Tepecikli Şeyh Mehmet Baba

Elazığ – Palu’da ilçeye 23 km mesafede bulunan Baltaşı köyünde yüksekçe bir tepede

Nakşî ve Kadiri meşayıhından Ömer Hüdayi Baba’nın halifelerinden Kadiri tarikatına mensup Dereboğazlı Hamza Baba’nın halifesidir e

Tepecikli Şeyh Mehmet Baba, Maden’in Tepecik köyünden göçerek eski ismi Nacaran olan Baltaşı köyüne yerleşir. Mehmet Baba Kadiri şeyhi olup Güntaşı (Kövenk) köyünde medfun bulunan Nakşî ve Kadiri meşayıhından Ömer Hüdayi Baba’nın halifelerinden Kadiri tarikatına mensup Dereboğazlı Hamza Baba’nın halifesidir.

Anlatıldığına göre, Mehmet Baba ölüm döşeğinde iken, “Öldüğüm vakit bir köseği getirip baş ucuma dikin. Şayet köseği göverirse gelir beni ziyaret edersiniz. Eğer köseği gövermezse beni sakın ziyaret etmeyin” diye vasiyet eder. Mehmet Baba vefat ettiği vakit yaptığı vasiyet yerine getirilir. Baş ucuna diktikleri köseği bir süre sonra göverir. Ondan sonra da mezarını ziyaret etmeye başlarlar. Bir başka rivayete göre de, Tepecikli Mehmet Baba, bir gün dergâhında otururken bir köyü eşkıyaların bastığını kalp gözü ile görür. Hemen müritlerinden birisi ile bir mendilin arasında biraz yiyecek gönderir. Mürit mendili götürür ve eşkıyaların liderinin önüne koyar. Mendili açan eşkıya başının gözlerine mendilin içinde değişik çeşitte yemeklerin sıcak sıcak buharlaştığını görünce şaşırır ve hemen yola düşer. Tepecikli Mehmet Baba’ya gelerek mürid olur ve tövbe ederek eşkıyalıktan vazgeçer.

Tepecikli Mehmet Baba’nın türbesi ilçeye 23 km. mesafede bulunan Baltaşı Köyü’nün güneyinde yüksekçe bir tepede yer alır. Türbede makam bölümü ile beraber iki bölüm daha bulunmaktadır. Bir bölümde oğlu Mahmut Efendi’nin kabri yer alıp diğer bölüm mescit ve misafirhane olarak kullanılmaktadır. Türbe alanında elektrik ve su bulunmaktadır.

Mehmet Baba’nın türbesi her türlü hastalıktan şifa bulmak amacıyla ziyaret edildiği gibi daha çok psikolojik, akıl ve ruh hastaları tarafından ziyaret edilmektedir. Ziyarete gelen hastaların bir kısmı şifa bulmak amacıyla burada bir süre bekletilir veya bir gün yatıya bırakılır. Bunun yanında çocuğu olmayan kadınlar, kısmeti kapalı olan gençler, işsiz olan kişiler gibi çeşitli amaç ve maksatlar doğrultusunda buraya rağbet edilmektedir. Ziyaret sonucunda çocuğu olan kişiler çocukları şayet erkek olursa adını “Muhammed” koymaktadırlar. Amaç ve maksatlarına ulaşanlar eğer adak dilemişlerse adağını buraya getirip kesmekte etli pilav yaparak ikram etmektedirler.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Gözerekli Molla Muhammed Efendi

 

Elazığ – Karakoçan’a bağlı eski Sarıcan Mahallesinde mezarlıkların biraz ilerisinde, dağ yamacında türbesi bulunur

