Eynel ve Mahmud Dede Türbesi

Konya – Kabir ne yazıkki yıkılmıştır. Karatay ilçesi, Akçeşme Mahallesi’nde, Akçeşme’nin güneyinde geniş bir bahçe içerisinde yer alan 16. yüzyılda yapılmış bir türbedir. Yakın yıllarda yıkılmadan önce kerpiç duvarlı düz toprak damlı bir türbeydi. İçerisinde İynel Dede’nin ve Mahmut Dede’nin mezar taşları vardır. Daha sonra …

Şeyh İdris Türbesi

Konya – Hüyük – Şeyh Idris sokakta XV. Yüzyılın başlarında yaşamış, bölgenin Türkleşmesi ve İslamlaşmasında etkin görev almış bir Türk dervişidir. Şeyh Bahşi’nin kardeşi olduğu rivayet edilir. Kendi bölgelerinde geçenlere her türlü yardımın sağlandığı, misafirlere yemek verildiği, iaşelerinin ve ibadet yerlerinin temin edildiği zaviyesi yıkılmış, türbesi …

Konyalı Hafız Ahmed Efendi

Konya – Sarı Yakup kabristanında

Muhamed Kudsi Bozkıri hazretleri’nin halifesi

Konya’da doğdu. Şeyh Memiş Efendi’den icazet alarak halifesi oldu. Konya Müftüsü Abdülehad Efendi’nin derslerine devam ederek ilmi icazet aldı. Hat sanatını Akşehirli Mehmet Yusuf Efendi’den öğrendi.

1803’de hadis ilmi okutmak üzere Saraçzade Abdülkerim Efendi tarafından yaptırılan Saraçoğlu medresesinde uzun yıllar müderrislik görevinde bulundu. Burada pek çok öğrenci yetiştirdi. Tasavvufu ve ilmi birlikte yürüten Şeyh Ahmed Efendi 1860 yılında Konya’da vefat etti. Kabri Sarı Yakup mezarlığın­dadır.

Mezar taşında şöyle yazılıdır“el-Merhum Saraçzade Dairesi müderrisi Şeyh Ahmed en-Nakşibendi el-Konevi el-Halidi. Ruhi için el fatiha.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Muhammed Kudsi Bozkıri, Yrd. Doç. Dr. İsmail Bilgili – Ahmet Çelik [/toggle]

Hacı Ahmed Efendi

Konya – Çumra – Alibeyhüyüğü kabristanında

Muhamed Kudsi Bozkıri hazretleri’nin halifesi

Antalya Akseki-Yarpuz köyünde dünyaya geldi. Hüseyin Efendi’nin oğludur. Tasavvufi icazetini Memiş Efendi’den aldı. 1842’den sonra Çumra Alibeyhüyüğü kasabasına yerleşti. Belediye karşısına halkın yardımlarıyla 28 0dalı ve 2 derslikli bir medrese yaptırdı. Dört oğlu vardı. Oğul­ları Mehmet ve Hüseyin efendiler müderristi. Diğer oğulları Abdulgafur ve Nuri efendilerdir. Hacı Ahmed Efendi 1884’de Alibeyhüyüğü’nde vefat etti. Kabri Alibeyhüyüğü mezarlığındadır.
Mezar taşında şunlar yazılıdır:
“Ülemay-ı kiramdan Alibeyhüyüğü dersiamı hanedan-ı kadimden Tarikat-ı Nakşibendiyye-i Halidiyye hülefasın­dan el-Hac Ahmed Efendi. 1302”

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Muhammed Kudsi Bozkıri, Yrd. Doç. Dr. İsmail Bilgili – Ahmet Çelik [/toggle]

Kadıhanlı Topbaşzade Ahmed Kudsi Efendi

Konya – Mevlana dergahı bahçesinde

Şeyh Muhammed Kudsi Hazretlerinin halifesi – “Seyyidül-muhaddisin”

