Şeyh Muhammed Hafid (ks.)

Bitlis – Güroymak  – Norşin ( Nurtepe) köyünde

Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, 1928’de Norşin’e bağlı Siz köyünde dünyaya geldi, İlk erkek çocuk olması itibarıyla bütün etbalar, onun dünyaya gelişinde bayram ettiler. Hatta dünyaya geldiği zaman etrafta ki köylüler siz köyüne gelerek Şeyh Takiyeddin (k.s)’i tebrik ettiler.

Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, çocukluk döneminde, Hazret (k.s)’in bütün halifelerinin hayatta olmasından dolayı, birçok kişiden daha şanslıydı.

Bu halifeler Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in Hazret (k.s)’in yerine geçmesi ve onun makamına ulaşması için, gece gündüz dua ediyorlardı.

Nazlı yetişmesi itibariyle aynı zamanda hareketliydi de. Çalışkandı, gayretliydi. Yedi yaşındayken okumaya başladı. Kuran-i Kerim’i kısa sure içerisinde bitirdi. Akaid, Nubuhar, Gayet ul iktısar gibi önemli temel kitapları çocukluk döneminde okudu. İlk tarikatı yedi yaşındayken Mele-i Mezin (k.s)’den tarikat aldı.

Okumasının büyük bölümünü Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’in yanında bitirdi. İlimde büyük üstünlük sağladı. Daha talebe iken ders veriyordu. Yetişir yetişmez, babasına her konuda yardım ederdi, Hem dünyevi hem de Uhrevi. Talebelerin çoğunun derslerini o verirdi. Kardeşi Şeyh Ataulah (k.s) ve Muhammed Bakır (k.s)’ın yetişmesiyle babaları (Şeyh Takiyeddin (k.s) elini dünya işlerinden tam çekti. Bu üç kardeş babalarına yakışır evlat oldular. Üçüde medresede okuyup iyi âlimler oldular.

Şeyh Takiyeddin (k.s)’in vefatından sonra. Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’nin yanında tasavvuf ilmine devam etti. Seyda Molla Abdulbaki (k.s) onu ğayda’ya götürerek orada hilafet verdi. Dedi :

– ’’ Bu hilafeti Ğavs Hizan-i (k.s) bana emir etti, ben de sana verdim. Sen manen Ğavs Hizan-i (k.s)’nin halifesisin.’’ Şeyh Muhammed Hafid (k.s), Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’nin yanında süluk yaparken, zaman zamaz fecir vaktinde odasının kapısında rabıtaya geçerdi.

Seyda Molla Abdulbaki (k.s) bu durumu gördüğü zaman.

-’’ Hafid yapma, sen Hazret (k.s)’in torunusun, senden bu kadar istemiyorum.’’ derdi. Hatta bazı geceler gidip, Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’nin ahırlarını temizlerdi. ’’ işte bu hizmet, muhabbet ve samimiyetle büyük derecelere ulaştı.’’

[toggle title=”Şeyh Muhammed Hafid hazretlerinin ailesi” load=”hide”] ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)’İN HANIMLARI
Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in ilk zevcesi Rahile hanımdır. Şeyh Taha (k.s)’nın
kerimesidir. Şeyh Taha (k.s) Şeyh Şehid Muhammed Said (k.s)’in oğludur.
Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, Rahile hanımın vefatından sonra,
Şeyh Nasireddin (k.s) Hazretlerinin kerimesi Nazime hanım ile evlendi.
ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)’İN EVLATLARI
Rahile hanımın evlatları :
1- Yahya Efendi
2 – Fethi Efendi
3 – Necla Hanım
Nazime hanımın evlatları :
1 – Şakir Efendi
2 -Umaneddin Efendi
3 -Şahin Efendi
4 -Şakire Hanım
5 – Canan Hanım
6 – Mizgin Hanım
[/toggle]

İrşada başladığı zaman. Seyda-i Taği (k.s)’nin bütün muhib’leri sevinç içerisinde kaldılar. Hemen onu irşada götürdüler. Hazret (k.s)’in teveccühünde bulunan o eski müridler

– ’’ Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in teveccühü aynı Hazret (k.s)’in teveccühüne benziyor, çok tesirli. ’’ Diyorlardı. – ’’ Gerçekten insan onun teveccühüne oturduğu zaman harikulade şeyler hissediyordu.’’

Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in iki kardeşi de, onun irşad döneminde ona hep destek ve güç verdiler. Ona, maişet ve tekkenin idaresine dair hiç bir iş yüklemediler. – ’’ Sen babamızın yerindesin. Hiç bir şey sana sıkıntı vermesin her şeyi biz yaparız.’’ Diyerek onu irşat işinden uzaklaştıracak hiç bir engel bırakmadılar

Kardeşi Şeyh Ataullah (k.s)’ın erken vefat etmesi, onu sağ vezirsiz bıraktı. Geride sol vezir, Şeyh Muhammed Bakır (k.s) kaldı. Şeyh Muhammed Hafid (k.s) kardeşinin vefatından çok etkilendi.

Şeyh Abdulkerim (k.s) anlatıyor :
’’Zaman zaman bana şöyle derdi ’’ :

– ’’ Babanın vefatı bizi çok etkiledi. O hayatta iken hiç bir şekilde sıkıntım yoktu. Hep benim yanımdaydı. Elimdeydi.

