Şeyh Muhammed Hafid (ks.)

Bitlis – Güroymak  – Norşin ( Nurtepe) köyünde

Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, 1928’de Norşin’e bağlı Siz köyünde dünyaya geldi, İlk erkek çocuk olması itibarıyla bütün etbalar, onun dünyaya gelişinde bayram ettiler. Hatta dünyaya geldiği zaman etrafta ki köylüler siz köyüne gelerek Şeyh Takiyeddin (k.s)’i tebrik ettiler.

Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, çocukluk döneminde, Hazret (k.s)’in bütün halifelerinin hayatta olmasından dolayı, birçok kişiden daha şanslıydı.

Bu halifeler Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in Hazret (k.s)’in yerine geçmesi ve onun makamına ulaşması için, gece gündüz dua ediyorlardı.

Nazlı yetişmesi itibariyle aynı zamanda hareketliydi de. Çalışkandı, gayretliydi. Yedi yaşındayken okumaya başladı. Kuran-i Kerim’i kısa sure içerisinde bitirdi. Akaid, Nubuhar, Gayet ul iktısar gibi önemli temel kitapları çocukluk döneminde okudu. İlk tarikatı yedi yaşındayken Mele-i Mezin (k.s)’den tarikat aldı.

Okumasının büyük bölümünü Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’in yanında bitirdi. İlimde büyük üstünlük sağladı. Daha talebe iken ders veriyordu. Yetişir yetişmez, babasına her konuda yardım ederdi, Hem dünyevi hem de Uhrevi. Talebelerin çoğunun derslerini o verirdi. Kardeşi Şeyh Ataulah (k.s) ve Muhammed Bakır (k.s)’ın yetişmesiyle babaları (Şeyh Takiyeddin (k.s) elini dünya işlerinden tam çekti. Bu üç kardeş babalarına yakışır evlat oldular. Üçüde medresede okuyup iyi âlimler oldular.

Şeyh Takiyeddin (k.s)’in vefatından sonra. Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’nin yanında tasavvuf ilmine devam etti. Seyda Molla Abdulbaki (k.s) onu ğayda’ya götürerek orada hilafet verdi. Dedi :

– ’’ Bu hilafeti Ğavs Hizan-i (k.s) bana emir etti, ben de sana verdim. Sen manen Ğavs Hizan-i (k.s)’nin halifesisin.’’ Şeyh Muhammed Hafid (k.s), Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’nin yanında süluk yaparken, zaman zamaz fecir vaktinde odasının kapısında rabıtaya geçerdi.

Seyda Molla Abdulbaki (k.s) bu durumu gördüğü zaman.

-’’ Hafid yapma, sen Hazret (k.s)’in torunusun, senden bu kadar istemiyorum.’’ derdi. Hatta bazı geceler gidip, Seyda Molla Abdulbaki (k.s)’nin ahırlarını temizlerdi. ’’ işte bu hizmet, muhabbet ve samimiyetle büyük derecelere ulaştı.’’

[toggle title=”Şeyh Muhammed Hafid hazretlerinin ailesi” load=”hide”] ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)’İN HANIMLARI
Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in ilk zevcesi Rahile hanımdır. Şeyh Taha (k.s)’nın
kerimesidir. Şeyh Taha (k.s) Şeyh Şehid Muhammed Said (k.s)’in oğludur.
Şeyh Muhammed Hafid (k.s) hazretleri, Rahile hanımın vefatından sonra,
Şeyh Nasireddin (k.s) Hazretlerinin kerimesi Nazime hanım ile evlendi.
ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)’İN EVLATLARI
Rahile hanımın evlatları :
1- Yahya Efendi
2 – Fethi Efendi
3 – Necla Hanım
Nazime hanımın evlatları :
1 – Şakir Efendi
2 -Umaneddin Efendi
3 -Şahin Efendi
4 -Şakire Hanım
5 – Canan Hanım
6 – Mizgin Hanım
[/toggle]

İrşada başladığı zaman. Seyda-i Taği (k.s)’nin bütün muhib’leri sevinç içerisinde kaldılar. Hemen onu irşada götürdüler. Hazret (k.s)’in teveccühünde bulunan o eski müridler

– ’’ Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in teveccühü aynı Hazret (k.s)’in teveccühüne benziyor, çok tesirli. ’’ Diyorlardı. – ’’ Gerçekten insan onun teveccühüne oturduğu zaman harikulade şeyler hissediyordu.’’

Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in iki kardeşi de, onun irşad döneminde ona hep destek ve güç verdiler. Ona, maişet ve tekkenin idaresine dair hiç bir iş yüklemediler. – ’’ Sen babamızın yerindesin. Hiç bir şey sana sıkıntı vermesin her şeyi biz yaparız.’’ Diyerek onu irşat işinden uzaklaştıracak hiç bir engel bırakmadılar

Kardeşi Şeyh Ataullah (k.s)’ın erken vefat etmesi, onu sağ vezirsiz bıraktı. Geride sol vezir, Şeyh Muhammed Bakır (k.s) kaldı. Şeyh Muhammed Hafid (k.s) kardeşinin vefatından çok etkilendi.

Şeyh Abdulkerim (k.s) anlatıyor :
’’Zaman zaman bana şöyle derdi ’’ :

– ’’ Babanın vefatı bizi çok etkiledi. O hayatta iken hiç bir şekilde sıkıntım yoktu. Hep benim yanımdaydı. Elimdeydi.

Barışlara onu gönderiyordum. Aile ve tekkenin işlerini o yürütürdü. O gidince Şeyh Muhammed Bakır (k.s)’la yalnız kaldım.

Şeyh Muhammed Bakır (k.s) yalnız, tek başına, bu büyük işleri yapamaz. Onlar iki kişiyken dahi bu işleri zor yapıyorlardı.’’

Şeyh Muhammed Hafid (k.s) son senelerde çok hastalık geçirdi.1989’da İzmir’de, beş damarından baypas ameliyatı oldu. Bu ameliyat sonrasında teveccüh edecek kadar sıhhatte değildi. Sonra 2000’de Bel ameliyatı geçirdi. 2001’de İzmir’de tekrar baypas ameliyatı geçirdi. Yoğun bakımdan çıkmayıp, Ölüm şerbetini içti. ( Hakk’a kavuştu.)

ŞEYH MUHAMMED HAFİD (K.S)’İN HALİFELERİ

1- Şeyh Muhammed (k.s), Hırvıs Şeyhlerinden. Erzurum- Hınıs’a bağlı köylerde kalıyordu. 1980 öncesi vefat ettı. O’nun hakkında fazla bilgimiz yok. Sadece Şeyh Muhammed Hafid (k.s)’in kendisine hilafet verdiğine dair bir mektubu var.

2- Şeyh Celal (k.s), Şeyh İsmail Hakkı (k.s)’nın oğlu. O’ da Hazret (k.s)’in halifesi Şeyh Muhammed Selim-i Hezan (k.s)’nın oğludur.
3- Şeyh Seyyid Abdulkadir Xaxrıf (k.s), Şeyh Abdulkadir Geylani (k.s)’nin torunlarından.
4- Şeyh Seyyid Necmeddin Xaxrıf (k.s), Şeyh Abdulkadir’in (k.s)’in ağabeyi.
5- Seyyid Muhamed Sasoni (k.s) – Adıyaman merkez’de ikamet ediyor.
6- Molla Lütfi sobaşi (k.s), Hazret (k.s)’in talebesı Molla Şahabeddin’in oğlu.

7- Molla Muhamed Nasıh (k.s), Molla Fethullah ve Hazret (k.s)’in talebesi olan Molla Caferi Balek-i’nin oğlu.
8- Molla Mahfuz-ı Balek-i (k.s), Mersinde kalıyor.
9- Molla Bedirhan Ağrı-i (k.s), Ağrı’da kalıyor.
10- Molla Usameddin Melekend (k.s),Önce Ağrı’da ikamet ediyordu. Şimdi İstanbul’da kalıyor.
11- Molla Nuredin Ağri-i (k.s), İstanbul’da kalıyor.
12- Molla Asim Diyarbakır-i (k.s), Diyarbakır’da kalıyor.
13- Şeyh Abdulmenaf Abiri (k.s),Seyda-i Taği (k.s)’nin halifesi Seyyid Tahir-i Abiri (k.s)’nin torunu.
14- Şeyh Muhammed Nasıh (k.s)
Şeyh Muhammed Hafid (k.s) Hazretlerinin ’in 4 halifesi kendisinden
önce vefat ettiler.
İsimleri :
1- Şeyh Abdulmanaf Abiri (K.S)
2- Şeyh Abdulkadir Xaxrıf (K.S)
3- Şeyh Necmeddın Xaxrıf (K.S)
4- Şeyh Lütfi Sobaşi (K.S)

