Mersin – Tarsus
Şıh Beril İbrik Türbesi
Evliya, Sahabe, Peygamber Kabirleri
Evliya ve Sahabe
Mersin – Tarsus
Mersin – Tarsus
Tarsus’da Ulucamii’nin 2 dk uzaklığında Türkistan cad no 35′de. Sayman caddesi ile Türkistan caddesinin kesiştiği noktada
14. yy’da Türk- İslam ahlakını yaymak için gelen alperenlerdendir. Ramazanoğullarının bu havalide egemen olmalarından önce bölgeye gelen, Üçok koluna mensup Varsak Türkmenlerindendir. Mencek Baba kurduğu tekkesiyle ilim, irfan yayarken yolcu, fakir ve kimsesizlere de kol kanat germiştir.
Nakşibendi Tarikatı Şeyhlerindendir. Türbesinin kapısındaki tamir kitabesinden anlaşıldığına göre Hacı Mustafa efendi adında bir oğlu vardır.
Vakfiye sendinden yola çıkılarak bulunan tarihe göre 1379 yılında Tarsus’da vefat etmiştir. Kayıtlara göre Mencek Baba Türbesinin yanında bir de Zaviye* binası vardır. Mencek Baba zaviyesi yüzyıllar boyunca Orta Asya’dan ( Türkmenistan – Semerkand – Duşenbe – Buhara – Hive – Belh vb.) Anadolu’ya göçen dervişlerin iskan edilmeleri, ticaret erbabı , gazi ve seyyahların barınmalarını temin etmiştir. Türkistandan göç edip gelenler ilkin zaviyeye komşu olmak maksadıyla zaviyenin yakın çevresine yerleşmiş ve zaman içerisinde bir mahalle teşekkül etmiştir , şimdiki Mencek Baba Türbesinin bulunduğu Tekke mahallesi ismini buradan almaktadır.
Mencek Baba zaviyesi vakıf olarak hükmi şahsiyetini 1909 yılına kadar sürdürmüştür.Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasından sonra vakıflar idaresince mülkiyeti özel kişilere satılmış, zamanla zaviye binası ortadan kaybolmuştur. Türbesinin bulunduğu yerin ortaya çıkması ise 1996 yılında Tarsus Belediyesi tarafından gerçekleşmiştir.
*Zaviye : Herhangi bir tarikata mensup dervişlerin, bir şeyhin idaresinde topluca yaşadıkları ve geçen yolculara bedava yiyecek ve yatacak yer sağlayan şehir merkezinde veya yol güzergahı üzerindeki bina veya binalar topluluğu
Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir
Tarsus’da . Şehir merkezinden , Adana’ya doğru çıkarken Adan Bulvarı ile Ayhan Bozpınar caddesinin kesiştiği noktada. Tarsus’daki tek alış veriş merkezi olan Tarsu’nun hemen arkasında
Tarsus ilçesi Demirkapı’da kubbeli bir türbe içinde medfun olup, H. 761 yılında Tarsus’un fethinde şehit düşmüştür.
Kaynak ; Çukurovanın Manevi sultanları ; Kazım Temir
Mersin – Tarsus’da Ulu cami’nin hemen arka sokağında 3409 sokak ile 3416 sokağın birleştiği noktada Bilal-i Habeşi mescidi..