Barışlara onu gönderiyordum. Aile ve tekkenin işlerini o yürütürdü. O gidince Şeyh Muhammed Bakır (k.s)’la yalnız kaldım.

Şeyh Muhammed Bakır (k.s) yalnız, tek başına, bu büyük işleri yapamaz. Onlar iki kişiyken dahi bu işleri zor yapıyorlardı.’’

Şeyh Muhammed Hafid (k.s) son senelerde çok hastalık geçirdi.1989’da İzmir’de, beş damarından baypas ameliyatı oldu. Bu ameliyat sonrasında teveccüh edecek kadar sıhhatte değildi. Sonra 2000’de Bel ameliyatı geçirdi. 2001’de İzmir’de tekrar baypas ameliyatı geçirdi. Yoğun bakımdan çıkmayıp, Ölüm şerbetini içti. ( Hakk’a kavuştu.)

ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)’İN HALİFELERİ

1- Şeyh Muhammed (k.s), Hırvıs Şeyhlerinden. Erzurum- Hınıs’a bağlı köylerde kalıyordu. 1980 öncesi vefat ettı. O’nun hakkında fazla bilgimiz yok. Sadece Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in kendisine hilafet verdiğine dair bir mektubu var.

2- Şeyh Celal (k.s), Şeyh İsmail Hakkı (k.s)’nın oğlu. O’ da Hazret (k.s)’in halifesi Şeyh Muhammed Selim-i Hezan (k.s)’nın oğludur.
3- Şeyh Seyyid Abdulkadir Xaxrıf (k.s), Şeyh Abdulkadir Geylani (k.s)’nin torunlarından.
4- Şeyh Seyyid Necmeddin Xaxrıf (k.s), Şeyh Abdulkadir’in (k.s)’in ağabeyi.
5- Seyyid Muhamed Sasoni (k.s) – Adıyaman merkez’de ikamet ediyor.
6- Molla Lütfi sobaşi (k.s), Hazret (k.s)’in talebesı Molla Şahabeddin’in oğlu.

7- Molla Muhamed Nasıh (k.s), Molla Fethullah ve Hazret (k.s)’in talebesi olan Molla Caferi Balek-i’nin oğlu.
8- Molla Mahfuz-ı Balek-i (k.s), Mersinde kalıyor.
9- Molla Bedirhan Ağrı-i (k.s), Ağrı’da kalıyor.
10- Molla Usameddin Melekend (k.s),Önce Ağrı’da ikamet ediyordu. Şimdi İstanbul’da kalıyor.
11- Molla Nuredin Ağri-i (k.s), İstanbul’da kalıyor.
12- Molla Asim Diyarbakır-i (k.s), Diyarbakır’da kalıyor.
13- Şeyh Abdulmenaf Abiri (k.s),Seyda-i Taği (k.s)’nin halifesi Seyyid Tahir-i Abiri (k.s)’nin torunu.
14- Şeyh Muhammed Nasıh (k.s)
Şeyh Muhammed Hafid (k.s) Hazretlerinin ’in 4 halifesi kendisinden
önce vefat ettiler.
İsimleri :
1- Şeyh Abdulmanaf Abiri (K.S)
2- Şeyh Abdulkadir Xaxrıf (K.S)
3- Şeyh Necmeddın Xaxrıf (K.S)
4- Şeyh Lütfi Sobaşi (K.S)

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Şeyh Muhammed Maşuk Norşini (ks.)

Mekke ‘de Cennetül Mualla’da Hazreti Hatice Validemizin ayak ucunda

Seyda Şeyh Maşuk Hazretleri 1325 (1906) yılında Nurşin de dünyaya gelmiştir. Babası Şeyh Masum, annesi Fatıma Hanım’dır.Şeyh Muhammed Diyauddin hazretlerinin kardeşinin oğlu olan Şeyh Masum, ilmi olgunluğa sahip, muhabbetullah sahibi bir kişi idi.Onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerinden birisi hizmete çok düşkün olmalarıydı.Şeyh Masum (k.s.) kimseden korkmaz ve çalışıp hizmet etmekten asla usanmaz bir zattı.Öyle olurdu ki bazen onu tarlada çalışırken,bazen koyunları güderken,bazen medresede talebe okuturken, bazen de insanlara hizmet ederken görebilirdiniz.O yörede bulunan aşiret ağalarını toplar ve köylülere zulüm etmemeleri,adaletli ve merhametli olmaları konusunda sert bir dille uyarırdı.Emri bil maruf ve nehy-i anil münker konusunda çok titizdi.Tabiatları Hz Ömer (r.a.)’i andırırdı.