Kadiri Şeyhi Haydar Baba’nın halifesi

Gözerekli Molla Muhammed Efendi 1890 yılında Karakoçan’ın 1994’te belde olan ve ilçeye 18 km. mesafede bulunan Sarıcan köyünde dünyaya gelir. İlk tahsilini Palu’nun Mirahmed köyünde yapar. Daha sonra Kovman şeyhi Molla Mustafa’dan Molla Cami kitabına kadar ders okur. Nakşî tarikatıyla yine hocası Molla Mustafa vasıtasıyla tanışır. Daha fazla eğitim almak için Lice’ye gider ve Liceli Seyda Molla Muhammed’in Şerh-u Şemsi (Mantık) kitabına kadar okur. Hocası vefat edince talebelerini dağıtmayıp kendisi okutmaya başlar. Buradan da ayrılıp Silvan’a geçer ve Molla Küçük Hüseyin’den ilmini tamamlayarak icazetini alır. Sonra da kendi memleketine döner ve bu bölgede bir süre imamlık yapar.

Gözerekli Ali Ağa’nın kızı Ayşe Hanımla evlenerek bu bölgeye yerleşir. 1928 yılında Konya Aksaray’da zorunlu ikamete tabi tutulur. Aksaray’da birkaç yıl kaldıktan sonra dönüşüne izin verilir. Memleketine dönen Molla Muhammed, vefatına kadar hem hayvancıkla uğraşır hem de öğrenci yetiştirir. 1940 yıllarının başında Palu’da Haydar Baba (1906-1979) ile tanışması neticesinde Kadiri tarikatına intisap eder. Bazen Haydar Baba ile bazen de öğrencileriyle köy köy dolaşarak irşat eder. Ruhunda esen coşkuyu şiirleriyle yazıya döker. Şiirleri yanı sıra bir de Arapça kitabı vardır. Öğrencisi olan Molla Bahri Tunç onun için şunları söyler: “Hocamız çok tevazu sahibi ve ahlak-ı hamide sahibiydi. İlmi kariyeri çok yüksek, hitabeti ve ikna kabiliyeti çok fazlaydı. Onun bulunduğu mecliste ilim adamları konuşmaya cesaret edemezlerdi. Yanında doğru dürüst kitap bulundurmaz, fakat vermiş olduğu fetvaların ne kadar isabetli olduğunu şimdi o fetvalarla karşılaşınca daha iyi anlıyorum. Hocamız bizlere “Oğlum, ben çok zeki biri değildim. Fakat çok çalıştım ve başardım. Kışın samanlıkta üşümemek için boğazıma kadar samanlıklara gömülüyor ve ders çalışıyordum. Bu şekilde tam on sekiz kitabı baştan sona ezberledim”, demişti.”

Gözerekli Molla Muhammed Efendi 1955 yılında Sarıcan’la Yığ arasında tipiye tutulur ve boğularak vefat eder. Gözerekli Molla Muhammed’in Karakoçan’a bağlı eski Sarıcan Mahallesinde mezarlıkların biraz ilerisinde, dağ yamacında türbesi bulunur. Tek kubbeli ve herhangi bir mimari özelliği bulunmayan türbe, sadece kabrin bulunduğu makam bölümünden oluşmaktadır. Kabir taşında Arapça “Ahmed oğlu Molla Muhammed’in ruhuna fatiha 5.6.1954” yazılıdır.

Kabri haftanın her günü ziyaret edilmektedir. Bölgede iklim şartları sert olduğu için bu ziyaretler daha çok bahar ve yaz mevsiminde gerçekleşir. Ziyarete özellikle felçli hastalar, akli dengesi bozulanlar ve sinir hastaları getirilmektedir. Gelenler burada Kur’an okumakta, dua etmekte ve Allah’tan şifa dilemektedirler. Ayrıca ziyarete ailevi sıkıntısı bulunanlar, geçim sıkıntısı çekenler, günlük hayatın zor şartları altında bunalanlar da gelmekte, bu sıkıntılarından kurtulmak için Allah’a dua etmektedirler. Amaç ve maksatlarına ulaşan ziyaretçiler ise buraya tekrar gelmekte, kurban kesip tasadduk etmektedirler.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Şeyh Haydar Baba

 

Şeyh Haydar Baba’nın (1906-1979) türbesi Elazığ merkez Asri Mezarlığı’nda yer almaktadır.