Memiş Efendi’nin halifelerinden olan Ahmed Kudsi Efendi’nin babasının adı Mustafa’dır. Konya’nın Kadınhanı ilçesinde doğmuştur. Konya ve İstanbul’un büyük âlimlerinde ilmini tamamladıktan sonra Mekke’ye gitti. Mekke müftüsü Seyyid Muhammed b. Hüseyin el-Kutbi’den fıkıh, hadis ve tefsir dersleri aldı. Seyyid Muhammed b. Ali es-Senüsi’den de hadis ve tasavvuf dersleri aldı. Daha sonra memleketine dönerek Konya’ya yerleşti. Tedris ve irşatla meşgul oldu.

Konya’ya gelişiyle ilgili olarak şunlar anlatılır: Şeyh Ahmed Kudsi, rüyasında Mevlana’yı görür. Mevlana Hazretleri “Civarımıza gel” diye çağırır. O da bunun üzerine Mevlana türbesi civarına yerleşir ve evlenir. 27 Aralık 1875’de Tahtatepen Karakurt mahallesinde bulunan Yeğenoğlu Medresesi’ne müderris olarak atanır.

Hadis ve Tefsir okutarak Konya’da şöhret kazanan Ahmed Kudsi, hattatlığıyla da bilinir. Alanyalı Hacı Abdülkadir’den öğrendiği hatta maharet kazanmış; birçok risale ve beş ayrı Mushaf (Kur’an) yazmıştır. Kırk bin hadisi şerif ezberlediği için kendisine “Seyyidül-muhaddisin” denilmiştir.

“Hidayetü’l-Mürtab fi Fezailü’l-Ashab” adlı eseri İs­tanbul 1292’de basılmıştır. Çeşitli kaynaklardan seçilmiş nakillerden oluşan ve 20 fasıldan meydana gelen eser, ashab hakkında yanlış düşünce ve değerlendirmeleri düzeltmek amacıyla, sahabe ile ilgili hadislerden deliller getirerek yazılmış olup konuya ait ehlisünnetin anlayışı­nı ortaya koymaktadır. Eser ilk defa Elmalılı Muhammed Bedreddin Yazır tarafından Türkçeye tercüme edilmiş an­cak bu tercüme basılmamıştır.

Eserin Mustafa Ayyıldız tarafından yapılan çevirisi “Peygamberimiz ve Ashabı” adıyla İstanbul 1985’de Er­kam yayınları tarafından yayınlanmıştır. Ahmed Kudsi’nin diğer eserleri ise kaybolmuştur. Ahmed Kudsi Efendi yetmiş yaşlarında 1305/1889 Mevlana Türbesi’ne yakın evinde vefat ederek Mevlana Dergâhı bahçesine gömülmüştür.

Cumhuriyet devrinde, Mevlana bahçesindeki düzenle­meden dolayı mezar taşı, Sırçalı Medrese’ye kaldırılmıştır.

Mezar taşı Sırçalı Medrese’nin avlusundaki 2 nolu taş­tır. Mezar taşında;

“Hüve’l-baki. Sultanu’l-aşıkîn seyyidü’l-muhaddisin sadat-ı meşay-i nakişibendiyyeden es-seyyid el-Hac Ah­med Kudsi el-Halidi rahimehullahu rahmeten vasiaten. Sene: 1306, zilhicce” yazılıdır. Kadınhanılı Topbaş Zade Ahmed Kudsi Efendi, Mer­hum Musa Topbaş Efendi’nin dedelerindendir

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Muhammed Kudsi Bozkıri, Yrd. Doç. Dr. İsmail Bilgili – Ahmet Çelik [/toggle]

Hacı Mükremin Efendi

Konya – Hacı Fettah Mearlığında

Şeyh Hacı Muhammed Bahaeddin Efendi’nin Halifesi

Silifke’de dünyaya geldi. Medrese tahsili yapmak için geldiği Konya’ya yerleşti. Sarı Hafız Süleyman Vehbi Efendi’de tahsilini tamamlayıp icazet aldı. Bir icazet de Kurra Kafalızâde Hacı Hasan Efendi’den aldı.