Hazret’in (k.s.) zamanın da onun yanından bir an ayrılmadı. Medresenin işlerinde Hazret’e (k.s.) yardımcı oldu. Hazret’in (k.s.) vefatından sonra medreseyi ayakta tutmaya ve insanlara nasihat etmeye devam etti. Şeyh Masum(k.s.) aşiretler arasındaki kan davalarını hallediyor, dargın insanları barıştırıyor, yüce ahlaki değerleri yerleştirmeye çalışıyordu. Öyle yerler vardı ki Şeyh Masum(k.s) oralara nasihat etmeden önce o bölge halkı namaz, abdest, helal, haram nedir bilmez bir haldeydiler. Birbirleriyle düşman bir şekilde yaşıyorlardı. Mardin yöresinde bir köy vardı ki ahalisi cehaletlerinden dolayı hem namazdan uzaklaşmış ve hem de öyle bir gaflete düşmüşlerdi ki camiyi ahır yapmış, içinde et pişirip, yiyorlardı. Cami pislikten içine girilmez olmuş, cam ve duvarları içinde yakılan ateşin isinden dolayı kapkara kesilmişti Şeyh Masum’un (k.s) nasihatleri ve O’nun edepleri ile İslam’ı güzel şekilde yaşamaya başladılar. Cami yeniden düzenlendi ve eskisinden daha güzel bir şekilde restore edildi. Kalplerdeki korkunç perdeler kalktı. Bu onlar için yeni bir doğuş oldu. Sanki üzerlerine atılan ölü toprağından silkinerek kurtuldular ve yıllar süren derin bir uykudan uyandılar.

Bu güzel vasıflara sahip babanın oğlu olan Şeyh Maşuk Hazretleri 7 yaşında Hazret’in(k.s) yanında okumaya başladı. Çok zeki bir talebeydi. Çocukluğunda tasavvuf kabiliyeti çok ileri bir seviyedeydi.Diğer çocuklar çelik çomak oynarken o bir köşede onları seyrederdi.Bir gün Hazret (k.s) onun oyun oynamadığını görünce “ Gel çelik-çomak oynayalım” diye çağırdı.Çelik çomak oynarken Hazret (k.s) ağaç dalını attığında Seyda Şeyh Maşuk(k.s) dal ile tekrar oynamak yerine Hazret’e (k.s) geri getiriyor ve önüne bırakırdı. Niye böyle yapıyorsun da oynamıyorsun diye sorulunca “Hazret neşelensin” diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Hazret (k.s) halifelerini toplayıp ‘Bu çocuğun kabiliyeti çok fazla, buna iyi bir insan olması için dua edeceksiniz.’ dedi.

Seyda-i Taği(k.s) bir sohbetinde Hazret’in (k.s) bulunduğu bir sohbette “Molla Diyauddin sınırın öbür tarafından bir genç gelecek. Sen ona iyi bak. O Nurşin’deki nisbeti alıp sınırın öbür tarafına götürecek. Nurşin’in kurdu nisbeti oradan alıp geri getirecek.” diye belirtmişti. Uzun seneler önce söylenen bu sözün manası ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacaktı.

Seyda Şeyh Maşuk (k.s) çocukken Şeyh Ahmed-ül Haznevi (k.s) , Hazret’in(k.s) yanında amel ediyordu. Hazret (k.s) ona “Sen burada hizmet ediyorsun. Buradan büyük bir Nisbet elde edeceksin. Nurşin’in kurdu gelip senden nisbeti alacak. Tekrar Nurşin’e geri getirecek.”dedi herkes bunun kim olduğunu merak etti.

Şeyh Abdurrahman-ı Tagi hazretleri, Seyda Şeyh Maşuk’un(k.s) büyüklüğüne önceden işaret etmiştir. ‘Nurşin den Nisbet gidecek ama bir (kurt) onu geri getirecek’ demiştir. Şeyh Abdurrahman-ı Tagi hazretleri ve Hazret’in(k.s) böyle demesi ile (kurt)lakabının kim için söylendiği bir olay neticesinde ortaya çıkacaktı..

İnsanlar cenazeye devir okumak için camide bir gün toplandılar. Seyda Şeyh Maşuk(k.s) caminin önündeki ayakkabıları bunlar cennetlikler ve bunlar cehennemlikler diye ikiye ayırır. Hazret(k.s) dışarı çıkıp ayakkabıların üstüne atlayıp birbirine karıştırır. “Kurt kurt git başka yerlerde oyna.” der.

Küçük yaşlardan keşfi açık olan Seyda Şeyh Maşuk’un bu kerametlerinin kapanıp, manevi eğitiminden sonra açılması için hazret namaz kılmayan terki salat bir kadının ekmeğini getirip ona yedirmelerini söyler. Uzak köylerden birinden namaz kılmayan bir kadının ekmeğini getirir ve yedirirler.

Hazretin yanında 7 yaşında okumaya başlar. Daha sonra eğitimine Mutkan’da devam eder. Çok zeki bir talebe olan Şeyh Muhammed Maşuk (k.s) ilerleyen yıllarda medresede talebe yetiştirmeye başlar ve birçok kimseye ilim icazeti verir.

Şeyh Ahmed-el Haznevi’den (k.s) hilafet alması

İlk olarak Molla Müezine (hazretin halifesi olup hazretle beraber Seyda-i Taği’de amel etmiş) intisab etti. Herkes Şeyh Ahmed-el Haznevi’den (k.s) hilafet almasını beklerken Molla Müezine bağlanmasına şaşırdılar. Fakat kısa bir süre sonra Molla Müezzin (k.s) vefat etti. Şeyh Muhammed Maşuk (k.s) bir müddet yalnız kaldı.