Bilal-i Habeşi (r.a.) Mekke’de Cumah oğulları ailesi içinde doğmuştur. Babasının adı Rebah, annesinin adı ise Hamame’dir. Bilal (r.a.), Beni Cumah’a ait bir köle idi. Uzun boylu, simsiyah tenli, zayıf bedenli , gövdesi öne eğik,(kamburca) çok gür saçlı idi. Ömrünün sonlarına doğru saçlarının çoğu beyazlamıştı.Peygamber (s.a.v.)’ın halkı İslamiyet’e gizlice davete başladığı ilk zamanlarda müslüman oldu. Müslümanlığa çok bağlı, temiz kalpli bir zat idi. Müslüman olduğunu ilk açıklayan yedi müslümandan birisiydi. Allahü Teala’nın dini için en çok işkençe çekenlerdendir. Hatta denir ki, işkenceye tabi tutlanlar arasında sadece Bilal-i Habeşi müşriklerin istedikleri şeyleri söylemedi. O, siyahi bir köle değil, ashabın ileri gelenlerinden ve İslam devletinin yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi. Hz. Bilal-i Habeşi’ye kızgın çöller üzerinde dininden döndürmek için taşlarla işkence yapan kafir Ümeyye Bin Halef’ti. Bedir savaşında sahabeler tarafından öldürüldü. Müezzinlerin piri olan Hz. Bilal-i Habeşi peygamberimizin vefatından sonra Medine’yi terk etmiştir. Ancak Hz. Ebubekir (r.a.) ‘ın ricası üzerine orada kalmış; onun vefatından sonra Hz. Ömer(r.a.) ‘den izin alarak Şam’a gitmiştir. Suriye’nin fethi sırasında Ebu Ubeyde (r.a.) ‘nın yanında bulunmuştur.
Hz. Bilal-i Habeşi (r.a.), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasındaki zevk ile mezcetmiş; ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen ” ah ne acı ” dedikçe, Bilal : ” Oh! ne tatlı!” diyor ve ekliyordu; ” Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkdaşlarıyla buluşacağım ” diyordu. Hz. Bilal (r.a.) , Hicretin 27. yılında altmış yaşlarında iken vefat etti. Dimaşk’ın Babü’s-Sağir tarafına defn olundu.
Tarsus’da makamının bulunması ise şöyle rivayet edilmektedir;
Hz. Ömer(r.a.) zamanında feth edilen yerleri ziyaret eden Hz. Bial-i Habeşi (r.a.) Tarsus’a gelmiş ve burada ” Kırk Kaşık” denilen yere yakın yani şimdiki makamının bulunduğu yerdeki misafirhanede 18 ( Bir rivayete göre 21) gün kalmıştır. Daha sonra bu misafirhane mescide çevrilmiştir ve yanına kuyu yapılmıştır. Halk arasında bu kuyunun şifalı olduğu söylenmektedir. Gerçekten Tarsus, tam olarak Müslümanların eline Abbasiler döneminde geçse bile ondan önce Hicretin 15. yulında Hz. Ömer (r.a.) zamanında İslam orduları Tarsus yakınlarına kadar gelmiş, hatta buraları feth etmiştir. Şam tarafına fetihle görevlendirilen Ebu Ubeyde Bin Cerrah ve Halid İbn-i Velid (r.a.)’in kumandanlıklarındaki İslam Ordusu , CEyhan Nehri’nin membaı tarafından bu havaliye gelmişler ve Misis Kalesini almışlardır. Ayrıca Habib bin Mesleme ile Muaviye b. Ebu Süfyan kumandanlıklarındaki diğer İslam ordusu, İskenderun ve Payas’ı fethederek Anvarıza kalesini ve Anavarıza’yı daİslam topraklarına katmışlardır.(Adana Salnamesi) Bu endenle Hz. Bilal’in Tarsus’a kadar geldiğine şüphe yoktur. Hz. Bilal-i Habeşi’nin bu mukaddes yeri ziyaretten dolayı o dönemdeki misafirhanenin mescide dönüştürülmesi ve buraya temsili kabir yapılması makam olduğunun göstergesidir.
Kaynak ; İbn Sa’d , Tabakat , III , 238-239
İbnü’l- Esir , Üsdü’l- Gabe , I, 209
Mersin Tarsus’da Küçük Minare Camiin’de
Abdulkadir Geylani (k.s) ‘nin torunlarındandır.
Kaynak ; Çukurova’nın manevi Sultanları , Kazım Temir (Allah ondan razı olsun), Türkiye gazetesi
Mersin – Tarsus ‘da Küçük minari camii avlusunda
Mısır hükümdarı Tulunoğulları devletinin kurucusu Tulunoğlu ahmed Hanın kabri
Mersin – Tarsus da Küçük Minare Camii avlusunda
Allame – Edip – Tarsus kadısı, vefatı Hicri 224
Kaynak ; Çukurova’nın manevi Sultanları , Kazım Temir (Allah ondan razı olsun), Türkiye gazetesi
Mersin – Tarsus’da Ulu cami nin avlusunda giriş kapısının sol tarafında
Tarsus Ulu cami avlusunda yer alan Kadiri Şeyhi Muhammed Hasani (k.s.)