Haydar Baba Palu’da dünyaya gelmiştir. Haydar Baba’nın ataları Hz. Hüseyin’e dayanmakta olup seyyiddirler. Dedesi Abbas Efendi’nin ailesi Bağdat’tan gelip Maden’e yerleşir. Anlatıldığına göre, Osmanlı Devleti’nin tavsiyesi ile Seyyidler Anadolu’ya getirilip o yörenin eğitimi ve yöneticiliği o insanlara verilirmiş. Haydar Baba’nın dedeleri de o amaç için Bağdat’tan getirilmiş, Maden’in zaman zaman yöneticiliği ile görevlendirilmiştir.

Haydar Baba’nın babası Cemil Efendi, Şeyh Ali Sebti’nin oğlu olan Mahmut Feyzi Efendi vasıtasıyla Nakşibendî tarikatına müntesiptir. Katıldığı ilim ve zikir meclislerine oğlu Haydar Baba’yı da götürür. Altı yedi yaşlarında annesini kaybeden Haydar Baba 10 yaşına gelince babası hastalanır. Hastalığı süresince gücünün üstünde hizmet eden Haydar Baba velisinin büyük dualarını alır. Babası vefat edince ablası Leyla Hanımın yanında kalır ve eniştesinin berber dükkânında çıraklık yapar. Bu arada Haydar Baba Cemşidiye Medresesi’nde Molla Selim Hoca’dan ders alır ve eğitimini tamamlar.

Osmanlıca ve Arapça’yı da iyi bilen Haydar Baba’nın Kur’an okuma ve tecvit ilmine vukufiyeti vardır. Haydar Baba aynı zamanda Rüştiye mezunudur. 17 yaşına geldiğinde kendine bir mürşid-i kâmil aramaya başlar. Bunun sonucunda Palu’nun Sağuna köyünde Kasım Hoca’nın oğlu Kadiri şeyhi Hacı Muhammed Baba’dan tarikat alır. Ticaret hayatına bir arkadaşıyla ortaklaşa berber dükkanı açarak başlar. 18 yaşlarında ilk evliliğini yapar ve Kiliban köyünden Yusuf Ağa’nın kızı Hatun’la evlenir. Bu evlilikten kızı Hayriye Hanım dünyaya gelir. Bu arada evinin bir odasını çilehane yapıp burada ibadet, riyazet ve ilimle meşgul olur. 1925 yılında dönemin şartları münasebetiyle Palu’nun ileri gelenleriyle beraber tutuklanır, fakat mahkeme sonucu beraat eder. Eskişehir’e sürgün edilene kadar iş hayatı devam eder.

Haydar Baba 1945 Yılında Kürüm köyü ile Habap köyü arasında Palu kaymakamı ile karşılaşır. Başında şapkası olmadığı için Habap köyüne götürülüp ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır. Bir hafta sonra iş yerinden alınarak tutuklanır. Evinde buldukları icazetname, şeyhi Hacı Baba’nın hediye ettiği taç ve abası suç unsuru kabul edilerek Eskişehir ili Seyitgazi ilçesi Kırka nahiyesine sürgün edilir. Sürgün hayatının vermiş olduğu üzüntü neticesinde, eşi Edebiye hanım felç olur ve kısa bir süre sonra vefat eder. Sürgün hayatı iki yıl kadar sürmüştür. Kırka nahiyesinde Muhammet Hoca ve ekmek pişiren bir kadın gördükleri rüyalarında, Askeri bir birlik tarafından korunan, kalabalık bir cemaat Kırka nahiyesine gelir. Birliğin başında bulunan komutan kendilerine şöyle der. “Ben Abdulkadiri Geylaniyim. Buraya getirdiğimiz bu halifemin bütün ihtiyacını siz karşılayacaksınız.” Hoca efendi sabahleyin çarşıya çıkınca ev halkıyla birlikte sürgün edilip gelen ve nahiyenin girişinde bekçi kulübesine yerleştirilen birinden bahsedildiğini duyar. Hemen bekçi kulübesine gider ve rüyada gördüğü zatla karşılaşır. Hoca efendi, Haydar Babanın dışarıdaki işleriyle, ekmekçi kadın ise hanımının ev işlerinde yardım ederler. 1946 seçimlerinden sonra Palu’ya dönüşüne izin verilir.