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Elazığ Evliyaları , Abdulhalim durma [/toggle]

Şeyh Takıyeddin Norşini (k.s.)

Bitlis – Güroymak  – Norşin ( Nurtepe) köyünde

Şeyh Takıyuddin Norşini hazretlerinin Silsile-i Şerifi

Şeyh Takiyeddin Norşini hazretleri ; Şeyh Molla Fethullah’ın oğlu ve Şeyh Muhammed Dıyaeddin Hazret (k.s) torunudur. Doğum tarihi tam olarak bilinmiyor. Fakat Hazret (k.s)’in vefatında on iki yaşlarındaydı. İlk tevbesini Hazret (k.s)’den almıştır. Hazret (k.s) hayatta iken Hazret (k.s)’den, babası Şeyh Fethullah’dan ve ağabeyisi Molla Cemaleddin’den ders alırdı. İlk cuma Molla Fethullah, ikinci cuma Hazret (k.s), üçüncü cuma Molla Fethullah (k.s)’ın oğlu Molla Cemaleddin vefat etti. Bu üç Mübareğin de onbeş gün içerisinde vefat etmelerinden sonra Seyda ailesinin bütün çocukları yetim kaldılar. Fakat Hazret (k.s) onlara büyük bir miras birakmıştı.

Bu miras ;
16 halife ve sayısı belli olmayan çoklukta ki alimlerdi.
Bu halife ve ulemalar Seyda ailesinin çocuklarına sahib çıktıkları gibi, müritlerede manevi destek veriyorlardı. Hazret (k.s)’in vefatından sonra amcası sayılan Şeyh Masum onlara dediki ;
– ” Yeterki okuyun sizden hiç bir iş yada çalışma istemiyorum.”
Onlarda hiç zamanlarını boşa harcamadan okudular. Akabinde her biri birer büyük alimler oldular. Bunlar ;
1- Şeyh Takiyeddin (k.s)
2- Şeyh Taha (k.s) – Şehid Şeyh Muhammed Said (k.s)’in oğlu.
3- Şeyh Maşuk (k.s)- Şeyh Masum (k.s)’un oğlu.
4- Şeyh Nasır (k.s) – Şeyh Molla Fethullah (k.s)’ın oğlu.
Bu Mübarekler, tasavvuf derslerini Mele-i Mezin Şeyh Muhammed Emin (k.s) yanında çalışıyorlardı. Şeyh Takiyeddin (k.s) ilminin büyük bölümünü Seyda Şeyh Muhammed Baki (k.s) yanında okudu ve ondan ilmi icazet aldı.

