Şeyh Muhammed Ziyaeddin Nurşini (k.s.)

Bitlis – Güroymak – Norşin ‘de Babası Abdurrahman Tagi hazretlerinin yanında

Muhammed Ziyaeddin hazretleri (1855-1923) Nurşini nisbesiyle meşhurdur. Babası Abdurrahman Tagi (Tahi) hazretleridir. Hizan ilçesine bağlı Usba köyünde doğdu.Nurşin köyünde vefat etti. Kabri Nurşin’de babasının türbesinin yanındadır.

Ziyaeddin Nurşini’nin aile çevresi ilim ve fazilet sahibi dindar insanlardan meydana geliyordu. Muhammed Ziyaeddin Efendi ilk tahsilini babası Abdurrahman Tagi’den alır. Zamanında medreselerde okutulan dersleri tamamlayarak ilimde yükselir ve mollalık payesine ulaşır. Babasının ilim meclislerine ve tasavvufi sohbetlerine devam ederek zahiri ilimlerde alim, tasavvuf yolunda yüksek derece sahibi olur. Babası Abdurrahman Tagi Hazretleri vefatına yakın onu halifesi Fethullah-ı Verkanisi’ye emanet eder. Böylece zahiri ilimlerde yüksekliğinin yanında manevi derecelerde ve tasavvuf yolunda da ilerler.

Fethullah Verkanisi Hazretlerine intisabı ve talebeliği
Fethullah-ı Verkanisi Hazretleri, hocasının oğlu Muhammed Ziyaeddin Nurşini’nin yetişmesi ve olgunlaşması için özel itina gösterir. Hatta onu en ağır hizmetlerde kullanarak kınayanların kınamasına aldırmadan onu kamil ve mükemmil (yetiştirebilen) bir zat olarak yetiştirir. Nakledilir ki, Fethullah-ı Verkanisi kışın karda kızağına biner köylere irşada giderken, Ziyaeddin Nurşini’yi çağırarak kendisini çekmesini isterdi. Bu duruma Abdurrahman Tagi Hazretlerinin bazı halifeleri itiraz ederler. “Hocasının oğluna saygı göstermesi gerekirken, kızağa binip keyf sürüyor, hocasının oğlu ise, zahmet ve meşakkatle kızağını çekiyor.”, derler. Bu durumu duyan Fethullah-ı Verkanisi, “Üstadım oğlunu bana teslim etti. Ben de böyle hareket etmeyi uygun görüyorum. Yok eğer size teslim etmişse bildiğiniz gibi yapmakta serbestsiniz.”, der. 1889 yılında icazet, diploma ve hilafetle, İslamiyeti anlatma vazifesi vererek insanlara İslamiyetin emir ve yasaklarını anlatmakla vazifelendirir. Muhammed Ziyaeddin Nurşini Hazretleri, hocası Fethullah-ı Verkanisi’nin sağlığında on sene, onun vefatından sonra da 24 sene olmak üzere tam 34 yıl talebe yetiştirir.