Şeyh Muhammed Maşuk (k.s) ,Şeyh Ahmed’in (k.s) yanına Suriye’ye gitmek istedi. Babasından Suriye’ye gitmek için izin istemeye utandığından hacca gitmek için izin ister. Şeyh Masum elindeki çomakla yere çizgiler çizer. Üzgün olduğu her halinden bellidir. Ona bir cevap veremez. Eve geldiklerinde Seyda Şeyh Maşuk’a “babam bana cevap vermedi diye düşünüyorsun. Bütün ailenin geçimini temin ettiğim için senin yol masrafını nasıl karşılayacağımı düşünüyorum.” dedi. Bunun üzerine Seyda Şeyh Maşuk (k.s) “Ben yol için gerekli ihtiyaçlarımı hazırladım.” diyince. Sevinerek ‘hayırlısı ile git gel, bana sormana gerek yok.’ der. Seyda Şeyh Maşuk, Şeyh Abdulhalim(k.s) ve Molla Nimetullah (k.s) birlikte hacca gitmek üzere yola çıkarlar. Suriye’den geçerken Hazne’ye uğrayıp Şeyh Ahmed’i (k.s) ziyaret ederler. Şeyh Ahmed(k.s) onları görünce çok memnun olur ve sevincinden ağlar. Hazret’in (k.s) çocukları çayı çok sever diyerek çay hazırlamak için içeri gider. Geri döndüğünde üstündeki kıyafetini değiştirmiştir. Seyda Şeyh Maşuk bunu görünce çok canı sıkılır ve biz buraya zenginlik görmek için gelmedik, diye aklından geçirir. Çay içip oturup biraz sohbet ettikten sonra Şeyh Ahmed (k.s) onu alıp dışarıda uzak bir yere götürdü. Kumların üzerine oturttu. ‘Maşuk bu yerler kumdur, bundan ötesi de hep çöldür. Siz geldiğiniz için ben o kadar çok sevindim ki çay çabuk olsun diye gaz ocağının pompasını çok doldurdum. Oda üzerime fışkırdı. Bunun için elbisemi değiştirmek zorunda kaldım.’ Böylece Seyda Şeyh Maşuk’un (k.s) kalbindeki sıkıntı gitti. O gece orada misafir oldular. Sabahleyin Seyda Şeyh Maşuk (k.s) intisap etmek için Seyda Şeyh Ahmed’in (k.s) onu çağırmasını içinden geçiriyordu.

Ertesi sabah Seyda Şeyh Maşuk (k.s) , Şeyh Abdulhalim ve Molla Nimetullah (k.s) otururlarken üçünün arasından Şeyh Ahmet (k.s) , Seyda Şeyh Maşuk’u(k.s) yanına çağırdı. Bu gece rüyamda sadat-ı kiramı bizim eve gelirken gördüm. Çok sevindiklerini söylediler. Senin buraya gelmenden çok memnun oldular. Dedi ve onu tekrar kumların oraya götürerek ona tarikat verdi. Geriye döndüklerinde arkadaşları “sende değişik bir hal gördük.”dediler Seyda Şeyh Maşuk (k.s) “bu hal iyi midir, kötü müdür?” diye sorar. Arkadaşları “seni çok iyi gördük.” derler. O da “çok güzel bir iş yaptım, şeyh Ahmed’in tarikatina girdim.” der. Arkadaşları çok memnun olup birbirlerine sarılır ve çok güzel bir iş yaptın derler.

Seyda Şeyh Ahmed “selametle haccınıza gidin, dönüş yine bu kapıdan olsun.” der ve onları uğurlar. Seyda Şeyh Maşuk Suriye’den ayrılıp hacca gider. Hacdan dönüşünde tekrar Suriye’de tekrar Şeyh Ahmed’in yanına uğrar. Seyda Şeyh Maşuk “Şeyh Ahmed Nurşin’e geldiğinde babamın yanında nasıl davranacağım, ayağa nasıl kalkacağım, edebimi nasıl muhafaza edeceğim?”diye içinden geçirir. Şeyh Ahmed onu yanına çağırarak “Nurşin’e geldiğimizde bizim müridimiz olduğunu kimse bilmeyecek. Ben divana geldiğimde Şeyh Masum’un (k.s) yanında ayağa kalkmayacaksın. Tarikata girdiğini kimseye söylemeyeceksin.”der ve Nurşin’e geri dönerler.

Nurşin ile Hazne arasında bir gidiş geliş başlamış olur. Uzun ve sıkıntılı yolculuklar sırf Allah-u Teala’nın rızasını tahsil için yapılmaktadır. molla Muhyeddin hazretleri ve Şeyh Maşuk hazretleri birlikte arabanın uçağın olmadığı o günlerde ayakların da bir çarık uzun yolları yürüyerek gider, gelirler.hazneye gittiklerinde ayakkabılarının altları çıkmış,ayakları yara içindedir. Fakat onlar gönül saraylarını mamur etmeye uğraşmaktadırlar. Seyda Şeyh Maşuk (k.s) , Şeyh Muhammed Diyauddin (k.s)’in halifesi Suriye-Hizna’daki Şeyh Ahmed ül-Haznevi (k.s)’nin yanında tarikat terbiyesi almış ve işaret edildiği üzere Şeyh Ahmed ül-Haznevi (k.s)’nin halifesi olmuştur ve Nurşin’e nisbeti geri getirmiştir.