Uzun yıllar Unkapanı Medresesi’nde talebe okutarak icazet veren Hacı Mükremin Efendi, vaktini riyazet, Kur’an ve zikirle geçirdi. 1915 yılında vefat ederek Hacı Fettah Mezarlığı’na defnedilen Mükremin

Efendi’nin kabir taşı kitabesi şöyledir:
“An asıl Silifke’den ve meşâyihi Nakşibendiye-i Halidiye’den olup Şeyh Bahâuddin Kuddise sırruhu Hazretlerinin halifesinden el-Hac Mükremin Efendi. Ruhuna fatiha–1331.

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Muhammed Kudsi Bozkıri, Yrd. Doç. Dr. İsmail Bilgili – Ahmet Çelik [/toggle]

 

 

Fahri Kulu Efendi

 

Konya – Hacı Fettah Kabristanında Şeyhi Muhammed Bahauddin efendi’nin yakınında

Fahri Kulu Efendi (k.s.) Silsile-i Şerifi

1880 yılında Taşkent’te doğdu. Annesi Ayşe Hanım’dır. Babası, âlim bir zat olan Mehmed Hocadır. Babası Hadimli Mehmet Vehbi Efendi’yi de okutmuştur.

Fahri Efendi, daha yaşını doldurmadan annesini, 2-3 yaşlarında babasını kaybetmiştir. Efe dayısı ve anneannesinin himayesinde ilk tahsilini tamamlamıştır. Arkasından Taşkent Rüşdiyesini bitirdik­ten sonra dayısı onu tahsilini ilerletmesi için Konya dı­şında tanıdığı Mudurnulu bir hocanın yanına göndermiş, fakat gereken ilgi gösterilmeyince Konya’ya dönmek zo­runda kalmıştır.

Okumak isteyen Fahri Efendi’yi dayısı, daha sonraları Konya’ya getirerek Sivaslı Ali Kemal Hoca’ya ( veya Ala­dağlı Hoca’ya) teslim etmiştir. Bahauddin Efendi ile tanışması ise şöyle olmuştur: Bir gün hocası ile çarşıya çıkmış, Kapu Camii’nin doğu şadırvanının önünde, o sıralar Paşadairesi müderrisi Mu­hammed Bahauddin Efendiye rastlamışlar, iki hoca se­lamlaşıp görüşmüşler. Hocası çömezine “Evladım, bu gelen zata şeyh efendi derler, yanına vardığımızda elini öp” der, Fahri Efendi de öper. Bu genç talebenin tavrı ve hali şeyh efendi hazretlerinin hoşuna gider ve ‘Bunu bize ver bizde okusun’ teklifinde bulunur. Bu görüşmeyle Fahri Efendi’nin ilmî ve manevî hayatı başlamış olur. Fahri Efendi, daha sonra İstanbul’a giderek zamanın meşhur âlimlerinden medrese tahsili görerek icazet al­mıştır. On yıl kadar süren İstanbul’daki tahsil hayatı sırasında Sebilürreşad ve Beyan-ı Hak gibi çeşitli dergilerde ve ga­zetelerde ilmî, edebî ve fikrî yazılar yazmıştır. Fahri Efendi, Arapça ve Farsçanın yanında Rumcayı da çok iyi bilirdi. Bir dönem Sofya’da vaizlik yapmıştır.

Fahri Efendi Hoca, Konya’ya dönerek Şeyhi Bahaud­din Efendi’nin vefatı üzerine de halifelik görevini üstlen­miştir. Ana dili gibi Arapça, Farsça ve Rumca bilen Fah­ri Efendi, Bahauddin Efendi’nin küçük oğlu Ahmet Ziya Efendi’nin müdürü olduğu Islâh-ı Medaris’te müdür yar­dımcılığı görevinde bulunmuş, birçok talebenin yetişme­sine emek vermiştir.