I. Dünya savaşındaki mücadelesi
Muhammed Ziyaeddin Nurşini Hazretleri, aynı zamanda dini, vatanı ve milleti için savaşarak büyük kahramanlıklar gösterir. Birinci Dünya Savaşında talebeleriyle birlikte Ruslara ve Ermenilere karşı kahramanca savaşır. Derik köyünde emrindeki milislerle beraber Ermeni ve Ruslara karşı, bulundukları bölgeyi savunmakla vazifeliydiler. Kardeşleri Muhammed Said ve Muhammed Eşref ile birçok talebesi şehid olurlar. Birinci Dünya Harbine katılarak büyük kahramanlıklar gösteren Muhammed Ziyaeddin Nurşini Hazretleri, koluna isabet eden bir mermi sebebiyle felç olur. Felcin bütün vücuda yayılmaması için Bitlis Askeri Hastanesinde sağ kolu kesilir. Bunun üzerine V. Mehmet Reşat kendisine protez bir kol ve Mecidiye Madalyası gönderir. Fakat Ziyaeddin Nurşini hazretleri bu ameliyatın arkasından ağır bir hastalığa tutulur. Talebeleri ve sevenleri o vefat edecek diye üzülürler. Bazan kendinden geçmekte, bazan ayılmaktadır. Anlatılır ki, bu hal üzereyken bir gün şöyle buyurur. “Rüyamda yanıma kalabalık bir veli grubunun geldiğini gördüm. Gavsü’l-a’zam Arvasi, Abdurrahman Tagi ve Şeyh Fethullah Verkanisi de aralarındaydı. Dünyada mı kalacağım yoksa ahirete mi intikal edeceğim hususunda aralarında uzun müzakereler yaptılar. Şeyh Fethullah Verkanisi dünyada kalmamın daha hayırlı ve insanların hidayete kavuşmalarına vesile olacağımı belirterek sekiz yıl daha yaşamamı teklif etti. Hazır bulunan büyüklerimiz de bu teklifi uygun görerek dağıldılar. Nitekim Muhammed Ziyaeddin Nurşini Hazretleri bu rüyanın dokuzuncu yılı başlarında vefat eder.

Halifeleri
Halifeleri, Molla Muhammed Emin El-Kursincî (Mela-yi mazin, v.1936), Hacı Abdulkerim (Hizanlı), Şeyh Ahmedi El-Haznevi (Suriye), Şeyh Mahmud Karaköy (Varto-Karaköy), Şeyh Muhammed Selim (Diyarbekir-Hezanlı, v. 1919), Şeyh Mahmud Zokaydi (Şeyh Abdülkahhar’ın oğlu), Şeyh Alauddin Verkanisî- Ohinî (Şeyh Fethullah’ın oğludur), Şeyh Şihabuddin Tihî (Muş’un nahiyesi), (Şeyh Şihabuddinin oğlu) Molla Ubeydullah, Molla Halil El-Koğaki (Muş-Bulanık’ın Koğak Köyü), Molla Yusuf-i Hort, Şeyh Abdurrahman-i Çokreşi (Erzurum-Karayazı), Şeyh İbrahim El-Abrî (Muş-Bulanık’ın Köyü), Molla Abbas (Bulanıklı), Molla Halid-i Poğaşi (Reşadiye Köyü)’dir.

Ömrünün son zamanlarında Azizan’dan Nurşin’e taşınmayı ısrarla ister. Ailesinden bazıları da Azizan’da kalmak istemektedir. Azizanlılar da Şeyh Ziyaeddin Nurşini Hazretlerinin köyde kalması için yalvarıp dil dökerler. Şeyh hazretleri bütün bu ısrarlara rağmen babası Abdurrahman Tagi hazretlerinden “uzak kalmaktan ve onun beldesinden uzakta vefat etmekten korkuyorum”, demektedir. Vefatından bir yıl önce kesin bir kararlılıkla Azizan’dan Nurşin’e taşınır. Ömrünün son senesini Nurşin ve civarında geçirir.

Ziyaeddin Nurşini Hazretlerinin tek oğlu olan Fethullah Efendi, kendisinden sekiz gün önce vefat eder. Onun vefatı üzerine, “Senden önce vefat edeceğimi ve senin geride kalacağını sanıyordum. Fakat Allahü teala böyle diledi. Böyle oluşunun hikmetini o bilir?”, buyurur. Oğlu defnedildikten sonra hastalanır. Hastalığının ilk günlerinde, “Molla Fethullah gitti. Görünen o ki, onun arkasından ben de kalıcı değilim, böylece dünya yıkılıyor.”, der.

Muhammed Ziyaeddin Nurşini Hazretleri vefatından önce yerine geçecek kimseyi belirler ve bütün bağlıları ile talebeleri teslim edeceği bir vekil tayin eder. Vefat zamanı yaklaşmasına ve hastalığı iyice ağırlaşmasına rağmen sünnetlere eksiksiz uymaya gayret eder.