Molla Sıddık, Seyda Şeyh Maşuk Hazretlerini şöyle anlatır. O, çok halim bir insandı. Altı gün hizmetinde bulundum. Her hali ve davranışı Allah (c.c) hatırlatırdı. İnsanlarla münasebetinde hiç riyası yoktu. Müridleri yanında rabıtayı gözü açık yaparlardı. Molla Sıddık talebeyken Seyda Şeyh Maşuk Hazretleri Seyrantepe köyüne geldi. Molla Sıddık yanına ziyarete gitti. Çok büyük kalabalık vardı. Büyük bir sofra misafirler için kuruldu. Şeyh Maşuk’ a ayrı küçük bir sofra kurulmuştu. Molla Sıddık’ı yanına davet edip oturtu. Şeyh maşuk “burada yemek yemeyelim. Başka köye gidiceğiz orada yeriz.” dedi. Molla Sıddık orda sadece 3–4 lokma yemek yedi. Yediği o lokmaların acısı 3–4 gün karın ağrısı çektikten sonra geçer ve Seyda Şeyh Maşuk Hazretleri’nin yanına geri döner. Hâlbuki sözünü dinleseydim O’nunla üç günü beraber geçirecektim.”diye anlatır.

Seyda Şeyh Maşuk Hazretleri dünyevi işlerde talebelerine karşı çok müsamahakârdı. Allah-u Teâlâ’nın emirleri konusunda çok titizdi. Namazını cemaatle kılmayanlara, Allah-u Teâlâ’nın emirlerine uymayanlara çok kızardı. Bir sohbetinde “Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ismi anıldığında gözünden yaş, ağzından içindeki yangının kokusu gelmeyenin muhabbeti zayıftır.” buyurmuştur.

Dünyevi işlerle ilgilenmezdi. Ticari işlerle uğraşmayı sevmezdi. Harama ve helale çok dikkat ederdi. Ailenin maddi geliri ile talebelere gelen yardımları ayrı tutardı. Oğlunun anlattığı şu hadise çok dikkat çekicidir. “Nurşin’de açılan yeni bir lokantada yemek yemeği çok isterdik. Paramız olmadığından lokantaya gidemezdik. Seyda Şeyh Maşuk Hazretlerinin maddi işlerine bakan bir salikine bize biraz para ver dedik. “Ailenin parasını size veremeyiz.” dedi. Seyda Şeyh Maşuk Hazretlerine baktım, bize parayı vermek istemişti. Ama ailenin parası olduğu için izin vermedi ve yarın köylülere sattığım keçilerin parası gelecek. Yemek parasını o paradan “yarın veririm.” dedi.

Aileye çok önem verirdi. Şeyh nasır(k.s.) ve şeyh takiyeddin’i(k.s.) çok severdi. Hep birlikte gezerlerdi. Birbirlerini çok sayarlar ve birbirlerini çok severlerdi. Şeyh Takiyeddin’e (k.s.) Şeyh Nasır’ı(k.s.) sorduklarında, onu o kadar övdü o kadar övdü ki soran şahıs “gidip mürüdi olasım” geldi dedi.

Vefatı

Vefatından önce defaatle vefat edeceğine dair işaretler vermiştir. Demirci köyüne gittiklerinde “bir daha bu yaylaları göremeyeceğim, bu son gelişim.”dedi.

Nurşin’e döndükten sonra hacca gitmek için hazırlıklara başladı. Oğluna “sende benimle gelmek istemezmisin?”dediğinde “ağbim var o hazırlıklarını tamamladı.”diye cevap veren Şeyh Veysi’ye “gelmek istersen sende gel. Yalnız işleri çabuk bitir. Diyarbakır’a git ve tarlaları ek, oyalanmadan geri dön.”dedi .

Şeyh Maşuk Hazretlerine astım rahatsızlığının ilerlemesinden dolayı hacca gitmemesi gerektiğini söyleyenlere “bana hastasın hacca gitme diyorlar, ben merkate gittim üç kere bana “uğurlar olsun.” dediler.

Şeyh Maşuk Hazretleri hanımını yanına çağırdı “hakkını helal et seninle uzun zaman sıkıntıları birlikte paylaştık ben gidiyorum geri gelmeyeceğim.”diyerek helalleşti. Fakat bu vedalaşmaları herkes hasta olduğundan dolayı söylediğini düşünerek “böyle söylemeyin efendim.” dediler.

Diyarbakır’a tarlaları ekmeye giden şeyh Veysi’nin yanında çalışan adamı rüyasında “şeyh Veysi çabuk hazırlansın pasaportlar hazır yola çıkılıcak”denilir.sabah Nurşin den bir haberci gelir rüyayı gören kişi şeyh Veysi’yi mi acele çağırıyor dediğinde çok şaşırırlar. Sen nerden biliyorsun? diye sorunca “akşam rüyamda gördüm” der.

Rüyayı gören zat da onlarla hacca gitmek ister, bir günde pasaporta müracaat eder ve pasaportu çıkar. Herkes hayretler içindedir. O zamanın şartlarında bir günde pasaport çıkması mümkün değildir. Araştırıldığında nüfus bilgilerinin sorulduğu tüm bilgilerin kendileri tarafından hazırlandığı cevapların çabuk geldiği hayretle görülmüştür. Muhabbet ve saadatın duasının zorlukları kolaylaştırdığı bu hadiseyle bir kez daha görülür.