Kaynak ; Çukurova’nın manevi Sultanları , Kazım Temir (Allah ondan razı olsun), Türkiye gazetesi
Hanımların Kabir Ziyareti – H. Hafız Abdürrezzak ÖZ
Kabir ziyareti en güzel ibret pazarı, en güzel ders alınacak sessizler topluluğu semineridir.
Kabristan da, kabirlerin başına dikilen ve hece taşı denen o taşları, iyi hecelersek gönül diliyle bize neler anlatmıyorlar ki?Her birimizin taşında ayrı bir kitabe , ayrı bir simge… Kimi Sultan, kimi Kral, kimi Melik, kimi Ağa, kimi Paşa, …. Ne idiler, ne oldular?
Şair ne güzel söylemiş:
Nelerden geri kalmıştır deni dünyayı söyletsen
Kimi Kadı, kimi Müfti, yatan mevtayı söyletsen…..
Kabri ziyaret eden düşünecek; Hiçbir çaresi yok. Kabir dünyanın çıkış kapısı, ahiretin giriş kapısıdır. Bir gün bende bu kapıdan ahret yolculuğuna çıkacağım. Bu yolculuk geri dönüşü olmayan bir yolculuktur. Ona göre tedarikli olmam lazımdır….diye düşünmek lazımdır.
İşte kabir ziyareti bize bu dersleri veriyor.Bunun içindir ki ; (ehli sünnete göre) hazırlıklı olmak erkeklere lazımda hanımlara lazım değil mi? elbette lazım…
Resullullah (s.a.v.) efendimiz, kadınları kabir ziyaretinden men etmemiştir. Cenaze kabristana götürülürken, defnedilirken, erkeklerin içine karışıp mezara gitmelerini menetmişlerdir. Bu yaklaşık bugünde geçerlidir. Bunun kabir ziyaretiyle bir alakası yoktur.
Hz. Ali(r.a.) ‘ dan rivayet olunur ki ; Resullullah (s.a.v.) efendimiz bir cenaze için çıktı. Birde baktı , kadınlardan bir grup toplanmışlar oturuyorlar.
Resullullah (s.a.v.) efendimiz;
” Siz burada niçin oturuyorsunuz? Buyurdular. Kadınlar ; cenaze bekliyoruz, dediler. Efendimiz; ” Onu siz yıkayacak mısınız?” Kadınlar : ” Hayır” dediler. Efendimiz; ” yüklenecek misiniz?” dediler. Kadınlar ” hayır” dediler. Efendimiz ” siz onu kabre indirenlerle beraber kabre indirip defn edecek misiniz?” Kadınlar; ” Hayır ” dediler.
Bunun üzerine Resullullah(s.a.v.) ; ” Geri dönün , sizler günah yüklenen, Hiçbir sevap almayan kadınlarsınız” buyurdular.
Görüldüğü üzere, bu kadınlar kabir ziyaretinden yasaklanan kadınlar değildir. Kadınların ifadesinden anlaşıldığına gibi, bu kadınlar yıkanmakta olan bir cenazeyi bekleyip, o cenaze götürülürken erkeklerle beraber mezara giderek defnolunurken de başında bulunmak üzere bu kadınların, cenaze götürülürken erkeklerin arkasına karışıp gitmelerini, cenaze defnolunurken, kabre indirilirken erkeklerin bu durumunda onlarla beraber bir arada bulunmalarını yasaklamışlardır. Resullullah’ın bu yasağı buguünde aynen geçerlidir. Bunun kabir ziyareti ile hiçbir ilgisi yoktur.