Vefatı
Anlatılır ki, son nefesini vereceği anda yüzünde ve alnında ayna gibi bir parıltı belirir. Bu parıltıyı orada bulunan herkes görmüştür. O günün sabahı yattığı odadan dünya kokularına benzemeyen hoş bir koku yayılmaya başlamıştır. Yanına giren herkes bu kokuyu hisseder. Bu koku gittikçe kuvvetlenir ve vefatı sırasında odanın her yanını sarar ve hatta dışarıdan bile hissedilmektedir. Son nefesini verdiği anda ve cenazesi yıkandığı zaman, vücuduna değen her elbise veya bez parçasından aynı hoşkoku dağılır ve üstelik bu koku sindiği yerden birkaç kere yıkansa bile çıkmamaktadır.

Ailesi ve Çocukları
Ziyaeddin Nurşini Hazretlerinin tek oğlu olan Molla Fethullah’ın büyük oğlu Cemaleddin de kendisinden on üç gün sonra vefat eder. Geriye Aişe adında bir kızı ile Takıyyüddin ve Nasırüddin adında iki torunu kalır. Nasırüddin daha sonra Şeyh Abdülhakim Hüseyni’den hilafet alır. Ziyaeddin Nurşini Hazretlerinin her iki torunundan devam eden evlatları günümüzde hizmete devam etmektedirler.

Eseleri
Muhammed Ziyaeddin Nurşini Hazretlerinin sevdiklerine ve talebelerine yazdığı mektublarını, on üç halifesinden Muhammed Alaüddin-i Ohini toplamıştır. Mektubat adı verilen bu eserinde yüz on dört mektup vardır.

[toggle title=”Kaynaklar” load=”hide”]Bitlis Evliyaları, Abdulhalim Durma
[/toggle]

Seyyid Sıbgatullah Arvasi

Nasıl Gidilir ; Bitlis – Hizan’da Gayda köyünde.

“Buradaki ses manevi uluların sesidir, Nâ-ehle pınar, ehle nur ve feyz çeşmesidir. Kalp destini boş getir, doldurmak istiyorsan, Korkma bitmez, Nehri’nin, Arvas’ın deresidir.”

”Gavs-ı Hizani Seyyid Sıbgatullahi Arvasi (k.s.) hazretlerinin kabr-i şeriflerinin bakım ve onarım çalışmaları Ahsen Vakfı tarafından yürütülmektedir.Peygamberlerin nebilerin evliyaların türbelerinin bakım ve onarımını yapmak amacıyla kurulan ve bu yönde faaliyetlerini sürdüren Ahsen Vakfı ‘dan ve bu yolda zerre miktarı emeği olan herkesten Allah razı olsun ve Mevla Cemaliyle Şereflendirsin inşaallah”

Sıbgatullah Arvasi (v.1870) Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlı, Arvas köyünde dünyaya gelir. Hizan ilçesinde yaşadığından dolayı Gavs-ı Hizani lakabıyla anılan Seyyid Sıbgatullah Arvasi’nin soyu Bağdat’tan gelmedir. Arvasi’nin nesebi Hz. Hüseyin’in (r.a) evlatlarındandır. İsmi, Sıbgatullah olup “Gavsu’l-Azam”, “Gavsu Hizani” veya “Gavs” lakaplarıyla meşhur olmuştur. “Arvasi” nisbesiyle de bilinir. Babası Lutfullah Efendi188, dedesi Seyyid Abdurrahman Kutub’dur. Kabri, Hizan’ın Gayda köyündedir.

Gavs-ı Hizani, küçük yaştan itibaren kelam, tefsir, hadis, fıkıh, gibi zahiri ilimleri tahsil eder. 1829 tarihine kadar İslami ilimler ile meşgul olur. Bu tarihte Van’da bulunan Şeyh Muhyiddin’den tarikat alır. Bir gün hocası ona, “Vefat etmiş velilerden istifade edecek, faydalanacak makama geldin.”, diye buyurur. Şeyhi vefat edinceye kadar hizmetinde bulunur. Daha sonra Cizreli Eş-Şeyh Halid’in yanına gider. Şeyh Halid’in vefatına kadar ona hizmet eder. Sonra halifesi olan Salih Sıbki’nin yanına gider. Ondan hilafet almaya hak kazanır. Ayrıca Bitlis’te Şeyh Musa ve Bitlisli Şeyh Abdulkadir’in de yanına gidip onlardan istifade eder.

