşmüş ve halk arasında ” Elmas Dede” olarak tanınmıştır. Günümüzdeki ” Elmasbahçeler” mahalle isminin, Ali Mest’in isminden geldiği düşünülmektedir.
Çok sayıda öğrenci yetiştirdiği ve pek çok kişiyi aydınlattığı söylenmektedir. Çelebi Mehmet döneminde(1413-1421) vefat etmiş ve zaviye civarındaki türbesine defnedilmiştir.
Tekke zamanla yok olmuştur. Ahşap olduğu bilinen türbe de zamanla yok olarak sadece mezarlar kalmıştır. Günümüze gelen haziresinde ise iki tane beyaz mermerden yapılmış, üstü açık mezar mevcuttur ve bir tanesinin Elmas dede adına olduğu düşünülmektedir. Elmas Dede’ye ait olduğu düşünülen mezarda mezar taşı yoktur, sadece bir başlık bulunmaktadır.
Diğer mezar taşının üzerinde yazan Mahmud Bin Mehmed isminden ise Acem Reis camiini yaptıran Bedreddin Mahmud’a ait olduğu düşünülmektedir.