Haydar Baba Sağuna köyünde şeyhi Hacı Baba’nın yanına giderek on günlük ilk itikâfına oturur. Haydar Baba, bu itikâfta iken bir rüya görür. Rüyasında Dörtyol kavşağında başının üzerinde içli köfte dolu bir sepetle beklediğini ve gelen geçenin bu köfteden aldığını görür. Şeyhi Hacı Baba bu rüyayı “ İçli köfte tarikattır, sen bu yolda çok faydalı olacaksın.” diyerek yorumlar. İtikâfını kırk güne tamamlamak ister. Fakat şeyh kendisinin bu çileye oturmadığını söyler ve “bir yıl sonra beraber oturalım”, diyerek erteler. Daha sonra yine gördüğü bir rüya üzerine köyden gelenlere şeyhinin durumunu sorar. Hasta olduğunu öğrenince hemen Sağuna köyüne gider. Şeyhi verdiği icazetle kendisinden sonra bu görevi yürütmesini ister. Haydar Baba şeyhinin vefatından sonra Sağuna camisinde Tarhanalı Sofu Cuma ve şeyhinin oğlu Ömer Efendi ile itikâfa otururlar. Yaptığı bu itikâflara rağmen kalbindeki vesvese devam eder. Yaşı da genç olduğu için kendine bir mürşid aramaya devam eder. Bunun üzerine Tepecüklü Mehmet Baba’dan izin alarak bir itikâfa daha oturur. Bu itikâf için, “Mehmet Baba, itikâf boyunca bize manen çok sahip oldu. Bu itikâfla zikrin lezzeti kalbime yerleşti”, der. Bu arada şeyhinin vefatından önce oturmak istediği kırk günlük çileye genç yaşta olduğu için tecrübesinden emin olduğu Hacı Cuma Hoca’nın gözetiminde oturmak ister. Mirmehmet Köyü’ne giderek bu isteğini belirtir ve kendisine yardımcı olmasını ister Hacı Cuma Hoca istihare sonucunda evinin altındaki samanlıkta Haydar Baba’yı çileye oturtur. Bu arada Hacı Cuma Hoca’nın Nakşî tarikatı teklifini kabul eder. Yaşlı olan Hacı Cuma Hoca birkaç günde bir Haydar Baba’nın yanına gelerek durumunu sorar. Haydar Baba çileye Nakşî şeyhinin gözetiminde oturduğu halde, çile perdesini Kadiri pirlerin beklediğini görür. Çilenin otuzuncu gününde dönemin siyasi şartları münasebetiyle Hacı Cuma Hoca, Haydar Baba’nın çilesini bitirir ve geri kalan kısmı için, “Evine git, on gün daha oturduktan sonra çileden çık. Senin çilen tamamdır”, der. Fakat Haydar Baba, “çilem bozuldu”, diye kırk gün daha oturur. Böylece çilesini yetmiş günde tamamlar. Bu çile sonunda çok bitkin düşen Haydar Baba’nın kendisini toplaması uzun zaman alır. Hacı Cuma Hoca çileyi tamamlayan Haydar Baba’yı tebrik etmeye gider. Yanında Şeyh Ali Sebti’nin oğlu Şeyh Hasan Efendi’nin kendisine verdiği Nakşibendî tarikatının Halidiye kolundan hazırlamış olduğu icazetnameyi kendisine teslim etmek ister. Fakat Haydar Baba, “Çileye icazet için oturmadım. Arzum Allah’a kulluk görevini yerine getirmektir”, der. Bunun üzerine Hacı Cuma Hoca da, “Sana icazet vermeyi büyüklerimiz buyurdular”, cevabını vererek icazeti teslim.