Medrese Hocalığı döneminde Konya’da neşredilen Meşrık-ı İrfan gazetesinde yazılar yazan Fahri Efendi medreselerin kapatılması üzerine evine çekilerek, ömrü­nü ibadet ve taatla geçirip, vefatına kadar irşada devam etmiştir. Gelen ziyaretçilerini evde kabul ederek, onların yetişmeleri için sohbetlerde bulunmuş, halka her zaman yardımcı, onların her türlü dertlerine derman olmayı ken­dine görev edinmiştir.

Âlim, fazıl, edip ve son derece nezih bir kimse olan Fahri Efendi, tasavvuftan ileri gelen büyük bir hoşgörü­ye sahip olarak tanınmış, bu nedenle herkesin hürmeti­ni kazanmıştır. Tevazu sahibi olduğu, ev işlerine yardım ettiği, “Siz yorulmayın, biz yaparız” denilince “Benim de bu kadar hizmetim bulunsun” diyerek, misafirlerine bizzat kendisinin hizmet ettiği kaydedilir. Güzel şiirler yazan, birçok dinî ve tasavvufî konuyu veciz bir şekilde mısralara döken Fahri Efendi, meşhur “Kaside-i Bürde” yi tercüme edecek derecede Arapça’ya ve şiir gücüne sahipti. “Ahirete İman” isimli şiirinin bir bö­lümü şöyledir;
“Gözet ahkâm-ı Mevlâyı, yarın ruz-i kıyamet var
Mücazât var, mükâfat var, günahkâra ikâbullah
Unutma zinhar ölmek var, ölüp sonra dirilmek var
Çırılçıplak derilmek var, bürür âfakı havfullah”138

Fahri Efendi’nin keramet sahibi olduğu, ziyaretine ge­lenlerin kalbinden geçenleri bildiği, soru sormak isteyen­lerin sorularını sohbeti sırasında cevaplandırdığı ifade edilmiştir. “Diyanet İşleri eski Başkanlarından Ahmet Ham­di Akseki, ziyarete geldiği Çimili Hakkı Efendi Hoca’ya, Muhyiddin-i Arabi’nin Füsus ve Fütühat-ı Mekkiyye gibi eserlerini tercüme ettiği hâlde bazı kısımlarını halâ an­layamadığını söyler. Hakkı Efendi de meselenin Fahri Efendi’ye açılmasını tavsiye eder. O akşam sohbet sıra­sında fikri sorulan Fahri Efendi, mütevazı bir şekilde açık­lamalar yapar. Hayret içinde kalan Ahmet Hamdi Akseki, Fahri Efendi gittikten sonra Hakkı Efendi’ye;
-“Yahu Hakkı Efendi, bu nasıl ilim. Ömrümüz boşa git­miş, ilim buymuş” demekten kendini alamaz.
Fahri Efendi, 26 Temmuz 1950’de vefat etti. Hacı Fettah Mezarlığı’nda Şeyhi Muhammed Bahauddin Efendi’nin yakınına defnedildi.
Kabir taşında şu kitabe yazılıdır;
“Geldim iline müflis ve muzdarrım İlâhî
Bir sadakaya nur-u cemalinden İlâhî
Zenbil-i niyazım boş, dolduruver lütfen İlâhî
İhsanına enbarına medyunum İlâhî
Taşkentli Muhammed oğlu Fahreddin Kulu.”139

[toggle title=“Kaynaklar” load=”hide”] Kaynak( Allah bu çalışmaları yapanlardan razı olsun. Ebedi saadet nasip etsin. Amin)
Muhammed Kudsi Bozkıri, Yrd. Doç. Dr. İsmail Bilgili – Ahmet Çelik [/toggle]