1840 yılında es-Seyyid Taha-i Hakkari Horoslu Molla Murat’la Gavs’a “Kendi evine gel” diye haber gönderir. Bunun üzerine Gavs, Seyyid Taha’ya gidip onun hizmetine girer. 1851 yılında Şeyhi Taha Hazretleri vefat edince onun yerine geçen kardeşi Seyyid Salih’in sohbetine devam eder. Seyyid Sıbgatullah, birçok meşayihten tarikat almıştır. Seyyid Taha’nın huzurunda kemale eren Gavs, mürşidinin emriyle, Bitlis çevresinde irşad görevini yürütmek için, Hizan’ın Gayda köyüne gidip yerleşir.

Yerine halife olarak oğlu Seyyid Behaeddin’i bırakır. İki küçük oğlunu; Seyyid Nur Muhammed ve Seyyid Burhan’ı terbiyeleri için Molla Abdurrahman-ı Meczub’a emanet eder. Vefatında tebessüm eder bir vaziyette Kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim eder. O anda odanın içine bir güzel koku yayılır. Bu kokuyu odanın dışında duran diğer talebeleri de duyarlar. Bu koku defin esnasına kadar devam eder. Oğlu Celaleddin Efendi, cenazesini yıkar. Yıkama esnasında yakın hizmetçisi Ali Efendi ve Abdurrahman Tagi ona yardım ederler. Techiz ve kefenlenmesi yapıldıktan sonra talebeleri ve sevenleri tarafından cenaze namazı kılınır ve Gayda’da defnedilir. Ahsen Vakfı tarafından 2013’te Gavs-ı Hizani Seyyid Sıbgatullahi Arvasi (k.s.) Hazretlerinin kabrinin bakım ve onarımı gerçekleştirilir. Türbesinin bulunduğu Gayda köyüne yılda yaklaşık 50 bin kişi ziyaret eder.

Sıbgatullah Arvasi’nin dokuz kardeşi vardır. Bunlar, Mevlana Resul, Mevlana Abdulgani, Mevlana Cemaluddin, Mevlana Abdulmelik, Mevlana Abdulkahhar, Mevlana Abdulgaffar, Mevlana Muhammed, Mevlana Abid, Mevlana Nurullah olup hepsi de alim ve zahid kimselerdi.

Sıbgatullah Arvasi’nin sekiz evladı vardı. Bunlar Şeyh Celaluddin (Kardeşi Şeyh Bahauddin’den sonra babasının yerine o geçmiş ve bu hizmeti yürütmüştür. 1877 yılında vefat etmiştir), Şeyh Bahauddin (Şeyh Celaluddin’in küçüğüdür. Babasının halifesi olup, babasından sonra yerine geçer. İki ay görev yaptıktan sonra vefat eder. Sultan Veled, Seyit Bahri, Burhaneddin, Şeyh Hamza, Seyyid Nur Muhammed (Şeyh Celaluddin’den sonra tarikat hizmetinde bulunmuş ve birçok müridi olmuştur.), Şeyh Hasan (Halk arasında deli olarak bilinirdi).

Sıbgatullah Arvasi’nin halifeleri şu zatlardır. Abdurrahman Taği, Oğlu Seyyid Bahauddin, Şeyh Halid Sirvani (Zamanın Safisi, vaktinin Sibeveyh’i olarak meşhur olmuştur.), Şeyh Abdurrahman Behtani, Sofi Mustafa Kulati (Birgün Gavs, kendisine, “Sus!” der. Bundan sonra, ölünceye kadar, ona cevap vermekten başka bir şey konuşmaz.), Ali Can Kulpiki.

[toggle title=”Kaynaklar” load=”hide”]
Abdulhalim Durma , Bitlis Evliyaları
[/toggle]