Bir başka örnekte şöyle ;
Abdillam bin Amr bin As(r.a.)’dan rivayet olunuyor, diyorlar ki : ” Resullullah (s.a.v.) ile beraber bir cenzeyi defnettik. Defnedip bitirdikten sonra Resullullah (s.a.v.) evine yaklaştığı zaman kapıda durdu. O sırada bize doğru bir kadın geldi. Resullullah (s.a.v.) onu tanıdı. O kadın içeri gitti. Meğer o Efendimizin (s.a.v.) kızı Fatıma(r.a.) imiş. Resullah ona dedi ki : Seni evinden çıkaran ne idi, neden çıktın? Fatıma (s.a.v.) dedi ki ” Ya Resullullah, bu aileye ölülerinden dolayı acıdım da onları taziye teselli için geldim.” Resullullah (s.a.v.) ; Yoksa onlarla beraber Kudey (o dönem ki kabristanın bulunduğu bölge)’e kadar gittin mi? Öyle yapmış olmayasın? Buyurdular. Fatıma(r.a.) ,”Maazallah , böyle yapmaktan Allah’a sığınırım. Ben sizden kadınların erkeklerin arasına karışarak cenazeye gitmelerine Müsaade etmediğini işittim, biliyorum hiç gidermiyim.” dedi.
Ebu Davud’un rivayetinde şu fazlalık var : Resullullah(s.a.v.) efendimiz Fatıma(r.a.) validemize şöyle söylemiş ; ” Eğer sen Onlarla oraya kadar (Kudey) gitmiş olsaydın , senin babanın ceddi cenneti görünceye kadar, cenneti göremezdin.” şeklinde çok ağır tehdit ifadesi kullanmışlardır.
Bütün bunlardan apaçık anlaşılacağı üzere kadınların erkeklerle beraber karma karışık , cenazeyi götürürlerken beraber gitmeleri kabristan da defnolunurken onlarla beraber bulunmaları ile ilgili yasaklamadır. Normal bir yakının kabrinin ziyaretle ilgisi yoktur.
İslam’a uygun bir şekilde kadınların kabir ziyaretleri de mendup , müstehap güzel sünnettir.
Bununda en güzel örneğini Fatıma validemizde görürüz.
Tahtavi’de aynen şöyle denmektedir ;
” En sahihi , en doğru olanı kabir ziyaretine kadın ve erkekler için ruhsat verildiği sabittir. Çünkü Fatıma (r.a.) validemiz, Peygamber Efendimizin amcası Hamza Efendimizin Uhud’daki kabrini her cuma günü gidip ziyaret ederdi. Ve Aişe(r.a.) validemiz de kardeşi Abdurrahman’ın kabrini ziyaret ederdi. Şarihi ayni Buhari de ( Bedrüddin) böyle rivayet etmiştir. ( Tahtavi haşiyesi Sahife 340-341)
Bundan da açık olarak anlaşılacağı gibi, kadınlara yasaklanmış olan, cenaze götürülürken erkeklerin o kalabalığına karışarak kabristana gitmeleridir. Böyle olmamış olsaydı. Yani; Kadının normal kabir ziyareti yasak olsaydı, Peygamberimiz kızı Fatıma’yı ( o günkü duruma göre Medine2ye 5 km uzaklıktaki ) Uhud dağı eteğindeki Amcasının kabrini ziyarete gitmesine müsaade eder miydi? Hanımı Aişe validemizi kardeşinin kabrine ziyarete gitmesine izin verir miydi?
İşte, kadınların erkekler cenazeyi götürürlerken onların içine karışarak kabristanan gitmelerini yasaklamasını, kadınların normal kabir ziyaretlerini yasaklamış gibi zannedilen bu yanlışlığı, yanlış anlamayı Resullullah (s.a.v.) efendimiz şu hadislerle düzeltmişler ve şöyle buyurmuşlardır: ” Ben sizi kabirleri ziyaretten men etmiş, yasaklamıştım. Kabirlerinizi ziyaret ediniz. Hiç şüphe yok ki, o yani kabir ziyareti size ahireti hatırlatır, sizi zahitleştirir, dünyaya rağbetten uzaklaştırır.”
Kaynak ; Tarsus’ta kabri bulunan Daniyal Nebi(a.s.) H.Hafız Abdürrezzak Öz , Tarsus Abdürrezak öz ilim merkezi