Şeyh Maşuk Hazretleri ile hacca gidecek kafilede halifeleri, âlimlerden birçok kimse vardı. Molla Hüseyin, Molla Muhyeddin onla birlikte yolculuk yaptılar. Seyda molla Muhyeddin hazretleri onun hem amel arkadaşı hemde halifesidir. Molla Muhyeddîn hazretleri, Baykan-Havilli olup, medrese tahsilini, Ohin ve Norşin’de tamamlamıştır. Tarikat icâzeti Şeyh Muhammed Maşuk hazretlerindendir. Bölgenin en tanınmış ulemasından olup, fetva sahibi idi. 1988 yılında Havil’de vefat etmiş olup, çeşitli ilimlerde 100’e yakın basılmamış Arapça eseri mevcuttur.

Seyda molla Muhyeddin hazretleri Şeyh Maşuk Hazretlerinin halifesi olmasına rağmen sen âlimsin der her şeyi ona sorardı. Medine’ye geldiklerinde “molla Muhyeddin Mekke’de mi ölmek Medine’de mi ölmek daha iyidir? Diye sordu. Molla Muhyeddin hazretleri ona “Mekke’de kılınan bir vakit namaza100 000vakit namaz sevabı, Medine’de kılınan 1 vakit namaza 1000 vakit namaz sevabı vardır. Ölüm de böyledir.” Diye cevap verir.

Nurşin’den ayrılıp Medine’ye doğru yola çıkarlar. Şama uğrarlar. Seyda Şeyh Maşuk orda bulunan insanların hatırları kırılmasın diye insanların meselelerini çabuk halletmesi için oğluna talimat verir. Şöyle der, “ziyaretler bitmez! Vazifelerimiz bitti! Mekke’ye çabuk gitmeliyiz. Mekke’ye gittiğimizde beni Hz. Hatice’nin (r.a.) ayakucuna defnedin. Ana kucağının şefkati daha iyidir. Etrafındakiler “neden böyle söylüyorsunuz?” dediğinde, “ ben geri dönmeyeceğim!” der.

Mekke’ye ulaşıp hac vazifelerini yerine getirirler. Yanında bulunanların bir kısmı Medine’ye gitmek üzere yola çıkarlar. Seyda molla Muhyeddin hazretleri birkaç arkadaşı ile beraber Seyda Şeyh Maşuk hazretlerinin yanına geldiklerinde “siz ne zaman Medine’ye geleceksiniz?” diye sorduğunda. “tüm hacılar Mekke’den ayrılınca geleceğim” cevabını alır. Bunun üzerine Seyda molla Muhyeddin hazretlerinin gözlerinden süzülen yaşları arkadaşları fark ederler ve sorarlar “Ne oldu? Niçin ağlıyorsun?” Seyda molla Muhyeddin onlara “ Mekke’de hacılar kıyamete kadar bitmez. Bunun manası Seyda’nın vefat edeceğidir.” der. Seyda Şeyh Maşuk’la vedalaşır ve Medine’ye yola çıkar.

Seyda Şeyh Maşuk hazretleri bir akşam rahatsızlanır oğlunu hareme göndermez ve şöyle söyler. Haremde namaz kıymetlidir. Ama babaya bakmak daha kıymetlidir. Sen babana bak! Dedi.

Oğlunu cennet-ül muallâ’ya gönderdi ve “Hz. Hatice’nin(r.a.) etrafı sahabelerle doludur. Hz. Hatice’nin(r.a.) ayakucuna beni defnedin. Nurşin’e dönerken molla Hüseyni yanınıza alın” dedi. Hulefalarından bazıları geldiler. “Seni çok iyi gördük.” Dediler. Seyda Şeyh Maşuk hazretleri “ölmeden önce düzelme iyidir.” dedi. Onlarla sohbet etti. “ben biraz rahatsızım” dedi ve Seyda Şeyh Maşuk sağ yanı üzerine yattı. Rahatsızlığı artınca bir doktor çağırdılar. Şeyh asım ve yanındakiler Yasin ve hatim okumaya başladılar. Doktor gelene kadar Seyda Şeyh Maşuk hazretleri mubarek ruhunu teslim etmişti.

Seyda Şeyh Maşuk hazretlerinin mubarek bedeni yıkanıp kefenlendi ve sabah namazına kadar harem-i şerifte başında kuranlar okunarak dualar edildi. Sabah namazı sonrası binlerce kişi tarafından cenaze namazı kılındı. Vasiyeti üzerine Hz. Hatice (r.a.) validemizin ayakucuna defedilmek için cenneti muallâya götürüldü. Cennet-ül muallâdaki görevliler buraya sahabelerden başka kimsenin gömülemeyeceğini söylediler. Yanındakiler ise “Seyda Şeyh Maşuk hazretlerinin Şam’dan beri defaatle “Beni Hz. Hatice (r.a.) validemizin ayakucuna defnedin!” diye vasiyet etti” dediler. Bunun üzerine görevliler ayakucunda boş bir yer olduğunu yerini belli etmemek ve başına taş koymamak koşuluyla defnetmek için izin verdiler.

Bir ömür Allah rızasına uygun olarak yaşanmış ve en mukaddes topraklarda tüm müminlerin annesinin ayakucunda noktalanmıştır. Arkasında on altı halife ve gözü yaşlı binlerce seven bırakarak 1975’in 28 aralığında dar-ül bekaya göç etmiştir.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
[/toggle]

Şeyh Takıyeddin Norşini (k.s.)