Hazret’in k.s vefatından sonra Norşinde irşad faaliyetlerini devam ettiren Şeyh Muhammed Emin Kursinci Mele-i Mezin (k.s)’in vefatından sonra, Şeyh Alaeddin Verkanisi’nin (k.s) yanında tasavuf derslerine devam etti. Onaltı seneye yakın bir zamana kadar, Şeyh Alaeddin (k.s)’in yanında süluk’a devam etti. Bütün kış boyunca Oğin’de kaldı. Şeyhan ve Balekan’lılar gelip onu Norşin’den Oğin’e götürürledi. Arada bir Şeyh Alaaddin (k.s)’den izin alıp onu köyüne götürürlerdi. Bazen Şeyh Alaaddin (k.s) ona bir kaç gün izin verirdi. Şeyhan ve Balekan’lılar gelip onu tekrar Oğin’e geri götürürlerdi. Onaltı seneye yakın böyle devam etti.
Şeyh Alaaddin (k.s)’in vefatından önce. Şeyh Alaaddin (k.s)’in zevcesi ;
– ” Sen niye Şeyh Takiyeddin (k.s)’e hilafet vermıyorsun ? O uzun zamandır burda Seyda ailesinin ona ihtiyaçları var.”
Şeyh Alaaddin (k.s)’ şöyle cevap verir ;
– ” Evet doğru. Uzun zamandır burada süluk yapıyor. O şimdi ki şeyhlerden çok daha iyi yetişmiş bir durumdadır. Ben istiyorum ki Seyda-i Taği (k.s) ve Hazret (k.s) gibi olsun. Bu sebeb ile kendisini bekletiyorum.”
Şeyh Alaaddin (k.s)’in ömru ona hilafet vermeye yetmedi. Ölüm şerbetini içti. (Hakk’a kavuştu) Şeyh Alaaddin (k.s)’in vefatından sonra. Şeyh Alaaddin (k.s)’in oğulları Şeyh Mazhar (k.s), Şeyh Halid (k.s) ve Şeyh Asım (k.s)’a ;
– ” Sizler nereye gidersenız, ben de oraya giderım. ” Diyerek onlara bağlılığını gösterdi.
Bunlar büyük ve olgun bir grup idiler. Hazret (k.s)in işaretlerini araştırdılar. Hazret (k.s)’in şeyh Alaaddin (k.s)’e ;
– ” Sen büyük emek vereceksin. ”
Şeyh Mahmud-i Karaköy (k.s)’e ;
– ” Sonu sende olacak.” Sözünden yola çıkarak, hep beraber Şeyh Mahmud-i karaköy (k.s)’e gittiler.

Şeyh Alaaddin (k.s)’in üç oğlu, Şeyh Takiyeddin (k.s), Şeyh Cüneyd (k.s) (Şeyh Mahmud-i Zokaydinin k.s oğlu) ve beraberlerinde çok sayıda alimlerle birlikte yola çıkarak Suriye – Haseki’ye bağli Tililon köyüne gittiler.
Şeyh Mahmud (k.s) Şeyh Alaaddin (k.s)’in taziyesini yapar.
– ” Keşke ben ondan üç sene önce vefat etseydim.” Der.
(burada ilk kerametini gosterir. Gerçekten Şeyh Mahmud (k.s) Şeyh Alaadin (k.s)’den üç sene sonra vefat eder) Bu Alimler tekrar Şeyh Alaaddin (k.s)’in yanında seyri sulükleri kaldıkları yerden Şeyh Mahmud’un (k.s) yanında amele başlarlar.
Şeyh Mahmud (k.s) onların herşeylerinin tamamlandıklarını görür. Aynı sene Şeyh Asım (k.s)’ın dışında, Onların hepsine hilafet verir.
Önce Şeyh Takiyeddin (k.s)’e hilafet verir.
Bunun üzerine biri sorar ;
– ” Kurban Şeyh Takiyeddin (k.s)’e Hazret (k.s)’in torunu olduğu içinmi önce ona halifelik verdin ? Yoksa onu kamil mi gördün?
Şeyh Mahmud (k.s) ;
– ” Vallahi onu çok kamil gördüğüm için verdim. Zaten Şeyh Alaaddin (k.s), bana şefkat gostermiş. Herşeylerini tamamlamıştı. Sadece beni bu hayırdan mahrum birakmamak için onu bana verdi.”
Şeyh Asım rivayet ediyor ;
– ” Şeyh Takiyeddin letaifleri o kadar çok zikir yapıyordu ki, uykusu hiç gelmiyordu. Çok büyük bir alim olarak yetişti.”
O kış mevsimini Tililon’da geçirdikten sonra Şeyh Mahmud (k.s) ;
– ” Git irşad et.”dedi.

Norşin bölgesi susamış uzun zamandır onu bekliyorlardı. Döner dönmez irşada başladı. İlk tevecühünü Xask köyünde yaptı. (Norşine yakın bir köy) Sonra köy köy dolaştı. Tarikat verdi, teveccüh yaptı. Bütün kış köylerde irşat yapıyordu. Bu bölgeler de tarikat almayan çok az kişi kaldı. Aynı zaman da talebelere de ders veriyordu. Norşin medresesinde, Onun derslerinin bereketli olduğu çok meşhurdu. Herkes onun yanın da okumak ve onun talebesi olmak istiyordu. Talebeler ;
– ” Bir ders bile bizim için çok onemli ” Derlerdi.