Şeyh Haydar Baba gittiği köylerde İslam ahlâkını, Allah’a kulluğu ve imanın hakikatlerini anlatır, zikrullahın önemini vurgulardı. Farzların, vaciplerin ve sünnetlerin yanında bizatihi kendisinin de yaptığı gibi müritlerine de tarikat adabına uygun olarak nafile ibadetleri teşvik ederdi. Haydar Baba, Kadiri ve Nakşibendî tarikatı kaidelerine göre ders verirdi. Bu arada Haydar Baba’nın irşad çalışmaları devam eder. 1976 yılında geçirmiş olduğu şeker hastalığından dolayı ayak parmağında rahatsızlık meydana gelir ve tedavi için İstanbul’a gider. 1977 yılında Palu’da meydana gelen deprem sonucu evi hasar görür. 1978 yılında oğulları Cemil ve Abdulkadir Efendilerle yaptığı istişare sonunda Elazığ’a göç etmeye karar verir. Elazığ’a göçten sonra ayağındaki yara tekrar ortaya çıkar ve rahatsızlanır. Cemil Efendi Haydar Baba (r.a.)’nın son anlarını şöyle anlatır. “Hastalığı çok şiddetlenmişti. Dudaklarına pamukla su vurarak ıslatıyordum. Sonra yüksek sesle zikir etmeye başladım. Babam gözlerini açtı, oğlum dedi; “Sen Lailahe İllallah demeyi bana mı öğretiyorsun. Beni meşgul etme. Ağzıma su vererek, yüksek sesle zikir yaparak dikkatimi dağıtıyorsun. Rabbimle arama girme. Beni onunla baş başa bırak. Ben huzurdayım” Sonra gözlerini yumdu. Bir süre sonra tekrar gözlerini açarak bana, “anladın mı?” diye sordu. Bende evet anladım ama geç anladım, dedim. Yeniden gözlerini yumdu. Göğsü kalkıp iniyordu. Kardeşim Abdulkadir Efendi, cemaatin beni sabah namazını beraber kılmak için çağırdığını söyledi. Ben, kendisine namazı kıldırmasını söyledim ve Yasin süresini okumaya başladım. İkinci sahifeyi okurken, babam aniden başını sağa doğru fırlatır gibi kıbleye doğru çevirdi ve baki aleme göç etti.”

Şeyh Haydar Baba’nın (1906-1979) türbesi Elazığ merkez Asri Mezarlığı’nda yer almaktadır. Türbe beton ve tuğla işçiliği ile inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı olan bu türbenin makam (türbegah) kısmı kubbelidir. Türbenin makam bölümü haricinde biri mescit ve diğeri misafirhane olmak üzere iki bölümü daha bulunmaktadır. Türbenin bulunduğu bahçenin etrafı duvarla çevrilidir.

Haydar Baba’nın türbesi günümüzde yörede her türlü sıkıntı ve rahatsızlıktan muzdarip olan insanlar tarafından yoğun olarak ziyaret edilir. Ziyaret için belirli bir gün mevcut olmayıp haftanın bütün günleri de ziyaret edilmektedir. Daha çok ruhsal sıkıntısı olan kişiler tarafından bu ziyarete rağbet edilmektedir. Ziyarete getirilen hastalar bir süre burada bekletilir veya yatırılır. Ziyaret sonrasında ziyaretçilerin bir kısmı nafile namazı kılmaktadırlar. Bununla beraber Haydar Baba türbesi ziyaret amaçlı olarak da ziyaret edilip dualar edilmektedir.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]