Bitlis – Güroymak  – Norşin ( Nurtepe) köyünde

Şeyh Takıyuddin Norşini hazretlerinin Silsile-i Şerifi

Şeyh Takiyeddin Norşini hazretleri ; Şeyh Molla Fethullah’ın oğlu ve Şeyh Muhammed Dıyaeddin Hazret (k.s) torunudur. Doğum tarihi tam olarak bilinmiyor. Fakat Hazret (k.s)’in vefatında on iki yaşlarındaydı. İlk tevbesini Hazret (k.s)’den almıştır. Hazret (k.s) hayatta iken Hazret (k.s)’den, babası Şeyh Fethullah’dan ve ağabeyisi Molla Cemaleddin’den ders alırdı. İlk cuma Molla Fethullah, ikinci cuma Hazret (k.s), üçüncü cuma Molla Fethullah (k.s)’ın oğlu Molla Cemaleddin vefat etti. Bu üç Mübareğin de onbeş gün içerisinde vefat etmelerinden sonra Seyda ailesinin bütün çocukları yetim kaldılar. Fakat Hazret (k.s) onlara büyük bir miras birakmıştı.

Bu miras ;
16 halife ve sayısı belli olmayan çoklukta ki alimlerdi.
Bu halife ve ulemalar Seyda ailesinin çocuklarına sahib çıktıkları gibi, müritlerede manevi destek veriyorlardı. Hazret (k.s)’in vefatından sonra amcası sayılan Şeyh Masum onlara dediki ;
– ” Yeterki okuyun sizden hiç bir iş yada çalışma istemiyorum.”
Onlarda hiç zamanlarını boşa harcamadan okudular. Akabinde her biri birer büyük alimler oldular. Bunlar ;
1- Şeyh Takiyeddin (k.s)
2- Şeyh Taha (k.s) – Şehid Şeyh Muhammed Said (k.s)’in oğlu.
3- Şeyh Maşuk (k.s)- Şeyh Masum (k.s)’un oğlu.
4- Şeyh Nasır (k.s) – Şeyh Molla Fethullah (k.s)’ın oğlu.
Bu Mübarekler, tasavvuf derslerini Mele-i Mezin Şeyh Muhammed Emin (k.s) yanında çalışıyorlardı. Şeyh Takiyeddin (k.s) ilminin büyük bölümünü Seyda Şeyh Muhammed Baki (k.s) yanında okudu ve ondan ilmi icazet aldı.

Hazret’in k.s vefatından sonra Norşinde irşad faaliyetlerini devam ettiren Şeyh Muhammed Emin Kursinci Mele-i Mezin (k.s)’in vefatından sonra, Şeyh Alaeddin Verkanisi’nin (k.s) yanında tasavuf derslerine devam etti. Onaltı seneye yakın bir zamana kadar, Şeyh Alaeddin (k.s)’in yanında süluk’a devam etti. Bütün kış boyunca Oğin’de kaldı. Şeyhan ve Balekan’lılar gelip onu Norşin’den Oğin’e götürürledi. Arada bir Şeyh Alaaddin (k.s)’den izin alıp onu köyüne götürürlerdi. Bazen Şeyh Alaaddin (k.s) ona bir kaç gün izin verirdi. Şeyhan ve Balekan’lılar gelip onu tekrar Oğin’e geri götürürlerdi. Onaltı seneye yakın böyle devam etti.
Şeyh Alaaddin (k.s)’in vefatından önce. Şeyh Alaaddin (k.s)’in zevcesi ;
– ” Sen niye Şeyh Takiyeddin (k.s)’e hilafet vermıyorsun ? O uzun zamandır burda Seyda ailesinin ona ihtiyaçları var.”
Şeyh Alaaddin (k.s)’ şöyle cevap verir ;
– ” Evet doğru. Uzun zamandır burada süluk yapıyor. O şimdi ki şeyhlerden çok daha iyi yetişmiş bir durumdadır. Ben istiyorum ki Seyda-i Taği (k.s) ve Hazret (k.s) gibi olsun. Bu sebeb ile kendisini bekletiyorum.”
Şeyh Alaaddin (k.s)’in ömru ona hilafet vermeye yetmedi. Ölüm şerbetini içti. (Hakk’a kavuştu) Şeyh Alaaddin (k.s)’in vefatından sonra. Şeyh Alaaddin (k.s)’in oğulları Şeyh Mazhar (k.s), Şeyh Halid (k.s) ve Şeyh Asım (k.s)’a ;
– ” Sizler nereye gidersenız, ben de oraya giderım. ” Diyerek onlara bağlılığını gösterdi.
Bunlar büyük ve olgun bir grup idiler. Hazret (k.s)in işaretlerini araştırdılar. Hazret (k.s)’in şeyh Alaaddin (k.s)’e ;
– ” Sen büyük emek vereceksin. ”
Şeyh Mahmud-i Karaköy (k.s)’e ;
– ” Sonu sende olacak.” Sözünden yola çıkarak, hep beraber Şeyh Mahmud-i karaköy (k.s)’e gittiler.