O donemde yetişen büyük ulemalar onun talebesiydi. (Molla Sadreddin Yüksel gibi zatlar.) Onun Özelliklerini gören herkes onu çok severdi. Birde onun mutevaziliği meşhurdu. Şeyh Abdulğani El-Haznevi’nin de (k.s) kayınpederidir. Şeyh Takiyeddin (k.s)’in vefat tarihi ; 6 Haziran 1967

ŞEYH TAKİYEDDİN (K.S)’E DAİR MENKIBELER
Şeyh Takyedin (k.s) küçükken, Hazret (k.s)’in odasında uyurdu. Kendileri Hazret (k.s)’den şöyle bahis ederlerdi.
– ” Birgün. Ben daha küçüktüm. Hazret (k.s) ;
fecir vaktinden önce teheccüt namazı kıldıktan sonra. Yüce Allah (c.c)’a haykırışla yalvardı. Fakat nasıl yalvarıyor. O sırada hanımı namazı bitirirken sonra, hanımının paçasını tutup, yüce Allah (c.c)’a şöyle yalvardı.
” Ey Allah (c.c)’ım bilirsin.”
Bir kişi bir kişiye karşı suç işlediği zaman. Hanımıyla o kişinin evine gider.
” Namusumla beraber sana geldım. Bunun hatırı için beni af et. ” Derdi.
O kişi de ne kadar suçlu olsa dahi. Hanımıyla kendini o kişiye teslim etmesi o kişinin af edilmesine sebep oluyordu. Ve hazret şoyle devam etti.
” Ey Allah (c.c)’ım ben namusumla kendimi sana attım. Beni af et.”
Şeyh Takiyeddin (k.s) diyor ;
” Ben on yaşindaydım. Hazret (k.s)’in bu haykirişi sonrası, birden şiddetli deprem gibi bir şey hissetım. Sanki arş yere inecek. Ben çok korktum, yatakların bulunduğu yere saklandım. Sessizlik olunca. Hazret (k.s)’in hanımı ;
” Oğlum nerde ? Onu korkuttun.”
Beni aramaya başladılar. O zaman ben yatakların bulunduğu yerden çiktım.”
” Ben Hazret (k.s)’in bu haykırışından göklerin titrediğini fark ettim. ”
Şeyh Takiyeddin (k.s) 1968 yılında vefat etmiştir. Kabri Norşinde markad’ta Seyda ailesi kabristanlığındadır.

ŞEYH TAKİYEDDİN (K.S)’İN HALİFELERİ
1- Şeyh Asım (k.s) – Şeyh Alaaddin (k.s)’in oğlu.
2- Şeyh Molla Muhammed Çılğori (k.s) – Balekan’lı.
3- Şeyh Molla Abdulbari Ğavaşi (k.s)
4- Şeyh Molla Tayfur Diyarbekri (k.s)

[toggle title=”Kaynaklar” load=”hide”] https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=1596068340459609&id=815355828530868
[/toggle]

Şeyh Abdurrahman Tagi (k.s.)

Bitlis – Güroymak  – Norşin ( Nurtepe) köyünde

İsmi Abdurrahman (1831-1886) olup Tagi, Tahi ve Nurşini nisbeleriyle bilinir. Üstad-ı A’zam ve Seyda lakaplarıyla meşhur olmuştur. Babası, Molla Mahmud Efendi, annesi Seyyid Molla Muhammed Efendinin kızı Meyasin Hanımdır. Şirvan’da dünyaya gelir. Güroymak (Nurşin) ilçesinde vefat eder. Kabri ilçenin Şentepe Mahallesindeki Mutlu ailesine ait mezarlığın içindedir.

Abdurrahman Tagi’nin bulunduğu ev, halk arasında Sufi Evi olarak şöhret bulur. Çünkü, babası Molla Mahmud Efendi olgunluklar sahibi, ilmiyle amel eden, sünnete uymakta titizlik gösteren salih biridir. Önceleri Kadiriyye yoluna girmiş, sonra Nakşibendiyye yoluna bağlanmıştır. Abdurrahman’ın aslen Hazret-i Hüseyin soyundan gelen ve seyyide olan annesi Meyasin Hanım da saliha bir kadındır. Babası Molla Mahmud Efendinin erkek kardeşleri yoktu. Kadiriyye yoluna mensub, kerameti ile meşhur bir kız kardeşi vardır.

Talebeliği
Abdurrahman Tagi ailesinin de teşvik ve desteğiyle küçük yaşta, Kur’an-ı kerim okumayı öğrenir. On yaşına basınca, annesi vefat eder. Babası onun terbiyesine ve okutulmasına önem verir. Şafii fıkıh kitaplarından İmam- ı Rafii’nin (ölm. 1226) Muharrer adlı eserini okur. Arapça gramer ilmini öğrenip Hadaik-ud-Dekaik kitabına kadar babasının yanında ders görür. Daha sonra memleketinin meşhur alimlerinden Molla Abdüssamed’in, o vefat edince de, büyük alim Molla Ziyaüddin Arvasi’nin yanına giderek ilim öğrenir. Ondan, Molla Cami’ye kadar okur. Molla Ziyaüddin’in sevgisiyle yanından hiç ayrılmaz. Arvasi muhabbet ve yakınlıkla ona yönelir. Bir defasında, “Muhabbete denk olacak hiçbir şey yoktur.”, diye buyurur ve muhabbetin üstün olduğunu anlatır. Bu arada çevredeki diğer alimlerden fıkıh, tefsir, hadis gibi dini ilimleri tahsil eder. Bu ilimlerde yüksek ilim ve derece sahibi olur. Okuduğu hocalardan icazet alır. Sonra babasına vakfedilen Hizan’a bağlı Ispahart’taki medresede ders vermeye ve talebe yetiştirmeye başladı.

Hacı Emin Şirvani’ye başvurarak Rufailik tarikatına girer ve ona talebe olur. Arkasından günlük zikir ve nafile ibadetlere yönelir. Fakat bir müddet sonra Hacı Emin Şirvani, Şeyh Abdurrahman Talebani (1797- 1860) tarafından reddedilince gidip Şeyh Hamza Telvi’ye talebe olur. Bir müddet sonra Kadiriyye tarikatı mensublarından Şeyh Abdülbari Çarçahi’ye talebe olur. Şeyhi ona, oruç tutmak, az yemek, az uyumak ve sık sık mezarlıkları ziyaret etmek gibi vazifeler verir. Bazı geceler bir iki saat kabristanda kaldığı zamanlar olur. Hatta Tahi köyünün mezarlığında açık bir mezar vardır. Bazı geceler bu mezara girerek orada sabahlar.

Seyyid Sıbgatullah Arvasi’ye İntisabı
Bu sırada Seyyid Sıbgatullah Arvasi (v.1870) Hazretleri Külat’da oturmaktadır. Arvasi’nin talebelerinden Süleyman Erbusi arasıra Külat köyüne gidip gelmektedir. Bir defasında Külat köyünden döndüğü sırada Abdurrahman Tagi, alaylı bir şekilde, “Külat’taki sufiler nasıldırlar? Ne yapıyorlar?”, diye sorar. Süleyman Erbusi Abdurrahman Tagi’ye, “Eğer falan dereyi geçsen öyle demezdin.”, diye cevap verir. Süleyman Erbusi’nin bu sözü Abdurrahman Tagi’ye çok tesir eder. O sırada şeyhi tarafından halife olarak vazifelendirilen ve birkaç talebesi de olan Abdurrahman Tagi talebelerinden birine, “Vallahi falanca kişinin sözleri beni çok etkiledi. Külat’a gidiyorum.”, der. Müridlerinin bütün ısrarları onu kararından döndürmez. O gece boyunca içindeki arzu ve iştiyakla uyuyamaz. Seher vakti gelir gelmez Süleyman Erbusi’nin evine gider. Onu uyandırarak, “Benimle birlikte Külat’a gelir misin?”, der. Süleyman Erbusi, “Gelirim.”, deyince ikisi birlikte seher vakti yola koyulurlar. Süleyman Erbusi’nin, “Eğer falan dereyi geçsen öyle demezdin.”, diye bahs ettiği yere gelirler. Abdurrahman Tagi o dereyi geçerken kalbinde acaib bir hal hisseder. Nihayet Külat’a ulaşırlar. Kendisini Cennet bahçelerinden bir bahçede hissetmektedir. Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hazretleri onu talebeliğe kabul ederek himaye ve tasarrufu altına alıp kısa bir müddet içinde yetiştirir. Tasavvuf yolunda yükselen Abdurrahman Tagi, nakledilir ki, dillerin ifade edemeyeceği, ancak ehlinin anlayacağı hallere kavuşur.