Şeyh Alaaddin (k.s)’in üç oğlu, Şeyh Takiyeddin (k.s), Şeyh Cüneyd (k.s) (Şeyh Mahmud-i Zokaydinin k.s oğlu) ve beraberlerinde çok sayıda alimlerle birlikte yola çıkarak Suriye – Haseki’ye bağli Tililon köyüne gittiler.
Şeyh Mahmud (k.s) Şeyh Alaaddin (k.s)’in taziyesini yapar.
– ” Keşke ben ondan üç sene önce vefat etseydim.” Der.
(burada ilk kerametini gosterir. Gerçekten Şeyh Mahmud (k.s) Şeyh Alaadin (k.s)’den üç sene sonra vefat eder) Bu Alimler tekrar Şeyh Alaaddin (k.s)’in yanında seyri sulükleri kaldıkları yerden Şeyh Mahmud’un (k.s) yanında amele başlarlar.
Şeyh Mahmud (k.s) onların herşeylerinin tamamlandıklarını görür. Aynı sene Şeyh Asım (k.s)’ın dışında, Onların hepsine hilafet verir.
Önce Şeyh Takiyeddin (k.s)’e hilafet verir.
Bunun üzerine biri sorar ;
– ” Kurban Şeyh Takiyeddin (k.s)’e Hazret (k.s)’in torunu olduğu içinmi önce ona halifelik verdin ? Yoksa onu kamil mi gördün?
Şeyh Mahmud (k.s) ;
– ” Vallahi onu çok kamil gördüğüm için verdim. Zaten Şeyh Alaaddin (k.s), bana şefkat gostermiş. Herşeylerini tamamlamıştı. Sadece beni bu hayırdan mahrum birakmamak için onu bana verdi.”
Şeyh Asım rivayet ediyor ;
– ” Şeyh Takiyeddin letaifleri o kadar çok zikir yapıyordu ki, uykusu hiç gelmiyordu. Çok büyük bir alim olarak yetişti.”
O kış mevsimini Tililon’da geçirdikten sonra Şeyh Mahmud (k.s) ;
– ” Git irşad et.”dedi.

Norşin bölgesi susamış uzun zamandır onu bekliyorlardı. Döner dönmez irşada başladı. İlk tevecühünü Xask köyünde yaptı. (Norşine yakın bir köy) Sonra köy köy dolaştı. Tarikat verdi, teveccüh yaptı. Bütün kış köylerde irşat yapıyordu. Bu bölgeler de tarikat almayan çok az kişi kaldı. Aynı zaman da talebelere de ders veriyordu. Norşin medresesinde, Onun derslerinin bereketli olduğu çok meşhurdu. Herkes onun yanın da okumak ve onun talebesi olmak istiyordu. Talebeler ;
– ” Bir ders bile bizim için çok onemli ” Derlerdi.

O donemde yetişen büyük ulemalar onun talebesiydi. (Molla Sadreddin Yüksel gibi zatlar.) Onun Özelliklerini gören herkes onu çok severdi. Birde onun mutevaziliği meşhurdu. Şeyh Abdulğani El-Haznevi’nin de (k.s) kayınpederidir. Şeyh Takiyeddin (k.s)’in vefat tarihi ; 6 Haziran 1967

ŞEYH TAKİYEDDİN (K.S)’E DAİR MENKIBELER
Şeyh Takyedin (k.s) küçükken, Hazret (k.s)’in odasında uyurdu. Kendileri Hazret (k.s)’den şöyle bahis ederlerdi.
– ” Birgün. Ben daha küçüktüm. Hazret (k.s) ;
fecir vaktinden önce teheccüt namazı kıldıktan sonra. Yüce Allah (c.c)’a haykırışla yalvardı. Fakat nasıl yalvarıyor. O sırada hanımı namazı bitirirken sonra, hanımının paçasını tutup, yüce Allah (c.c)’a şöyle yalvardı.
” Ey Allah (c.c)’ım bilirsin.”
Bir kişi bir kişiye karşı suç işlediği zaman. Hanımıyla o kişinin evine gider.
” Namusumla beraber sana geldım. Bunun hatırı için beni af et. ” Derdi.
O kişi de ne kadar suçlu olsa dahi. Hanımıyla kendini o kişiye teslim etmesi o kişinin af edilmesine sebep oluyordu. Ve hazret şoyle devam etti.
” Ey Allah (c.c)’ım ben namusumla kendimi sana attım. Beni af et.”
Şeyh Takiyeddin (k.s) diyor ;
” Ben on yaşindaydım. Hazret (k.s)’in bu haykirişi sonrası, birden şiddetli deprem gibi bir şey hissetım. Sanki arş yere inecek. Ben çok korktum, yatakların bulunduğu yere saklandım. Sessizlik olunca. Hazret (k.s)’in hanımı ;
” Oğlum nerde ? Onu korkuttun.”
Beni aramaya başladılar. O zaman ben yatakların bulunduğu yerden çiktım.”
” Ben Hazret (k.s)’in bu haykırışından göklerin titrediğini fark ettim. ”
Şeyh Takiyeddin (k.s) 1968 yılında vefat etmiştir. Kabri Norşinde markad’ta Seyda ailesi kabristanlığındadır.

ŞEYH TAKİYEDDİN (K.S)’İN HALİFELERİ
1- Şeyh Asım (k.s) – Şeyh Alaaddin (k.s)’in oğlu.
2- Şeyh Molla Muhammed Çılğori (k.s) – Balekan’lı.
3- Şeyh Molla Abdulbari Ğavaşi (k.s)
4- Şeyh Molla Tayfur Diyarbekri (k.s)

[toggle title=”Kaynaklar” load=”hide”] https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=1596068340459609&id=815355828530868
[/toggle]