Abdurrahman Tagi, bir gün sabah vakti hocasının huzuruna giderek, “Efendim! Ben her şeyde Lafza-i Celal’in (Allahü tealanın isminin) zikrini duyuyorum. Hatta önümde yürüyen köpekten bile o zikri duydum.”, diyerek halini anlatır. Talebesinin, olgunluğa erdiğini gören Seyyid Sıbgatullah Arvasi ona Ispahart nahiyesinde kadılık yapmasını emreder. Hocasının emri üzerine iki yıl müddetle Ispahart kadılığı vazifesini yürütür. Bu vazifesi esnasında insanlara güzel ahlakı ve hoş görüsüyle hizmet eder. Zaman zaman hocasının yanına gidip gelerek hasretini gidermeye çalışır. İki sene sonra kadılık vazifesinden ayrılarak dünyadan tamamıyla uzaklaşıp, Sıbgatullah Arvasi Hazretlerinin hizmet ve sohbetlerine döner. Çoğu geceler uyumaz, hocasının odasının penceresine bakan bir taşın üzerinde oturur, yaz- kış, kar-yağmur demez sabaha kadar o taşın üzerinde bekler. Anlatılır ki, dokuz sene müddetle şeyhinin sohbetinde ve hizmetinde bulunduktan sonra evliyalıktaki en olgun ve en yüksek dereceye ulaşır. Sıbgatullah Arvasi Hazretleri ona icazet vererek irşadla vazifelendirir.

O önce bütün arazisini satarak Allahü tealanın rızası için harcar. Sonra talebesi Şeyh Fethullah-ı Verkanisi’nin dedesi Şeyh Muhammed’in Verkanis köyündeki türbesini ziyaret eder. Bu ziyaret esnasında kendine, “Seyda” adıyla anılması işaret edilir. Bundan sonra Seyda ismiyle meşhur olur.

Bir ara hac ibadetini ifa etmek için Mekke-i mükerremeye gider. Bu vazifesini yaptıktan sonra Peygamberin kabrini ziyaret eder. Medine-i münevverede İmam-ı Rabbani hazretlerinin torunlarından Şeyh Muhammed Mazhar Efendiyle buluşup sohbette bulunur.Hacdan dönünce, hocasının emriyle, Nurşin nahiyesinde yerleşerek irşad vazifesine devam eder.

Vefatı
Abdurrahman Tagi, on sekiz yıl kaldığı ve irşad vazifesinde bulunduğu Nurşin’de vefat etmeden önce ağır bir hastalığa yakalanır. Buna rağmen hiç bir sünnet namazını dahi ihmal etmeyip, hepsini ayakta kılar. Gece ibadetini asla bırakmaz. Halbuki bu sırada ancak dört yanına yastık dayayarak oturabilmekte, oturamayınca sırtını duvara dayamaktadır.
Vefatından önce yanına gelen zevcesi Seyyide Kadriye Hanımın eteğinden tutarak şu beyti okur.
“Kabe hareminin harimine vasıl olamazsın
Eğer evlad-ı Ali’nin eteğine yapışmazsan.”
Yerine Şeyh Fethullah Verkanisi’yi halife bırakır. Son zamanlarında çevresindekilere ve bağlılarına şefkatle muamele eder. Onlara rahmet nazarıyla bakar. Evlatlarına ise fazla iltifat göstermez. Oğlu Molla Muhammed Ziyaüddin’e şöyle buyurur. “Oğlum, Şeyh Fethullah senin hakkında benden daha hayırlıdır. Çünkü ben seni başkalarından ayırmam, ama o seni diğerlerinden üstün tutar.”

Evladları
11 evladı vardır. Bunlardan beşi kız, altısı erkektir. Erkek evlatları Şeyh Muhammed Ziyauddin (Hz. Sani), Şeyh Abdurrahim, Şeyh Muhammed Raşid (Bu üç evlad aynı annedendir). Muhammed Eşref, Muhammed Derviş, Muhammed Said’dir (Bu zat I. Dünya Savaşında şehit düşmüştür).

Eserleri
Abdurrahman Tagi’nin sözlerini halifelerinden İbrahim Çukruşi toplayarak İşarat ismini vermiştir. Mehmet Ildırar tarafından derlenip kaleme alınmıştır. İşarat “Minah” adlı esere çok benzemektedir. Arapça ve Farsça Mektubat’ı ise basılmamıştır. Diğer kitabı ise halifesi Abdulkahhar tarafından derlenip Şeyh ‘Abdurrahman Tagi’nin Mektupları’ adlı iki yazma nüshadan meydana gelmektedir. Ahmet Yıldırım ve Enbiya Yıldırım tercüme etmiştir. Eser toplam 77 mektuptan meydana gelmiştir.

Şeyh Abdurrahman Tagi’ye devlet tarafından Murat Nehri üzerinde üç gözlü sağlam bir köprü yaptırmasından dolayı üçüncü rütbeden Mecidi Nişanı verilir. Anlatılır ki, köprünün işleri ilerlediğinde çalışanların sayısı yeterli olmaz ve Abdurrahman Tagi Ermeni köylerine gidip onların yardımı için çağrılmalarını ister. Halifelerinden Abdulkahhar Efendi, Ermeni köylülerin gelip gelmeyeceği konusunda tereddüt içindedir. Ancak yine de aldığı emri Ermenilere bildirir. Abdurrahman Tagi’nin onları çağırdığını söyler.
-Eğer o çağırmışsa biz hemen geliyoruz, diyen Ermeniler kazma ve küreklerini alarak köprü inşaatına yardıma gelirler.
Medreseye hizmetleri dokunan Hristiyanlara Abdurrahman Tagi’yi çok sevdikleri halde neden Müslüman olmadıkları sorulduğunda şu cevabı verirler.
-Abdurrahman Tagi gibi bir Müslüman olacağımızı bilsek hemen iman ederiz. Sizin gibi Müslüman olmaktan korkuyoruz.
Talebeleri ve sevenlerinden meydana gelen kalabalık bir cemaat tarafından cenaze namazı kılındıktan sonra Nurşin’de defnedilir.

Halifeleri ve Talebeleri
Abdurrahman Tagi, birçok talebe yetiştirir. Halifelerinin en meşhurları şunlardır: Fethullah Verkanisi, Abdurrahman Nurşini, Molla Reşid Nurşini, Allame Molla Halil Siirdi’nin torunu Abdülkahhar, Abdülkadir Hizani, Seyyid İbrahim Es’irdi, Abdülhakim Fersafi, İbrahim Ninki, Tahir Abiri, Abdülhadi, Abdullah Hurusi, İbrahim Çuhruşi (Çukruşi), Halil Çuhruşi, Ahmed Taşkeseni, Muhammed Sami Erzincani, Abdullah Subaşı, Halife Mustafa Bitlisi, Hacı Süleyman Bitlisi, Hacı Yusuf Bitlisi, Hacı Yusuf Köşki’dir. Bunlardan Fethullah Verkanisi’nin halifesi Muhammed Ziyaüddin Nurşini, Abdurrahman Tagi’nin oğludur. Abdurrahman Tagi’nin ismi, Bediüzzaman’ın ders aldığı hocaları arasında da yer alır.

[toggle title=”Kaynaklar” load=”hide”]Bitlis Evliyaları, Abdulhalim Durma
[/toggle]